İçeriğe geç

İsyan Ahlakı Kitap Alıntıları – Nurettin Topçu

Nurettin Topçu kitaplarından İsyan Ahlakı kitap alıntıları sizlerle…

İsyan Ahlakı Kitap Alıntıları

Sevinç bir algı yanılsamasına benzer, acıysa kendini gerçekten hissettirir. Acı süreklidir, sevinç gibi geçici değildir ; zaten sevinç, sürekli olan acının geçici mükâfatından başka bir şey değildir.
Schopenhauer
Benim için yeryüzünde her şey bitti. Artık bana ne iyilik yapılabilir, ne de kötülük . Bu dünyada bana ne ümit, ne de korku verecek bir şey kaldı ; ve işte ben uçurumun ta dibinde , sükûnet içindeyim ; zavallı talihsiz fâni.
J.J. Rousseau
Lüks ve gösteriş insanların işsizliğinden ve kibrinden doğmuştur .
Bir şeyin ıstırabını çekmeyen onu ne tanır ne de sever.
Lüks ve gösteriş insanların işsizliğinden ve kibrinden doğmuştur .
Gördüğüm insanların hiçbirisi gibi yaratılmamışım; mevcutların hiçbiri gibi yaratılmadığıma inanmaya cür’et ediyorum. Herkesten daha değerli değilsem de en azından farklıyım.
Istırap hakikatin habercisidir .Bir şeyin ıstırabını çekmiyen onu ne tanır ne de sever .
Hakiki sanat ,kesinlikle menfaat dışıdır .
İnsanın bilgisi ,kendi mahiyeti gereği ona sorumluluk yükler .
Bir yandan atalarımız bizi bulunduğumuz hâle hazırladılar, öte yandan eğitim bizi şekillendirdi; ve nihayet sosyal hayat bizi baskı altına aldı. Demek ki gerçekte, tam ve hakikî benlik yoktur. Benlik denilen şey, bir karışımdır veya her türlü etkinin bir sonucudur.
Ne kadar değişiklik olursa o kadar da yaratma olacağı bir gerçektir .
Yaratma işi ,çok olgun bir meyvenin ağaçtan düşmesine benzer.
İnsan tabiatı itibariyle endişeli ve dolayısıyla mutsuz bir varlıktır Tabiat bize sukünet sunmaktadır .
Şu inkar edilemez bir gerçektir ki ,ahlaki çevre olarak toplumda ferdi iradeler daha güçlü olan başka iradeler tarafından istismar edilirler .
Vatan aşkı insanda düşmana karşı kin doğurur .
Istırap çekmemiş olan başkasının ıstırabına koşamaz.
Dıştan kolayca görülmeyen, ancak konuşunca sezilebilen bir insandı.
Bütün iyi düşünenler gibi toplumun kıyısına itildiği belliydi.
İnsanın hareketi ancak kendini mükemmelliştirmeye adanmıştır.
Yani her biri birer asi, fakat o ölçüde ahlâklı oldular. Çünkü; ahlâklılık, Hakk’ın vicdanlarda hapsolmayıp ancak hareketlerimizde tecellisi ile mümkündür.
Istırap hayatın özüdür. Hayatın bağrından acıyı kovmaya çalışmak da faydasızdır. O başka şekillerde yine üzerimize gelir. Istırap, kökünü ve kaynağını, bizzat isteme fiilinden alır. İstemek, esasen ıstırap çekmektir.
Bildiğimiz şeyin tamamına inanmalıyız ve inandığımız şeyin tamamını da bilmeliyiz.
Allah, düşüncelerimle hareketimin yapmacık bir aksedişi ve uzanışı gibi bir şey olmak şöyle dursun, düşündüğüm ve yaptığım şeyin tam ortasında bulunuyor; ben O’nun çevresinde dolaşıyorum, düşünceden harekete veya hareketten düşünceye geçmek için, benden yine bana gitmek için, her an O’na başvuruyorum.
Gerçekten, devlet kurumlarında verilen eğitim, hatta ailevî eğitim ferde başkaları gibi hareket ve düşünme alışkanlığı kazandırır. Bu eğitimin gayesi, mümkün olduğu ölçüde ferdin şahsiyetini ortadan kaldırmaktır.
başkalarının ıstırabının dindirilmesi gerektiğine hükmetmek için, önceden acı çekmek lâzımdır, merhameti sadece bilmekle kalmayıp gerçekten harekete geçmek isteniyorsa merhamet tecrübesini yaşamak gerekir.
kendi tabiatımız, kibir ve gururumuz, bizi hareketsiz kılan sosyal dayanışma, bizim kendine körü körüne itaatimizi isteyen toplum, hepsi de bizi esir eden kuvvetlerdir.
__ Hürriyet, benliğin karanlıklaşmasının ötesinde ıstırap yoluyla canlı vücudunda derinliklerine kadar yayılan bir içsel ışıktır.
__ Kör bir kendiliğinden oluş olmak şöyle dursun, bizde bir şuur hâlidir veya daha iyi bir ifadeyle, biri kararlılık iradesidir.
Ne zaman ki şuur hazdan bezgin düşecek, o zaman onunla zıtlaşmak ve ona karşı isyan etmek için ondan yakasını kurtaracaktır.
Şehvet hayatının aşırı kullanılmasından devasız bir keder doğar. Refah kendi ardından çoğu zaman İradeye bir güçsüzlük getirir.Haz ,gerçek bir şekilde istenmiş değildir; o daha çok bir irade noksanlığının eseridir.
Bize göre esirlik, iradenin özel bir nesneye bağlanması anlamına gelmektedir; o böylece tatmin olacak ve bizzat bu tatminle harap olacaktır.
İnsan bizzat ferdiyetinden, kendi benliğinin unsurlarından soyunmadan ,asla kendisinden uzağa gidemeyecek ve kendisinin dışına çıkamayacaktır.
Hakikat şudur ki, benlik sadece ilk duyguyu duyduğu için ikinci duygu ortaya çıktığında biraz değişikliğe uğrar. Her muhakeme anında, benlik değişir ve onu harekete geçiren her iki duyguyu da değişikliğe uğratır.
Tavır geçici bir veri ,hayal gücünün bir yardımcı eseridir ,akıl onu ancak her türlü somut gerçekliğin kaynağı olan ebediyete ve sonsuzluğa bağlamak üzere hareket noktası kabul eder.
Hareketimizden önce ortaya çıkan ihtimallerin tasavvuru ,zaten seçimimizin tamamen hür bir şekilde yapıldığının delili değil midir?
Şu inkar edilemez bir gerçektir ki ,ahlaki çevre olarak toplumda ferdi iradeler daha güçlü olan başka iradeler tarafından istismar edilirler.
Fayda ,mutluluk ,içgüdü ,toplum… bunların hepsi de insanın kurtulması gereken insani esaret şekilleridir.
Hareketini evrensel ölçüye vurarak ve kendi hareketiyle evreni kucaklayarak orada kendi bilgisini araması ,işte insanın ahlaki davranışı bu şekilde olmalıdır.
Ve madem ki, Allah fikri fikirlerin Fikri’dir, bizi sadece O hür kılabilir ve kurtuluşa götürür.
Hürriyetimizin ve mukadderatımızın belirleyicisi olan isyan, nesilden nesile sonsuza kadar devam etmek suretiyle, tarih ve insanlık içerisinde, zamanda ve ebedîlikte, ruhun ve bedenin selâmetini bize sağlayabilecek olan tek şeydir.
Şayet mukadderatımızdan sorumlu ve endişeli isek, ancak isyan etmek suretiyle bu endişe giderilmiş ve sorumluluk kabul edilmiş olacaktır.
Biz, yokluğu mutlak’a bir geçiş olarak kabul ettik.
İnsanın misyonu ağırdır.
Biz, hem uysallığa, hem de anarşizme karşıyız. Her türlü sosyalizme, yani toplum gerçeğinin her şey olduğu anlayışına karşı olduğumuz kadar, bencil ve katı ferdiyetçiliğin de karşısındayız.
Sûfîliğin geleneği ve birleştirici gücü, Anadolu tarihinin yorulmak bilmez devamlılığını sağlamıştır.
Nasıl ki dâhiler entelektüel hayatın “insan-üstü” tipleri iseler, mistikler de ahlâki hayatın “insan-üstü” varlıklarıdır.
Bir inancın bir îman hâline gelebilmesi için, insanın ruhunda süreklilik kazanması ve hayatına da hâkim olması gerekir.
Bir şeyin ıstırabını çekmeyen onu ne tanır ne de sever.
Alışkanlık, bütün inanma güçlerimizi ele geçirir ve bizi en güçlü akıllardan daha ziyade ikna eder.
Kalbin, aklın hiç tanımadığı, kendisine ait sebepleri (delilleri) vardır.
“İnsanı büyük yapan düşüncesidir.” Gerektiği yerde şüphe etmeyi, gerektiği yerde güven vermeyi ve gerektiği yerde de tabi olmayı bilmek lâzımdır; hata, karşı hakikatin tamamiyle inkâr edilmesinde yatmaktadır.
Aklın rolünü ne abartmalı ne de küçümsemelidir.
Ceza, kötü hareketi bir telâfi ve tamirdir veya bazan da onun doğurduğu bir intikamdır.
Mademki insan, hareketinin getirebileceği kötü sonuçları önceden tahmin edebilmektedir, öyleyse cezalandırılmaya müstehaktır.
Istırap çekmemiş olan başkasının ıstırabına koşamaz.
Bir şeyin ıstırabını çekmeyen onu ne tanır ne de sever.
Nitekim, insanın zevki arayıp, acıdan kaçtığı doğru değildir. Zevk kadar acı da hayat için bir zaruret olarak karşımıza çıkabilir ve aranabilir. Çünkü gaye, mükemmele ermektir.
Gerçekte ıstırap, insanı insan kılan şey, insanlığın yaratıcısıdır. Istırapta onu kendi içinde yaratmaya kadar, mistiklerin ve özellikle Hallacın yaptığı gibi onu aşk ile, tutku ile istemeye kadar ileri gitmek lazımdır; kendisini suçlayanların günahlarını satın almak için Hallac, darağacında Allah’ına şu hayret verici şekilde yalvarıyordu: Onları affet ve beni affetme madem ki insanlığımı kendi uluhiyetinde yok ediyorsun, uluhiyetindeki insanlığımın hakkı için beni öldürmeye çalışan bu kişileri bağışla..
Hareket hürdür
Bir şeyin ıstırabını çekmeyen onu ne tanır ne de sever
Bugüne kadar korku üzerine kurulmuş hiçbir fikir, felsefe ve medeniyet hareketi doğmadı yeryüzünde.
Huzurun sebebi hakikatin bilgisinde mevcuttur.
Kötülüğün ilk sebebi eşitsizliktir.
İnsanı büyük yapan düşüncesidir.
Kalabalık değer kaynağı değil, tahakküm ve gafletin kaynağıdır.
Kalpsizlerin cenneti olan bu dünya bize vatan olmayacak
Hareket istemeyi istemek, tabiatta bir şeyi değiştirebileceğine kani olmak, varlığın kendiliğinden oluşuna karşın direnmek demektir.
Talihsiz bir şekilde hareketin inkarına yeltenildiği gibi, hürriyetin de inkarına yeltenilmektedir. Çünkü gerçekten hareket etmek, hür olmaktır.
Hayatı bilim yönetmelidir. Kendiliğinden yegane gerçeklik olduğu gibi, bizde de yegane gerçek olan şey, zeka ile anlaşılabilendir.
Id., ibid., p.527.
Tavır geçici bir veri, hayal gücünün bir yardımcı eseridir, akıl onu ancak her türlü somut gerçekliğin kaynağı olan ebediyete ve sonsuzluğa bağlamak üzere hareket noktası kabul eder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir