İçeriğe geç

Kalbim Kirpiklerine Sığınmak İster Kitap Alıntıları – Meltem Tanı

Meltem Tanı kitaplarından Kalbim Kirpiklerine Sığınmak İster kitap alıntıları sizlerle…

Kalbim Kirpiklerine Sığınmak İster Kitap Alıntıları

Beynim üzerine binen acı ve endişeyi artık kaldıramıyor Diye başladığım kaçıncı mektubu yırtıp atışım hatırlamıyorum.
Üzerime çöken sıkıntıyı kaçıncı kez gidermek için kalemi elime aldığımı saymayı bile unuttum.
Ah vebam, hastalıklı bünyem sensiz olmaktan bıktı usandı, bilirim yine cevap vermeyeceksin yazdıklarıma.
Akli dengemi sensiz kaybediyor gibiyim, sen ise izin veriyorsun kahroluşuma.
Aslında ölümden korkuyor değilim, rabbime her yaşım ilerledikçe biraz daha yaklaşıyor olmanın sevincini ta içimin en alt köşelerinde hissetmeye başladım bile.
Fakat seni görmeden ölmenin düşüncesi beynimde karıncaların olduğunu düşündürüyor bir kez daha.
Mektuba başladığım andan itibaren zaten bildiğin şeyleri tekrar ettiğimi fark etim, lakin bu kez bilmediğin bir şey söylemek isterim.
Öyle düşünüyorum ki yokluğunun ne denli zor olduğunu bilseydin, bırakmazdın beni.
Iki gözüm
Satırlarımı burada bitiriyorken sırtını bana dönmenin üzüntüsünü canı gönülden yaşadığımı belirtmek isterim.
Bir yandan da beni çivi gibi duvara çakan gözlerini özlediğimi söylemem gerekir.
Vebam, benim hastam, cevap vermediğini bildiğim bir mektubun yine sonuna geldim.
Gönlümün en güzel yerine emanetsin
Hoş’ça kal .
Ah benim yüreğimin, cam kenarı
içinde biri öldüğünde, için ölmez mi..?
– şimdi, 𝙞ç𝙞𝙣𝙙𝙚 ö𝙡𝙙üğü𝙢𝙚 𝙢𝙞 𝙮𝙖𝙣𝙖𝙮ı𝙢,
𝙞ç𝙞𝙣𝙞𝙣, ö𝙡𝙙üğü𝙣𝙚 𝙢𝙞..?
seni içine alan kalbim, beni almıyor içime..
İçim acıyor benim .
Ama içimin acımasına,
Alıştı içim.
Sahi ,gönlümden düşsen..Bir yerin acır mı? Kırılır mı, bana bakmayan kalbinin köşeleri?
Ah benim canım;
Tüm renkler karışmış gibi bakışına,
Güneş batmak istemiyor, bakınca suratına
İçime sığmayan ben değilim,
İçime sığmayan, kalbim.
Koskoca şehre ben sığdım,
Koca şehir bana sığdı
İçime, sığmıyor kalbim.
..zaman mı geçmiyordu, yoksa ben mi kendimi hapsettim aynı güne..
Yaşım ilerledikçe, yüzümde belirmesi gereken çizgiler..
İçimde belirdi
sahi, gönlümden düşsen.. bir yerin acır mı ?
Kırılır mı, bana bakmayan kalbinin köşeleri..?
Ve bilmelisin ki, bu bir kitap değil, ‘Ayna’ nasıl bakarsan, öyle görürsün. Okuduysan eğer, kitap okudum diye bilirsin.. ama bulduysan kendini, aynaya baktığını söyle
.kalbime vuran bir eli, kırk yıl geçse de, tutamam asla..
.Ah gönlümün, dargın âşığı .
Zamanın, aramızda açtığı mesafeyi kapatmaya, yetmiyor kollarım..
..elimi atsam ve iki yana ayırsam göğsümü, nefes alır mı içim..?
Hava dolar mı içime..?
..elimi atsam ve iki yana ayırsam göğsümü, nefes alır mı içim..?
Hava dolar mı içime..?
..Rabbim, dilimin söylemeye varmadığı şeyleri gönlüme düşürme.. gönlüm ki, dilime düşmeyenin, içine düşüyor..
sen yoksun, ben neden varım o halde..?
.. donuyor içimin, senli yerleri..
Gemiler mi battı, neden deniz ağlıyor?
..Gemiler mi battı, neden deniz ağlıyor..?
Nasıl sığıyorsun göğsüme..
Göğsüm, sığmazken içime..?
.. Gönlümden düşüyorsun, hem de Kırdığın köşelerin arasından sızıyorsun yere..
Korkuyorum
Ya seni ararken
Sizi bulursam
Ya görür de bakamazsam
Ya tek değilsen
Ya beni tanımazsan
O zaman nasıl yön değiştireyim
Dizlerim tutmaz
Yüreğim ağırır
Ölürüm karşınızda
Ama ben karşında ölmek isterim
Asla ölmek istemem
Karşınızda.
Ah benim canım
Tüm renkler karışmış gibi bakışına,
Güneş batmak istemiyor, bakınca suratına.
Ve sen yoktun!
Şimdi ben, sensiz geçen günlerimi hangi dille tercüme edebilirdim?
Bürünür müydü sözler ayrılığa, ya da ayrılık bir şans daha tanırım mıydı ki bize? peki, elimi atsam ve iki yana ayırsam göğsümü;
Nefes alır mıydı içim, hava dolar mıydı içime?
Ve elim gidiyor pencereye;
Ne sözüm geçiyor, ne de kızgınlıklarım dizginliyordu elimi.
Odanın açık değil miydi zaten penceresi?
Nefes almak isteyen yüreğim değil miydi
O zaman odamın değil
Yüreğimin bir alt katından pencere açacağım.
Dertleşmek için başını secdeye koyan kalbimden bir ses yükseldi
Rabbim, dilime düşmeyenleri.. içime düşürme
İçim ki, dilime düşmeyenlerin, içine düşüyor..
..Hasret yaklaşıyor, bütün gümbürtüsüyle..
..Şimdi, içinde öldüğüme mi yanayım
İçinin, öldüğüne mi..?
Yalan bir yerde gerçek ararsan , gerçeğin yalan olur..!
Beni uyutmayan geceler, uyutuyor mu seni..?
Kaburgalarım, değil sanki kemikten
Sanki içimdeki kalp değil de bir taş.
Ey gönlüm güzel sevdiği..!
Çok canım acıyor.Yoksa dünyanın,sonu mu geldi..?
Yıllar beni büyüttükçe, bizi eskitti..!
Sen değil misin içimde yaşayan?
Peki benim içim yanarken
Sen nasıl olurda sağlam çıkabiliyorsun
Hiç yanmadan.
Sizi temin ederim ki, nefes almak yaşamaya kanıt değil.Nefessiz de yaşıyor insan..!
Sevda bir kemik gibi, ne tarafa dönsem
kırılır içimde.
..dokunma incinmesin yüreğim.. çünkü dokunduğun her yerde, belli edecektir izin..
Yıllar beni büyüttükçe, bizi eskitti..!
Ey gönlüm güzel sevdiği..!
Çok canım acıyor..Yoksa dünyanın, sonu mu geldi..?
Ölüm, çaresi olamayan tek şeyse
Kırılan her kalbin, çaresi var demektir.
Kırdığın bir kalp varsa parçaları mutlaka batar canına.
Ama kırdılarsa seni
Unutma ki senin de kalbinin parçaları batacaktır canlarına.
İçimde kendimi koyacak yer bulamıyorum.
Hâlâ anlamıyor musunuz?
Evlerin taştan olmadığını
Dili olduğunu görmüyor musunuz?
Kiremitten de olsa tahtadan da
Hiçbir evin
Sadece ev olmadığını
Anlamıyor musunuz?
Belki onun da yaralıdır yüreği.
Bir şehri
Yüreğime gömüp gittin
Ellerime hüzün değdi
Hüznün içine sığdırdın beni
Bir şehir bile sığdı içime
Senin geçtiğin sokaklara ben sığamadım.
Ölmeden özlemi bulun
Çünkü öldüğünüzde sizin için beslenecek olan duygu budur.
Sen değil misin
İçimde yaşayan?
Peki, benim içim yanarken
Sen nasıl olur da
Sağlam çıkabiliyorsun
Hiç yanmadan
Nasıl aklımda olursun, yokken yanımda ?
Yalan bir yerde gerçek ararsan , gerçeğin yalan olur..!
Sevda Bir kemik gibi, ne tarafa dönsem kırılır içimde..!
Sizi temin ederim ki, nefes almak yaşamaya kanıt değil.
Nefessiz de yaşıyor insan..!
Sen değil misin içimde yaşayan?
Peki benim içim yanarken
Sen nasıl olurda sağlam çıkabiliyorsun
Hiç yanmadan.
İki kelme sığmazken dudağıma, dünyaları sığdırdım soluma
Gözlerine bakıyor olmam gözlerini gördüğüm anlamına gelmez
Ben gözlerine bakıp, kalbini görüyorum.

.!
En acısı da, gözlerine bakıp görüyorum da içini
Bir içine baktığım halde
Göremiyorum kendimi..!

Beni uyutmayan geceler, uyutuyor mu seni?..
Kalbimin üstüne dökülen hüzün tohumlarıydı
Bucak bucak kaçmak istediğim, soğuk bir kentti
Kırıldığını fark etirmemek için, gülmeye çalışan bir çocuktu yüreğim.
Ürkek ve korkaktı.
Yağmurlu bir sokağı andırıyordu bazen
Bazen ise, fırtınalı bir sabahı
Duvarın kenarına sinen gölgem gibiydi bazen de.
Şimdi masanın altına hâlâ saklanmakta olan çocukluğumdan kim dilemeliydi af
Çaresiz akan yaşlarımın bedeli,
Hangi defterde yazmakta?
Bedenimin üstünde hunharca tepinen ayaklarda kimin?
Uyuyamadığım gecelerin kim sebebi?
Kulaklarımı tıkayan ellerimin sorumlusu da neydi?
Sahi sebebi neydi ki,
Çocukluğum sırt çevirdi gençliğime?
Evimden içeri girmeyen anılarım ise, dolanıyorken içimde
Masumiyetimi yüreğimden silen her sıfatın ölümü var elimde.
Ki eğer, hırsa bürünen çocukluğum gelseydi önüme
Gözlerinin içine bakarak af dilerdim.
Mesela, büyümek istemezdi küçük bedenim
Belki de o zaman hasar alan yüreğimin yarasını, sarardı ellerim.
Karşımda olsaydı şayet
Ona büyüme derdim.
Büyüme ki, çocuk yüreğine düşen her sızıyı merhametin ile yenesin
Ki eğer, bedenime rağmen büyümeseydi yüreğim
Gözümde canlanan anılarıma, yüz çevirmezdi gençliğim.
Sokulma yüreğime
Bilirim gideceksin
Gidince sokulduğun köşeler, batacak içime.
Kırdığın kalbimin, parçaları arasından düşüyorsun yere
Ve sen yoktun!
Şimdi ben, sensiz geçen günlerimi hangi dille tercüme edebilirdim?
Bürünür müydü sözler ayrılığa, ya da ayrılık bir şans daha tanırım mıydı ki bize? peki, elimi atsam ve iki yana ayırsam göğsümü;
Nefes alır mıydı içim, hava dolar mıydı içime?
Ve elim gidiyor pencereye;
Ne sözüm geçiyor, ne de kızgınlıklarım dizginliyordu elimi.
Odanın açık değil miydi zaten penceresi?
Nefes almak isteyen yüreğim değil miydi
O zaman odamın değil
Yüreğimin bir alt katından pencere açacağım.
İçinde öldüğüme mi yanayım
İçinin öldüğüne mi?
Zaman mı geçmiyordu,yoksa ben mi kendimi hapsettim aynı güne!
Sevda bir kemik gibi, ne tarafa dönsem
kırılır içimde.
Yaraya bürüdüğün kapılarım açık sana
Hangi tarafıma el vursan
İçime dökülür.
Kaburgalarım, değil sanki kemikten
Sanki içimdeki kalp değil de bir taş.
İçinde öldüğüne mi yanayım
İçinin öldüğüne mi?
Zaman mı geçmiyordu,yoksa ben mi kendimi hapsettim aynı güne!
Gözlerin mi güzeldi sahiden, yoksa bakışların mı derin
Ben mi güzel gördüm seni
Yoksa sen mi güzeldin
Zaman mı geçmiyordu, yoksa ben mi kendimi hapsettim aynı güne!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir