İçeriğe geç

Düşünmek Ne Demektir Kitap Alıntıları – Martin Heidegger

Martin Heidegger kitaplarından Düşünmek Ne Demektir kitap alıntıları sizlerle…

Düşünmek Ne Demektir Kitap Alıntıları

Barındıran şeyin ve gizleyen şeyin özü, korumaktır,muhafaza etmektir ve aslında saklayan şeydedir. Saklama,saklayan-şey,iptidai olarak himaye ve himaye eden şey demektir. Beşerî yâdın anlamıyla hafıza,düşünülmesi gereken her şeyi muhafaza eden şeyde mukimdir. Buna muhafaza-etme deriz. O,bizi düşünmeye sevk eden şeyi gizler ve ortaya çıkarır. Dikkate alınıp düşünülmesi gereken şeyi,yani en-düşündürücü-olan şeyi yalnızca muhafaza-etme vergi olarak serbest bırakır. Fakat muhafaza-etme,en-düşündürücü-olan şeyin yanında veya dışında hiçbir şeydir. O,bunun kendisidir; onun,içinden doğru ve içinde verdiği şeklidir; verdiği şey de,daima düşünmeye sevk eden kendisidir. Hafıza,dikkate alınıp düşünülmesi gereken şeyin beşerî anması olarak en-düşündürücü-olanın muhafaza-etmesine dayanır. O,hafızanın özünün temelidir.
Bize her zaman düşünme veren şey,en-düşündürücü-olandır. Onun verdiği şeyi,onun vergisini,yani en-düşündürücü-olanı dikkate alıp düşünerek üzerimize alıyoruz. Bunda,düşünerek en-düşündürücü-olana tuttunuruz. Onu düşünerek hatırlarız. Bu şekilde,özümüzün çeyizini,düşünmeyi,müteşekkir olduğumuz şeyi anarız. En-düşündürücü-olan şeyi düşündüğümüz surette,şükrederiz.
Gece kuşlarının gözlerinin durumu günün görünümseyen ışığı karşısında nasıl ise,özümüze ait olan duyumun durumu da,mevcudiyetine binaen kendinden dolayı her şeyin en görünümseyeni olan (yani tüm mevcut olanların mevcudiyetinin kendisi) karşısında öyledir. Varolanın varlığı en ışıldayandır; ve yine de genellikle onu hiç görmeyiz- ve görecek olursak da sadece güçlükle.

Aristoteles

Kendinden öncekilerin göremediği kadar net bir şekilde Nietzsche,özsel düşünmenin alanındaki geçişin zaruretini ve bununla birlikle şimdiye kadarki insanın daha bir inatla,şimdiye kadarki özünün sadece üst ve ön yüzeyine kurulmasının ve bu yüzeylerin yüzeyselliğini yeryüzündeki ikametinin yegâne mekânı olarak kabul etmesinin tehlikesini görüyordu. Bu tehlike,tarihi bir anda tehditkâr olduğu nispette daha da büyüktür;ve bu tarihî anı ilk olarak Nietzsche net bir şekilde idrak etmiş ve sadece o,onu tüm kapsamıyla metafiziksel olarak düşünmüştür. Bu an,insanın yeryüzünün tamamının iktidarını ele geçirmeye hazırlandığı andır.
Kendini geri çeken ile bağlantılı olduğumuzda,kendini geri çekenin çekiminde,yani onun talebinin sır dolu ve dolayısıyla dönüştürülür yakınlığında oluruz. İnsan kendini geri çekenden her ne kadar uzakta olursa olsun,geri çekim her ne kadar perdelenmiş olursa olsun,bu çekimde olduğu zaman düşünür. Sokrates hayatı boyunca ölümüne dek kendini bu çekimin çekim rüzgârına koymaktan ve kendini orada tutmaktan başka bir şey yapmadı.
Filozoflar asıl düşünürlerdir. Düşünce aslen felsefede vuku bulduğundan dolayı bu şekilde adlandırılır.
Bugün felsefeye duyulan ilgiyi kimse inkâr etmek istemez. Ancak insanın ilgi duymayı nasıl anladığından yola çıkıldığında onun bugün ilgi duymadığı herhangi bir şey kaldı mı?
Düşünmeye muktedir olmak için onu öğrenmek zorundayız. Öğrenme nedir? İnsan,yapma ve yapmamalarını ona özsel olarak verilmiş olanla bir denkliğe getirdiği surette öğrenir. Düşünmeye ancak kendi içinde dikkate alınıp düşünülmesi gereken şeyi sevdiğimiz takdirde muktedir oluruz.
Var olanın varlığı en ışıldayandır; ve yine de genellikle onu hiç görmeyiz -ve görecek olursak da sadece güçlükle.
Eğer yazmak, yazılmış olanın kendisinde dahi düşünmenin bir yürüyüşü olmaya,bir yolu olarak kalmaya muktedir değilse, düşünülmüş olan yazılmış olanda kaybolur.
Her düşünür bir düşünceyi düşünür.
Henüz düşünmüyor olmamız bize en çok düşünce veren şeydir.
Hafıza, düşünmenin toplanmasıdır.
Insan, sadece düşünülmesi gereken yeterince yönelmediğinden değil, düşünülmesi gereken insandan yüz çevirdiği için henüz düşünmüyor
eksik olan katiyen düşünce değil eylemdir.
En düşündürücü olan bizim hala düşünmüyor olmamızdır
Düşünme, çağın insanının tüm geçici olarak yaptıklarının en geçici olanıdır.
Şu düşündürücü çağımızda,
daha da düşündürücü olan,
bizim hâlâ düşünmüyor olduğumuzdur.
Hiçbir düşünür başka birinin yalnızlığına hiçbir zaman dahil olmamıştır.
Hiç kimse, renkler hakkında körlerle konuşamaz. Fakat körlükten daha kötü olan, gözlerin kamaşmış olmasıdır.
İfade, mümkün olmak için, başından itibaren çelişkiden sakınmalıdır.
Başlangıç pekâlâ iptidanın örtülmesidir, hem de kaçınılmaz olarak. İptida kendini başlangıçta gizler.
İnsan, onu düşünmeye sevk eden şeyin muhafaza-edişinde ikamet eder sadece.
İnsanı, canlı varlık olarak değil insan varlığı olarak düşünmek için, her şeyden önce insanın, olanın içine doğru işaret etmesiyle ve bu işaret etmede varolanın kendisinin görünmesiyle faal olan bir canlı olduğuna dikkat etmemiz gerekir.
Bir işaretiz biz, izahatsız.
En düşündürücü olan, [bizim hala düşünmüyor olmamızdır]; dünya ahvalinin, mütemadiyen daha da düşündürücü olmasına rağmen.
Kendi içinde dikkate alıp düşünülmesi gereken şeyi sevdiğimiz takdirde ancak düşünmeye muktedir oluruz.
Düşünmeye muktedir olmak için onu öğrenmek zorundayız. Öğrenme nedir? İnsan yapma ve yapmamalarını ona özsel olarak verilmiş olanla bir denkliğe getirdiği surette öğrenir. Düşünmeye ancak kendi içinde dikkate alınıp düşünülmesi gereken şeyi sevdiğimiz taktirde muktedir oluruz.
Gelmekte olan zaman asla kalmak için gelmez, onun gelişi gitmek içindir.
Gelmekte olan zaman asla kalmak için gelmez, onun gelişi gitmek içindir.
Çölleşme, basit bir kumlaşma değildir. Çölleşme, Mnemosyne’nin en yüksek düzeyde sürgün edilmesidir. Çöl büyüyor sözü, zamanımızın sıradan yargılarından farklı, başka bir yere ait. Çöl büyüyor sözünü Nietzsche günümüzden 70 yıl önce söylemişti ve şunu eklemişti: Vay, çöllere gebe olanın haline!
İzahsız bir işaretiz biz..

Hölderlin

‘Sözcükler, içlerinden mana çekilebilen birer kova ve fıçı gibidirler.’
Oysa insan, düşünebilen demektir..
‘Bizi düşünmeye çağıran, kendinden hareketle özünde düşünme ile kendine hizmet edilmesini, bakılmasını ve korunmasını talep eder. Bizi düşünmeye çağıran, bize düşünme veren şeydir.’
‘Ağaç, ‘’bilincin içinde’’mi duruyor, yoksa çayırda mı duruyor? Çayır yaşanmışlık olarak ruhta mı yoksa yayılmış olarak dünyada mı duruyor? Dünya bizim kafamızda mı ? Yoksa biz mi dünyanın üzerinde duruyoruz?’
‘Düşünme, en-düşündürücü- olana uygun olduğu taktirde düşünür. Düşündürücü çağımızda en-düşündürücü-olan, kendini henüz düşünmüyor oluşumuzda gösterir.’
‘Farkında olmaksızın bir yerden bir yere ulaştığımız ve her şeyin eşit kaldığı devamlı bir ilerleyişten farklı olarak, sıçrama bizi ansızın her şeyin bize yabancı geleceği şekilde farklı olan yere getirir. Ansızın olan, acele olan, birden dik bir şekilde aşağıya dogru inen veya yukarıya doğru çıkandır. O [ansızın olan], uçurumun kenarını belirler. Böylesi bir sıçramada düşmesek [stützen] de, sıçrama ile vardığımız şey bizi sarsar.’
‘Düşündürücü çağımızda en düşündürücü olan, henüz düşünmüyor olmamızdır.’
‘Bizi özümüzde tutan şey , onu kendiliğinizden hareketle muhafaza ettiğimiz müddetçe bizi tutar. Onu hafızamızdan çıkarmadığımız takdirde onu muhafaza etmiş oluruz. Hafıza düşünmenin toplanmasıdır.’
Günümüzün insanları sadece, öğrenme esnasında aynı zamanda öğrendiğini unuttuğu zaman öğrenebilir; bizi alakadar eden durum için konuşacak olursak: Biz düşünmeyi ancak onun şimdiye kadarki özünü temelden unuttuğumuzda öğrenebiliriz. Ama bunun için onunla aynı zamanda tanışmamız gerekir.
Öğrenme demek: Yapma ve yapmamalarımızı bize özsel olarak hitap eden bir denkliğe getirmektir.
Bize aslen düşünme veren şey (hala düşünmüyor olmamız) tarihbilimsel manada tarihlendirilebilir herhangi bir zamanda insandan yüz çevirmedi; bilakis: Aslen düşünülmesi-gereken kendisini ezelden beri böyle bir yüz çevirmede tutuyor.
Düşünmeye ancak kendi içinde dikkate alınıp düşünülmesi gereken şeyi sevdiğimiz takdirde muktedir oluruz.
Düşünmenin ne demek olduğuna, kendimiz düşündüğümüzde ulaşabiliriz.
93:
İnsanın özüne dair her felsefî, yani düşünsel öğreti daha kendi içinde varolanın varlığına dair öğretidir
261:
Düşünmenin özü, onun dikkate alıp düşünülmeye sevk ettiği şeyden belirlenir: Mevcut olanın mevcut oluşundan, var olanın varlığından.
180:
Kendimizi, kendimizden yola çıkarak kendimize açmadıkça, yani kendimizi çağrıya açmadıkça ve bu şekilde sorarak ona doğru yola girmedikçe özümüzün kısmetine karşı kör kalacağız. Hiç kimse, renkler hakkında körlerle konuşamaz. Fakat körlükten daha kötü olan, gözlerin kamaşmış olmasıdır. O, görüyor olduğunu ve yegâne mümkün olan şekilde görüyor olduğunu zanneder, oysa ki bu zan onun tüm görüşünü engeller.

184:
Düşünmenin kendisi bir yoldur. Bu yola, sadece yolda kalarak uyarız.

Düşünme yolu, ne herhangi bir yerden herhangi bir yere doğru sabit bir şekilde sürülmüş bir araç yolu gibi uzanır, ne de genel olarak herhangi bir yerde mevcuttur. Hareket, öncelikle ve sadece yürümedir, burada ise düşünsel sormadır. O, yolun ortaya çıkmaya bırakılmasıdır. Düşünme yolunun bu karakteri, sır dolu bir yalnızlığa dayanan düşünmenin önden yürümüşlüğüne aittir; [yalnızlık] sözcüğünün duygusal değil de daha yüce anlamıyla.

108:
Zamanın geleni asla kalmak için gelmez, gitmek için gelir. Zamanın geleni daima zaten yanından gitmenin ve geçip gitmenin işaretleri ile işaretlidir. Bundan dolayı zamansal olan adeta geçici olandır.
109:
Zamanın geçip gitme olarak art arda olanın akıp gitmesi olarak ve henüz’ şimdi’ olmayandan artık ‘şimdi’ olmayana doğru her ‘şimdi’ nin beriye ve öteye yuvarlanması olarak belirlenmesi ve buna göre zamansal olanın geçici olan olarak belirlenmesi-hepsi beraber.
112:
Zamansal olan geçici olandır. Zaman, geçici olanın geçmesidir. Bu geçme daha net olarak ‘şimdi’nin henüz ‘şimdi’ değilden artık ‘şimdi’ değile doğru ardı sıra akması olarak tasavvur edilir.

Zaman geçerek vardır, Daima olmayarak olmaktadır.
91:
Bir düşünmedeki düşünülmemiş olan, düşünmeye sinmiş olan bir noksanlık değildir.Düşünülmüş-olmayan, düşünülmemiş olandır. Bir düşünme ne kadar köksel olursa, onun düşünülmemiş olanı o kadar zengin olur. Düşünülmemiş olan, bir düşünmenin verebileceği en yüce hediyedir.
92:
Bir düşünürün düşünmüş olduğuna karşıdan yaklaşarak gitmek istiyorsak, ondaki büyüklüğü daha da büyütmemiz gerekir. O zaman onun düşünmüş olduğu şeyin düşünülmemişine ulaşırız.
Beni keşfettikten sonra beni bulman maharet değildi: Zor olan şimdi, beni kaybetmektir
20:
Düşündürücü olan, bize düşünme veren, katiyen bizim tarafımızdan tespit edilen, öncelikle bizim tarafımızdan ikame edilen, bizim tarafımızdan sadece tasavvur edilen değildir. Kendiliğinden düşünme veren şey, yani en-düşündürücü-olan iddiaya göre şudur: Hâlâ düşünmüyor olmamız.
35:
yüzmenin ne demek olduğunu hiçbir zaman yüzme hakkında yazılmış bir makaleden öğrenmeyiz. Yüzmenin ne olduğunu bize ancak akıntıya atlamak söyler. Düşünme ne demektir?” sorusu hiçbir zaman, düşünme hakkında bir kavramsal belirleme veya bir tanım öne koyarak ve onun içeriğini gayretle yayarak cevaplanamaz.
60:
Düşündürücü çağımızda en düşündürücü olan, bizim henüz düşünmüyor olmamızdır. Bu iddia aynı zamanda şunu söylüyor: Düşünmenin içinde düşünmenin özüne doğru yoldayız
Beni keşfettikten sonra beni bulman maharet değildi: Zor olan şimdi, beni kaybetmektir
Hafıza düşünmenin toplanmasıdır.
Her yönden, Sosyolojinin, Psikolojinin, Psikoterapinin ve diğer birkaç vasıtanın yardımıyla yakında bütün insanların hep birlikte ve aynı tarzda aynı mutluluk seviyesine ulaştırılmalarını, refah eşitliğinin herkes için garantilenmesini temin etmeye çalışıyoruz. Fakat bu mutluluk icadına rağmen insanlar bir dünya savaşından diğerine sürülüyorlar.
Her düşünür sadece tek bir düşünceyi düşünür. Düşünceyi bilimlerden esaslı biçimde ayırt eden hususlardan biri de budur.
Zira belirsiz olan, daima farkların birbirinden ayırt edilememesinden beslenir.
Düşünmek ne demektir?
Hafıza, düşüncenin, her yerde ve önceden düşünülmüş olmayı isteyen şey hakkında toplanmasıdır. Hafıza, hatıranın toplanmasıdır.
Bizden uzaklaşan şey, fark etsek de, etmesek de, bizi de beraberinde çekip götürüyor.
En kaygı verici olan, bizim hala düşünmememizdir; hala, üstelik dünyanın durumunun gittikçe daha kaygı verici olmasına rağmen.
Düşünmeye muktedir olmak için, öğrenmenin ne olduğunu öğrenmemiz gerekir. İnsan, eylemini ve eylemeyi terk edişini, her defasında kendisine verilen en asli olana ilişkin teselliye uygun kıldığı sürece öğrenir. Düşünmeyi ancak, kendisi hakkında düşünülmesi gerekene özenle dikkat kesildiğimiz takdirde öğrenebiliriz.
Günümüzde felsefeye ilgi duyulduğu inkar edilemez. Ancak günümüzde insanın henüz ilgilenmediği bir şey kaldı mı ki? Oysa felsefeye ilgi duyulması düşünmeye hazır olunduğunu değil tam tersine, düşünüyor olduğumuz zanına kapılmamıza sebep oluyor.
Bilim, düşünürlerin düşünmesi manasında düşünmez. Fakat buradan kesinlikle düşünmenin bilimlerle alakadar olması gerekmediği çıkmaz. Bilim düşünmez cümlesi, düşünmeye dair eli serbest bir şekilde bir şeyi icat ederek kendini icra etmesine müsaade eden bir ruhsat içermez..
Her bilim, felsefe ile temellenir, fakat tersi öyle değildir
Düşünceleri düşünmediğimiz, onları daha çok sadece hep rivayet ettiğimiz sürece garip kalacaktır.
Dinlemeyi öğrenmek de öğrenenin ve öğretenin ortak meselesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir