İçeriğe geç

Yeniden Doğan Kitap Alıntıları – Susan Sontag

Susan Sontag kitaplarından Yeniden Doğan kitap alıntıları sizlerle…

Yeniden Doğan Kitap Alıntıları

Ancak yinede büyük ihtimalle her zaman yarı felce uğratıcı bir gizli güç olarak kalacak alt-gerçek, eylemleştirilemez bir sonuçtur.

Böylelikle başka bir yansımada daha kendimi yabancı gibi görüyorum.

yalnızlığım beni hiç çaba harcamadan yeniveriyor, onu (tamamen değilse de bir şekilde) rahatlatacak kalıplara giriveriyorum.
Ben sonsuzum – bunu asla unutmamalıyım şehveti ve duyarlılığı istiyorum, her ikisini de H.’la birlikteyken şimdiye dek kimsenin yanında olmadığım kadar canlı ve hoşnuttum Bunu asla yadsımamalıyım Anlarımı eksik yaşamak yerine şiddet ve aşırılık konusunda hata yapmak isterim
Hayatın bana gelmesini beklemek yerine dışarı çıkıp deneyim edinmeye kendim çaba göstererek doğru bir başlangıç yapacağım. Bunu artık yapabilirim çünkü Büyük Bariyer bedenimin kutsallığına dair o his- yok oldu. Ben her zaman şehvet doluydum – şimdiki gibi – ama kendi yoluma kavramsal engeller koyuyordum Sınırsız ihtiraslılığımın gizliden gizliye farkındaydim, fakat hiçbir çıkış yeterince ilgi çekici ya da uygun değildi –

En büyük hazzı tamamen fiziksel temeller üzerinde, ‘düşünsel yakınlık’ vs.’ye ihtiyaç duymadan yaşama becerisine artık sahibim – gerçi düşünsel yakınlık da arzulanır, elbette

Irene beni yıkmaya öyle yaklaştı ki – lezbiyenliğimle ilgili her zaman duyduğum başlangıç aşamasındaki suçluluğu koyulaştırarak – kendimi bana çirkin gösterdi –

Şimdi gerçeği biliyorum – sevmek ne kadar iyi ve doğru – Bir bakıma, yaşama izni verildi bana Her şey şu andan sonra başlıyor – Yeniden doğdum

Geçen Noel günü yazdığım şu cümleleri not ediyorum: Ve çıkışım olmadığını anlamasına rağmen, iblisin biri yine de eziyet ediyor bana – içimi acı ve öfkeyle doldurup taşırıyor – korkuyla, titreyişle – (büküldüm, yıkıldım – perişan oldum): : dizginlenemez arzunun spazmları ele geçirdi aklımı

O zamandan bu yana çok köprülerin altından çok sular aktı – “bırakma’yı öğrendim – bir anı dolu dolu, daha geniş biçimde sahiplenmeyi öğrendim – kendimi kabullenmeyi, evet ya, kendimden hazzetmeyi –

Yeni gözlerimle çevremde olan biteni tekrar inceliyorum. En çok da, akademik hayata dalmaya ne kadar yaklaştığımı fark edince korkuyorum. Hiç çaba gerektirmezdi yalnızca iyi notlar almaya devam et – (İngilizce’ye devam ederdim sanıyorum – Felsefenin gerektirdiği matematik becerisi bende yok) – lisansüstü için okulda kal, öğretim görevlisi ol, anlaşılması güç konularda kimsenin umursamadığı birkaç makale yaz ve altmış yaşında çirkin ve saygın, üstüne bir de profesör ol. Bugün kütüphanede İngiliz edebiyatı bölümünün yayınlarına bakıyordum uzun (yüzlerce sayfa uzunluğunda) monografiler gördüm, çoğu şöyle başlıklar taşıyordu: Voltaire’de ‘Tu’ve Vous’ Kullanımı, Fenimer Cooper’ın Toplumsal Eleştirisi, Bret Harte’nin California Gazete+Dergilerinde yayınlanan yazılarının kaynak dizini

Aman tanrım! Az kalsın kendimi nelere maruz bırakıyormuşum?!

Aklımın bana hükmetmesine izin vermek gibi bir niyetim yok, hem şu hayatta yapmak istediğim son şey bilgiye ya da bilgili insanlara tapınmak! Talep ettiğim temel duyarlılığın yansımasını taşımadığı sürece kimsenin bilgi birikimi umurumda değil Her şeyi yapmayı amaçlıyorum ben deneyimi tek bir yöntemle değerlendireceğim – bana haz mı veriyor acı mı? Acı vereni reddetme konusunda aşırı dikkatli davranacağım. Her yerde hazzı arayacağım ve bulacağım, çünkü o her yerde! Kendimi bütünüyle adayacağım şeyse her şeyin önemi var! Yalnızca vazgeçme, geri çekilme gücümden vazgeçiyorum: aynılığın ve aklın onaylanışından feragat ediyorum. Yaşıyorum Güzelim başka ne isterim?
Bu zavallı kabuğu parçalayıp çıkmaya giderek yaklaşıyorum – biliyorum artık – sonsuzluğu derin derin düşünmek – akılca zorlanmak beni soyutlamanın basit duygusallığının tam aksini kullanarak dehşeti hafifletmeye yönlendiriyor. Ve çıkışım olmadığını anlamasına rağmen, iblisin biri yine de eziyet ediyor bana – içimi acı ve öfkeyle doldurup taşırıyor – korkuyla, titreyişle – (büküldüm, yıkıldım – perişan oldum): dizginlenemez arzunun spazmları ele geçirdi aklımı –
Özenle yönlendirilmiş engin aklının berraklığıyla, Gerard Hopkins sözcükleri kullanarak yıkıntı halindeki coşkulu imgelerden bir dünya inşa etti.

Amansız sağduyusunu kullanarak hayatı ve sanatının katı tinselleştirilmesiyle kendini bedenden korudu, yine de eserler yarattı; kendi sınırlı kapsamı içinde eşi benzeri görülmemiş tazelikte eserler. Ruhunun istiraplı meseleleri üzerine

29 Temmuz, 48

Ya yıllarca genç olmak ve hayatın istirabına, ivediliğine ansızın uyanmak nedir?

Takip etmeyenlerin yankılarının günün birinde size ulaşmasıdır, sendeleyerek cangildan çıkmak, uçuruma yuvarlanmaktır:

İsyankârların kusurlarına körlüktür o halde, çocukluktaki varoluşun bütün zıtlıklarını acıyla, tümden, derinden arzulamaktır. Tez-canlılıktır, hemen kendini küçümseme seli altına gömülüp kalan çılgın hevestir Kişinin kendi haddini bilmezliğine dair acımasız farkındalığıdır.

Her dil sürçmesiyle küçük düşmektir, yarın konuşulacakları prova ederek ve dün konuşulanlar için kendine işkence çektirerek uykusuz geceler geçirmektir eller arasında eğik baştır “tanrım, tanrım”dır (ama küçük harfle elbette, çünkü tanrı yoktur)

Kişinin ailesine ve çocukluk idollerine yönelik duygularının tedavülden kalkmasıdır Yalan söylemektir ve güceniklik, sonra da nefret etmek.

Sinizmin doğuşudur, her düşünce, sözcük ve eylemin derinlemesine kurcalanmasıdır. (Ah, kusursuz biçimde, tümüyle içtenlik! ) Gerekçelerin insafsızca acı acı sorgulanmasıdır

Harekete geçiriciyi keşfetmektir, onu.

13 Nisan, 48

Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor

“İnsan, gün boyu düşündükleridir.”
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.
.
Daha iyi mi hissediyorum, yoksa uyuşmuş muyum bilmiyorum. Ama emin olmakta, hatta büyük bir ölüm ya da retten emin olmakta huzur vardır. Sanırım daha iyi hissediyorum.

Her şeye diğer taraftan bakıyorum – her şeyi beklemek ve daha az aldığımda umutsuzluğa düşmek yerine, şimdi hiçbir şey beklemiyorum ve bazen biraz olsun ve biraz mutlu olmaktan çok mutluyum.

Yazmak için kendine tam da olmak istemediğin insan olma izni vermek zorundasın.
Anlarımı eksik yaşamak yerine şiddet ve aşırılık konusunda hata yapmak isterim (bu alıntının bana düşündürdüğü: aile bağının kopuk olması, ilk ipin bağlanmamasını sağlıyor bu da baştan bir kabulleniş, potansiyelini görebilme olanağı sağlıyor)
Kendimi annemle babamın hayatının akla yatkınlığına ikna edebilsem tüy gibi hafiflerdim! Bir yıl boyunca yalnızca onları ve arkadaşlarını görsem kendimden feragat eder miydim – teslim olur muydum? Acaba aklım başkalarının hoşnutsuzluk kaynaklarından sık sık yenilenip canlanmaya mı ihtiyaç duyuyor, yoksa bunlar olmasa ölür mü?
Aşık olmak- ötekinin benzersizliğine dair bu incelikli kesin unutulmaz kavrayış. Onun gibi başka biri yok, onun gibi dans eden, onun gibi güzel konuşan, aptallık ve terbiyesizlik eden başka biri yok
Kent hayatı: kişinin oturarak, yatarak ‘odalarda’ geçirdiği hayat. Kişisel mesafeyi mobilyaların düzeni yönetir. Oturma odasında başka biriyle yapılabilecek tek şey var: oturup konuşmak. Oturma odasında hayat bizi konuşmaya zorlarken, oyun oynama, derin düşünceye dalma kapasitemize ket vurur.
Kendimi tanımlamak için yazıyorum -bir kendini yaratma eylemi olarak- olma sürecinin bir parçası bu. Kendimle diyalog içindeyim, sevdiğim yaşayan ve ölü yazarlarla, ideal okurlarla
Nasıl yalnız kalınır, hâlâ bilmiyorum.
Kitap bir duvardır. Kendimi arkasına saklarım: görmekten ve görülmekten uzağa.
Eleştirilmekten nefret etmek, kendi eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeyen kişinin kaçınılmaz tepkisi.
Bilim, bir tür duyarlılığa yabancılaşma biçimi.
Fikir sahibi olmaktan bıktım, konuşmaktan bıktım usandım.
Kişi duygularından nasıl haberdar olur?
.
İlişkisiz olduğum için suçluluk hissetmiyorum, ancak bazen yalnızlığım acı verdiği için pişman olabilirim.

Ama dünyaya taşındığımda, ahlaki bir düşüş gibi geliyor – bir genelevde aşkı aramak gibi

Kendimi tanımlamak için yazıyorum- bir kendini yaratma eylemi olarak- olma sürecinin bir parçası bu. Kendimle diyalog içindeyim, sevdiğim yaşayan ve ölü yazarlarla, ideal okurlarla Çünkü bana haz veren bir eylem ..
Öyleyse belki hepimiz insanların bizi ilk olarak arzulanır bulduğu zamanki süslerimizi bilinç dışı süreçlerle korumaya çalışıyoruz
İnsan, gün boyu düşündükleridir..
İnsan, gün boyu düşündükleridir.
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.
.
Hayatımı değiştirmeliyim ki onu yaşayabileyim, beklemek değil

.

.
Hayatımı değiştirmeliyim ki onu yaşayabileyim, beklemek değil

.

Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor
Hakikati, iyi insan olmaktan daha fazla sev. 
.
Aklım benden kaçıyor.

Konuşurken arkamdan şaşırtmalıyım.

.

“Bu kadar kendimin bilincinde olmaktan nefret ediyorum.”
“Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.”
“Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.”
vedalaşma bulanıktı çünkü ayrılık hala gerçek değil sanki.
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.
“Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.”
aptallığımdan hiç ders almayacağım!
duygusal açıdan kalmak istiyordum. düşünsel açıdan, gitmek istiyordum. her zamanki gibi, kendimi cezalandırmaktan hoşlandığım belliydi.
insanın kısır ilişkilere girmesi, daha doğrusu kendini gelenekler yüzünden pasiflikle kısır ilişkilere sürüklenmeye bırakması ne büyük korkaklık.
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.
– (…) Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor.
– (…) İnsan, gün boyu düşündükleridir ”
İnsan, gün boyu düşündükleridir.

Hııımm

Aşkta sürekli yetersiz,
karar vermekte tereddütlü,
ölüm karşısında aciz isek
var olmak nasıl mümkün olsun?
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor. S.3
Kimileri kitap okumayı sadece bir kaçış olarak görür: Gerçek dünyadan hayali bir dünyaya, kitapların dünyasına bir kaçış. Oysa kitaplar çok daha fazlasıdır. Onlar, tamamıyla insan olmamızın bir yoludur.
Susan Sontag (16 ocak 1933 – 28 aralık 2004) .
bu kadar kendimin bilincinde olmaktan nefret ediyorum.
“İnsan, gün boyu düşündükleridir.”
insan gün boyu düşündükleridir (s.136)
Burada [Berkeley’de] en azından yapmacıksız yalnızlığımda bazı hazlar ve telafi yöntemleri keşfettim – müzik, kitaplar, yüksek
sesle şiir okumak. Kimseye rol kesmeme gerek yok, vaktimi istediğim gibi değerlendirebilirim.
Düşünsel açıdan kusurlu bulduğum şeylerden duygusal açıdan da bağımsızlaştığımı duyumsadım. Sanırım anneme bağımlılığımdan/sevgimden en sonunda kurtuldum. İçimde hiçbir şey uyandırmadı, acıma bile – yalnızca can sıkıntısı.
Aşık olmaya aşık oldum!
Yazmak istiyorum – Entelektüel bir çevrede yaşamak istiyorum – Bol bol müzik dinieyebileceğim bir kültür merkezinde yaşamak istiyorum – bütün bunlar ve fazlası, ama
Hiçbir şey değişmedi; anlaşılan asıl sorun uygun ortamı bulmak değil, kendimi bulmaktı – özgüven ve kişisel bütünlüktü aradığım.
Kendim için aralıksız tuttuğum bu yastan hiç kaçamayacak mıyım? Bütün varlığım öyle gergin – öyle beklenti dolu ki
Şiir kesin, yoğun, somut, anlamlı, ritmik, formel, karmaşık olmalı.
ama yine de mutsuzluğurn için sana kendimi affettirmem gerek. Belki de sevinmeliyim!
Canını nasıl daha fazla yakarım, annem bunca mağlupken, o asla direnmezken?
Geçen gece nasıl sarsıla sarsıla ağladı – yan odadaki babam duymasın istiyordu, sanki bastırmaya çalıştığı gözyaşları değildi de kuvvetli bir hıçkırığa tutulmuştu – insanın kısır ilişkilere girmesi, daha doğrusu kendini gelenekler yüzünden pasillikle kısır ilişkilere sürüklenmeye bırakması ne büyük korkaklık – nasıl kof, kasvetli, bedbaht hayatlar sürüyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir