Betty Mahmudi kitaplarından No Without My Daughter kitap alıntıları sizlerle…
No Without My Daughter Kitap Alıntıları
Ebeveynin günahlarını her zaman çocuklar ödüyor. Dünyada buna duyarsız kalıyor.
Hayatın kontrolünü kaybetmenin nedeni neydi?
Sorular var olan ilginin göstergesidir.
Ağlamıyordu ama gözlerinde acı ve öfke vardı.
Korkunun bulaşıcı olduğu söylenir. Bence doğru; çünkü içimde büyüyen korkunun aynısını kızımın gözlerinde de görebiliyordum.
Hayatımızın akışı içinde geleceğimizi göremiyoruz.
İradenin olduğu yerde çare tükenmez.
Savaştan inanılmaz nefret ediyordum!Savaş
anlamsızdı!Topluca öldürmeye ya da ölmeye bu denli hazır bir ülkeyi anlamak mümkün değildi.Amerika kültürüyle geri kalmış bir topluluğun kültürü arasındaki en büyük gark buydu.”
anlamsızdı!Topluca öldürmeye ya da ölmeye bu denli hazır bir ülkeyi anlamak mümkün değildi.Amerika kültürüyle geri kalmış bir topluluğun kültürü arasındaki en büyük gark buydu.”
“Toplu halde yakaladıkları çocukları apar topar yakalayıp savaşmaları için cepheye gönderirler”dedi.Sesi oldukça üzgündü.”Okullara da geliyorlar.Zaman zaman Kamyonetlerini okulun kapısına dayayıp topladıkları çocukları cepheye gönderiyorlar.Aileleri çocuklarının yüzünü bir daha göremiyor.”
“Bu kokoşmuş ülkeyi ancak bir atom bombası temizler.”
“Kaçmak tehlikeli bir süreçti;ama bu Cehennemden kurtulmak için bunu göze almak zorundaydım.İran’ın kuzey batısındaki kaçakçılar ne kadar tehlikeli olursa olsun kocam kadar tehlikeli olmazdı.”
Babamın sürekli olarak yinelediği, İradenin olduğu yerde çare tükenmez cümlesini geçirdim aklımdan.
İrade olan yerde çare de vardır.
Hayatımızın akışı içinde geleceğimizi göremiyoruz.
Bir an için henüz Sarp dağlara gelmedik diye düşündüm. Bu çılgın işin üstesinden gelebilecek miydim?
Kızımla birbirimize sarıldık ve sobanın yanına uzandık. Yorgunduk, açtık ve korkudan titriyorduk.
O gece yanımızda olması gerekse de o çekip gitmişti. Ondan beklediğim erkeklik gururu kesinlikle bu değildi.
Korkunun bulaşıcı olduğu söylenir. Bence doğru; çünkü içimde büyüyen korkunun aynısını kızımın gözlerinde de görebiliyordum.
İradenin olduğu yerde çare de vardır
Günün birinde hesaplaşacağız. Dininize saygı gösterdiğimi bildiğinizden hilenize dini alet ettiniz. Gün gelecek bunun hesabını ödeyeceksiniz. Allah yaptıklarınız için günün birinde sizi cezalandıracaktır.
Kendini yalnız ve çaresiz hissettiğinde dua etmeyi unutma. Başkalarının söylediklerine aldırış etmeden sadece dua et.
İradenin olduğu yerde çare tükenmez.
“Bir buçuk yıldır içinde yaşadığım garip dünyada her şeyin mümkün olabileceğini öğrenmiştim.”
Kızım Olmadan Asla, Betty Mahmudi
.. Bir anne için, yavrusunun ıstırap çektiğini görüp elinden hiçbir şey gelmemesi kadar büyük bir acı olamaz.
Hayatın kontrolünü kaybetmemin nedeni neydi?
İçimden Korkma kızım. diye sayıklıyordum.
Ailenin reisi olduğunu ileri sürüyordu ama tahtını terk edeli uzun zaman olmuştu.
Ağlamıyordu ama gözlerinde acı ve öfke vardı.
Hayatımızın akışı içinde geleceğimizi göremiyoruz.
Bir annenin sınanamadığı tek şey çocuğuna duyduğu sevgidir.
Kendini yalnız ve çaresiz hissettiğinde dua etmeyi asla unutma. Başkalarının söylediklerine aldırış etmeden sadece dua et.
İradenin olduğu yerde çarede vardır.
Gözlerinden derin bir bunalımın içinde olduğunu anlamak zor değildi.
Bugüne kadar akıttığım en acı gözyaşlarıydı bunlar.
Yalnız kalmaktan çok korkuyorum.
Bu iç karartıcı yerde uykusuz geçirdiğim gecelerin sayısını ben bile bilmiyordum.
Birilerine güvenmeye ihtiyacım vardı.
Yüreğinin derinliklerinde çocuğu için ağlayan bir anneydi.
Duyduğum özlem yakmıştı içimi.
İradenin olduğu yerde çare de vardır.!
Yalnızlık konusu nefesimi kesiyordu.
Ben sandığınızdan daha güçlüyüm.
Pencereden gördüğüm çevre ruhumun derinlikleri kadar donuk ve ruhsuzdu.
Kendimi ölmek üzere olan bir hasta gibi hissediyordum.
Özgürlüğümün bana ait olmasını istiyorum.
Kendini yalnız ve çaresiz hissettiğinde dua etmeyi unutma. Başkalarının söylediklerine aldırış etmeden sadece dua et.
İran’da çok Afganlı var ve hiçbiri de evli olmadığından önlerine gelenin ırzına geçmeye çalışıyorlar.
Suç işleyenlerin çoğu Afganlı
Cuma akşamının artan karanlığındaki Tahran sokaklarında bilinmeyen bir geleceğe doğru yola çıktık . Sonunda başardım diye düşündüm . Artık bundan sonrası Allah’a Kalmıştı. Tanrı istediği takdirde gerçekleştirmeyeceği hiç bir şey yoktu.
Yüreğimin derinliklerine yerleşmiş olan korkuyu ne kadar çaba sarf etmiş olsam da yenebilmiş değilim.
Suç işleyenlerin çoğu Afganlı, diye sürdürdü Ellen. İran’da çok Afganlı var, bunların hiçbiri evli değil, bu nedenle de önlerine gelenin ırzına geçmeye çalışıyorlar.
Bir türlü huzur bulmuyordu. Kısa bir süre rahata eriyor, ardından hemen düzenini bozuveriyordu. Suçu hep dış nedenlere yüklüyordu, ama asıl sorunun kendisinde olduğunu biliyordum. İçindeki dengesiz lik onda rahat huzur bırakmıyordu.
Özgürlüğümün bana ait olmasını istiyorum diyordum. Birine bağlı yaşamak istemiyorum.
Oradan 15.000 kilometre doğuda büyüyen bir fırtınanın evliliğimi
altüst, beni de tutsak edeceğini, oğullarımdan ayıracağını, yalnız benim değil, henüz doğmamış kızımın da yaşamını tehlikeye atacağını nasıl bilebilirdim ki?
altüst, beni de tutsak edeceğini, oğullarımdan ayıracağını, yalnız benim değil, henüz doğmamış kızımın da yaşamını tehlikeye atacağını nasıl bilebilirdim ki?
Kolumdan çekiştirerek sürüklemeye başladı beni. Yediğim darbe den sonra ona direnecek gücüm kalmamıştı. Ama dehşetle sarsılmış beynimin bir köşesinden, saldırısına beni hedef seçtiği için sevinç duyu yordum. Kızımı rahat bırakması için ne derse yapacaktım. Ona bulaş masın da, ne yaparsa yapsın diyordum içimden. Pençesindeki kişi ben olduğum sürece, Mehtap güvencedeydi.
Neden çenemi tutmamıştım sanki? Ne vardı sanki sırrımı onunla paylaşacak? Ama İranlı değil de, kendi ülkemden biri tarafından alaşa ğı edileceğimi nasıl bilebilirdim önceden?
Nasıl da nefret ediyordum savaştan! Ne kadar da anlamsızdı savaş denen şey! Toplumca öldürmeye ve ölmeye bunca hazır bir ülkeyi hiç anlayamıyordum.
İran Anayasası’nda bana umut kaynağı olabilecek tek bir nokta bulamadım. Kitap, çoktan anlamış olduğum bir gerçeği iyice su yüzüne çıkardı: Mudi’nin izni olmadan Mehtap’la birlikte bu ülkeden ayrılma mıza, yasal açıdan hiçbir olanak yoktu. Kuşkusuz, boşanırsak, ya da Mudi ölürse, ben sınır dışına çıkabilirdim, ama bu, sonsuza dek Mehtap’tan vazgeçmem anlamına gelirdi.
Detroit’teki evimizde, yola çıkmaya karar vermeden önce, Mudi’ye İran konusunda korkularımı açıkladığımda, iyi niyetini kanıtlamak içirı soylu bir davranışta bulundu; Kuran’a el basarak, benim arzum dışında bizi İran’da tutmayı denemeye bile kalkışmayacağına yemin etti, dedikten sonra susarak Hacı Baba’nın durumu nasıl algıladığını görmek içirı baktım. Siz Allahından korkan dinibütün bir insansınız. Kuran’a el basarak yemirı ettiği halde, bana böyle davranmasına göz yumabilir misiniz?
Mudi sarsılmıştı. Fakat hemen toparlandı ve söylediklerimin doğru olduğunu, Kuran’a el basarak yemin ettiğini yineledikten sonra: Allah beni bağışlayacaktır, diye sürdürdü. Çünkü başka türlü
onu buraya getiremeyeceğimi biliyordum.
Hacı Baba fazla düşünmeden konuştu. Rıza söylediklerini çevirdi:
Dayıcan neyi uygun görürse onu yapacaktır, onun kararına uyarız.”
Kendimi tutamadım ve sesimi yükselterek:
Hepiniz yalancısınız, diye bağırdım. Baştan beri böyle olacağını hiliyordunuz. Bu bir tuzaktı! Aylarca önceden tasarlanmıştı her şey; bu yüzden de hepinizden nefret ediyorum! Hıncımı kusarcasına bağırmayı sürdürdüm: Günün birinde sizinle hesaplaşacağız. Dininize saygı gösterdiğimi bildiğiniz için, dini bu entrikaya alet ettiniz. Gün gelecek, bunu da ödeyeceksiniz! Allah nasıl olsa cezanızı verecek!
Kafa tutmama aldırış bile etmiyorlardı. Oh olsun! dercesine anlamlı anlamlı bakışıyor, Mudi Dayı’mn, Amerikalı karısının hakkından nasıl geldiğini keyifle izliyorlardı.
Mudi sarsılmıştı. Fakat hemen toparlandı ve söylediklerimin doğru olduğunu, Kuran’a el basarak yemin ettiğini yineledikten sonra: Allah beni bağışlayacaktır, diye sürdürdü. Çünkü başka türlü
onu buraya getiremeyeceğimi biliyordum.
Hacı Baba fazla düşünmeden konuştu. Rıza söylediklerini çevirdi:
Dayıcan neyi uygun görürse onu yapacaktır, onun kararına uyarız.”
Kendimi tutamadım ve sesimi yükselterek:
Hepiniz yalancısınız, diye bağırdım. Baştan beri böyle olacağını hiliyordunuz. Bu bir tuzaktı! Aylarca önceden tasarlanmıştı her şey; bu yüzden de hepinizden nefret ediyorum! Hıncımı kusarcasına bağırmayı sürdürdüm: Günün birinde sizinle hesaplaşacağız. Dininize saygı gösterdiğimi bildiğiniz için, dini bu entrikaya alet ettiniz. Gün gelecek, bunu da ödeyeceksiniz! Allah nasıl olsa cezanızı verecek!
Kafa tutmama aldırış bile etmiyorlardı. Oh olsun! dercesine anlamlı anlamlı bakışıyor, Mudi Dayı’mn, Amerikalı karısının hakkından nasıl geldiğini keyifle izliyorlardı.
Saçlarımı fırçalamanın ne gereği vardı ki?Saçlarımı kalın yeşil bir başörtüsüyle örttüm.Mudî’nin söylediğine göre,İran’da her evden çıkışımda bu başörtüsünü bağlamalıymışım! Çenemin altındaki düğümle yaşlı bir köylü kadına benzemiştim.
Kısa süre önce otuz dokuz yaşımı doldurmuştum.Bu yaşta bir kadın,artık ne yaptığının bilincinde olmalıydı,bense yaşantımın kontrolünü elimden kaçırdığımı duyumsuyordum.
Belirsizlik huzursuzluk demekti.
Kaderim aklı olmayan bu adama ve tutarlılıktan uzak bir yönetimin keyfine kalmıştı.
Ben sandığınızdan daha güçlüyüm.
özgürlüğümün bana ait olmasını istiyorum.
Bu ülkeyi önce haritadan sileceksin, sonra herşeye yeniden başlayacaksın
İradenin olduğu yerde çare de vardır
Korkunun bulaşıcı olduğu söylenir.
Bence doğru; içimde büyüyen korkunun aynısını kızımın gözlerinde de görebiliyordum.
Bence doğru; içimde büyüyen korkunun aynısını kızımın gözlerinde de görebiliyordum.
Belirsizlik, huzursuzluk demektir.
Bir buçuk yıldır içinde yaşadığım garip dünyada her şeyin mümkün olabileceğini öğrenmiştim.”
Kendini yalnız ve çaresiz hissettiğinde dua etmeyi asla unutma.
Başkalarının söylediklerine aldırış etmeden sadece dua et.
Başkalarının söylediklerine aldırış etmeden sadece dua et.
geriye döndüğümüzde her şey eski hâline gelecekse dünyanın neresinde olursa olsun göze alabilirim
Nereye gittiğimi bilmeme rağmen kaderimin beni nereye sürükleyeceğini bilmiyordum.”.
Günler mi?
Haftalar mı?
Yıllar mıydı bizi bekleyen şey?
Ne kadar dayanmak zorundaydık?
Haftalar mı?
Yıllar mıydı bizi bekleyen şey?
Ne kadar dayanmak zorundaydık?