İçeriğe geç

Böyle Buyurdu Zerdüşt (2 Cilt Takım) Kitap Alıntıları – Friedrich Nietzsche

Friedrich Nietzsche kitaplarından Böyle Buyurdu Zerdüşt (2 Cilt Takım) kitap alıntıları sizlerle…

Böyle Buyurdu Zerdüşt (2 Cilt Takım) Kitap Alıntıları

Beni ancak geleceğin, bir yüzyıl sonrasının insanı anlayacaktır.
“Bir ışık doğdu içime: yoldaşlar gerek bana, diri yoldaşlar – istediğim yere taşıyacağım ölü yoldaşlar ve cesetler değil.”
.benzemem ben onlara.-
akıl sır ermez iyilerin budalalığına..’
ey insani varlık,sen tuhaf şey!
Sana da veda ederken şunu öğreteyim deli: artık sevmediğin yerin -önünden geçip gitmeli!-
Siz ucalıq istəyəndə yuxarı baxırsınız. Mən isə aşağı baxıram, çünki ucadayam. Sizlərdən kim eyni vaxtda gülə və ucala bilər? Kim ki ən uca dağlara çixir, o həyatin və səhnənin faciəsinə gülmüş olur.
ama çok yalan var küçük insanların arasında ‘
Ah siz, gençliğimin hayelleri ve görüntüleri! Ah, siz, tüm sevgi bakışları, tanrısal anlar! Nasıl da çabucak öldünüz! Ölülerim gibi anıyorum sizi bu gün! Söylenmemiş ve gerçekleşmemiş kaldı en yüce umudum! Ve gençliğimin tüm hayalleri ve teselleri öldü!
“Ruhun bedeninden önce ölmüş olacak, hiç korkma artık!”
“Gülüyorlar işte; beni anlamıyorlar, ben bu kulakların dinleyeceği ağız değilim.”
Bir köle misin? Öyleyse dost olamazsın.
Kadın henüz yatkın değildir dostluğa, hâlâ kedidir, kuştur kadın. Ya da olsa olsa inektir.
O, vəd verəndir ? Yoxsa icraçıdır ? işğalçıdır Yoxsa varis ? payızdır ? Yoxsa kotandır ? Həkimdir ? Yoxsa şəfa tapan dır ? O , şairdir ? Yoxsa həqiqəti deyəndir ? Xilaskardır ? Yoxsa heyvanları ram edəndir ? Xeyirdir ? Yoxsa Şərdir ? Mən insanların arasında gələcəyin qırıntıları kimi gəzirəm: o gələcəyin ki , mən onu görürəm .
“Severim mahvolmak ve kurban olmak için önce yıldızların ötesinde bir neden aramayanları: yeryüzü gelecekte Üstinsana ait olsun diye kendilerini yeryüzüne kurban edenleri.”
Kızdırır başkalarını, kendini gizlemeyen; öyle çok nedeniniz var ki korkmak için çıplaklıktan! Ancak birer tanrı olsaydınız, o zaman utanabilirdiniz giysilerinizden!
Başkalarına duyduğumuz inanç ele verir kendimizde neye inanmak istediğimizi. Bir dosta duyduğumuz özlemdir içimizdeki hain.
İnsanların gözünde henüz ortada bir yerdeyim, bir çılgınla bir ceset arasında.
Bir insanda farkına vardığımız şeyi o insanda uyandırırız da.
Kaç dostum, kaç yalnızlığına!
Fevriler karşısında geri dön güvende olduğun yere;
“İnsan aşılması gereken bir şeydir.”
“Şimdi tanrıyı seviyorum: sevmiyorum insanları. Tamamlanmamış bir şeydir insan benim gözümde. İnsanları sevmek mahvederdi beni.”
Ben o adamı öyle severim ki, zar kendi lehinde düştüğü zaman utanır ve sorar: Ben bir hilekar mıyım? Çünkü o harcanmak ister.
Seni en uçurumlu fikrim seni çağırıyorum.Haydi ver elini hadi !
Yazlarımın üzerinde yandı kalbim, kısa, öfkeli, melankolik, taşkınca mutlu yazımın!
Kinimle değil, iğrençlikle kemiriliyor hayatım!
Lekesiz her şeyi severim; ama sırıtan ağızların kirli susuzluklarını görmeye dayanamam.
“Öfkeyle değil gülmeyle öldürür insan.. hadi öldürelim ağırlığın ruhunu..”
sessizce geçip gitmek daha büyük cesarettir
Ben cesurları severim.Ancak kılıç olmak yetmez.Beklemesini de bilmeli.
Uçmayı öğretemiyorsanız , daha çabuk düşmeyi öğretin en azından..
Kayaları ,yalçın derinliklere yuvarlamanın keyfini bilir misiniz???
Ne kadar usandım kendi iyimden ve kötümden.
Tat vermeden tat almak istememeli.
Hayatın bize adadığını ,hayattan almalıyız.
Bana zaman , an lardan ibaret olduğu düşüncesini veriyor.
Bu aralık , kendi kendimle konuşurum.Kimse bana yeni bir şey anlatmıyor
Gerçekten de , ben beklemeyi öğrendim.Ve gerçekten öğrendim.Ama kendimi beklemeyi ve her şeyden önce durmayı ,gitmeyi, koşmayı,tırmanmayı .
İnsanın keşfedilmesi zordur.Hele ki insanın kendini keşfetmedi daha da zordur.
Ve tüm gömülen hazineler içerisinde en zor gün yüzüne çıkarılan , insanın kendi gömdüğüdür.
İnsan kendisine tahammül etmeyi öğrenmelidir ve sağa sola savrulmamalıdır.
Ancak hafif olup , bir kuş gibi olmak isteyen , kendini sevmelidir.
Şehvet , egemenlik tutkusu , bencillik .Şimdiye kadar en çok lanet edilen ve en çok iftiraya uğrayan üç şey bunlardır.
İnsan sevgisini uzaklaştıracak kadar anlaşılmaz değildir
Terkedilmek ve yalnız olmak başka şeylerdir.
Edebiyat yapanların ve tanrı düşkünlerinin arasında çok sayıda hastalıklı kişi olmuştur her zaman; öfkeyle nefret ederler idrak edenden.
İyilere ve doğrulara bakın! En çok kimden nefret ediyorlar? Kendi değer levhalarını parçalayandan, bozandan, yasa bozandan: Oysa o, yaratıcıdır.
“İyi ve kötü, sevinç ve acı, sen ve ben.”
Öfkeyle değil, kahkahayla öldürür insan.
Şimdi dünyada en çok naletlenen üç şey neydi işte bunu terazide tartmak istiyorum.Şehvet ,hükmetme tutkusu, bencillik bu üçude en çok naletlenen ve en çok iftiraya ugrayanlardı.
Ah, ömrümün öğleden sonrası! Ah, akşamdan önceki mutluluk! Ah, açık denizde liman! Ah, bilinmezdeki barış! Nasıl da kuşkuluyum hepinizden!
İnsan, hayvanla üstinsan arasına gerilmiş bir iptir, uçurum üstünde bir ip.
Yaşayabileceğiniz en büyük şey nedir? Büyük küçümsemenizin saatidir. Mutluluğunuzun ve aynı şekilde mantığınızın ve erdeminizin bile size iğrenç gelmeye başladığı saattir.
Şunu dediğiniz saattir: Benim mutluluğum ne ki! Yoksulluk, kirlilik ve acınası bir rahatlıktır. Oysa benim mutluluğum, varlığın kendisini haklı çıkarmalıydı!
Şunu dediğiniz saattir: Benim aklım ne ki? Aslanın yemeğine duyduğu özlem gibi bilgiye özlem duyuyor mu? O, yoksul ve kirli ve acınası bir rahatlıktır!
Şunu dediğiniz saattir: Erdemim ne ki! Henüz beni öfkelendirmedi. İyiliğimden ve kötülüğümden nasıl da bıktım! Her şey yoksul, kirli ve acınası bir rahatlıktır!
Şunu dediğiniz saattir: Benim adaletim ne ki! Ateş ve kömür olduğumu sanmıyorum. Fakat adil kişi ateş ve kömürdür.
Şunu dediğiniz saattir: Benim acımam da ne ki! Acıma, insanları sevenin gerildiği çarmıh değil mi? Fakat benim acımam çarmıha germek değil!
Devlet diyorum, iyileriyle ve kötüleriyle, bütün zehir içenlerin bulundukları yere; iyileriyle ve kötüleriyle, herkesin kendini yitirdiği; herkesin ağır ağır intihar edişinin yaşam diye adlandırıldığı yere devlet diyorum.
Ölümü vaaz edenler vardır: ve yeryüzü doludur bunlarla, yaşamayı bırakmaları vaaz edilmesi gerekenlerle.
Yaratıcılarla, hasat edicilerle, neşelendiricilerle bir ortaklık yapacağım; onlara gökkuşağını ve üstinsan’a giden merdiveni göstereceğim.
Yavaştır idraki tüm derin kuyuların; anlayabilmeleri için derinliklerine neyin düştüğünü uzun süre beklemeleri gerekir.
Nedir en ağır olan, ey kahramanlar?
Kibrini kırmak için alçalmak değil midir? Kendi bilgeliğiyle alay etmek için kendi budalalığını açığa vurmak değil midir?
Hâlâ taşlara ya da insanlara takılıp tökezleyen, budaladır!
Öyle kolay bir sanat değildir uyumak. Onun uğruna, bütün gün uyanık durmak gerekir.
On gerçek bulmalısın günde, yoksa gecede ararsın gerçeği ve canın aç kalır.
On kez gülmeli ve sevinmelisin. Yoksa miden, o dert babası, gece seni tedirgin eder. Bunu bilen azdır. İyi uyumak için, kişide bütün erdemlerin bulunması gerekir.
Yalnızlığının içine ne taşıdıysan, ancak o büyür yalnızlıkta. Bu yüzden birçoklarına tavsiye edilmemelidir yalnızlık.
Beni anlamıyorlar; ben bu kulakların dinleyeceği ağız değilim. Dingindir gönlüm ve aydınlıktır.
İnsanı büyük yapan onun bir amaç değil, bir köprü olmasıdır: insanın sevilebilecek yanı bir öteye geçiş ve bir batış olmasıdır. Severim batmaktan başka bir yaşam bilmeyenleri, çünkü öte tarafa geçenlerdir onlar.
Gece yarısı daha aydınlık değil mi?
Bana daha ne kaldı? Yorgun ve küstah bir kalp, istikrarsız bir irade, pır pır çırpınan kanatlar ve bükülmüş bir omurga.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir