İçeriğe geç

Gönül Gibi Kitap Alıntıları – Suat Derviş

Suat Derviş kitaplarından Gönül Gibi kitap alıntıları sizlerle…

Gönül Gibi Kitap Alıntıları

Fakat duyguyu anlamak için baş zekasına değil, gönül zekasına ihtiyaç vardır.
Çünkü başkalarının felaketine gülmek kolaydır.
Senden aşk kırıntısı istemiyorum anlıyor musun, senin için her şey olmak istiyorum, her şey. Her şey, bütün saadetin, bütün kainatın, bütün mevcudiyetin
Ne kadar da mantıki, medeni olmaya uğraşsak hakikatte birer insandan başka bir şey değildik.
Ben geceyi çok karanlık olduğu için seviyorum Ben gecenin karanlığını seviyorum.
Ben, niçin kalbine aklının gözüyle bakan, kalbini
mantığıyla muhakeme eden bir insanım?
Şimdiye kadar kendimi o kadar sakladım ki artık kendim gibi görünmeyi bilmiyorum.
Zaten sen de biliyorsun, uzun senelerden beri onun hayranı idim. Eserlerinin, düşüncelerinin kudretine âşıktım. O benim beynimin dostu, benliğimin üstadı. Beni senelerden beri eserleri, felsefesi eğitiyordu. Ve işte onu tanıyınca, benimle meşgul olduğunu hissedince şüphesiz sevdim. Fakat o benim için bir sevgili değildi. Behice, bilmem anlatabiliyor muyum O benim için sevgiliden çok daha fazla fakat çok daha başka bir şeydi. Eğer o yaşamış olsaydı hissiyatımda bir dostluktan başka bir merbutiyet aramazdım. Onunla hayatımız mütekabil bir ihtimam ve anlaşmaklıkla geçti. Benim sevdiğim hiçbir şey olamazdı ki o haz etmesin, onun zevk bulduğu hiçbir şey olamazdı ki ben sevmeyeyim. O benim her şeyim, bütün dünyamdı. Onsuz kalınca yalnızlığın fecaatini öyle hissettim ki Ve senelerden beri bu yalnızlığın dehşetiyle titriyorum.
Ben kadınla erkeğin arasındaki farkı hiç de bu kadar büyük bulmuyorum. Onlar da sevdikleri zaman bizim gibi severler. Onlar da sevdikleri zaman yalnız bir aşk hissederler.
Düşün mesela insan çok sevdiği bir şeyi sokakta kaybettiği zaman onu kaybettiğine mi üzülür, yoksa onu bir başka insanın bulduğuna mı? Sevgilinin aşkını kaybetmek de aynı şeydir
İçimde dolaştığım insanlar arasında, başka bir dünyaya, başka bir âleme ait bir heyulaya benziyorum.
Bütün şehir sanki ağır bir hastanın odası O kadar gam ve elem gösteren bir hali var ki
Bu gece odamın sessizliği ve yabancılığı içinde biçareliğimle yalnız, baş başa kalmak istiyorum.
İçimde bir tek arzu vardı, o da aranızdan kaçmak..
O, beni yavaş yavaş öldüren kederi anlamazdı.
Kalbim o kadar büyük kinlerle dolu ki Acayip bir gönlüm var. Bu gönülde bütün iyi hatıralar kayboluyor Fakat fena bir hatıra, acı bir hatıra; orada bir yara, iyi olmayan, hep sızlayan, hep kanayan bir yara gibi kalıyor.
İnsan çok sevdiği bir şeyi sokakta kaybettiği zaman onu kaybettiğine mi üzülür, yoksa onu bir başka insanın bulduğuna mı?
Çok muhakeme eden sevemez.
İçinde dolaştığım insanlar arasında, başka bir dünyaya, başka bir âleme ait bir heyulaya benziyorum.
Unutmak istiyorum Bir şey unutamıyorum
Artık dünyaya hiçbir suretle bağlı değilim Çünkü mazimin de beni artık hiç hiç alâkadar eden bir ciheti kalmamış
Bazen kalbimde gitgide büyüyen boşluğu doldurmak, içimdeki ölüm sükunetinde bir şey canlandırmak için eski hatıratımı uyandırmak istiyorum.
“ ve günler geçiyor Behice Ölüm hatırlatan, ölüme iştiyak hissettiren yeknesak, soğuk, karanlık günler Boğucu, zehirli bir duman gibi insanı bunaltan, asabı üzen, ezen kurşuni günler Bazı günler, yüksek gümüş damların üstünde kuvvetsiz, mecalsiz, ateşsiz bir güneş, ölü bir güneş görüyoruz. Fakat bu öyle nadir ki Sonra yine bulutlar güneşi boğuyor ”
Şimdi öyle yorgunum ki Sonra da gayem yok
Burada müthiş canım sıkılıyor. Hayatımızda hiçbir şey değişmedi. Tabii şimdi hepimiz ya konaklara yahut apartmanlara çekildik.
Kalbimde bu gece bir hüzün var
Bu koskoca hayat, hareket, ziya, iş, eğlence memleketinde bu kendimi gece büsbütün kaybolmuş, büsbütün zavallı ve talihsiz hissediyorum.
Benimle alâkası olmayan bütün bir macera, elem, sevinç kalabalığı
Kimseyi görmeye, kimse ile görüşmeye tahammülüm yoktu.
Utanmadan söylüyorum, kendimi güzel, fevkalade güzel, harikulade güzel bulmakta haklı olduğumdan emindim.
Kederli idim. Kalbim göğsümün altında katı bir ateş parçası gibi ağır ve yakıcı idi.
Dışarıda hala, benimle alakası olmayan bir şehrin hayatı var, bir hayatın akışı var
Benimkilerden başka mazileri, başka hayatları, başka sevinç ve kederleri olan bir sürü insanlar Bir sürü lakayt ve yabancı insanlar
saçlarımı karıştırmak ve bahçede ay ışığının girmediği karanlık bir köşede küçük bir kız çocuğu gibi ağlamak, oh ağlamak istiyorum.
Yüreğimdeki bu ızdırapla dudaklarımdaki bu kahkahalar nedir?
İçimde anlaşılmayan bir muamma, bir düğüm var
Düşünmekten, hissetmekten öyle harap olmuş, öyle kuvvetsiz kalmışım ki
Başımı yine güzel kokulu ipek yastıklara saklıyorum.
Uyku ve sükunet bulmak ümidiyle Halbuki bütün gece beni hırpalamış olan değişik duyguların, düşüncelerin tahakkümünden kurtulamıyorum.
— Siz bir küçük çılgınsınız
bilir misiniz, bazı dakikalar var ki insan her şeyi unutuyor Misafirlerini ve hâttâ ev sahibi olduğunu bile. Bir şeyi düşünmediği halde nazarlar bulutların bir renk oyununa, dalgaların bir hususiyetine takılıyor
Onlar yaşamın mefhumunu bir afyon sarhoşluğunun rüyasında, bir şampanya kadehinin dibinde, uykusuz geçirilmiş fena bir gecenin sabahında ararlar. Artık fikri zevklere, ruhi zevklere rağbet eden insanlar mevcut değil. Şimdi sinirleri en fazla tahrip edip vücudu en çok hırpalayan tarzda vakit geçirmeye yaşamak diyorlar, anlıyor musun ?
Şimdiye kadar kendimi o kadar sakladım ki artık kendim gibi görünmeyi bilmiyorum.
Sevmesini çok iyi bilen bir kalp, kini öyle iyi anlıyor ki..
Unutmak istiyorum Bir şey unutamıyorum Etrafımı başka şeyler aldıkça, içimde gitgide onun hatırası, onun nüfuzu, onun hükmü ziyadeleşiyor. Günden güne, mânen biraz daha onun olduğumu hissediyorum.
İnsan, sevdiğini her şeyden, saadetten, gururdan, haysiyetten fazla severse, onun için olabildiği şey olmaya razı olur.
Madem ki artık kederimi saklayacak kadar kuvvetim bile kalmamıştı.. Ben kaçmalı idim..
Beni seven, beni anlayacak müşfik bir insana öyle muhtacım ki.
Şefkatle çarpan kalbin üstüne başımı dayamaya, muhabbetli bir göğüse sığınmaya öyle ihtiyacım var ki.
Gözlerim yakın, samimi, dost bir şey görmek istiyor.
Kalbimde bir cehennem yanarken, dünyada kopan kıyametin nazarımda ehemmiyeti yoktu.
Düşünmek istemiyordum.
Mütemadiyen düşünüyordum.
Onu günden güne artan bir cinnetle seviyordum. Artık muhakeme edecek halim kalmamıştı. Onu bu yaşıma kadar hissetmediğim bir aşkla, büyük, kudretli, vahşi bir aşkla seviyordum.
Gözlerini, bu hain gözlerini ne çok seviyorum.
İçimde anlaşılmayan bir muamma, bir düğüm var.
Ben, niçin kalbine aklının gözüyle bakan, kalbini mantığıyla muhakeme eden bir insanım?
O benim için sevgiliden çok daha fazla fakat çok daha başka bir şeydi.
Ben göründüğüm gibi hayatta bir kahkaha gibi geçmiş bir kadıncağızdan başka bir şey değilim.
Hayatında bir dâhinin fikir arkadaşı olan bir kadın kolay kolay başka erkekleri beğenmez.
zaptedemediğim esir düşüncelerim. Madem ki onlara hakim olamayacaktım, böyle uzaklara kaçmaya ne mana vardı Madem ki onlar yine her zaman orada, onun ayakları dibinde, onun nüfuzu altında kalacaktı
Şimdiye kadar kendimi o kadar sakladım ki artık kendim gibi görünmeyi bilmiyorum.
Şair, büyük ve fırtınalı bir denizin karşısında kendi kendine söz söyleyen ve sesini karşı sahillere işittirmek isteyen bir çılgına benzer.
Duygunun kuvvetine iman ettiğim halde hissetmekten utanıyorum.Kalbimi bütün çıplaklığı, hislerimi bütün açıklığıyla göstermekten çekiniyorum Bu şeyin gülünç olduğunu bana öyle telkin etmiştin ki.
Ben şimdi gülünç olmayan zaaflar tanıyorum.Ulvi ve kudretli küçüklükler.
“Mükemmel bir insan duygularına, ashabına, düşüncelerine en fazla hakim olan, dimağıyla yaşayan, el ile tutulmayan hiçbir kuvvete, hiçbir şeye inanmayan insandır.” derdin, halbuki ben şimdi öğrendim, ben şimdi biliyorum, en mükemmel insan duygularına en fazla mahkum olan, yalnız onların nüfuzu altında, samimiyetle yaşayan, samimiyetle ızdırap çeken yahut mesut olan insandır İrfan!
,ben zannederdim ki, eğer bir gün kalbimde her kime karşı olursa olsun, değil böyle çılgın bir sevda, ufak bir meyil bile duymuş olsam, o adam ebediyen bana minnettar kalır.
Benim bile onun kalbinde yakamadığım bu ateşi başka bir kadının onun gönlünde nasıl tutuşturduğunu anlamıyordum.
Dışarıda hala, benimle alakası olmayan bir şehrin hayatı var, bir hayatın akışı var
Wagner’ in vatanında, vahşilerin musikisini dinleyeceğini tasavvur eder miydin ? Dünyadaki bu tereddi feci, korkunç bir şey Süheyla. Senin tanımadığın bu insanlar büyük, ulvi, güzel ne varsa ondan nefret ederler. Onlar yaşamın anlamını bir afyon sarhoşluğunun rüyasında, bir şampanya kadehinin dibinde, uykusuz geçirilmiş fena bir gecenin sabahında ararlar. Artık fikri zevklere, ruhi zevklere rağbet eden insanlar mevcut değil. Şimdi sinirleri en fazla tahrip edip vücudu en çok hırpalayan tarzda vakit geçirmeye yaşamak diyorlar, anlıyor musun ?
Kimseden, hiçbirinizden, hatta kendimden bile saklanmaya ihtiyaç hissetmeden bedbaht olmak istiyorum.
Muhakkak onun için bir saadet degildim.Ona fenalık yapıyor, ona mütemadiyen fenalık yapıyordum.Samimi olduğu dakikaların şiirini müstehzi kahkahalarımla ihlal ediyor, onun bütün coşkunluğınu, bütün şevkini kırıyordum.Fakat o her fena hareketimden sonra bana biraz daha düşkünlükle, biraz daha hainlikle yaklaşıyor, benden vazgeçmiyor, benden vazgeçemiyordu.
Çok muhakeme eden sevemez..
Ben modası geçmiş bu hassasiyetim, o bu cesaretsizliği ile ne kadar gülüncüz.
Zaten kalbimde bu acayip, mariz zaafı, bu üzüntüyü hissetmeye başladığım gün gayriihtiyari ondan çekinmeye, bir düşmandan kaçar gibi ondan kaçmaya başladım.
İçimde anlaşılmayan bir muamma, bir düğüm var.Behice, gitgide karışan bir muamma, gitgide dolaşan bir düğüm.Bilirsin her zaman, “Bu koca kainatta ve bunca umumi büyük kederlerin, hırsların, emel ve gayelerin içinde yaşarken, bir kalbin kederleri, sevinçleri ile uğraşmak, bütün dünyayı unutup kendi hisleriyle yaşamak, kendisi için yaşamak, bir insanın yapacağı en gülünç bir şeydir.”derdim.Buna iman ederdim.Gülünç bulduğum bu şeyin esiri oldum.
Onu bu kadar sevdiğim halde, gönlüme bu sevdayı veren sebepler araştıracak kadar başımda muhakeme var.Onu bir çılgın gibi seviyorum da bu zaafı affetmek için çok muhakemeli bir başla, korkunç bir soğukkanlılıkla mantıki sebepleri araştırıyorum.
Kalbimin beynimle, hislerimle yaptığı mücadele hala devam ediyor. Ben niçin kalbine aklının gözüyle bakan, kalbini mantığıyla muhakeme eden bir insanım?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir