İçeriğe geç

Fatih Sultan Mehmet Kitap Alıntıları – Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu kitaplarından Fatih Sultan Mehmet kitap alıntıları sizlerle…

Fatih Sultan Mehmet Kitap Alıntıları

OnIar boğazı zincirIeyecek kadar zekiyse, biz de gemiIeri karadan yürütecek kadar deIiyiz..
Kime yâr olam cihan içinde yârum var iken
Kime kul olam o şah-i tacdarum var iken?..
F.S.M
Fetih, müstakbel Fatih’in hem özünde hem de sözündedir, Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni!,,
“Kul tedbir alır, Allahu teâlâ takdir eder kaziyesi, delili sabittir. Hüküm Allahu teâlânındır. Velâkin kul, elinden geldiği kadar gayret göstermekte kusur etmemelidir. Resûlullah’ın ve ashâbının sünneti budur.”
“Mümkünün sınırını görmek için imkânsızı denemek lazım” dedi padişah, “tez hazırlanasınız, gemileri karadan yürüteceğiz!”
“Başta padişah olmak üzere, övülmüş ordudaki en küçük nefere kadar herkesin eksiksiz üzerine düşeni yaptığı bu mukaddes savaş sırasında yazılan kahramanlık menkıbelerini, özellikle Ulubatlı Hasan’ın adeta meleklerin kollarında burçlara yükselmesini gerektiği gibi anlatma kudretini haiz kelimeleri kaç dilden devşirip dünya destanı haline getirmeli?”
Fetih, müstakbel Fatih’in hem özünde hem de sözündedir: “Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni!”
“Toplumun aynı kesimi her şeyi dışarıda arama garabetinden kurtulup kendi gerçeğine yönelme basiretini bir gösterse, başta tarih olmak üzere her şey, eminiz, yerli yerine oturacaktır.”
“Bizim kudretimizin yettiği yerlere imparatorunuzun ümit ve emeli yetişmez.”
“Eğer padişah sen isen düşman topraklarımızı çiğner, gel ordularının başına geç; yok padişah ben isem padişahın olarak emrediyorum: Gel, ordularımın başına geç!”
“Meclis Ertuğrul’u çağırdı ve aynı suali ona da sordu: ‘Seni aşiretimize bey yaparsak aşireti nereye götüreceksin?’ Sadece onun cevabı farklı oldu: ‘İleriye’ dedi Ertuğrul, ‘Deryayı geçeceğiz ve devlet olacağız!’ Sadece Ertuğrul’un cevabı farklıydı. Sadece Ertuğrul iddialıydı. Sadece Ertuğrul’un ufku Bizans’ı kuşatacak kadar genişti. Çünkü muhtemelen, Ahmed Yesevi’nin ‘Alp Eren’leri, fetih sırrını sadece Ertuğrul Bey’in kulağına fısıldamışlardı. Ertuğrul Bey’in cevabı Meclis’i de, Hayme Ana’yı da heyecanlandırmıştı.”
Ne adında var onun gibi ihtişam,
Ne de kalıbı İstanbul’a yakışan.

-Fatih Sultan Mehmet Han

Türk soyundan gelenler, Avrupalılarla ne kadar az temas etmişlerde o kadar mükemmel ve bozulmadan kalmışlardır. -Edmomd Dutemple
Bütün müminler kanun nazarında eşittir, çünkü kardeştirler.
Lois Gardet
Adaletle dengelenmeyen güç hızla zulme kayar.
Dönemin Avrupa’sında prensler daima hatasız kabul edilir, cezaya müstahak olmaları halinde bile prenslerin yerine başka çocuklar dövülürdü. Prenslerin hatalarının ceremesini dayak yiyerek ödeyen bu zavallı beslemelere şamar oğlanı denirdi.
Gidiniz, Efendinize söyleyiniz. Deyiniz ki: Şimdinin Osmanlı Padişahı evvelkilere benzemez. Bizim kudretimizin yettiği yerlere İmparatorunuzun ümit ve emeli yetişmez.
Devrin en büyük hükümdarlarından biri olan Sultan İkinci Mehmet, koca bir kayayı kucaklamış götürüyor. Her biri cihana bedel alimlerden Molla Hüsrev temel kazıyor, mevkice Avrupa imparatorlarıyla eşdeğer sayılan vezirler harç karıyor. Hiçbiri mevkine makamına, rütbesine şöhretine aldırmıyor. İçlerinde küçük bir gurur kırıntısı dahi yok.
Eğer padişah sen isen, gel ordularının başına geç; yok eğer padişah ben isem, gel, ordularımın başına geç!
Türk soyundan gelenler, Avrupalılarla ne kadar az temas etmişlerse o kadar mükemmel ve bozulmadan kalmışlardır.

Edmond Dutemple

Osmanlı Devleti Konstantiniye’yi fethetmek üzere kurulmuştur. Başka türlü, Kayı Aşireti’nin Ahlat civarindan Batı’ya, yani Bizans istikametine yürümesini izah etmek imkansızdır. Çünkü Bizans o tarihte en büyük bölgesel güçtür.
Türk soyundan gelenler,
Avrupalılarla ne kadar az temas etmişlerse o kadar mükemmel
ve bozulmadan kalmışlardır.
(Edmond Dutemple)
Çağ açıp Çağ Kapatan Koca Sultan Fatih Sultan Mehmed
Toplumumuz her türlü başarıyı dışarıda (Batı’da) arama garabetinden kurtulup kendi gerçeğine yönelme basiretini gösterdiği gün, başta tarih olmak üzere eminim her şey yerli yerine oturacaktır.
Düşünmek lazım: Türkler Ermenileri katletselerdi, Ermeniler bugünlere gelebilir miydi?

Beşyüz senelik bir Osmanlı hakimiyetine rağmen, dinleri, dilleri, kılık kıyafetleri ve mâbedleriyle varlıklarını hâlâ sürdüren azınlıklar, bunu Osmanlı müsamahasına borçludurlar.

Zulümle abad olan akıbet berbat olur.
Osmanlı yönetimi, hukukunun üstünlüğü prensibine sadık, adalete içtenlikle bağlı bir yönetimdi. Tüm asırlara hakim olan ruh, bir hadis-i Şerifte buyrulan ruhtur: Bir saat adaletle hükmetmek, altmış sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.’

Hz. Ömer işte buna dayanarak Adalet mülkün temelidir. Demiştir.

Ve Ayasofya’nın içinde, dışında ilk defa ezan okundu: Allahü Ekber, Allahü Ekber!
Fatih bir köşeye çekilip ikindi namazını kıldı.

Ayasofya artık bir cami idi; 481 sene cami olarak kalacaktı. Fatih Sultan Mehmed, vakfiyesinde Ayasofya’nın cami olarak kalması gerektiğini belirttikten sonra, camii başka maksatlar için kullanacaklara beddualar yağdıracak, Allah’ın ve peygamberlerin lânetine uğramalarını dileyecekti.
Yazık ki Fatih’in aziz mukaddes mirası, fethin manevî sembolü Ayasofya, 24 Kasım 1934’te çıkarılan bir bakanlar kurulu kararıyla müze yapılacak, ancak 8 Ağustos 1980 günü, büyük gayretler neticesinde, sadece hünkâr mahfili ibadete açılacak, ama o da 12 Eylül 1980 Askeri müdahalesinin hemen akabinde Tamir gerekçesiyle tekrar kapatılacaktı. Ve tamir yıllar yılı bir türlü bitmediğinden, kafaları kurcalayacaktı.

Ancak gayesinin şuuruna varmış insan böyle büyük bir işin üstesinden gelebilir, şark’ın Garb’a açılan muazzam kapısını açabilirdi. Fatih Sultan Mehmed gayesinin şuurundaydı. İlahi esasları yaşadığı, ordusunu da bu manzume etrafında kenetlemeyi başardığı için ulvî tebşire Mazhar olmuştur. Yirmi sekiz muhasaraya direnen Bizans’ı tek vuruşta yere yıkmıştır.
Özetle, fethin kaynağı, Peygamber efendimize (s.a.v) lâyık ümmet olma gayretidir.
Hiçbir başarı tesadüfen kazanılmaz; her başarı sabrın, sebatın, kararlılığın, çabanın ve duanın ürünüdür.
Esas mesele hedefini belirlemiş, yüreğini ve emeğini hedefine ulaştırmak için bütünlemiş Fatih yürekli insan yetiştirmektir.
Konstantiniyye’ye meftunuz diyordu, çünkü o bir peygamber müjdesi, peygamber vediasıdır.
Osmanlı padişahları gerek yabancı gerekse yerli yazarlar tarafından o kadar hırpalanmıştır, öylesine akla hayale sığmayan iftiralarla maruz bırakılmıştır ki mevcut bazı hata ve kusurlarından ziyade faziletlerinin üstünde durmak, neredeyse insanlık borcu haline gelmiştir. Eminiz, hiçbir millet, kendi ecdadını böylesine hırpalamamıştır, tarihine böylesine yabancılaşmamıştır; kendi kökünü, kendi tırnaklarıyla böylesine duygusuz ve düşüncesizce yolmamıştır.
Evvel tevhîdi zikret,
Sonra cürmünü fikret.
Var yoluna doğru git.
Derviş olayım dersen.

Bir zât-ı kâmil ara,
Gezme tozma âvâra.
Tamam sıra bu sıra,
Derviş olayım dersen.

Gaflet ile çalışma,
Çok gezmeye alışma.
Kem sözlere karışma,
Derviş olayım dersen.

Rüyâna yalan katma,
Elden söz alıp satma.
Cellad önüne yatma.
Derviş olayım dersen.

Her sözde inâd etme,
Her mezbelede bitme.
Sapa yollardan gitme,
Derviş olayım dersen.

Dostunda kusur görme,
Ak yüze kara sürme.
Başına çorap örme,
Derviş olayım dersen.

Hayrın bir ise binle,
Vakt-i seherde inle.
Pend-i Vefâ”yı dinle,
Derviş olayım dersen

Ya ilahi! Dünya ve âhirette karşılaşacağım her bir korku için ‘lailaheillallah’ı;
Her korku ve üzüntü için, ‘maşallah’ı;
Her bir nimet için, ‘elhamdulillah’ı;
Hayret verici her şey için, ‘subhanallah’ı;
Her bir günah için, ‘estağfirullah’ı;
Her darlık için, ‘hasbiyallah’ı;
Her musibet için, ‘inna lillahi ve Inna ileyhi raciun’u;
Her bir kaza ve kader için, ‘tevekkeltu alellah’ı;
Her bir itaat ve isyan hareketi için, ‘la havle vela kuvvete illa billahil aliyyul azim’i, hazırladım

Ey Rabbim!..
Bize artır da eksiltme, bizi şereflendir de hor ve hakir kılma, bize ver de mahrum bırakma; bizi seç de, üzerimize ihtiyar etme
Bizden razı ol, bizden kabul eyle.
Ey Kerem sahibi!..
Ey esirgeyenlerin en merhametlisi!..
Duamı kabul eyle.
Hamd âlemlerin Rabbin’e mahsustur.

Şeyh’i sorgulamak hangi müridin haddi?
Ak hoca murâkabeye daldı. Sonra ellerini açtı. Yüzü ter içindeydi. Nihayet başını kaldırıp Veliyüddîn Ahmed Paşa’ya baktı. Dedi ki: İş bu senenin Cemâziyelevvel ayının yirminci günü, seher vaktinde, inanç ve gayretle filan taraftan yürüsünler. O gün feth ola. Kostantiniyye’nin içi ezan sesiyle dola!
Öğretmeninden azar işiten öğrencilerin mahkemelere koştuğu günlerde, padişah seviyesinde de olsa, eski öğretmen- öğrenci münasebetlerini ve çocuk terbiyesinin televizyona emanet edildiği günümüzde eski aile evlat bağını incelemek, sandığımızdan daha büyük bir önem taşıyor.
36 padişahın 30’a yakını ileri derecede âlim.
Bu padişahları yabancı uyruklu diye küçümsenen cariye- anneler yetiştirdi.
Söğüt ve Domaniç çevresine kök salan Osman Gazi ölünce, yerine Bey olan oğlu Orhan Gazi, öncelikle Bursa’yı, ardından İznik’i fethederek Bizans’ın böğrüne hançer gibi saplandı.
Hz. Ömer (r.a) Biz zelil, aşağı kimselerdik. Allahu Teala, bizleri müslüman yapmakla şereflendirdi.
Türk soyundan gelenler, Avrupalılarla ne kadar az temas etmişlerse o kadar mükemmel ve bozulmadan kalmışlardır.
Edmond Dutemple
Bir toplum çok zor şartlarla karşı karşıya kalır ve bunlara karşı kendinde direnme ve meydan okuma gücü bulursa, mutlaka büyür ve güçlenir.
..Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşturan bir köprüdür.
..İmkanın sınırını görmek için, imkansızı denemek lazım.
Namazını bir kez bile kazaya bırakan cariyenin üstünün çizildiği, bunun hiçbir zaman padişaha eş olarak seçilemeyeceği anlamına geldiğini biliyor muydunuz?
Devletin gücü devamlılığındadır
*insanı yaşat ki,devlet yaşasın..*
Zulümle abad olan akıbet berbat olur.
Adaleti öldürdüğün gün devlet ölür
Hiçbir başarı tesadüfen kazanılmaz; her başarı sabrın, sebatın, kararlılığın, çabanın ve duanın ürünüdür. Esas mesele hedefini belirlemiş, yüreğini ve emeğini hedefine ulaşmak için bütünlemiş ”Fatih yürekli insan ” yetiştirmektir.
Kul tedbir alır, Allahü teâlâ takdir eder kaziyesi, delili sâbittir.
Hüküm Allahü teâlânındır.
Velâkin kul, elinden geldiği kadar gayret göstermekte kusur etmemelidir.
Resûlullah’ın ve Eshâbının sünneti budur.
Akşemseddin (k.s) Hazretleri
“Normal insanlar”, hayatı en kolay taraflarıyla yaşamaya çalışırlar. Bazılarımız “zor” karşısında pes ederiz, bazılarımız, “çok zor” karşısında yelkenleri suya indiririz.
Ya ben İstanbul’u alacağım ya İstanbul beni
Belkide yakında himayeye muhtaç kalacaksınız. Asla Rus’a yanaşmayın, haindir sizi yok eder. Fakat kendinizi Osmanli’ya emanet edin,adil ve merhametlidirler.
Eğer padişah sen isen düşman topraklarımızı çiğner, gel ordularının başına geç; yok padişah ben isem padişahın olarak emrediyorum; Gel ordularımın başına geç!
Fransız düşünürü Fernand Grenard’ın dediği gibi, Osmanlı Devleti, bu devamlılığı, hiç bölünmeden yürümesine borçludur..
“Ey gaziler! Bilin, agâh olun ki, cümleniz hakkında Ahir zaman Peygamberi ol Server-i Kâinat Efendimiz Hazretleri, ‘Onlar ne güzel askerdir’ buyurmuştur. İnşallah cümlemiz mağfuruz. Fakat gaza malını israf etmeyüb Konstantiniye içinde hayır ve hasenata sarf ve Padişahınıza itaat ve muhabbet ediniz.”#Akşemsettin
Kul tedbir alır, Allahü teala taktir eder. Velakin kul, elinden geldiği kadar gayret göstermekte kusur etmemelidir.
Kadı’ya Eğer Padişah olduğumuz içün bizi kayırub haksız davamızda haklı çukarsaydun, şu kılıçla boynunu vururduk! demek suretiyle adalet hususunda hassasiyetini ispatlamıştı.

Buna karşılık Hızır Çelebi, minderinin altından bir topuz çıkararak Siz de padişahlığınıza mağruren hükme itaat etmeseydiniz, bu topuzla başınızı ederdik!

Hunyad (macarlar) bizi ve inancımızı yok etmek istiyor, lütfen ülkemizi siz feth edin, bizi Hunyad’ın zulmünden kurtarın.

İnşallah Sırbistan’a hakim olduğumuzda, camiler yaptıracağız, ancak kiliselerinize dokunmayacağız. Siz nerede bir cami görürseniz yanına kilise yaptırabilirsiniz. Hatta duvarını bitiştirebilirsiniz de Bizim dinimiz işte böyle bir dindir.

Yazık ki, Fatih’in aziz ve mukaddes mirası, fethin manevi sembolü Ayasofya, 24 Kasım 1934’te çıkarılan bir bakanlar kurulu kararıyla müze yapılacak, ancak 8 Ağustos 1980 günü, büyük gayretler neticesinde, sadece Hünkar Mahfili ibadete açılacak, ama 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesinin hemen akabinde tamir bahanesiyle kapatılacaktır.
Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni!
Büyük adamlar gökten zembille inmezler, yetiştirilirler
Osmanlı’da saltanat sırası Sultan II Murat’a gelmişti. O da kuşattı İstanbul’u fakat peygamber müjdesi şehir, peygamber adaşını bekliyordu: ‘ Muhammed Peyfamber’in müjdesini Sultan Mehmed ‘ gerçekleştirecekti.
Nihayet Çelebi Mehmet kardeşlerini yenip padişah oldu (1413). Bundan 40 sene sonra da Doğu Roma’yı fethedecek güce erişti (1453)
Fakat bu müddet zarfında Timur İmparatorluğu çoktan çöküş sürecine girmişti. Bir süre sonra de tarih sahnesinden çekilecekti.
Böylece, hedef sahibi devletle amaçsız devlet arasındaki fark da ortaya çıkacaktı.

Bu sadece devletler arasında değil İnsanlar arasında da belirleyici bir farktır. Hedef sahibi insan başarılı hedefsiz insan ise başarısızdır.
Hedef sahibi insan yol yöntem hedefsiz insan ise mazeret arar.

Onlar boğazı zincirlicek kadar zekiyse, bizde gemileri karadan yürütecek kadar Deliyiz..!

FATİH SULTAN MEHMET HAN

Cihangirlik davasında belki şanlı torunu Yavuz Sultan Selim’le kıyaslanabilir. Ancak Fatih’in hayalleri de emelleri de daha geniştir. O “dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah” isterken şanlı torunu “dünyayı iki padişaha az, ama bir padişaha çok” bulmuştur. Aralarındaki fark bu ifadelerinde mevcuttur.
Tarihe şan verenler “imkânsızlık”lar karşısında “pes” etmeyenlerdir!
Normal insanlar , hayatı en kolay taraflarıyla yaşamaya çalışırlar. Bazılarımız zor karşısında pes ederiz, bazılarımız, çok zor karşısında yelkenleri suya indiririz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir