İçeriğe geç

Hz. Amine ( Radıyallahu Anha ) Kitap Alıntıları – Mustafa Necati Bursalı

Mustafa Necati Bursalı kitaplarından Hz. Amine ( Radıyallahu Anha ) kitap alıntıları sizlerle…

Hz. Amine ( Radıyallahu Anha ) Kitap Alıntıları

“Ayinedir bu âlem, Her şey Hakk ile kaim,
Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür dâim!”
Çöl susuz tencere, gözler kan sızan pencere
Bir itiş kakış, baharı olmayan kış
Hakkın nuru olmadan aydın gün bile gecedir.
Ey çöl lâleleri, gözlerinizi gök kubbeye çeviriniz ve şu fezanın derinliklerinde ateşten bir dağ gibi yanan güneşe nazar ediniz. Sabah doğup akşam batan bu güneş ne ifade eder? Geceler boyu nur serpen ay, pırıl pırıl yanan yıldızlar şimdi nerede? Evet işte bütün bunların bir sahibi, bir idare edeni, bir yaratanı vardır ki o da eşi ve benzeri bulunmayan Allah’tır.
Sizin ne düşündüğünüz mühim değil.
Mühim olan Allah’ın emridir.
Haram öyle acıdır ki, onun meyvesi ancak ateş olur.
Sabır acıdır da meyvesi tatlıdır.
Üzülme, Allah kerimdir. Vâdinden dönmez..
Umulur ki pek yakında seni de sevindiricektir.
Müjde ey Abdülmuttalib! Şimdi Âmine’den bir çocuk doğdu, vücudu âlemlere rahmet.
Zaten ömür biter yol bitmezdi.
Kerîm kişi ırzını ve dinini korur.!
Ne aşk gözüyle bakan vardı, ne cihanın aslını bilen. Ne yaratılış gayesi düşünülüyordu, ne de cennetin adı duyuluyordu.
Bir başka güzellikteydi sabah.
Lâlenin gönlündeki yarayı hiç kimse göremiyordu.
Her varlığın sinesinde bir hasret tel tel titriyordu.
Güzelliğinin bir zerresi akılları oynatıyordu. Adetâ aya benzeyen bir güzeldi o.
Mekke bu Bunun sıcağı arı gibi insanı sokardı. Gecesi dahi bir başka sıcaktı.
muradına eren gönüller de pek azdır.
Can meclisinde mum alevlendi, bülbül bahara erdi, gül sohbeti yeniledi.
Veheb kucağında tuttuğu yavrusu Âmine’ye sıkı sıkı sarıldı. – Ey gönül bezeyen güzel sen ne güzel bir kudret fidanısın ki, can sazımın inleyen telleri şimdi aşk nağmeleri okumaya başladı.
Her yaşayan ölür,
Her yeni eskir,
Her yaslı göçer,
Her gül solar,
Her çok fena bulur,
Her nefes tükenir,
Her ömür son noktaya gelir,
Ben de öleceğim; benim hayat mumum da ecel rüzgârıyla sönecek..

Âmine dünyadan gitmişti. Ne var ki, dünyada durdukça adı ile yaşacak ve hayırla yâd edilecekti. Selâm ona..

Ecel okunun isabet etmediği kim vardır ki..
Uyku..
Ölümün kardeşi olan uyku..
Kemikleşen ruhlar, taşlaşan vicdanlar, kanlı eller ne zaman asıl gayesini öğrenecekti.?
Fakat kaderin ipleri elimizde değil ki..
Haram(zina) öyle acıdır ki, onun meyvesi ancak ateş olur.
Sabır acıdır da meyvesi tatlıdır.
“Hakkın Nuru olmadan aydın gün bile gecedir.”
Baktım da cihanın şu âhengine,
Derede su, denizde kum kaynıyor.
Ben gönül evinden tutuştum yine,
Emelim yanıyor, arzum yanıyor!
Hazır ol! Ebed memleketine yolculuk var!
Eğer ağlamak fayda verseydi ardından ölünceye dek ağlardım!..
Yüreğine bir kurşun saplansaydı bu kadar acı duymayacaktı.
Beşer bilmez Allâh’ı,
Bu yüzden dinmez âhı!..
Bir şey talep ettiğin vakit
Usûlü dairesinde güzelce hareket et.
Benim murâdım sensin!..
Güzellikte kimse senin kolunu bükemez.
Onu ne zaman görsem bütün dertlerimi unutuyorum.
– Sevdim onu
+ Sevilmeye lâyık bir genç. Fakat sevgini şimdilik gönlünde sakla.
Bu ne belâlı bir devir ki, her gelen gün gideni aratıyor.
Hâyırlı ve soylu bir kız, hâyırsız erkekten çok daha efdâldir.
Hakk’ın nûru olmadıkça aydın gün bile gecedir.
Her şeyi hakkıyla bilen ancak Allah’tır. O (cc), bizim için neyi takdîr buyurdu ise şüphesiz ki O’nun dediği olacaktır.
Alışmalıyız acı ve ızdırapla pişmek gerek. Değil mi ki böyle bir dünyâda yaşıyoruz. Nice nice hâdiseler bizi bekliyor. Bu kara devir elbette bir gün son bulur ve bütün insânlık kurtulur.
Ben, bana emânet edilen bir şeyin tecellîsini bekliyorum.
Harâm öyle acıdır ki, onun meyvesi ancak ateş olur.
Allâh (cc) kerîmdir. Vaadinden dönmez. Umulur ki pek yakında seni de sevindirecektir.
İlk defa yalan yere yemin eden şeytândır
Allâh (cc), onu benim için yarattı.
İlk defa yalan yere yemin eden şeytandır ve bu cinayet de insanoğluna ondan miras kalmış tır.

Bilmiyor ki onu ilk söyleyen kim?
Ve bütün insanlık yalana teslim!..

Ey ebediyet yolcuları!.. Sitem şişine kebab olmak istemiyorsanız siz de arkanızda siz de arkanızda hayırlı bir evlat bırakınız.
Hazret-i Amine Validemiz son uykusuna dalarken de çırpınan bir alev misali gönül gönül çağlamış, o eşi bulunmaz Tek İnci’yi bağrına basıp şöyle demişti:
Her yaşayan ölür,
Her yeni eskir.
Her yaşlı göçer.
Her çok fena bulur.
Ben de öleceğim;
Fakat senin gibi temiz bir vekil bırakacağım için,
Adım asla ölmeyecek
Âmine dünyadan sonsuz cennete göç etmişti. Ne var ki, dünya durdukça adı ile yaşayacak ve hayırla yâd edilecekti. Hayır oydu. Selam ona..
Nereye kaçacaksın ki? Takip eden Allah!..
Allah’ın kahır pençesine hangi ordu dayanabilirdi ki ey Ebrehe!
Uyku Ölümün kardeşi olan uyku.
Ey gonca dudaklı güzel! Konuş da, konuşmaların meclisimizi nûrlandırsın.
Kemikleşen ruhlar ve nasırlarşan vicdanlar.
Çöller susuz tencere, gözler kan sızan pencereydi.
– Ey Rabbim!.. Şu anda herkes kapısını kapamış uyuyor. Ancak senin kapın açık. Ben de sana iltica ediyor, yalvarıyorum!.. Beni mahzun etme, bana hayırlı bir evlat ihsan buyur. Kalpler kati, dudaklar kilitli. Senin mübarek ismini ananlar pek az. Putların kara ismini dillerinden düşürmeyen azgın ve sapkın insanlardan beni ve Veheb’i koru. (Bizleri de amin)
Ebedilik ırmağını çağlatan, babamız Adem`i topraktan yaratan, gökleri diireksiz tutan, mümin kullarına hidayet buyuran O`dur
Sayısız hamd ve senalar olsun can incimi bu denizde parlatan yüce Rabbime!
Ümmü Eymen annemden sonra annemdir!
*Hz. Muhammed Mustafa (sav)*
–Ey çekilen dehşetli ölüm okundan Allah’ın lûtuf ve yardımı ile yüz deve karşılığında kurtulan zâtın yavrusu!
Ey masum çocuk!
Ey benim denizimin incisi!
Allah seni mübarek ve devamlı kılsın!.
Ey rüyalarda gördüğüm gerçek, ey solmak bilmeyen çiçek!
Sen celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından Ademoğullarına helal ve haram bildirmeğe,
Ve Ceddin İbrahim’in dini İslamlığı bildirmeye memursun!
Çünkü Allah İbrahim gibi seni de,
Putlardan ve puta tapanlardan korudu.
Senin şimşeğin yeryüzünün göğsünde öyle çakacak ki,
Doğudan batıya dek herkesin sevgilisi olacaksın
Her yaşayan ölür,
Her yeni eskir.
Her yaşlı göçer.
Her gül solar.
Her çok fena bulur.
Her nefes tükenir,
Her ömür son noktaya gelir.
Bende öleceğim; benim hayat mumum da ecel rüzgarıyla sönecek;
Fakat senin gibi temiz bir vekil bırakacağım için,
Adım asla ölmeyecek!
Âlemlere Rahmet diye geldi O.
Aşkı ile gönülleri deldi O.
Cennet bile cemaline aşıktı,
Allah’ın sevdiği bir güzeldi O!
Göklerde düğün mü var? Yıldızlar oynaşmada.
Âlem, bir başka âlem. Pınar pınar taşmada.

Amine’ nin çevresi meleklerle dopdolu,
İşte varlık nurunun gelişi yaklaşmada!

Nurla dolmuş idi bütün bir âlem,
Bülbüller aşk ile çekiyordu dem!
Ayinedir bu alem, her şey Hak ile kaim,
Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür daim!
Peygamber efendimizin doğduğu zaman secdedeki niyazı Hz. Amine validemiz buyuruyor:
–Allah zatında büyük olduğu halde, her şeyden daha büyük ve yücedir. Her türlü hamd O’na mahsustur. Sabah ve akşam Allah’ı teşbih ederim. O’nu noksan sıfatlardan tenzih ederim!
O ki, belalı devir, Hayat, zehir mi zehir.
Yüzü siyah bir dünya, Irmakları kan ve kir!
Gelinlik kız toprakta, Sırtlan, babaya esir!
Çölün canavar ağzı, İnsan yutuyor bir bir!
Mekke’nin sırtında put, Ve yığın yığın kafir!
Bulutlar kara kara, Güneş, gökte misafir!
Ve haşmetli bir azab, İniyor zehir zehir!
Kalplere kan oturmuş, Temizleyemez nehir!
Dudaklar hep kilitli, Diyemiyor: Allah bir!
Dünya yüzü kapkara, Nedir, Allah’ım nedir?
Putların saltanatı, Hükümran bir süredir!
Topraktan tüten acı, Gölge gölge yükselir!
Bütün varlıklar ölgün, Ne gün, ne gün can gelir?
Bir damla gözyaşı yok. Bir damla aziz fikir!
İnsan denilen varlık, çerçöpten tenekedir!
Bekleme bir aydınlık, hep gecedir, gecedir!
Kafalar mermerden sert, akıl ise cücedir!
Putların kara ismi, dillerde bir hecedir!
Hayata bakan gözler, kan sızan penceredir!
Nefis timsahı doymaz, çöl susuz tenceredir!
Beyinler yırtık pırtık, zaman ki bilmecedir!
Yok, tek ışık tek nokta, su kurumuş olukta!
Güneşi tutmuş çamur, ışık vermiyor o nur!
Tırmık tırmık bir acı, bu ne çekilmez sancı!
Akrep dişli bir zaman, pınarlar, ırmaklar, kan!
Anne ki kız doğurur, babanın beyninde ur!
Nasıl bir vahşet çağı, tutmuş köşe bucağı!
Duraksız itiş kakış, baharı olmayan kış!
Beşer bilmez Allah’ı, bu yüzden dinmez ahı!
O dem ki: işte işte, kâinat bekleyişte!
Seher vakti bir bülbül gülün kulağına eğilmiş fısıldıyordu:
—Sevin ey nazlı gülüm! Misk kokular saçan Hazret-i Muhammed (sav) geliyor!

Gül, gonca dudaklarını kıpırdatarak cevap veriyordu:
—Ey yanık bülbül! Benim böyle açılıp saçılmam onun aşkındandır. Benim özümdeki koku, onun ırmağından çağlamaktadır. O olmasaydı, ne sen böyle aşk ile gönülleri delerdin, ne de ben dikenli dallar içinde bu kadar saâdetle açılırdım.

O Âmine ki, âlemde hiçbir kadın onun kadar şerefli bir evlat dünyaya getirmedi.
O Âmine ki, eşi bulunmaz bir kudret incisi.
O Âmine ki, sanki cennet ufkundan dünya bahçesine indirilmiş bir gonca idi.
Harama gelince; ölüm onun biraz aşağısındadır.(Harama düşmektense ölmek evladır.)
(O halde şu meydana çıkmıştır ki:) benim helal olarak gördüğüm (mutlaka) helaldir. (Sen git) dengini ara. Senin istediğin iş nasıl olabilir? Kerim kişi ırzını ve dinini korur!
Baktım da cihanın şu âhengine,
Derede su, denizde kum yanıyor.
Ben gönül evinde tutuştum yine,
Emelim yanıyor, arzum yanıyor!

Nice bin hakikat aksetmiş suya,
Bir yaşayış ki bu, zevk duya duya,
İnsanoğlu nasıl dalar uykuya?
Hislerim yanıyor, duygum yanıyor!

Gece yıldız yıldız, mehtap bir âlem,
Bülbüller aşk ile çekmededir dem,
Duvarlar dibinde ürperir gölgem,
Düşlerim yanıyor, uykun yanıyor!

Yâ İlahi, aşkın ile,
Yananlardan eyle bizi!

Yâ İlahi, şevkin ile,
Dönenlerden eyle bizi!

Senden lûtuf, senden ihsan,
Yâ Kerimallah, yâ Subhan,

Son nefes iman ile can
Verenlerden eyle bizi!

Lütfet, atma beni nâre İlahi,
Bilirim sendedir çâre İlahi!

Merhem-i lûtfunu eylerim taleb,
Sine pür, sine pür yâre İlahi!

Garibim, bikesim, dünya çölünde,
Başladım bin türlü türlü zâre İlahi!

Ömür bitti; ziyan ziyan, hep ziyan;
Can incim geçmedi kâre İlahi!

İsmini anmada gönül dudağım,
Lûtfeyle bu günahkâre İlahi!

/*bikesim= kimsesizim,
yalnızım

O’dur en büyük bir kudret sahibi,
Bin âlem yaratır bu dünya gibi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir