İçeriğe geç

Yolpalas Cinayeti Kitap Alıntıları – Halide Edib Adıvar

Halide Edib Adıvar kitaplarından Yolpalas Cinayeti kitap alıntıları sizlerle…

Yolpalas Cinayeti Kitap Alıntıları

Cemiyete borcunu ödesin fakat canıyla değil. Onu bir gün cemiyete iade edin.
Hayat Allah’ın en güzel eseridir.
Kapana tutulmuş bir hayvan gözüyle kaçacak yer arar gibi etrafını süzdü.
Sonra yine o bezgin sesiyle anlattı.
Belki de doğru. Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Büyük bir Fransız kadını “ Anlamak affetmektir “ demişti. Ben affediniz demiyorum. ( ) isterseniz ceza verin fakat anlayın.
Belkide insanlar birbirlerine kanla sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakla bağlanıyorlar.
Delilerin deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir.
Zenginlik fukaralık davası dünya kuruldu kurulalı güdülür.Buna halkın aç, tok davası dediğide vardır. Aç “ Tok halinden anlamaz” der. Tok, “Açlar hasetçidir” der.
Adliye, aksi iddia edilinceye kadar şüphe eder. Hakime bu bir kurnazın doğru görünmek için yaptığı manevra gibi geldi.
öldürmek hakkı hiçbir ferde verilmemiştir. Çünkü, hayat yeryüzünde en mukaddes bir şeydir. Hayat, Allah’ın en güzel eseridir.
Belki de doğru. Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Rıfkı hayatta nasibi olmayanlara saadet vaat eden fikirlere bağlandı.
Dişli, azılı ve zararlı insanlardan halk çok korkar. Her yerde, bilhassa bizde kuvvetli zayıfın sırtından geçindiğine dair umumi bir kanaat vardır. Bu kanaati sarsmak, kökünden koparmak lazımdır. Çünkü doğru değildir, çünkü medeniyeti, medeniyet temellerinin sağlamlığında ve ahlak niceliklerinde bulan her cemaat-insanın halk edildiği günlerden beri- ‘toplumun zayıfın sırtında geçinmesini’ men edecek teşekküller yaratmakla meşguldür. Medeni insanların bu ideali ve hamlesinin vücut bulmuş bir şekilde muhterem heyetinizin temsil ettiği adliyedir.
Anlamak affetmektir
Delilerin, deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir. Delileri tetkik eden ister doktor, ister başka bir adam olsun, mutlak içinden âdeta kendi aklından şüphe etmeye başlar. O kadar deli ile ilk temas –şayet buhran içinde değilse– insana onun da herkese benzediğine, belki her adamın içinde saklı bir delilik olduğuna hükmettirir.
Zenginlik fukaralık davası dünya kuruldu kurulalı güdülür. Buna, halkın aç, tok davası dediği vardır. Aç, “Tok açın hâlinden anlamaz,” der. Tok, “Açlar hasetçidir” der.
‘Zenginlik fukaralık davası dünya kuruldu kurulalı güdülür. Buna halkın aç, tok davası dediği vardır. Aç, Tok açın halinden anlamaz, der. Tok, Açlar hasetçidir , der. Hülasa aralarında bir uçurum ve daimi bir mücadele vardır.’
Aç Tok açın halinden anlamaz , der. Tok. Açlar hasetçidir, der.
Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Belki de doğru. Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Büyük bir Fransız kadını,’Anlamak affetmektir,’demişti. Ben affediniz demiyorum.( ), isterseniz ceza verin fakat anlayın.
Delilerin deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir.
Anlamak affetmektir.
Hayat,yeryüzünde en mukaddes bir şeydir.Hayat, Allah’ın en güzel eseridir.
Çocuk da bu bayanlar için bilezik gibi, otomobil gibi zenginlik göstermeliği
Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkkarı şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Duygusallıkla yaklaştığımız romanlar vardır; Yolpalas Cinayeti benim için onlardan biri. Halide Edib Adıvar’ın en güçlü eserlerinden mi? Sinekli Bakkal kadar ünlü, Kalp Ağrısı kadar ince ve duyarlı, Handan kadar çarpıcı mı? Bunları bilemem ama Yolpalas Cinayeti ’nin derin etkisi altında kaldığımı, yıllar yılı ondan izdüşümlerle yaşadığımı mutlaka söylemeliyim.
Müvekkilim, işte adalet teşekkülünün esas mefhumunu temsil eden fertlerden biridir. Niçin? Çünkü kavinin zayıfın sırtından geçinmesine isyan eden, zayıfı daima himayeye çalışan bir insandır.
Rıfkı acı bir sesle cevap verdi: Çocuk da bu bayanlar için bilezik gibi, otomobil gibi zenginlik göstermeliği
Anlamak affetmektir.
Belki de doğru.Belki de insanlar birbirlerine kanla,sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
“Çocuk da bu bayanlar için bilezik gibi, otomobil gibi zenginlik göstermeliği ”
– Erkek hastalarınız kimlerdir?
– Vaktiyle tımarhanelerde en moda şahsiyet Napoléon’ du.
“Zenginlik fukaralık davası dünya kuruldu kurulalı güdülür. Buna halkın aç tok davası dediği vardır. Aç, ‘Tok açın halinden anlamaz,’ der. Tok, ‘Açlar hasetçidir,’ der.”
“Katiller ceza görmeli ve cezayı yalnız ve yalnız adliye vermelidir.”
“Büyük bir Fransız kadını, ‘Anlamak affetmektir,’ demişti.”
Anlamak affetmektir.
“Muasır memleketlerdeki bunca hayvan himayesi, teşekkülleri sağlam bir terbiye esasına, içtimaî bir lüzuma müstenittir. Bu, fertlere zayıfı himaye vazifesini telkin için yapılmıştır. Şurasını da kaydetmek isterim ki, Garp’ta hayvan himayesi mefhumu doğmadan evvel, bizim cemiyetimizde hayvan hastaneleri mevcut olduğunu, halkın tabiî olarak hayvanlara iyi baktığını ecnebi müşahitleri muhtelif kitaplarında yazmışlardır. Hatta bir tanesi, bir köyde bir kaza eziyet eden adamın ahali tarafından linç edildiğini gördüğünü yazıyor”
Büyük bir Fransız kadını, “Anlamak affetmektir,” demişti.
Belki de doğru. Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar. Nasıl o ziyafet akşamı Rıfkı, dayısının karısına ve misafirlerine kendini yabancı hissederken birdenbire, bu senelerce görmediği köylü kızı odaya girince yalnızlığını unutmuş, sevinmişti! Evet, bu kıza mutlak beraat kazandıramazsa hiç olmazsa idamdan kurtaracaktı.
Serveti altı rakamdan fazla sayı ile gösterilen her adam göze batar, çene yorar.
hayat yeryüzünde en mukaddes bir şeydir.
Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Akıl hastalığı klinikleri, daha doğrusu tımarhaneler başka hastanelerden farklı değildir. Delilerin deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir. Delileri tetkit eden doktor, ister başka bir adam olsun, mutlak içinden adeta kendi aklından şüphe etmeye başlar. O kadar deliye ilk temas şayet buhran içinde değilse insana onun da herkese benzediğine, belki her adamın içinde saklı bir delilik olduğuna hükmettirir.
Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Delilerin, deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir.
Delilerin,deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir.
Belki de insanlar birbirlerine kanla,sınıfla değil,inandıkları şeyde iştirâkle bağlanıyorlar.
Çocuk da bu bayanlar için bilezik gibi,otomobil gibi zenginlik göstermeliği
Anlamak affetmektir.
İçinde gizli bir sevmek ve sevilmek arzusu olduğunu kimse sezmedi.
Delilerin, deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir. Delileri tetkik eden ister doktor, ister başka bir adam olsun, mutlak içinden âdeta kendi aklından şüphe etmeye başlar. O kadar deli ile ilk temas –şayet buhran içinde değilse– insana onun da herkese benzediğine, belki her adamın içinde saklı bir delilik olduğuna hükmettirir.
Büyük bir Fransız kadını, ”Anlamak affetmektir. ” demişti. Ben affediniz demiyorum. ( ) isterseniz ceza verin fakat anlayın.
Anlamak affetmektir.
Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar.
Delilerin deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir.
Onu bir gün cemiyete iade edin. İnsanlar arasında o kadar sevdiği zayıf mahlûkata bakmak, bir gün en hayırlı bir ana olmak ihtimalini elinden almayın.
Demek Nadire sahiden deliydi. Fakat deliliğini saklayacak kadar akıllı, insanların elinden kurtulmak fırsatını kaçırmamayı bilecek kadar akıllı.
Erkek hastalarınız kimlerdir? vaktiyle tımarhanelerde en moda şahsiyet Napoléon’ du.
Son senelerde kadınlar arasında dédoublement * vakaları en çok. Zeyrek’ten bir kız kendini Greta Garbo** zannediyor. Yüksek aileden bir kadın Kleopatra’dır*. Cibalili bir küçük tütün amelesi Brigitte Helm’dir***. (*ikiye bölme,ikileşme, kişilik bölünmesi; ** İsveç asıllı Amerikalı sinema oyuncusu; *** Alman sinema oyuncusu)
Akıl hastalığı klinikleri, daha doğrusu tımarhaneler başka hastanelerden pek farklı değildir. Delilerin deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir. Delileri tetkik eden ister doktor, ister başka bir adam olsun, mutlak içinden kendi aklından şüphe etmeye başlar. O kadar deliyle ilk temas- şayet buhran içinde değilse-insana onun da herkese benzediğine, belki her adamın içinde bir delilik olduğuna hükmettirir.
Bu cinayet ki cani itiraf ediyor fakat saik yok. Yahut tahmin edilen saiklerin hiçbirini ispat edecek delil yok. Ya saiki bulunmalı yahut kızın deli olduğuna dair rapor vermeli. Birinci ihtimal cezayı hafifleştirebilir, ikincisi kızı kurtarabilir.
Çene kemikleri Sinyor Mussolini* kadar kudretli, çelik gibi kavi, uzun ve yakışıklı bir erkekti. (*Benito Mussolini, İtalyan faşist lider-Yazarın notu)
Öyle ya, fukara adam akıllı giyinir, yerse siz elmas takamazsınız, kapitalist işçiden çalamaz.
Susun.Kitaptan ezberleme laf istemem. Bir memleketin ne kadar milyoneri çok olursa o kadar medeni sayılır. Bakın Amerika’ya. Ford olmasa . Kolejli bayan müstehzi: Aman Fordi .* (* Aldous Huxley’in Güzel Yeni Dünya romanında herkes Aman Allah yerine Aman Ford diye yemin eder. Genç kadın onu hatırlamıştı-Yazarın notu)
Erkekler, muhteşem bir cennet kuşuna veyahut Tutankamon mezarlarından kalkmış eski bir Mısır melikesine benzettiler. Filhakika Sacide’de o akşam birincisinin sevimi ve tuhaflığı, ikincisinin de esrarı vardı.
Şişli bayanlarının cep köpei nev’inden r’leri Fransız gibi söyler, peltek ve jigolo makulesi gençlerden biri yok.
Ve Sacide’nin biricik emeli, bir dancing* görmek arzusuydu. Çünkü Agâh Efendi, Herhangi bir yerde bir kız yabancı bir erkekle kucak kucağa oynarsa o kız adıyla sanıyla orospudur. (*dans)
Onun sonradan görmüşlüğü bambaşka bir şekilde kendini gösterir. Nazar-ı celp etmek için İngilizcesi’ni Londra’da, Fransızcası’nı Paris’te, Almancası’nı Berlin’de öğrenmiş kadınların elden düşme bir kopyası olmaya ihtiyacı yoktur. O ne Shakespeare’den ne Goethe’den ne de Hugo’dan bahseder. Fakat gündelik hayata dair mülahazaları tuzlu biberlidir.
Adliye, aksi ispat edilinceye kadar ekseri şüphe eder. Hâkime bu, bir kurnazın doğru görünmek için yaptığı manevra gibi geldi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir