İçeriğe geç

Homo Faber Kitap Alıntıları – Max Frisch

Max Frisch kitaplarından Homo Faber kitap alıntıları sizlerle…

Homo Faber Kitap Alıntıları

umut edeceğim, kaybolduğumu bildiğim halde
Onu bekledim, darılmadan
Hanna için düşün­düklerim ufak bir not olurdu, ama o burada olmadığı için işe yaramayan bir not
sevilmeye değer demek istiyorum
Korkunç yorgundum
Marcel’in hakkı var; onların sahte sağlıkları, sahte gençlikleri, yaşlandıklarını kabul edemeyen karıları, öldüklerinde bile makyajlı cesetleri, ufacık bebek gibi her kapak resminde gülmek zorunda olan bakanları, gülmezse bir kez daha seçmezler onu çünkü, müstehcen gençlikleri.
Ivy mankendi, giysilerini arabanın rengine göre seçiyordu sanıyorum, arabanın rengini de rujununkine göre ya da tersine göre, bilmiyorum.
Yaşam madde değildir, teknikle ele geçirilemez.
Herhangi bir gelecek her zaman bulunur diye düşünüyordum, dünya hiçbir zaman durup kalmadı, yaşam devam ediyor!
Tanrı bir erkek oldukça, bir çift olmadıkça, bir kadının hayatı, Hanna’ya göre, bugünkü durumda kalmaya mahkûmdur, bugünkü içler acısı durumda, kadın, dış görünüşü ne kadar alımlı olursa olsun, yaradılışın proleteridir bugünün dünyasında, başka birşey değildir.
Bilgisizlik, bilinçsizlik yaygın gene de. En büyük kötülükleri yaratanlar hep ahlâkçılardır.
“Tanrı bir erkek oldukça, bir çift olmadıkça, bir kadının hayatı, Hanna’ya göre, bugünkü durumda kalmaya mahkûmdur, bugünkü içler acısı durumda kadın, dış görünüşü ne kadar alımlı olursa olsun, yaratılışın proleteridir bugünün dünyasında, başka bir şey değildir.”
“En büyük kötülükleri yaratanlar hep ahlakçılardır.”
“Bütün bunlar acıklı değil, yorucu yalnız: İnsan kendi kendine iyi geceler dileyemez.”
“Fazla yorgun olduğum zaman çekilmez oluyorum, her zaman da fazla yorgun insan.”
Tanrı’ya o kadar kırılmış ki erkekleri daha güçlü yaptığı için, onu haksız bulmuş.
İnsan bir kez daha yaşayabilseydi
Herkes geziyor, herkes gülüyor.
Her şey düş gibi.
Bu ülkede neden iş bulamayayım?
Kadın, dış görünüşü ne kadar alımlı olursa olsun, yaratılışın proleteridir bugünün dünyasında.
En sonunda İngilizce bilen bir hemşire geldi, çıldırtıcı soğukkanlılığı olan bir kişi; en önemli kaygısı kimli­ğimizdi!
İnsanlar tavşan değildir, ilerlemenin ölçüsüdür; işi kendimizin düzenlemesi gerekiyor. Dünya nüfusu tehdit edici bir biçimde artıyor. Araplar bir gün bağırsaklarını evlerinin etrafına boşaltmak zorunda kalmadıkları zaman, Arap halkının yirmi yıl içinde iki katı artacağı kesindir. Doğanın her yerinde olduğu gibi, kalıcı­lığı sağlamak için fazla üretim. Yaşamın kutsallığı! Doğadaki fazla üretim felaketlere yol açıyor, bir de biz bunun üzerine hayvanlar gibi doğurup durursak, cinsin tükenmemesine değil, cinsin yok olmasına yol açarız.
Duygulanmak, saptadım bunu, yorgunluk işaretidir, başka bir şey değil, hiç değilse bende böyle bu.
Makine hiçbir şeyi unutmaz çünkü ona verilen bilgileri insan beyninden daha iyi kavrar ve olası­lık hesaplarını yapar. Hepsinden önemlisi de, makinenin yaşamadığıdır, insanı yıpratan korku ve umudun ne oldu­ğunu bilmez, sonuçla ilgili hiçbir isteği yoktur, olasılığın saf mantığına göre çalışır, bu yüzden diyorum ki ben: Robot her şeyi insandan daha iyi tanır, geleceği bizden daha iyi bilir, çünkü onu hesaplar, spekülasyona ve hayale dalmaz, kendi sonuçlarından yararlanır ve şaşırması olanaksızdır, robotun önceden sezişlere gereksinmesi yoktur.
Sizin toplumunuzda insan geberebilir, dedim, siz farkına bile varmazsınız geberdiğinizin.
Fazla yorgun oldu­ğum zaman çekilmez oluyorum, her zaman da fazla yorgun bir insan.
Kadere kısmete inanmam, teknik adamı olduğumdan olasılık formülleriyle davranmaya alışığım.
Tanrı bir erkek oldukça, bir çift olmadıkça, bir kadının hayatı, Hanna’ya göre, bugünkü durumda kalmaya mahkumdur, bugünkü içler acısı durumda kadın, dış görünüşü ne kadar alımlı olursa olsun, yaratılışın proleteridir, bugünün dünyasında başka bir şey değildir.
Kız beni desteklemek istiyor ve konuyu Louvre’daki heykelleri bilmediğim için, benim robota getirmek istiyordu, oysa benim robot üzerine konuşmaya hiç de niyetim yoktu ve birden kesinlikle, heykel ya da benzeri şeylerin (bence) robotun atalarından başka bir şey olmadıklarını söyledim. İlkeller insan bedeni yaparak ölümü yok etmek istiyorlardı – bizse insan bedenini tamamlıyoruz. Mistisizm yerine tekniği getirdik!
Hepsinden önemlisi de, makinenin yaşamadığıdır, insanı yıpratan korku be umudun ne olduğunu bilmez, sonuçla ilgili hiç bir isteği yoktur, olasılığın saf mantığına göre çalışır, bu yüzden diyorum ki ben: Robot her şeyi insandan daha iyi tanır, geleceği bizden daha iyi bilir, çünkü onu hesaplar, spekülasyona ve hayale dalmaz, kendi sonuçlarından yararlanır be şaşırması olanaksızdır, robotun önceden sezişlere gereksinmesi yoktur.
Yılan sokmasından ileri gelen ölüm oranı (her tür zehirli yılan sokmasından) %3’ten %1O’a kadardı, kobra sokmasında bile bu oran %25’i aşmıyordu, gene de bu yılanlara karşı duyulan ba­tıl korkuyu oranlamıyordu, bu korku hep geçerliydi.
Bizim karşı çıktığımız şey, doğanın putlaştırılmasıdır. Eğer bunu ya­pıyorsa daha mantıklı yapması gerekirdi, o zaman penisi­line de, antene de, DDT’ye de, radara da vb. hayır demesi gerekirdi. Biz teknik çağda yaşıyoruz, insan doğaya ege­mendir, insan mühendistir, bunun tersini savunan, doğa­nın yaratmadığı bir köprüyü kullanmaya kalkmasın. O zaman daha mantıklı ve dürüst olup her apandisitte ölünmesi gerekir. Alın yazısı olduğu için! O zaman elekt­rik lambası, motor, atom enerjisi, hesap makinesi, narkoz da olmasın – o zaman defolsunlar vahşi ormanlara!
Bildiğim en mutlu anlarımdan biri, bir topluluktan ayrılıp arabama oturduğum, kapısı­nı kapatıp anahtarı soktuktan sonra, sigaramı arabanın çakmağıyla yakıp sonra anahtarı çevirip ayağımı gaza bastığım andır; insanlar bana yorgunluk verir.
Sizin toplumunuzda insan geberebilir, dedim, siz farkına bile varmazsınız geberdiğinizin, dostluk diye bir şey bilmezsiniz, toplumumuzda geberir insan! diye ba­ğırdım, neden sanki birbirimizle konuşuyoruz, diye bağır­dım, neden (kendi sesimi kendim de duydum), haberiniz bile olmadan biri ölebilirse neden bu topluluk bir arada.
Yaşam madde değildir, teknikle ele geçirilemez.
Tanrı bir erkek oldukça, bir çift olmadıkça, bir kadının hayatı bugün ki durumda kalmaya mahkumdur. Bugünkü içler acısı durumda kadın, dış görünüşü ne kadar alımlı olursa olsun, yaratılışın proleteridir.
Yaşamı kollarımız arasında tutamayız.
Yaşam çocuklarla gider.
1000 uçuşumdan 999’unun kusursuz oluşunun bana ne yararı var. Benim denize düştüğüm gün 999 uçak kusursuz iniş yaparsa bana ne yararı olur?
İntihara inanmıyorum, insanın yeryüzüne gelmiş olmasını değiştirmiyor bu, o sırada istediğim tek şey hiç doğmamış olmak!

( Walter Faber söyleniyor. )

Bizim karşı olduğumuz şey doğanın putlaştırılmasıdır. Eğer bunu yapıyorsa daha mantıklı yapması gerekirdi, o zaman penisiline de antene de, DDT’ye de, radara da vb. hayır demesi gerekirdi. Biz teknik çağda yaşıyoruz, insan doğaya egemendir, insan mühendistir, bunun tersini savunan, doğanın yaratmadığı bir köprüyü kullanmaya kalkmasın. O zaman daha mantıklı ve dürüst olup her apandistte ölünmesi gerekir. Alın yazısı olduğu için! O zaman elektrik lambası, motor, atom enerjisi, hesap makinesi, narkoz da olmasın- o zaman defolsunlar vahşi ormanlara!
1000 uçuşumdan 999’unun kusursuz oluşunun bana ne yararı var, benim denize düştüğüm gün 999 uçak kusursuz iniş yaparsa bana ne yararı olur?
Yaşamı kollarımız arasında tutamayız.
Yaşam çocuklarla gider.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir