İçeriğe geç

Es-Siyasetü’l-Medeniyye veya Mebadi ül-Mevcudat Kitap Alıntıları – Farabi

Farabi kitaplarından Es-Siyasetü’l-Medeniyye veya Mebadi ül-Mevcudat kitap alıntıları sizlerle…

Es-Siyasetü’l-Medeniyye veya Mebadi ül-Mevcudat Kitap Alıntıları

O’nda her hangi bir şekilde kusur söz konusu olamaz; O’ndan daha mükemmel ve daha iyi bir varlığın olması mümkün olmadığı gibi, O’na dayanmaksızın O’ndan daha kadîm bir varlığın olması ya da ontolojik hiyerarşide O’na denk gelebilecek bir varlığın olması da mümkün değildir.
ahlak, siyasete yardım etmelidir.
Erdemli şehir, (a) Bilgisiz (cahil) şehrin, (b)
Fasık (bile bile kötülük işleyen) şehrin, (c) Sapık
(dâlle) şehrin karşıtıdır.
Daha sonra da, erdemli şehirde yaşayan Erdemsizler vardır ki, bunlar, tahıl ya da bitkiler için yararsız, hatta zararlı olan başka otlara benzerler. Daha sonrada, yaratılışları gereği hayvan düzeyinde olan insanlar gelir ki, bunlar, ne siyasî (medenî) varlıklardır, nede onların siyasî bir toplulukları vardır. Tam tersine, onlardan bazıları vahşi hayvanlar gibidirler
Onlara hayvanlarmış gibi muamele edilmelidir. Aynı şey, şehir halkının çocuklarından hayvan
düzeyinde olanlara da uygulanır .
(Farabi; Es-Siyâsetu’l-Medeniyye)
Yüce mutluluğun elde edilmesi insan varlığının amacı olunca; insan, mutluluğun ne olduğunu bilmeye, onu amaç edinmeye ve göz önünde
tutmaya ihtiyaç duyar. Ayrıca, mutluluğu elde etmek için yapması gereken şeyleri bilmesi ve onları yapması gerekir.
Saadetin temini için iki şey gereklidir:
Saadetin nasıl bilineceğini ve nasıl elde edileceğini gösteren bir sanat;
bu sanatın uygulanabileceği bir yer.
Bu sanat siyasettir; onun uygulanma safhasına konkonacağı yer ise Fâzıl Şehirdir.”
zorba şehir ve zorba topluluk insanları, kendilerinin dışında kalan insanların düşmanıdırlar.
zorba şehir ve zorba topluluk insanları, kendilerinin dışında kalan insanların düşmanıdırlar.
Yokluk, var olması mümkün olan şeyin varolmamasıdır.
Zorba şehir ve zorba topluluk insanları, kendilerinin dışında kalan insanların düşmanıdırlar..
Ahlak, siyasete yardım etmelidir. Siyasetin gerçekten böyle bir yardıma ihtiyacı vardır..
Eğitim;
kötü fiileri ortadan kaldırmalıdır,
zira tabii ve iradi kötülükler silinmeden
mutluluk elde edilmez.
Gene, şeref düşkünü kimseler arasında bazıları vardır ki, onlar şerefi, şeref olduğu için değil, zenginliğe ilettiği için severler.
Ahlak siyasete yardım etmelidir. Siyasetin gerçekten bu yardıma ihtiyacı var.
Bazı insanların klavuzlanmaya az ihtiyacı olduğu halde bazılarının daha çok ihtiyacı vardır.
Farabi’ye göre fasık, doğrunun ne olduğunu bilen, fakat ona göre hareket etmeyen kişidir. Fasık ölünce, fısk’ının cezasını bütün şiddetiyle duyar. Cahil, böyle bir azabı duymaz. Çünkü, onun aklı heyulani seviyededir. Oysa, fasıkın aklı, bilen varlık durumuna gelmiştir. İşte bütün sorumluluk, bu bilmenin sonucudur.
Onların çoğu, bir şeyi yeterli ölçüde hayâl etmeye veya tartışmayı gerektiren konuların nerede bulunacağını bilip, hakikati (gerçeği) anlamaya güçleri yetmediği için, hakikati anlayan ve anladığını söyleyen bir kimsenin, şeref veya egemenlik ardından koşan, bile bile yalan söyleyen veya yanılmış bir kişi olduğunu sanırlar. Dolayısıyla; onlar, hakikati da yanlış saymak ister ve hakikati anlayaanlayanı da küçük görürler.

Bu, onların çoğunu, her şeyi kavradıklarını öne süren insanların hepsinin her şeyde aldandıklarını düşünmeye götürür. Gene bu, onlardan bazılarını birtakım işlerde şaşkınlığa iletir. Bazıları da hiçbir kavrayışın doğru olmadığını, bir şeyi kavradığını sanan herkesin o konuda yalancı olduğunu sanırlar.*

Bazen zenginlik düşkünü şehir halkı, oyun ve eğlence düşkünü şehir halkı, kendilerinin imrenilen, mutlu, başarılı ve diğer şehirlerin halklarından üstün olduklarını sanırlar. Kendileri hakkındaki bu yanlış kanıları, onları, başka şehirlerin halklarını küçümsemeye, değersiz görmeye ve kendilerini mutlu kılan şeylerle şereflenme tutkusuna sürükler.

Böylece, onların karakteri gurur, taşkınlık ve övülme tutkusuna yönelir ve onlar, kendilerinin sahip oldukları şeylere başkalarının sahip olamayacağını, dolayısıyla diğerlerinin zenginlik, oyun ve eğlenceden doğan mutluluklardan hiçbirini elde edemeyecek kadar aptal olduklarını sanırlar. Onlar, kendi yaşama biçimlerini güzel gösteren unvanlar uydururlar.

Sözgelişi, kendileri yetenekli ve nazik, başkaları ise kaba olarak yaratılmış kimselerdir. Bu bakımdan kendilerinin gururlu ve yetkili kişiler oldukları sanılır. Hatta onlara bazen “yardımsever” kimseler de denir.

3 – ‘Bayağı şehir ve bayağı topluluk, bedenî zevkleri veya oyun ve eğlence gibi hayâli zevkleri ya da onların her ikisini elde etmede işbirliği yapan topluluktur. Onlar yeme, içme ve cinsel ilişkiden zevk duyar ve bunlardan en çok zevk verenin ardından koşarlar ki, bunu da, bedensel varlığın devamı veya yararı için değil, sırf zevk verdiği için yaparlar.

Oyun ve eğlence konusunda da aynı şeyi yaparlar. Bilgisiz şehir halkına göre, bu şehir, mutlu ve imrenilecek bir şehirdir. Çünkü, onlar, sözkonusu şehrin amacına, ancak zorunlu ihtiyaçların ve zenginliğin kazanılması ve bolca harcamalar ile ulaşılacağını düşünürler. Onlar, oyun ve zevk için daha çok kaynaklara sahip olan kimseyi en mutlu, en iyi ve en imrenilecek kişi olarak görürler.

Ahlak siyasete yardım etmelidir. Siyasetin gerçekten bu yardıma ihtiyacı var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir