İçeriğe geç

Osmanlı’da Çocuk Eğitimi Kitap Alıntıları – Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu kitaplarından Osmanlı’da Çocuk Eğitimi kitap alıntıları sizlerle…

Osmanlı’da Çocuk Eğitimi Kitap Alıntıları

Osmanlılarda anne babalar olumsuz örnekleri kötüleyerek değil,olumlu örnekler sergileyerek çocuklarını yetiştirirler.
Yani öz bitmeden söz bitmiyor!
Osmanlı, Devr-i Saadet’i En doğru biçimde hayatına yansıtan bir toplumsal yapı geliştirmiştir. Toplumun öncüsü doğrudan doğru ya Peygamber-i Alişan Efendimiz’di.
Ufkunuzda ne varsa o olursunuz!
Aile küskünse hayat küskün her şey küskün demektir. Çünkü barış ve sevgi ailede başlar ailede yeşerir.Sevmek ailede öğrenilir.
Kısa olmayınca tabi hisse de olmuyor.
Ah çocuklarımız! Nelerden mahrum bırakıldığınızı bir bilseniz!
Koca sininin duvardaki yerinden indirilmesini özenle işlenmiş ahşap ayağına oturtulmasını sallanmamasını sağlamak için ileri geri oynatılmasını bakır taslarla sahanların ve tahta kaşıkları tek tek bakır sininin üstüne dizilmesini sonra büyük amcamın bir işareti ile sofraya oturulmasını ve besmele eşliğinde yemeye başlanmasını özledim
Osmanlı insanının çocukluğu aile camii ve mektep üçlemesine oturmuştu. Aile çocuğun iyi yetişmesi için yöntem belirler; Cami başta namaz olmak üzere toplumun dini inançları istikametinde hayatı ve ibadeti öğretir, Mektep ise hayata bakmanın yanı sıra hayatla barışmanın yollarını gösterir ayrıca da ebedileşmenin ipuçlarını verir
Aile hayatımızı “ sizin kadınlar üzerinde hakkınız kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır “ Anlayışına oturta bilseydik herhalde bugün karşılıklı şikayetçi olduğumuz pek çok konuda uzlaşma sağlar aile hayatımızı bu anlamda cennete dönüştürmüş olurduk.
Kadına batının koyduğu ölçüler ya da gelenekselleşmiş yanlışlar çerçevesinde değil inanç manzumemizle bütünleşmiş fıtrat kanunlarının öngördüğü biçimde bakarsak bazı yanlışlardan sayılabilir kadını layık olduğu makama yeniden oturtabiliriz
Suçlular ordusunun askerleri ruh dünyası paramparça olan çocuklardan çıkar!
Bağımsız küçük meşguliyetler insanı diri tutar kendine güveni artırır.
Sağlıklı aile sevgi merkezli ailedir
Okuduğum en güzel kitap Annemdir.
Ama anne babalar okunacak hale gelmezlerse ya da kendilerini kendi içlerine kapatırlar da çocuklarının okumasına izin vermezlerse (onlarla konuşmazlarsa gezmezlerse oynamazlarsa ) Çocuklar anne babayı nasıl okuyacak.
Çocuğun ilk örnekleri olan anne ve baba bilgisiz iseler çocuklar her yaş seviyesine uygun iletişim kurmada yetersiz kalacaklardır
İçindeki çocuğu öldüren yetişkin olumsuz, negatif, tasalı, keyifsiz, hayata karşı ilgisiz ve asık suratlı olur!
Zira, çocuk olmak, hayatla buluşmaktır.
Gül veren el Gül kokar
Nefret peşin hükmün çocuğudur. Bir beyne yerleştiler mi beyindeki tüm iyi şeyleri öldürürler.
Çocuklar çıkarsız sevmeyi yaşlı yakınlarını severek öğrenirler
Oyuncaklar da tıpkı sevgi gibi, Şuurlu bir denge içinde çocuğa sunulmalı bunun içinde ailenin bilgili ve tabii dengeli olması gerekiyor
Muhabbet: sevgi ve bilgi katkılı sohbetin adıdır.
Sohbet sadece karşılıklı konuşma değil aynı zamanda büyük bir paylaşmadır.Yürekten yüreğe köprü kurmadır 186
Aileyi dinamik ve sağlam tutmanın en iyi yollarından biri aile bireyleri arasında iletişimi diri tutmaktır.
Gerçek dostluğu ve sevgiyi ancak Allah’a dost olup tüm sevgilerin başında Allah sevgisini koyanlar bilir.Üst yanı gösteri gösteriş ve gevezelikten ibarettir
Ve artık mutlaka temiz sevgiyi keşfetmemiz ve yüreğimize sarmamız gerekiyor.Çünkü herkesin dilinde dolaşan sevginin yürekleri sarmalamadığını görüyorum. Sevgi yürekleri sarmalasaydı sevmeyi kılık kıyafet gibi bir takım şartlara endeksler miydik?
İnsan kılığıyla değil yüreğiyle insandır. Ne giydiği fark etmez etmemeli. aksi taktirde sevgi şarta bağlamak anlamına gelir ki şartlı sevgi nefretin çocuğudur! Bu yüzden sevgi kılık kıyafet şartına bağlanamaz bağlanırsın zaten o sevgi olmaz!
Zaten sevgiliye giden her yol sevgiden geçmeli.Sevgiden geçmeden sevgiliye giden yollar kirli yollardır.(Televole türü aşklar)
Zira en büyük değer bize öğretilenin aksine para değil insandır 
Madem ki en büyük değer insandır bir annenin ve babanın kendisinden sonraya bırakabileceği en önemli miras da çocuklardır.
Her yer Nemrut ateşi!
Ama vazgeçmek yok. İbrahimleşip ateşlerden kurtulmak gerekiyor.
Yani silkinmemiz lazım.
Tarihsel kimliğimizde kendimize dönmeye ihtiyacımız var.
Bunu yapabiliriz çünkü köklerimiz hala sağlam.
Avrupa medeniyetinden sizin kanun ve nizamlarınıza adet ve maişet tarzınıza uymayan kanunları alıp iktibas etmeyiniz. Zira Garp kanunları hükümetinizin temelini teşkil eden kanunların dayanağı bulunan usul ve kaidelere asla benzemeyen kaideler üzerine kurulmuştur.Garp medeniyetine esas olan şey hristiyan kanunlarıdır siz Türk kalınız. Lakin madem ki Türk kalacaksınız İslâmiyet’e yapışınız. (AVUSTURYA BAŞVEKİLİ PRENS METTERNİH)
Çocuğun cinsel sorularına cevap verirken olumlu davranılmalı konunun doğallığı iyice anlatılmalı daha ilginç hale getirmek için de konu aile sevgi bağlılık hayatın devamlılığı insanın varlık hikmeti yaratıcı kudretin insana yönelik sevgisi gibi unsurlarla beslenmelidir yani salt cinsellik değil cinsellik amacı açıklanmaya çalışılmalıdır.
En doğrusu şu ki bu konuda önce ana baba yetişmelidir. Ondan sonra çocuk doğru bilgilerle beslenmeli SORULAR doğru anatomik kelimeler kullanılarak cevaplandırılmalıdır. Çocuk tatminkar cevap alana kadar soru sormayı sürdürecektir. Frenlenmemeli sordukça açıklama yapılmalıdır. Eğer kompleks bir nokta olmuşsa bu konuda çocuğun düşüncesi sorulmalı ve gerçekte neyi kastettiği iyice ortaya çıkarılmalıdır.
Ne sorarsa sorsun karşısında paniğe kapılmamalı doğal olmaya çalışılmalıdır.Noktaya teşvik edilmeli bunu kesilmemeli ayıplanmamalıdır.
SORULAR uygunsuz bir zamanda sorulmuşsa ilk uygun fırsatta cevaplandırma sözü verilmeli sorulardan kaçıldığı izlenimi çocukta uyandırılmamalıdır. böyle bir duygu uyandırıldı taktirde çocuk ömür boyu kendini suçlu hissedecektir.
Çocuğa cinsel eğitim vermek için en uygun zaman bu konuda sorular sormaya başladığı zamandır.Detay ve dozajı da çocuğun soruları ayarlayacaktır,
Hemen belirteyim ki çocuğa cinsiyet eğitim mutlaka verilmeli ancak bunun zamanı ile dozajı çok iyi ayarlanmalı.. En iyi dönem çocuğun bu konuda bilgilenme hazır olduğu dönemdir.Hazır olup olmadığını ise sorularıyla belli edecektir. Çocuk almaya hazır olmadığı bilgiler ve yüklenirse kafa allak bullak olur.
Çocuk gerçek bir muamma, üstelik inanca ülkeye bölgeye yöreye ve aileye göre şekillenen bir varlık; Bu bakımdan gelişmiş ülkelerin yöntemleri bize uymayabiliyor.
Çocuk açısından içinde kendisinin yer aldığı masalar en iyi masallardır.
“İlim erkek mi kadın her mümine farzdır.”. (Peygamber-i Âlişan hükmü )
Kaldıki bilgi insanın bilinç düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltir. Hayatı hem fark etmesini hem de idrak etmesini sağlar. Şükrünü de fikrini de arttırır. Çünkü ancak hayat fark ve idrak edebilen insan şükreder. Yani sadece kendimiz için değil hayatı ikram edene karşı yükümlülüklerimizi idrak açısından da okumamız gerekiyor.161
Oysa hayatın tüm evreleri ile kavranmasını kolaylaştıran en iyi ilaç kitaptır.
Çocuk psikiyatristleri kesinlikle dayağa karşı. Bunun çocuğu terbiye etmediğini, hatta karakter yapısının tam ters yönde etkileyip olumsuzlaştırdığını söylüyorlar.
Bir şey daha: acısının geçmesi ile dayağın etkisi geçmiyormuş, bazen insanın tüm hayatına yön veriyormuş.
Çocuklarımızı eğitebileceğimiz çağda sevgiyle yumuşatılmış bir disiplin anlayışı içinde eğitmezsek, ahlaki normları yaşına uygun kalıplar içinde belletemezsek, “ günah”ı, “ sevab”ı, “ haram”ı, “helal”i, “ayıb”ı, kavratamazsak sonumuz hüsran olur.
Modern hayat annelere meşguliyet, babalara yoğunluk ve yorgunluk getirdi.Anne ve baba, “çocuklarına daha iyi bir istikbal” hazırlamak için çırpınırken, çocuklar yalnızlıktan çatıyor. Altından kalka madıkları sorunlarla boğuşmaktan yılgınlaşıp hayata isyan bayrağını açıyorlar.
Unutmayalım ki, hayatın her türlü tehdidi karşısında çocukları savunacak kurum aile kurumudur
Kalbimizin bazı köşecikleri kokuştu. Zamanla hem rüşvet dal-budak saldı, hem vurgun kol gezmede, hem kavga kıyamet, hem de altta kalanların canı çıkıyor!
Malum işte: Düşenin dostu olmuyor. Düştüğünüzde dostunuz olmayabileceğini bilin, ancak siz düşene dost olmaya bakın. Gidenlerin arkasından ağlayarak vakit kaybetmek yerine elinizde kalana gülümseyerek şükretmek daha doğru. Unutmayın: sabretmeyi bilmeyen gönül ne sevmeyi bilir, ne kavuşmayı.
Ne yapın biliyor musunuz, bahar yürekli gençlerim: İncinen kalbinizi kırmızı bir gül goncasının içine koyun, aynanın karşısına geçin ve “Gülün içindeki yüreğimi kendime saklıyorum!” deyin.

Sonra aynaya gülümseyin, tertemiz bir yürekle yaratıldığınız için Allah’a şükredin ve her şeye rağmen ayakta kalma kararlılığınızı vurgulayın 

Yüreklerinize hükmetmeye kalkışanlar, bunu asla başaramadıklarını bir gün idrak edecekler ve o gün yüreklere hükmetme sevdasından mecburen vazgeçeceklerdir.

“Çocuğu okumak” davranışlarını incelemek, davranışlar arasındaki çelişkileri yakalamak, farklılaşmaları tespit etmek ve bütün bunlardan sonuçlar çıkarmaya çalışmak anlamına gelir. Çocuğunuzu okuyabildiğiniz ölçüde tanıyabilirsiniz.
Vaktiyle emek sarf etmeyen, alınteri dökmeyen, sorumluluk almayan çocuklar, emeği ve alınterine ömürleri boyunca saygı duymazlar ve hiçbir konuda sorumluluk almazlar.
Çocuklar meraklı araştırıcı sorgulayıcı biri olarak yetişsin. Unutmayın ki başımıza ne geliyorsa “evet efendim” cilikten, “ İsabet buyurdunuz”culuktan geliyor.Başarı, merak ve sorgulama da gizlidir
Çocuklarınızın günkü sözel kitapları olsun. Zaman zaman birlikte kitapçılara gidin ama kitabı siz seçmeyin, yalnızca danışmanlık yapın. Parasını da çocuk ödesin. Böylece kitabın, tıpkı gıda maddesi gibi bir ihtiyaç olduğunu öğrenecekler.
“ anlamak” İçin eleştirel ve “analitik”  yaklaşmak lazım.
Halbuki sistem “analiz”i yasaklıyor
“Her şeyin en iyisini en doğrusunu o bilir.” inancı, düşünceyi öldüren bir baldıran zehridir.Bununla zehirlenen genç çocuk, kendini kolay kolay geliştiremez. “O her şeyi bilir.” İnancında kölelik ziyan olur. Ne kendi başına yaşar, ne de kimseyle
“Fetih eksen” birbirini tamamlayan üç “abide insan”dan oluşuyor. Biri Fatih Sultan Mehmet ikincisi Akşemsettin üçüncüsü Ulubatlı Hasan.
Bu terkip de Fatih adaleti, asaleti liyakati ve devleti, Akşemsettin hikmeti, himmeti, rahmeti Molla Gürani ile Molla Hüsrev milleti, şeriati, ilmi Ulubatlı Hasan ise izzet cesareti ve himmeti temsil etmiştir.
Millet bu terkibi yeniden bir araya getirebilirse başka biçimde fetih yolları tekrar açılacaktır.
Ne demişti Ak Hoca: “ Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir, sana teslim olurlar. Çok çalışır, çok dua eder ve çok istersen Allahın rahmeti tecelli eder, rahmet tecelli ettiğinde nice olmazlar olur
Kulca duruş elden geleni yapmaktan ibaretti. Ötesi Rabbin muradına kalırdı.
Eğitim sistemi içten çürümüş olmasaydı olumsuzlukları asgari düzeyde tutabilirdik. Ne var ki sistemin özü çürük .Hem taklitçi hem hedefsiz hem kimde kimliksiz. Kendisinin ne olacağına karar verememiş bir sistemden hedef sahibi kimlikli ve kişilikli insanlar yetiştirmesini bekleyebilir misiniz?
Kur’an‘daki Kıssalar mümin yüreklerin güç karşısında pes etmemesi, gücün saldırganlık karşısında hakkı hukuku savunanların umutsuzluğa düşmemesi; Müslümanların yılmaması, yıkılmaması için bire birdir!
Bendeniz, peygamber kıssalarının çocukların ufkunu çok açacağına inanıyorum. Çünkü Kur’an’i Kıssalar, hayat kendini tekrarlamaya başladığında onları hatırlayalım ve ona göre bir hayat felsefesi ve hatta davranış biçimi geliştirip strateji tespiti yapalım diye indirildi.
Osmanlı toplumu, yaşlılarına ‘saygı’ gösterirken geçmişine ; çocuklara ‘ilgi’ gösterirken geleceğine sahip çıkıyordu. Böylece, geçmiş gelecekle bütünleşip başarıyı inşa ediyordu.
Osmanlı insanı, edep, nezaket ve yardımlaşma üçgeninde şekillenen bir terbiye sistematiği içinde yetişmiştir 
Peygamber’i Alişan’ın uygulamaları da, bütün insanların Allah’a iman etmelerini arzu ettiği halde hoşgörü esansı üzerine kurulmuştur; Medine sözleşmesinin 25. maddesinde “Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinleri kendilerinedir.”demektedir
Farklı inançlara farklı düşüncelere farklı duruşlara kısacası kendi hayat tarzımıza aykırı hayatlara bakışımız nasıl?
başkasına ait buğdaydan yemeleri ihtimaline binaen değirmen sahipleri değirmenlerinde horoz ve tavuk beslemezlerdi.
Evde pişen yemeği komşunun görmesi “göz hakkı” , kokusunun komşuya gitmesi “koku hakkı”, evde komşudan bahsedilmesi “söz hakkı” oluştururdu.
“Söz hakkı” için helallik istenir, “göz hakkı” ve “koku hakkı”nı ödemek için de evde pişen yemekten komşu hisse çıkarılır mutlaka bir tabakta ona ayrılırdı.
Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz sözünden dönmez iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir. COMENİUS
“Müslüman Türkler yeminleri ile ahitlerini son derece sadıktırlar.” Osmanlılar bu meziyetleri ile asla ölmezler. Çünkü ahde vefa göstermeyi, yani sözü tutmayı bir meziyet şeklinde değerlendirmez insan olmanın icabı sayar
Osmanlı Türkleri’nin övülmesi gereken meziyetlerinden biri de verdikleri söze umumiyetle sadık olmaları hemcinslerini aldatmaktan ve emniyeti suistimal ile insanların saflığından istifadeye kalkışmaktan veyahut safderunluğunu istismar etmekten vicdan azabı duymalarıdır
Beddua yerine “Hay Allah derdini alsın!” türünden dua mırıldanırlar, şaşkınlıklarını “Fesübhanallah!”eşliğinde yener, damarlarına basıldığında “Ya sabır!” Diyerek sabrın kuvvetine sığınırlardı.
Baba sevgisi çok kuvvetlidir( Osmanlılarda). Çocuklarda sonsuz bir itaatle birlikte evlatlık vazifesi ile alakadar olabilecek her şeye karşı sarsılmaz bir bağlılık görülür.
Osmanlı toplumu yaşlılarına saygı gösterirken geçmişine; çocuklara ilgi gösterirken geleceğine sahip çıkıyordu. Böylece, geçmiş gelecekle bütünlenip başarı inşa ediyordu.
Galiba geçmişimizden kopmakla yüreğimizden de koptuk!
“Theodere Hesburgh:“Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük yardım,annelerini sevmektir”demekte haklı,ancak bu ülke annelerin dövüldüğü bir ülke hâlâ!!
“Hiç emek vermeden,hiçbir eğitim almadan hiçbir şey bilmeden (şöhret olma bahsinde bunlar büyük avantaj sayılır) şöhret olunup çuvalla para kazanabilen tek ülke herhâlde
Türkiye’dir.”
“Gerçek dostluğu ve sevgiyi,ancak Allah’a dost olup tüm sevgilerin başına Allah sevgisini koyanlar bilir.Üst yanı gösteri,gösteriş ve gevezelikten ibarettir.”
“İnsan kılığıyla değil ,yüreğiyle insandır.”
“Ve artık mutlaka temiz sevgiyi keşfetmemiz ve yüreğimize sarmamız gerekiyor.Çünkü herkesin dilinde dolaşan sevginin yürekleri sarmalamadığını görüyorum.Sevgi yürekleri sarmalasaydı,sevmeyi kılık kıyafet gibi bir takım şartlara endeksler miydik?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir