İçeriğe geç

Kayıp Söz Kitap Alıntıları – Oya Baydar

Oya Baydar kitaplarından Kayıp Söz kitap alıntıları sizlerle…

Kayıp Söz Kitap Alıntıları

Ulusal kimliğin için, gerekiyorsa bağımsızlığın için savaşırsın, ama başkalarının kimlik haklarını çiğneyerek değil. Unutmayalım; zalimin hası mağdurdan çıkar.
Tanış çok da dostum kalmamış hiç. Hepsini eskitmişim ya da gömmüşüm.
Geldiğim yollardan dönüyorum geldiğim yere. Yolun başlangıç noktasına varıp çemberi tamamlamak için. Çember tamamlandığında, o noktada durup düşüneceğim. Neden bu kadar yol gittim aynı noktaya varmak için? Bu soruyu sormayacağım. Çünkü yol bittiğinde, başlangıç noktası artık varış noktası olacak. Ben de, ardımda bıraktığım bütün yolların toplamı olacağım.
davanın zaferi için birilerinin pis işleri yapması gerekir. O biri nin sen olacağını kabullenmelisin baştan.
Bütün mesele o pis işin zafere hizmet edeceğinden kuşku duymamaktır. Masumları öldürerek, telef ederek kazanılan zafer ne menem bir zaferdir, diye sormamaktır
Bir başkasının acısını bir kez olsun kendi yüreğinde, kendi acın gibi duyabilmişsen, kendini o acıdan sorumlu hissetmişsen, ancak o zaman acı neymiş anlarsın. Ve bir daha yanından geçip gidemezsin acının.
Kahraman olmak istemediği, yarışmayı reddettiği, çağın gaddarlığının altında ezildiği, hayatla boy ölçüşmeye gücü yetmediği, yeterince hırslı, becerikli ve güçlü olamadığı için yalnız bıraktığımız, neredeyse vazgeçtiğimiz oğul.
Gördüğün güzelliklerin gerçeğine ulaşmaya çalışma sakın. Cennet görüntüleri çöplerden de yaratılabilir.
“Anneni hep sevmiştim, seni doğurduğu için bir kat daha sevdim.”
“Ötekileştirdiklerimizin ötekisi olmak…”
“İnsanın içindeki ses susunca mı yitiyor söz, yoksa anlamsızlık duygusu yazarı sözün bittiği yere götürdüğünde mi?”
“Kimse bedeninde, kılık kıyafetinde, yüzünde taşımıyor yaşadıklarını. Yüreğinde, belleğinde, çılgınlığında taşıyor.”
“Uğultuyu, fısıltıyı, bağırışı, konuşmayı, müziği, doğanın sesini, sessizliğini duyarsınız, ama çığlığı duymazsınız. “
Ben de böyle ürkek, kaçmaya hazır, pusudaki hayvan gibi değil miyim?
Bir söz arıyordum, bir ses duydum

Sözün peşindeydim. Hoyratça kullandığım, hovardaca harcadığım, sabun köpüklerine üfleyip tükettiğim sözün; hikâyeyi başlatacak, sürükleyecek, sonlandıracak o ilk cümlenin. Bir türlü yazıya dökülemeyen, tam yakaladığımı sandığım anda düşüncenin bulutsu hafifliğine karışıp kaybolup giden cümle Yitik söz

O sesi duydum, sözü unuttum, sesin peşinden gittim.

Erkekler hayat karşısında daha kırılgan, daha korunaksız mı oluyorlar kadınlara göre?Analar acıya daha mı dayanıklı?Doğurğanlığın fizyolojisinin beyne yansıması mı?
Zelal birden ağlamaya başladı. Sessizce, usulca, hıçkırıklarını boğmak için başını yastığa gömerek. Korkusundan aczinden değil, kadının beklenmedik ilgisine, sevecenliğine duyduğu minnetten.
‘Kanı Kanla yuğmazlar’ dedi pek de güçlü olmayan bir sesle.
Masalları, gerçeklerden daha görkemli, daha mutlu olduğu için, aşıklar muratlarına erdiği, kötüler cezalandırılıp iyiler kazandığı için severdim.
Yoldaşını satan, sonradan yamandığı efendiyi satmaz mı sıkıyı gördüğünde!
Her şey ne kadar kırılgan, nasıl da pamuk ipliğine bağlı.
Aşk çoğu şeyi affettirir, vicdan o noktada şapka çıkarır ihanete.
Hangi yüce değerleri koruyordum onu değersizlikle suçlarken?
Seninle aşkın dilinde buluşabilşriz sandım. Başaramadım, başaramadık. Aşkta, sevdada bile buluşamayacak kadar ayrı mıydı dillerimiz?
Bazı insanlar hiç duymazlar mı ötekinin acısını, duymazlar da ondan mı düşmanlık beslerler, duymazlar da ondan mı öldürürler?
İnsanın gizli, derin bir yanında, kendi içinde sığınacak bir yer her zaman vardır. Sığınacak yer gerçekten kalmadığı zaman insanların dünyası sona ermiş olacak. Son sığınak, insanın kendi yüreği, kendi toprağıdır belki.
Bilemez, insan insanı bilemez dıştan baktığında. Neler saklar içinde, bilemez.
Bir yerde okumuştum, bir yazarımız yazmıştı ‘insan insana ulaşır’ diye. Ellerimiz kollarımız neye yarar yardım için birbirine ulaşmadıkça.
Bazen bir söz, tek bir söz yeter. Bir kardeşim  sözcüğü, candan bir selam, bazen bir bakış, bir dokunuş, elini tutup bir dereden atlatmak, kanayan parmağına örümcek ağı basmak, elini alnına koymak yeter; düşman saydığınla dost oluverirsin. Ne var ki? Nedir paylaşamadığımız şu ölümlü dünyada?
İnsan sadece daha iyi bir dünya, daha iyi bir yaşam umudu varsa mücadele eder. Bu umudu yitirdik mi artık savaşamayız.
Yabani gül gibi o; yabani ama çok güzel bir gül. Dikenleri yetmrz kendini korumaya. Koparmaya gelirlerse tarumar ederler, soldururlar.
Söylediğimiz sözler sevgiden, iyilikten yana oldukça, ha şu dille söylenmiş, ha bu dille, ne çıkar.
Unutmayalım; zalimin hası mağdurdan çıkar.
Kavga etmek suskunluktan iyidir kimi zaman. Çekişip durmakta bile bir yakınlık, bir iletişim vardır.
Tüm insanlığın yararına sanılan yüce bir amaç uğruna, tek tek insanların yaşamlarını gözden çıkarabilirsiniz. Dünyayı kurtaracağım diye, insanların yarısını öldürebilirsiniz. Ülke için, vatan millet için ölmeyi ve öldürmeyi göze alırsınız. İnançlar, ideolojiler uğruna insanların yaşamını gözden çıkarabilirsiniz. Öldürücü bir hastalığa çare bulabilmek için, hayvan veya insan, bir çok canı feda edebilirsiniz. Ölümü, öldürmeyi, canlıyı yok etmeyi hangi yüce amaç, hangi yüce dava haklı kılar? İyi amaç, doğru amaç şiddeti meşrulaştırabilir mi? İyinin, doğrunun ölçüsü ne peki? Ölçüyü kim belirliyor? Kimin doğrusu? Felsefenin, etiğin binlerce yıllık soruları…
Bir savaşın ortasında oldunuz mu, tarafların her birinin kendi hikayesi, kendi gerçeği vardır.
Güvensizlik hepimizin yüreğine çökmüş, kolay kolay aşamıyoruz.
Gözlerin uzak bir ülke, gözlerin senin şehrinin, senin ülkenin aynası; öyle hüzünlü, öyle korkulu, esrarlı, isyankâr
Erkeklerin dert ortağı yoktur, çünkü derdi olmak zaaftır onlar için,
Bir ceylanı vurmakla başlayabilir şiddet. Sonra sınırını koyamazsınız. Ve ceylan ölürken, geriye gözlerindeki şaşkın keder kalır.
Aşk çok şeyi affettirir, vicdan o noktada şapka çıkarır ihanete.
Peki neden anaya dayê, kuzuya berx demek yasak okulda.
Kim durdurabilir ki doğadan fışkıran yaşamı, kim sonsuza kadar yok edebilir toprağın derinliklerinde saklanan tohumu, kim engelleyebilir tohumun filizlenmesini, toprağı çatlatıp ölüme inat yaşama durmasını?
Hırsın fazlası kötüdür ama yokluğu insanı tembelleştirir, pasifleştirir, başarıdan uzaklaştırır,
Herkes, ötekinin yabancısıdır.
İnsan bazen kalarak da gidebilir.
Ötekileştirdiklerimizin ötekisi olmak
‘Üç K isen yandın’ , derdi eski tüfek ağabeylerimiz: ‘Kürt- Kızılbaş-Komünist.’ Yanardın da gerçekten.
İyi niyet köprüleri kurmanın da yetmediğini, karşı tarafa geçmek gerektiğini, ama kurduğumuz köprülerin yeterince sağlam, yeterince geniş olmadığını biliyorduk henüz, öğrenecektik.
Acının hüzne dönüşmesi için insanın iç saatiyle ne kadar zaman gerek?
Gördüğün güzelliklerin gerçeğine ulaşmaya çalışma sakın. Cennet görüntüleri çöplerden de yaratılabilir. Seyret, zevk al, mutlu ol.
Bir oğul kaybetmek ne demek? Hangi dava daha yücedir yaşamdan, hangi savaş daha ehemdir bir evlattan?
Bir başkasının acısını bir kez olsun kendi yüreğinde, kendi acın gibi duyabilmişsen, kendini o acıdan sorumlu hissetmişsen, ancak o zaman acı neymiş anlarsın. Ve bir daha yanından geçip gidemezsin acının.
Sevenler kavuşsun, kardeşler barışsın, onlar ersin muradına, biz çıkalım kerevetine. Bir kaçış hikâyesi anlat bana masalcı, bir güzel hikâye ki, kaçanlar menzile sağ salim ulaşsın, çocuklar ölmesin, sevenler ayrılmasın, kimse aç kalmasın. Umut olsun, barış olsun sonunda. Güzel bir masal anlat bana, sonu iyi bitsin.
İnsan kendi duygularını kavramaktan bile acizken başkalarını anlayabildiğini nasıl söyleyebilir?
Çocuğun anlamının anne baba için ne olduğuna bağlı. Kendi tutkularını gerçekleştirme, kendi egoların tatmin nesnesi mi? Onun mutluluğu ile sevinç duyulacak, değerlerine, seçmelerine saygı duyulacak bir insan yaratmak mı?
Hep o onmaz aydın hastalığımız: Her şeyi küçümseyeceksin, farklı konuşacaksın, önemli görünen laflar edeceksin, derin ahkâm keseceksin ki farklı ve üstün görünesin!
Gözümüzle baksak da, özlemlerimizin, inançlarımızın, hayallerimizin gözlükleriyle görürüz.
Çocukları minik kurşunla mı öldürürler anne?
Dil insanın ülkesidir , diyorlar , ülkem neresi benim ? Anadilimi günbegün yitiriyorum , dilim ülkem olmamış demek ki.Nereliyim ben?..Dünyalı olunabilir mi ? Dünyalı olmak için dünyanın dilini anlamak gerekir.Ben bu dünyanın dilini anlayamıyorum , konuşamıyorum ,bu dilden korkuyorum . Hiçbiryerli olunabilir mi ?
Sonra,okula gittiğimde anamın diliyle kendi dilimizle masal anlatmam yasak oldu. Öğretmen masalları hep Türkçe anlattı. Çabuk öğrendim, iyi belledim Türkçe’yi de. Ama masalların dilini yitirdim. Artık masal anlatamaz oldum: ne Kürtçe,ne Türkçe. Sözü kaybettim. Sayılara sarmam da bu yüzden. Sayıların dili yok.
Bir ceylanı vurmakla başlayabilir şiddet. Sonra sınırı koyamazsınız. Ve ceylan ölürken, geriye gözlerindeki şaşkın keder kalır
Kendinden başka gidecek yerin yoktur. Çağın şiddeti seni her yerde bulur
Kavga etmek suskunluktan iyidir kimi zaman. Çekişip durmakta bile bir yakınlık, bir iletişim vardır
Unutmayalım, zalimin hası mağdurdan çıkar!
İnsanın hayale hasreti daha büyük olur. Bilinmeyen büyülüdür de ondan
Dil anahtar gibidir; yabancı bir ülkenin, tanımadığınız bir insanın, yüreğinin sırlarını açar size
“Erkekler en yakın arkadaşlarıyla bile paylaşmazlar acılarını, çünkü acılar yenilgi gibi gelir onlara. Güçsüzlüklerini en yakınlarına bile göstermekten çekinirler. Erkeklerin dert ortağı yoktur, çünkü derdi olmak zaaftır onlar için,
Evlatlarımız bizim aynamız değil ki bizim değerlerimizi yansıtsın
Hiçbir değer, hiçbir zafer bir evlatla ölçülemez, bir oğulun hayatına bedel olamaz
Hangi dava daha yücedir yaşamdan, hangi savaş daha ehemdir bir evlattan?
Bir oğul kaybetmek ne demektir, bilir misin bey?
Masalcı da olsan, başka yerlerin masalcısısın sen. Bizim hikâyemizi yazamazsın. Kafanla kavrarsın da yüreginle duyamazsın. Yürekte duyulmayan masalı çocuklar bile dinlemez.
Bir başkasının acısını bir kez olsun kendi yüreğinde, kendi acın gibi duyabilmişsen, kendini o acıdan sorumlu hissetmişsen, ancak o zaman acı neymiş anlarsın. Ve bir daha yanından geçip gidemezsin acının.
Bana bir kaçış hikâyesi anlat. Bir kaçış hikâyesi ki acıklı olmasın, kimse ölmesin, kimse ağlamasın. Mademki masalcısın sen, güzel bir masal anlat bana. Sevenler kavuşsun, kardeşler barışsın, onlar ersin muradına, biz çıkalım kerevetine. Bir kaçış hikâyesi anlat bana masalcı, bir güzel hikâye ki, kaçanlar menzile sağ salim ulaşsın, çocuklar ölmesin, sevenler ayrılmasın, kimse aç kalmasın. Umut olsun, barış olsun sonunda. Güzel bir masal anlat bana, sonu iyi bitsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir