İçeriğe geç

Das Capital Kitap Alıntıları – Karl Marx

Karl Marx kitaplarından Das Capital kitap alıntıları sizlerle…

Das Capital Kitap Alıntıları

Binlerce yılda inşa edilmiş uygarlık ve modern kültür katmanı hala çok incedir. Ve bunun altında barbarlığın tüm unsurları yatmaktadır.
Televizyon borsadan, piyasadan, dolardan ve pounddan, sanki yaşayan varlıklarmış gibi (pound bugün biraz daha iyi ) bahsediyor. Yabancılaşma denen şey şundan ibarettir: ölü şeyler (Sermaye) canlı gibi görülür, canlı şeyler ise (insanlar, emek) ölü, önemsiz, anlamsız addedilir.
İnsanların psikolojisini ve davranışlarını değiştirmek için öncelikle onların yaşam biçimlerini değiştirmek zorunludur.
Adem toprağı beller, Havva ip eğirirken, soylu diye biri mi vardı?
Çünkü bu dünyaya doğmuş insanların büyük çoğunluğu için, sorun ölümden sonra yaşamın olup olmadığı değil, aksine ölümden önce yaşamın olup olmadığıdır.
egui il tuo corso, e lascia dir le genti
Kendi yolunu izle, bırak ne derlerse desinler.

Das Kapital’in ilk Almanca baskısında Karl Marx’ın önsözün sonunda yazdığı cümledir

Bir toplumdaki düşünce biçimi, o toplumdaki egemen sınıfın düşünceleridir.
Üretim sistemi öyle koşullar yaratmıştır ki, sınıf bilincini elde edemeyen toplumsal yığınlar gerektiğinde kendi değer yargılarının/kültürel kalıplarının kölesi halini alabilirler. Kendi sınıfsal bilincinden uzaklaşıldığı oranda egemen düzenin sınıfsal bilinci ya da düşünce tarzı kabul edilecektir.
İnsanların varlığını belirleyen onların bilinci değil, tersine onların bilincini belirleyen onların toplumsal varlığıdır.
Meta dolaşımı(ticaret) sermayenin çıkış noktasıdır. Meta üretimi ve gelişmiş meta dolaşımı, yan ticaret, sermayenin içinde doğduğu tarihsel koşulları meydana getirir. Dünya ticareti ve dünya pazarı, 16. yüzyılda sermayenin modern tarihini başlatmıştır.
Metanın paraya dönüşmesi aynı zamanda paranın da metaya dönüşmesidir.
Fiyatlar, metaların parayı çağırmak için verdikleri işaretlerdir.
demek ki, bir kullanım değeri ya da yararlı nesne, yalnızca onda soyut insan emeğinin nesnelleşmiş ya da maddileşmiş olması nedeniyle bir değere sahiptir. Öyleyse onun değerinin büyüklüğü nasıl ölçülür? Onun içerdiği değer oluşturucu özün, yani emeğin miktarıyla.
Bir şeyin yararlılığı onu kullanım değeri haline getirir. Ne var ki, bu yararlılık, havada duran birşey değildir. Meta, cisminin özellikleriyle belirlendiğinden, o olmadan var olamaz.
Bir meta, başta apaçık, sıradan bir şey gibi görünür. Metanın analizi, metafizik safsatalarla ve teolojik süslerle dolu çok karmaşık bir şey olduğunu gösterir.
Kağıt para, altın ve sikkenin yerini alan bir değerdir. Sürekli dolaşım alanında kalır ve dolaşım aracı vazifesini yerine getirir.
Şairi anlamak isteyen, şairin ülkesine gitmelidir
Bilimin dine karşı mücadelesinde yani akılcı düşüncenin akıldışılığa karşı mücadelesinde Marksizm tüm içtenliğiyle bilimin yanında yer alır.
Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, zengin biri değilsiniz ..
Zincirlerinizden başka kaybedecek birşeyiniz yok. Fakat kazanacağınız koca bir dünya var.
Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.
Türkiye’de düşünmenin kendisi yasaktı.
“Kapitalizmde kadın, ev kölesidir; yatak odasına, çocuk odasına, mutfağa hapsedilmiş köledir.”
Bugün toplumun bütün zenginliği ilk önce kapitalistin eline geçer. O, toprak sahibine rant, işçiye ücret, vergi ve aşar toplayıcısına alacaklarını öder ve yıllık emek ürününün büyük bir kısmını, gerçekten en büyük ve her geçen gün durmadan büyüyen bir kısmını, kendisine alıkoyar.
“Bir iş günü nedir ? Sermayenin , günlük değerini ödediği emek gücünü tüketebileceği zaman ne uzunluktadır ? İş günü , emek gücünün kendisini yeniden üretmek için gerekli olan emek-zamanın ne kadar ötesine uzatılabilir ?”
_İnsanca yaşamanın tek yolu, insanlığa düşman olan şeylerle savaşmaktır.
_Kapitalist üretim biçiminin ekonomik yasalarının, sosyalist üretim biçiminin öncüsü olduğunu ve sınıf mücadelesinin kapitalist toplumsal üretimden köken aldığını ortaya koymak amacıyla siyasi ekonomi olarak kapitalizmin eleştirel bir analizidir.

_Ne kadar az yer, içer, kitap okursan; tiyatroya, dansa, meyhaneye ne kadar az gidersen; ne kadar az düşünür, sever, kuram yaratır, şarkı söyler, resim ve eskrim yaparsan, o kadar fazla sermaye biriktirirsin. Hazinen öyle büyür ki ne böcekler ne de toprak onu yok edemez. Ne kadar az kendin olursan, o kadar çoğa sahip olursun; kendi hayatını daha az yaşadıkça, yabancılaşmış hayatını uzaklaşmış varlığını o kadar çok yaşarsın.
_Daha önce işçi, özgür bir birey olarak sembolik anlamda sahip olduğu emek-gücünü istediği gibi satardı, şimdi ise karısını ve çocuğunu satmaktadır. O artık bir köle tüccarı olmuştur. İşçiler imalatta canlı mekanizmanın bir parçasıdır. Fabrikada ise onun yalnızca canlı bir eklentisi.
_Ağır iş yükü, tıpkı bir kaya parçası gibi durmadan perişan olmuş işçinin üzerine düşer. Aynı zamanda, bu fabrika işi, sinir sistemini tükettiği gibi, kasların çok yanlı çalışmasını engeller ve hem vücut, hem zihin faaliyetlerindeki özgürlüğün her zerresini tümüyle elinden alır.
_Körlük ile görme engelli olmak arasında ince bir fark vardır. Görme engelliler bedensel bir problem yüzünden göremezler; körler ise zihinsel bir problem yüzünden göremezler.
_Çirkinim ben, ama en güzel kadını satın alabilirim. Demek ki çirkin değilim, çünkü çirkinliğin etkisi ve iticiliği, para karşısında yok oluyor bu dünyada.
_Uyuşturucu madde alan çocuklar, “ihtiyar adamlar gibi kavrulmakta” ya da “küçük maymunlar gibi kartlaşmaktadırlar. Çocuk işçi aranırken verilen ilanlar çoğu zaman, eskiden Amerikan dergilerinde çıkan zenci köle aranırken verilen ilanlara biçim olarak pek benzer.

_Burjuvazi kendisine ölüm getiren silahları yaratmakla kalmamış; bu silahları kullanacak insanları da var etmiştir. Modern işçi sınıfını.
_Sermaye birikimi, kölelik ve özel mülkiyetle doğmuştur. Özel mülküyetin antitezi kollektif mülkiyettir.
_Kapitalizm düzeninde ücretle çalışanlar korkunç yoksulluk çekerler. Kamusal borçlanma, bir sihirbaz değneği dokunurcasına, başıboş duran paraya bir çoğalma gücü kazandırır ve böylece onu sermayeye çevirir. Hayvanlar gibi sömürüldüğü halde sembolik karşılık bile alamayan en alt sınıf işçiler olmasına eleştiri getirilmiyor.

_Kapitalizmde varlık ya da servet sadece mal birikimidir. Tüm objeler iki genel özelliğiyle dikkati çekerler: Miktar (Nicelik) ve Değer (Nitelik). Fayda, kullanım değeri özelliğine sahiptir. Bir şişe süt faydalı ya da değerli olabilir ama bir fıçısı mevcut duruma göre olmayabilir. Sözünü ettiğimiz süt tüketebildiğimiz oranda bizim için iyidir. Aynı süt için biz Kahretsin !!! Ben bu sütü bir haftada nasıl bitireceğim derken yine aynı süt için bize konuk gelen biri dolabımızı açabilir ve Kahretsin !!! Bu adam çok zengin diyebilir.

_Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerinde yükselen kapitalist üretim biçimine karşı çıkan insancı bir başkaldırı ve bu üretim biçiminin “kritik bir analiziydi”.
_Amerikan bağımsızlık savaşı 18. yüzyılda Avrupa orta sınıfı için uyarı çanını nasıl çaldıysa, Amerikan iç savaşı da 19. yüzyılda Avrupa işçi sınıfı için aynı şeyi yaptı. Modern sanayinin başlangıç noktası, emek araçlarında yapılan devrimdir ve bu devrim en gelişmiş haline fabrikadaki organize makine sisteminde erişir kadın ve çocuk emeği, makine kullanan kapitalist için aranan ilk şey olmuştur. Makine, bu ailenin bütün üyelerini emek-pazarına sürerek, yetişkin erkeğin emek-gücünün değerini tüm aileye yaymıştır. Dört kişilik bir ailenin emek-gücünün satın alınması, belki de eskiden yalnız aile reisinin emek-gücünün satın alınmasından daha pahalıya mal olabilir ama buna karşılık, şimdi bir günlük emeğin yerini dört günlük emek almış ve bir kişiye göre dört kişinin artı-emeğinin fazlalığı oranında, fiyatta bir düşme olmuştur. Ailenin yaşayabilmesi için artık bu dört kişi yalnız çalışmakla kalmamalı, ayını zamanda kapitalist için artı-emeği de artırmalıdır.
_Emek araçlarını kullanan işçi değildir, tersine, işçiyi kullanan emek araçlarıdır.
Iki cinsiyetten ve her yaştan bireyleri içersinde toplayan işçi topluluğunun kendine özgü yapısı, fabrikada tam bir sistem halini alan bir kışla disiplini yaratarak, daha önce de sözü edilen denetim ve gözcülük işini ayrı bir uğraş haline getirir ve böylece, çalışanları, işçiler ve gözcüler ya da sanayi ordusunun erleri ve çavuşları olarak sınıflara bölmüş olur.
_Makine yüzünden fabrikadan sürülen işçiler, doğruca emek pazarına atılır ve orada kapitalistlerin kullanımında olan işçi sayısını artırırlar.
_Toprağın parçalara bölünmesini, diğer üretim araçlarının dağıtılmasını öngörür. Mülksüzleştirme, kapitalist üretimin kendi yasalarının işlemesiyle, sermayenin merkezileşmesi ile gerçekleşir.
_Bir adama balık satarsanız, bir gün yer, balık tutmayı öğretirseniz, harika bir işin fırsatını mahvedersiniz.
_Para, israil’in kıskanç tanrısıdır, önünde başka hiçbir tanrı varlığını sürdüremez.

_Makine etkisi ile yabancılaşma_
Makine, bu ailenin bütün üyelerini emek-pazarına sürerek, yetişkin erkeğin emek-gücünün değerini bütün ailesinin üzerine dağıtmıştır. Böylece, erkeğin emek-gücünün değerini düşürmüştür. Makine sömürünün derecesini de yükseltir. Daha önce işçi, serbest bir kimse olarak şeklen sahip bulunduğu kendi emek-gücünü satardı, şimdi ise karısını ve çocuğunu satmaktadır. Artık o bir köle tüccarı olmuştur. Çocuk işçi aranırken verilen ilanlar çoğu zaman, eskiden Amerikan dergilerinde çıkan zenci köle aranırken verilen ilanlara biçim olarak pek benzer.
_İnsan’ın kendine yabancılaşması Marx’ın Hegel’den devşirdiği bir kavram

_Parça-işçi kavramı: Parçalanmış işçi, parçalanmış meslekler ve beceriler_
_İşçinin aynı yalın hareketi durmadan yinelemesi ve bütün dikkatini onun üzerinde toplaması, ona, denemeleriyle istenilen sonuca en az çaba harcayarak nasıl ulaşılabileceğini öğretir. Kuşaktan kuşağa geçer. Bağımsız zanaata göre, belli bir zamanda daha çok üretilir, ya da emeğin üretken gücü artmıştır.

_İşbölümü ile yabancılaşma _
_Bir insanı bölümlere ayırmak, eğer hak etmişse onu ölüme mahkum etmek, eğer hak etmemişse onu katletmektir kapitalist üretimin kabul edilen yöntemli ve sistemli bir biçimi halini alır.
_Her zanaatçının çeşitli işlemleri ard arda yapması yerine, bu işlemler, yan yana yürütülen, birbiriyle ilişkisi olmayan, tek tek işler haline getirilir; kağıt, hurufat ya da iğne gibi aynı ya da benzer türden işi yapan birçok zanaatçı, tek bir kapitalist tarafından bir işyerinde aynı zamanda çalıştırılmak suretiyle tek bir zanaatçı belki de 20 işlemi birbiri ardına yaptığı halde, İngiltere’de çok geçmeden her biri bu yirmi işlemden ancak bir tanesini yapan 20 iğneci yan yana çalışmaya başlamış ve kazanılan deneyimler sonucu, bu 20 işlem de tekrar parçalanmış ve ayrı bir işçinin özel işi haline gelmiştir.
_Fabrika ortamı ile “doğal” yolla oluşmuş bir ekonomik doku arasındaki farklar farklı işlemler, eşit olmayan sürelere gereksinme gösterdiği için eşit sürelerde eşit olmayan niceliklerde parça-mal üretilmiş olur.

_Zekâyı “parçalayan” üretim süreçleri_
_İşlemlerin birinde fazla güç, diğerinde fazla beceri, bir diğerinde fazla dikkat harcanması gerekirdi; ama aynı bireyin bütün bu niteliklere eşit ölçüde sahip olması olanaksızdı işçiler, ağır basan niteliklerine göre bölündüler, sınıflandılar ve gruplandılar.

_Ailenin parçalanması, erkekleşen kadın_
_Sermayenin el koyduğu analar, bunun bir çaresini bulmak zorundaydılar. Dikiş, yama ve tamir gibi ev işlerinin yerine, hazır eşya satına lınması geçecekti. Fabrika bölgelerinde de, hem erkek ve hem de kadın yetişkin işçiler arasındaki afyon tüketimi, her gün biraz daha artmaktadır.
Uyuşturucu madde alan çocuklar, “ihtiyar adamlar gibi kavrulmakta” ya da “küçük maymunlar gibi kartlaşmaktadırlar.

_Çarpık kentleşme ile gelen ahlâkî çöküş_
_Kapitalist birikimin hızı ne kadar büyük olursa, işçi nüfusun barındıkları yerler de o kadar sefil ve perişandır. Sürekli olarak bu gibi durumların etkisi altında bulunmak, insanda gitgide derinleşen yozlaşmaya yolaçar. Böylece koşullanan insanların, başka bakımlardan, özü, fizik ve ruh temizliği olan uygarlık atmosferine heves edeceklerini beklemek, boş bir umuda kapılmak olur.”

_Uluslararası ticaret ve endüstrileşmenin halkları köleleştirmesi_ Köle bir ulus yaratıyoruz, özgür vatandaş kalmıyor.
Böyle bir dünyada ve işbölümünün böyle planlandığı çalışma ortamında bir deha ortaya çıkması maalesef çok zor.

_Solculuk_ Emek-sermaye çelişkisinde emekten taraftır. İnsan merkezlidir, odağına din, ırk, milliyet, cinsiyet vb. kavramlar yerine insanı alır. Sol, Türkiye Orta Doğu’da sekülerdir. Sol geleneksel olarak alt sınıflarlarla ve sömürü ile mücadele etmesiyle karakterizedir.
_Sağ, siyasal ve toplumsal anlamda gericiliği, tutuculuğu; sol ise ilericiliği, insanlığın gelişimi yönünde değişime açıklığı, daha fazla özgürlüğü temsil eden kavramlar olarak şekillenmişlerdir.
_Fransız Devriminden doğmuştur. Devrim meclisinde eski düzenin, yani krallığın, aristokrasinin ve ruhban sınıfın çıkarlarını savunanlar mecliste başkanın sağında kalan sıralarda, bunlara karşı çıkanlar ise soldaki sıralarda oturuyorlardı. Böylece eski düzene karşı tavrın meclis oturma düzeniyle ilişkilenmesi sonucu sağ ve sol kavramları doğdu.

Karl marx kapitalisttir çünkü das kapital’i yazmıştır. G.Ergen.
____________

_Komünist Parti Manifestosu_
_I – Burjuvalar ve Proleterler
_Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor – Komünizm hayaleti. Avrupa’nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürgün avı için ittifak halindeler, Papa ile Çar, Fransız radikalleri ile Alman polisleri. İktidardaki rakiplerince çığlık çığlığa komünist diye saldırılmayan hiçbir muhalefet partisi var mı?
_Tek kelimeyle bizi, sizin mülkiyetinizi ortadan kaldırmak istemekle suçluyorsunuz. Doğrusu, istediğimiz de bu.
_Burjuvazi deyince, toplumsal üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran ve ücretli emeği sömüren modern kapitalistler sınıfını anlıyoruz. Proletarya, deyince ise, kendi mülkiyetinde üretim aracı bulunmadığından, yaşayabilmek için işgücünü satmak zorunda olan modern ücretli işçiler sınıfını anlıyoruz. Kapitalizm, Burjuva sınıfının yönetici, proletaryanın da ezilen sınıf olduğu bir sistemdir. Sermayenin işçiyi ezme özgürlüğüdür.
_İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler. Madem ki insanı biçimlendiren yaşadığı koşullar; koşullar en insani şekilde biçimlenmelidir.

_Bugüne kadarki tüm toplum tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir. Ezen ile ezilen, birbiriyle sürekli bir karşıtlık içinde bulunmuştur. Giderek toplumun tümü birbirine düşman iki safa ayrılıyor: Burjuvazi ile proletarya. Pazarlar sürekli büyüyor, talep sürekli yükseliyordu. Manüfaktür de yetmez oldu. İşte bu noktada buhar ve makineleşme, sanayi üretimine devrim getirdi. Manüfaktürün yerini modern büyük sanayi alırken, sanayi orta kesiminin yerini de endüstri milyonerleri, tüm sanayi ordularının patronları, modern burjuvazi aldı.
_Modern devlet gücü, tüm burjuva sınıfının ortak işlerini yürüten bir komiteden ibarettir. Burjuvazi, dinsel ve siyasal gözbağlarıyla üstü örtülü sömürünün yerine, apaçık, utanmaz, dolaysız, çıplak sömürüyü geçirmiştir. Doktoru da, hukukçuyu da, rahibi de, şairi de, iktisatçıyı da, kendi ücretli emekçisi haline getirmiştir. Burjuvazi, aile ilişkilerinin yürek titreten duygu dolu peçesini yırtmış ve onu düz para ilişkisine indirgemiştir.
_Kalıcı ve duran ne varsa buharlaşıyor, kutsal diye ne varsa kutsallıktan düşüyor ve insanlar nihayet yaşam tavırlarına, karşılıklı ilişkilerine, ayılmış gözlerle bakmak zorunda kalıyorlar. Sürekli genişleyen sürüm ihtiyacını karşılamak için burjuvazi, yer yuvarlağının bütününe el atmakta. Burjuvazi, dünya pazarını sömürmek yoluyla tüm ülkelerin üretim ve tüketimini kozmopolitleştirdi. Yerli imalatla karşılanan eski ihtiyaçların yerini de, en uzak ülke ve iklimlerin ürünleriyle ancak giderilebilecek ihtiyaçlar alıyor. Yalnız maddi üretimde değil manevi üretimde de bu böyle, tüm ulusları, eğer yerle bir olmak istemiyorlarsa burjuva üretim tarzına uymaya zorluyor; Köyü kente bağımlı kıldığı gibi, barbar ve yarı barbar ülkeleri uygar ülkelere ve köylü halkları burjuva halklara, Doğuyu da Batıya bağımlı hale getirdi. Üretim araçlarının, mülkiyetin ve nüfusun parçalılığını adım adım ortadan kaldırıyor burjuvazi. Nüfusu bir çimento bağlamında bütünleyip, üretim araçlarını merkezleştiriyor ve mülkiyeti az kişinin ellerinde yoğunlaştırıyor.
_Burjuvazi, kendi ölümünü getirecek silahları yapmakla kalmayıp, o silahları kullanacak insanları da yaratmıştır —modern işçileri, proleterleri!
_Proleter, kendisinden yalnızca en basit, en tek düze, en kolay öğrenilebilen bir el hareketi istenen, makinenin bir eklentisinden ibarettir. Dolayısıyla işçinin maliyeti, hemen yalnızca hayatını ve soyunu sürdürmesi için zorunlu geçim araçları kadardır. Oysa bir metanın fiyatı, dolayısıyla emeğin fiyatı da, o metanın üretim maliyetine eşittir. İşçiler burjuva devletinin köleleri. İşçinin fabrikatör tarafından sömürülmesi, ücretini nakden aldığı anda bitince, bu kez de burjuvazinin öteki kesimleri, ev sahibi, bakkal, rehinci vb. yüklenir tepesine. Sanayinin gelişmesiyle proletarya yalnızca çoğalmakla kalmaz; giderek daha büyük kitleler halinde yoğunlaşır, gücü artar ve gücünü daha fazla duyumsamaya başlar. İşçiler, burjuvalara karşı koalisyonlar [ Birlikler (sendikalar).] oluşturmaya başlarlar. Mücadelesinin esas sonucu, o anki başarı değil, sürekli genişleyen birleşmeleridir.

_II – Proleterler ve Komünistler
_Komünistlerin de ilk amacı, burjuva egemenliğinin yıkılması ve proletaryanın siyasal iktidarı ele geçirmesi. Komünizme özgü olan, bütünüyle mülkiyetin kaldırılması değil, burjuva mülkiyetinin kaldırılmasıdır. Sermaye, kişisel değil toplumsal bir güç. Burjuva toplumunda canlı emek, yalnızca birikmiş emeği artırmanın bir aracıdır. Komünist toplumda ise birikmiş emeği, yalnızca işçilerin yaşam sürecini genişletmek, zenginleştirmek, geliştirmek için bir araçtır.
_Komünizm, kimsenin toplumsal ürünleri mülk edinme gücünü elinden almıyor, yalnızca o mülkiyet yoluyla başkasının emeğini boyunduruğa sokma gücünü alıyor. Herkese için eşit çalışma zorunluluğu, tüm çocuklar için kamusal ve parasız eğitim. Çocukların bugünkü biçimde fabrikalarda çalıştırılmasına son verilmesi…

_III – Sosyalist ve Komünist Yazın
_1. Gerici Sosyalizm
_a) Feodal Sosyalizm
Fransız ve İngiliz aristokrasisi, burjuvaziye yönelttikleri esas suçlama tam da, burjuva rejiminde eski toplum düzenini tümüyle havaya uçuracak devrimci bir proletarya yarattığı için suçluyorlar,
_b) Küçük Burjuva Sosyalizmi
Modern uygarlığın geliştiği ülkelerdeyse, proletarya ile burjuvazi arasında yalpalayan yeni bir küçük burjuvazi oluştu. Rekabet sonucu bireyleri hep proletaryanın içine savrulmakta. Fransa gibi ülkelerde köylüler çok olduğu için yazarlar burjuvadan değil ploteryadan yana oldular ve küçük burjuvaji doğdu.
_c) Alman Sosyalizmi ya da Hakiki Sosyalizm
Fransa’da, burjuvazinin egemenliğe karşı mücadelenin yazınsal ifadesi olan komünist yazın, burjuvazinin feodal mutlakçılığa karşı mücadeleye geçtiği sırada Almanya’ya sokuldu. Almanlar kendi felsefi bakış açılarından Fransız fikirlerini sahiplenmekti. Çeviri yoluyla.
_Bilindiği gibi keşişler, eski çok tanrılı dönem klâsiklerinin elyazmaları üstüne kendi zevksiz Katolik aziz hikâyelerini yazmışlardı. Alman yazarları ise dünyevi Fransız yazınına tersini uyguladılar. Kendi felsefi saçmalıklarını Fransız aslının arkasına yazdılar Hakiki Sosyalizm , Alman Sosyalizm Bilimi , Sosyalizmin Felsefi Temeli gibi deyimlerle vaftiz ettiler. Alman sosyalizmi, burjuvazinin tehdit edici yükselişine karşı istenen bir korkuluk olarak, mutlakçı Alman hükümetlerine ve papazlarıyla, okul hocalarıyla, toprak ağalarıyla, bürokrasisiyle onların bağlaşıklarına hizmet etti. Almanyanın temeli küçük burjuvadır.
_2. Tutucu Sosyalizm ya da Burjuva Sosyalizmi
Mevcut toplumu, onu devrimci dönüşüme uğratacak ve çözecek unsurlar kesilip çıkarılmış olanak isterler. Burjuvazi olsun ama proletarya olmasın. Kendi egemen olduğu dünyayı elbette ki en iyi dünya olarak görür burjuvazi. Serbest ticaret! Çalışan sınıfın çıkarına. Burjuvazinin sosyalizmi, zaten burjuvaların —çalışan sınıfın çıkarına— burjuva olduklarını savunmaktan ibarettir.
_3. Eleştirel-Ütopyacı Sosyalizm ve Komünizm
Toplumun tüm üyelerinin, en iyi durumda olanların da, yaşam koşullarını iyileştirmek isterler. Bu yüzden hiç ayrım gözetmeksizin sürekli toplumun tümüne, hatta özellikle de egemen sınıfa çağrı yaparlar. Çünkü sistemleri bir anlaşılsa, o sistemin en iyi toplum için en iyi tasarım olduğu kesin kabul edilecektir onlara göre. hedeflerine barışçı yollardan ulaşmak isterler. Kentle kır arasındaki karşıtlığın, ailenin, kişisel mülk edinmenin, ücretli çalışmanın kaldırılması, toplumsal uyumun öngörülmesi, devletin salt üretimin yönetimine dönüştürülmesi
_IV – Komünistlerin Çeşitli Muhalefet Partilerine Karşı Konumu
Komünistler, işçi sınıfının en yakın amaçları ve çıkarları için mücadele ederler ama bugünün hareketi içinde hareketin geleceğini de temsil ederler. Alman burjuva devrimi bir proleter devrimin ancak doğrudan bir ön oyunu olabileceği için, komünistler, esas dikkatlerini Almanya’ya yöneltiyorlar. Tek kelimeyle komünistler, mevcut toplumsal ve siyasal durumlara karşı her yerde ve her çeşit devrimci hareketi destekliyorlar.

_Karl Marx: İnsan toplumlarının sınıf savaşımı-üretimi kontrol eden yönetici sınıf ile üretim için gereken emeği sağlayan mülksüz bir emekçi sınıf arasındaki çatışma- ile ilerlediğini iddia etmektedir. Genç Hegelcilere, sonraları Sol Hegelcilere katıldı. diyalektik yöntemini gelişltirdiler.
_Marx ve Engels, Batı toplumlarının gelişmesini ve geleceğini, birbirini takip eden ilk dört döneme ayırır ve beşinci olarak gelecekte yaşanacağını varsaydıkları komünizm dönemini öngörür: 1 İlkel komünizm 2 kölelik 3 derebeylik 4 kapitalizm 5 komunizm.
_Marx’a göre, insanın kendi emeğine yabancılaşması (meta fetişizmine dönüşen süreç), kapitalizmin en belirgin niteliğinden biridir. Kapitalizmden önce, Avrupa’da var olan piyasalarda üreticiler ve tüccarlar mal alıp satardı. Kapitalist üretim tarzının gelişmesiyle birlikte emeğin kendisi bir mal (meta) halini almıştır. İnsan artık yaptığı ürünü değil, kendi emek gücünü belirli bir ücret karşılığında anlaşarak satmaktadır.
_Cimri aklını yitirmiş bir kapitalist; kapitalist ise aklı başında bir cimridir.
_İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne kadar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.

“Bir zamanların para sahibi şimdi kapitalist olarak önden gidiyor, emek gücü sahibi de onun işçisi olarak arkasından yürüyor; birinde anlam yüklü bir bıyık altından gülümseme ve iş yapma hevesi , diğerinde , kendi derisini pazara getirip bunu yüzdürmekten başka bir şey beklemesine imkan olmayan bir kimsenin çekingenlik ve tutukluğu .”
“ÖZGÜRLÜK ! Çünkü bir metanın, örneğin emek gününün, alıcıları da satıcıları da yalnızca kendi özgür iradelerine bağlıdır. Aralarındaki sözleşmeyi özgür ve hukukça eşit kişiler olarak yaparlar. Sözleşme , içinde iradelerine ortak hukuki ifade verdikleri bir sonuçtur.
EŞİTLİK ! Çünkü , birbirleriyle yalnızca meta sahipleri olarak ilişki kurarlar ve aralarında eş değerde olan şeyleri değiştirirler.
MÜLKİYET ! Çünkü , her biri yalnızca kendisinin olan şey üzerinde tasarrufta bulunur .
BENTHAM ! Çünkü , her ikisi de yalnızca kendi gemisini kurtarmaya çalışır.”
Politik biçimler değişir, kapitalist iştah kalır.
Ulusal borcun tırmanışı elbette ki yeni gelecek kuşakların üzerinde bir yüktür.
İnsanın ilerlemesi çıkmaz bir sokakta sıkışıp kalmıştır.
İnsan kendini gerçekten bir curcuna ağı içerisine düşmüş gibi hissediyor.
İç ve dış düşmanların meydan okuyuşuna cevap vermezseniz, Türk kavmi yok olur.

İstikbalin bütün sorumluluğu sizlerin omzundadır.

Türkiye’de düşünmenin kendisi yasaktı.
İnsanoğlunun kurtuluş için göklere bakması gerektiğini inancı, mucizelere inanmaya yol açar.
İnsanların psikolojisini ve davranışlarını değiştirmek için öncelikle onların yaşam biçimlerini değiştirmek zorunludur.
Topluma ve politikaya sırtını dönmenin olanaklı olduğu düşüncesi bir yanılsamadır. Deneyin! Bir gün politikanın evinize geldiğini ve kapınızı çaldığını ( eğer önce kapıyı parçalamamışsa) göreceksiniz.
Aslında insanlığın kendisinden acımasızca koparılışının, insan soyunun bu yabancılaşmasının üstesinden, ancak sınıflı toplumun ortadan kaldırılması ve insanlar arasında gerçek insani ilişkilerin kurulması ile gelinebilir.
Tanrılar konusunda, onların varlığı, yokluğu veya ne biçimde oldukları bilgisine erişemedim; zira pek çok şey bu bilgiye erişmeyi engelliyor, hem konunun karanlık olması hem de insan yaşamının kısalığı.
Acı yalnızca kötü bir şey değildir, aslında vücudun işlerin iyi gitmediğine dair bir uyarısıdır. Acı insanlık durumunun bir parçasıdır.
Bizler, kapitalizmin uzun zaman önce tarihsel olarak ömrünü tükettiğine ve korkunç derecede baskıcı, adaletsiz ve insanlık dışı bir sisteme dönüştüğüne inanıyoruz. Sömürünün sona ermesi ve akılcı ve demokratik bir üretim planına dayanan uyumlu bir sosyalist dünya düzeninin yaratılması, kadın ve erkeklerin birbirleriyle insani ilişkiler kuracakları yeni ve daha yüksek bir toplum biçiminin yaratılmasında ilk adım olacaktır.
Kapitalizmin eşitsiz gelişiminin dünya ölçeğinde neden olduğu istikrarsızlık kaçınılmaz olarak en güçlü kapitalist ülkeler arasında emperyalist savaşlara yol açacaktı.
Bilim, neyin can alıcı önemde olduğunu seçmek, imgelem sıçramaları yapabilmek ve başka insanları dünyayı yeni bir biçimde görmeye ikna etmek için tutkular talep eder. Polanyi, bu yetenekleri, tutkuları, bağlılıkları oluşturma ve korumanın incelikli bir süreç olduğunu öne sürüyordu: bu, siyasetten bağımsız, kendi kendini yöneten bir bilim insanı cemaati gerektirir.
Eğer hayvanlar da insanlar gibi resmi veya başka şeyler yapabilselerdi, atlar ve öküzler de kendi tanrılarını kendi suretleri nde yaparlardı.
Bizler bu hayattaki bir cennet için yaşıyoruz, çünkü başka bir cennetin Olmadığını biliyoruz.
sadece bilimin dik yamaçlarına tırmanma sıkıntısına katlananlar, onun açık tepelerine ulaşma şansına sahiptir.
ANLATILAN SENİN HİKAYENDİR.
Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.
Görünen, gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı.
Acı insanlık durumunun bir parçasıdır.
Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, zengin biri değilsiniz
Bu siyasetten bağımsız kendi kendini yöneten bir bilm insanı cemaati gerektirir
Kapitalizmde kadın, ev kölesidir; yatak odasına, çocuk odasına, mutfağa hapsedilmiş köledir
Kapitalizmde kadın; yatak odası, çocuk odası ve mutfağa hapsedilmiş köledir.
Devlet dinle ilgilenmemelidir; dinsel kurumlar devlete bağlı olmamalıdır. Herkes istediği dini savunmakta ya da dinsiz, yani genelde her sosyalist gibi ateist olduğunu açıklamakta Özgür olmalıdır.
Ölümsüzlük özlemi, sonsuza kadar yaşama hakkı tasavvuru, temelinde bencilce ve gerçek dışıdır. Varolmayan “öteki dünya” (varlığından emin olmadığın) için zamanını harcamaktansa, bu dünyayı yaşanacak bir yer haline getirmek için çaba harcamak gerekir. Çünkü bu dünyaya doğmuş insanların büyük çoğunluğu için, sorun ölümden sonra yaşamın olup olmadığı değil, ölümden önce yaşamın olup olmadığıdır.
Bilimin dine karşı mücadelesinde yani akılcı düşüncenin akıldışılığa karşı mücadelesinde Marksizm tüm içtenliğiyle bilimin yanında yer alır.
Bir zanaatın bütününe hakim olan işçi her yerde iş bulabilir ve ekmeğini kazanabilir; diğeri (manifaktür işçisi) ise, sadece tamamlayıcı bir parça olup, iş arkadaşlarından ayrıldığında yeteneği de bağımsızlığı da kalmayan ve bundan dolayı da başkalarının onun sırtına yüklemeyi uygun buldukları yasayı kabul etmek zorunda kalan bir kimsedir.
Sermaye, diyor Wakefield, toplumun bütün üyeleri arasında eşit oranlarda bölünmüş olsaydı, hiç kimse kendi elleriyle kullanabileceğinden daha fazla sermaye biriktirmekte yarar görmezdi.
Bugün toplumun bütün zenginliği ilk önce kapitalistin eline geçer o, toprak sahibine rant, işçiye ücret, vergi ve aşar toplayıcısına alacaklarını öder ve yıllık emek ürününün büyük bir kısmını, gerçekten en büyük ve her geçen gün durmadan büyüyen bir kısmını, kendisine alıkoyar.
Bir ülkenin dolaşır sermayesi, o ülkenin emek fonudur. Bundan ötürü, her işçi tarafından elde edilen ortalama nakdi ücreti hesaplamak için, yapmamız gereken tek işlem, bu sermayeyi işçi nüfusun sayısına bölmekten ibarettir.
Aslına bakılırsa, işçi kendisini kapitaliste satmadan önce de sermayeye aittir. İşçinin kendi kendini satışının dönemsel olarak yenilenmesi, işçinin kendilerine ücret yoluyla bağlandığı efendilerinin değişmesi ve emeğin piyasa fiyatındaki oynamalar, işçinin ekonomik bağımlılığına hem yol açar hem de bunu görünmez hale sokar.
Kapitalist üretim, yalnızca meta üretimi değil, özünde artık değer üretimidir. İşçi, kendisi için değil, sermaye için üretir.
Tekrar ve tekrar, durmadan aynı mekanik işi yapmanın doğurduğu sonu gelmez acının kahır yüklü tekdüzeliği, Sisyphus’un işine benzer; sırtlanılan iş yükü, bitip tükenmiş haldeki işçinin durmadan gerisin geriye üzerine yuvarlanan kayayı andırır.
Sadece bilimin dik yamaçlarına tırmanma sıkıntısına katlananlar, onun açık tepelerine ulaşma şansına sahiptir.
Din,bizlere gözlerimizi göklere dikmemizi öğretirken,Marksizm yeryüzünde daha iyi bir yaşam için mücadele etmemizi söyler.
Emekçi kadınlar katılmadan devrim olmaz.
Devrim olmadan emekçi kadınlar kurtulamaz.
Özgürleşmiş insanlık, kendi doruklarına çıkacaktır.
Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok,fakat kazanacağınız bir dünya var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir