İçeriğe geç

Suç Ansiklopedisi Kitap Alıntıları – Aycan Türk

Aycan Türk kitaplarından Suç Ansiklopedisi kitap alıntıları sizlerle…

Suç Ansiklopedisi Kitap Alıntıları

Çocukların yetişmesi madden ve ruhen sağlıklı bir dönem geçirebilmeleri için anne ve babaları arasındaki huzur ve mutluluğun fonksiyonu çok yüksektir. Evlilikteki huzuru dinamitleyen öğelerden biri de evli çiftlerin cinsel ayrılıkları ve farklı bireylerle cinsel beraberlikleridir. Evlilik dışı yaşanan cinsel beraberliklere zina denmektetir. Sosyal ve psikolojik etkenlerinden dolayı dışlanan fiillerdendir.
ZİNA

Zinanın seks, cinsellik gibi anlamları olsa da Arapça’da evlilik dışı cinsel ilişki anlamına gelir. İlâhî dinlerce yasak kabul edilir. En büyük günahlardan biri sayılır.

YOLSUZLUK (USULSÜZLÜK)

Usulsuzlük, ticari açıdan etkinliği söz konusu olan ama denetimi tam anlamıyla kontrol edilemeyen, özellikle yerel yönetimlerde belediyelerde oluştuğu iddia edilen bazı yasaların keyfi anlayışlara göre esnetilip görmezden gelinmesi veya göz yumulması hallerine verilen genel adlandırma.

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, kanunlarımızda veya 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un verdiği yetkiye dayanan Bakanlar Kurulu kararlarında uyuşturucu madde olduğu kabul edilerek; tıbbi ve bilimsel amaçlar dışında imali, ithali, ihracı, ülke içinde satılması, satışa arz edilmesi, başkalarına verilmesi, nakledilmesi, depolanması, satın alınması, kabul edilmesi, bulundurulması, kullanılması yasaklanan ya da ruhsata bağlanan, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak belirtilen eylemlere konu edilmesi suç oluşturan, doğal veya yapay maddelerdir.
Genel anlamda uyuşturucu madde; belirli dozda alındığı zaman kullanıcının merkezi sinir sistemi üzerinde psikolojik ve fiziksel etki yaparak akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan, fert ve toplum içerisinde iktisadi ve sosyal çöküntü meydana getiren, giderek daha fazla alma isteği doğuran, bırakıldığında yoksunluk belirtileri doğuran doğal, yarı sentetik veya sentetik maddeler olarak tanımlanmaktadır.
Uyuşturucu, kişisel zevk veya tıbbi amaçlı kullanılan psikoaktif maddelere verilen ortak isim.
TÜRKLERİN CİNAYET İŞLEME SEBEPLERİ

1- Namus meselesi

2- Kin gütme

3- Kan davası

4- Alacak-verecek meselesi

5- Ani kızgınlık

6- Alkol etkisi

7- Ailevi geçimsizlik

8- Gönül ilişkisi

9- Aileler arası husumet

10- Şahıslar arası husumet

Ülkemizde adli tıp uzmanlığı, Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Tıp Kurumu ile tıp fakültelerinin adli tıp anabilim dallarınca verilmektedir. Adli tıp sadece otopsi olarak görülmemelidir. Balistik, imza, gen analizi, trafik gibi incelemeler, 21. yüzyılda çok daha fazla öneme sahip olacaktır.
224 sayılı yasaya göre adli tıp uzmanının olmadığı yerde adli tabiplik görevini sağlık ocağı hekimi üstlenir. Ülkemizde son birkaç yıla kadar nitelikli adli tıp eğitimi verilememekteydi. Halen de birçok tıp fakültesinde adli tıp bölümü yoktur. Bu görevi yapan pratisyen hekimlerin ne yazık ki çoğunun adli tıp konusunda bilgisi yetersizdir.
TÜRKİYE’DE ADLİ TIP

Ülkemizde adli tıp uzmanı sayısı asistanlar dahil yaklaşık 200 kişidir. Stresli, üzerinde hep baskılar olan, yasal olmasa da sosyal nedenlerle muayenehane açma imkânı olmayan bu uzmanlık dalını kimse kolay kolay seçmez

Tutuklama, ceza muhakemesinde, henüz kesin hükümle özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olmamışken, suçu işlediği konusunda kuvvetli şüphe bulunan sanığın yargıç kararıyla özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Tutuklama, bir ön ceza değildir. Amacı, ceza muhakemesinde sanığın hazır bulunmasını sağlamak, delillerin karartılmasını engellemek ya da olası bir özgürlüğü bağlayıcı cezanın yerine getirilmesini güvencelemektir.
Kadınlarda yanakta deri sarkması 40 yaşından başlayarak belirginleşir. Bunun sebebi yanakta mimik kaslarında elastikiyet özelliğinin kaybedilmeye başlamasıdır. Bu yaştan itibaren elastikiyet ve kollajen lifleri arasındaki ilişki negatif yönde değişir.
Kırışıklıklar ve sulkuslar 30 yaş döneminde esaslı olarak derinleşmeye ve alnı tam kapsamaya başlar. İlk olarak yaşlılık yüzü sendromu oluşmaya başlar. Kozmetik amaçlı yapılan işlemlerin maksimum tesiri 40-45 yaşına kadar olduğundan, bu yaşlardan sonra hiçbir pahalı kozmetik işlemi önemli etkisi olmamaktadır.
Boyun uzamasının durduğu dönemden sonraki 10 yılda (25-35 yaş) insanın dış görünüşünde belirgin değişiklikler görülür. Yağ dokusunun tipi, gelişme döneminde ve 40 yaşından sonra ortaya çıkar. Yağ dokusu 60-65 yaşından sonra belirgin derecede azalmaya başlar ve bu değişiklik 80 yaşından itibaren çok daha net olarak fark edilebilir.
İnsanın yüzünün yapısı ve görünümü ile hangi yaşta olduğunu belirlemek mümkün olmamakta ve bunu tespit amacıyla birçok laboratuarda farklı alanlarda ve farklı yöntemlerle çalışmalar yapılmaktadır.
Yaş, insanın hayat sürecinin biyolojik terminolojisidir ve insanın kronolojik yaşının her zaman dış görünüş yaşı ile birebir örtüşmediği de bir gerçektir.
Terörizm, savaş ve diplomasi ile elde edilemeyen sonuçları elde etmek için yapılan eylem veya eylemlerdir» ifadesi, uluslararası terörün anlaşılmasına ışık tutmaktadır.
Savaş, diplomasinin devamıdır.
Güçlü devletlerin etkin politikaları karşısında kendisi için bir çıkış noktası bulamayan bazı devletler, terörü engelleri aşmada bir araç olarak görmüşlerdir. Güçlü bazı devletlerin de uluslararası alanda kendi politikalarının işlerliğini kolaylaştırmak ve rakiplerini etkisiz kılabilmek için terörü bir araç olarak kullandıkları görülmektedir. Geçtiğimiz yüzyılda; özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nükleer bir dengenin kurulması ile sıcak savaştan kaçınılmış, buna mukabil terörizm gün geçtikçe yaygınlaşmıştır.
Terörist gruplarca amaçlanan; yandaşlar kadar «seyircilerin» de itirazsız baş eğmeleri, «hedef kitlenin» emredileni yapmasıdır. Etkilenmesi amaçlanan bireylere ikinci defa düşünecek zaman ve aksine davranabilecekleri alan bırakılmaz. Amaç, «hedef kitleyi» yıldırmak, yönlendirmek ve yönetmektir.
kitleler terörizme karşı duyarlılıklarını yitirir, terörü kanıksar ve devletle toplum arasında güven açısından büyük bir uçurum oluşur. Terörizmin bir başka amacı da; baş eğdirmek, itaat ettirmektir.
terörizm kitlelere yönelik hedef gözetmeyen şiddet eylemleriyle, toplumun güven duygusunu ortadan kaldırarak, halkın can derdine düşmesini ve olaylara tepkisiz kalmasını amaçlar.
Terörizmin bazı güçler tarafından birtakım siyasi ve ekonomik çıkarlar sağlamanın da aracı olarak kullanıldığı dikkate alındığında amaç oldukça farklılaşmaktadır. Bu gibi durumlarda terörizmin amacı, bir kazanım elde etmek maksadıyla hedef alınan ülke ve toplumda belirli ortamların oluşmasına aracılık etmektir. Türkiye gibi stratejik öneme sahip ülkelerin terör ortamında tutulmasında, ülkemizi hedef olarak seçmiş devletler ve birtakım güçlerin çıkarları açısından zaruret bulunduğu, terörün amacının da sadece bu ortamın devamını sağlamak olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle terörizm, bir siyasi mücadele aracı olmaktan çıkıp, bir ülkenin bir başka ülkeyi zayıflatmak ve istikrarsızlaştırmak için kullandığı bir araç haline gelmektedir.
Toplumdaki kutuplaşmalar da zihinsel ve duygusal yönden bölünmüş «çatışan tarafları» ortaya çıkarmaktadır. Çatışan tarafların ise toplumun birlik ve bütünlüğünü bozacağı, dolayısıyla terörün amacına hizmet edeceği açıktır. Terörizmin benimsediği bir diğer amaç, kargaşa yaratarak toplumun direnme gücünü kırmak, yerleşik sosyal ve siyasal düzenin arkasındaki halk desteğini şiddet yoluyla zayıflatmaktır.
Terörizmin Amacı

Terörizmin temel amacı, bir davaya veya siyasal anlaşmazlığa dikkat çekilmesidir. Bu dikkat çekme , şiddet eylemleri neticesinde toplumda oluşturulan korku ve dehşet havası ile sağlanmaktadır. Kitle iletişim araçlarının sağladığı imkânlardan da yararlanan terörizm, yarattığı korku ve dehşet ile bir bakıma topluma; Benden yana mısın, değil misin? , Benden değilsen düşmanımsın , Düşmanımsan hedefimsin , Senin yaşama hakkın yoktur.» şeklinde belirtilebilecek «taraf olma» çağrısında bulunmaktadır. Terörizm, bu dramatik çağrılar ile insanlara tarafsız olma hakkını yasaklamakta, onların zihinsel ve duygusal masumiyetini yok etmekte, şiddet ortamına çekmekte ve toplumun şiddet yoluyla siyasallaşmasına, kutuplaşmasına yol açmaktadır.

Şiddet unsuru: Terörün en önemli unsuru, şiddet unsurudur. Terör örgütleri şiddeti, ideolojileri doğrultusunda belirledikleri hedeflere ulaşmada önemli bir araç olarak görmekte, «silahlı propaganda» adı da verilen terör eylemlerini, mevcut anayasal düzeni değiştirmek için kaçınılmaz bir yöntem olarak benimsemektedirler. Terör örgütleri, gerçekleştirdikleri şiddet eylemleri ile topluma korku salarak, halkta bıkkınlık ve yılgınlık duygusu oluşturup, vatandaşın devlete olan güvenini sarsmayı ve kaos ortamı yaratmayı hedeflemektedirler.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1.maddesinde; Terör; baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasa’da belirtilen Cumhuriyet’in niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti’nin ve Cumhuriyeti’nin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemlerdir şeklinde tanımlanmaktadır.
Şüpheli, bir ceza muhakemesi terimidir ve ceza muhakemesi kanununda tanımlanmıştır. Kanunun 2. maddesine göre şüpheli, soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder. Soruşturma evresi ise yine aynı maddede yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olarak tanımlanmıştır. Günlük dilde şüpheli ve Sanık (sanık kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder ) aynı anlama gelecek şekilde kullanılsa da hukuken bu terimler birbirinde farklıdır.
Polis deyimi bugün, çeşitli sözlüklerde; kent içinde kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlayan örgüt, kolluk, zabıta, şehirde güvenliği sağlamakla görevli kişiler anlamında kullanılmaktadır. Polis, güvenlik hizmetlerini sunan, kamu düzenini ve yurttaşların canı ve malı ile temel hak ve özgürlüklerini koruyan, yasa uygulayıcı bir kamu görevlisidir.
Polis deyimi çeşitli evrelerden geçmiş, kökeni Yunanca ve Latince’den gelen bir kelimedir. Yunanca ‘politeia’, Latince ‘politia’ kelimelerinden türemiştir. Başlangıçta site ve şehirleri, şehirdeki devlet ve hükümet faaliyetlerini ve yönetimini ifade etmekteydi. Bu anlamda polis deyimi, sitenin tüm kamu hizmetlerinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
Hukuktaki ölüm

İnsan hayatının tamamen tükenmesi olan ölümle hukuki şahsiyet (kişilik) sona erer. Ölen kimse herhangi bir borç altına giremez ve hak sahibi olamaz. Ölen kimseye karşı veya onun adına dava açılamaz. Kaide olarak ölümün ispatı, nüfus sicilindeki kayıtlarla yapılır. Bir kimse nüfus sicilinde ölü görünüyorsa, bunu ileri süren tarafın sırf bu kayıtları delil olarak göstermesini adli makamlar yeterli görüyor. Aksini iddia eden kimse, çeşitli delillerle iddiasını ispat etme hakkına da sahiptir.

İster orta veya üst düzey yönetici, ister çalışan olsun, başkalarına yapılan mobbingin yarın bize karşı yapılabileceğini hiç unutmamak gerekiyor.
Tüm çalışanları iş yerinde zorbalığa, yani mobbinge karşı bilinçlendirmek zorundayız.
Mobbing aşamaları

Kabus, dedikodularla, toplantılarda terslemelerle, söz hakkı vermemelerle başlıyor. Mobbing mağduru pasif kalıp bu ve buna benzer baskılar karşında sessiz kalıyor. Mobbing mağduru, başına gelen durumu, üst kademeye şikayet etmesi halinde diğer iş arkadaşları tarafından dışlanabiliyor. Yetkilerinin kısıtlanması, saf dışı bırakmak için geliştirilen sistemli taktikler karamsarlığa ve kişinin hata üstüne hata yapmasına yol açarak iş veriminin düşmesine neden oluyor. Sosyal iletişimin bozulması, dolayısıyla yönetimle ve iş arkadaşlarıyla kişinin arasının bozulması depresyona neden oluyor. Psikolojik saldırı, özellikle kadınlarda aktif veya pasif cinsel tacize kadar uzanabiliyor. Yukarıdaki tüm gelişmeleri ruhsal çöküntü, kendine güvensizlik, değerlerin yitirilmesi ve tahammülsüzlük izliyor.

İş yerinde ruhsal taciz anlamında kullanılan mobbingin Türkçe anlamı saldırma, sataşma ve hücum etme. Türkiye’de henüz bu tabir pek bilinmiyor. Oysa İngiltere ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde mobbing ile mücadele merkezlerinin sayısı gün geçtikçe artıyor. İş yerlerine dava açan mobbing mağdurları örgütlenip mobbingden korunmanın yollarını anlatan kitaplar yazıyor. Alt tarafı bunalım, gelip geçer, diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü, ruhsal tacize maruz kalan çalışanlar kısa bir süre içerisinde psikosomatik hastalıklara yakalanabiliyor.
Geceleri gözünüze uyku girmiyor, gündüzleri ise karnınızda bir ağrı, kıvranıp duruyorsunuz. Her sabah güne başlarken tek düşünceniz işteki stres oluyor, işe gitmek istemiyorsunuz. Kim bilir bugün başıma neler gelecek, kim bana fırça atacak ya da kim ayağımı kaydırmaya çalışacak? diye kara kara düşünüyorsunuz. Derdinize derman bulamıyor, kimseden medet umamıyorsunuz. Bu da yetmiyormuş gibi performansınız da hızla düşüyor. Ofiste sesiniz soluğunuz çıkmıyor. Öyle ki, bazen nefes bile alamıyormuş gibi hissediyorsunuz. Kurtuluşu sadece istifa etmekte görüyorsunuz. Tüm bu belirtiler sizde de görülüyorsa söyleyelim; siz bir mobbing mağdurusunuz.
Türkiye’de ise özel işyerlerinin % 90’ında, resmi kurumların % 60’ında insanlar mobbing mağdurudur.
Mobbing bir suç olmasına rağmen, mobbing davranışları, örgüt yönetimleri tarafından özel bir strateji olarak görmezlikten gelinmiş, müsamaha gösterilmiş, yanlış anlamlandırılmış ya da gerçekten teşvik edilmiştir. Doğal olarak mağdurlar, kendilerini savunurken ‹kimi, kime şikayet edecekleri› gibi bir açmazı yaşamaktadırlar.
Mobbing, duygusal bir saldırıdır. Bu süreç, bireyin zarar veren ve saygısız davranışlara hedef alınmasıyla başlar. Bu davranışlar, işyerlerinde çok farklı biçimlerde ve sürekli olarak sergilenmektedir. Bu olgu, yeni milenyumun işyerlerinde karşılaşılan en ciddi sorunlarından biridir.
Mobbing mağduru kişiler zamanla uykusuzluk, iştahsızlık, depresyon, sıkıntı ve panik ataklar yaşamaya başlar. Sonuç, işten atılma veya kurumsal işten çıkarma diyebileceğimiz kişinin istifasıdır. Avrupalı uzmanlar, bu saldırıya uğrayan bir kişinin topluma maliyetinin, yıllık gelirinden fazla olduğunu ileri sürüyorlar. İşin en acı yanı, gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda çalışanın benzer durumda olması, ama bunu bir hastalık olarak görmemesi.
Mobbing, özellikle iş yerinde duygusal tacize verilen bir isimdir. Bu saldırının açılımı, «işyerinde psikolojik terör»dür.
İflasa ilişkin dava ve işler müddeabihin değeri ne olursa olsun asliye ticaret mahkemesinde görülür.
Taşınır ve taşınmaz malların paylaştırılmasıyla ilgili davalar ile ortaklığın giderilmesi davaları miktar ve değeri ne olursa olsun sulh hukuk mahkemelerinin görev alanına girer.
Kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi ve kira bedelinin tespiti davaları ve bunlarla birlikte açılan tazminat ve alacak davaları, ayrıca bunlara karşı açılan karşılık davalar miktar ve değeri ne olursa olsun sulh hukuk mahkemesinin görev alınına girer.
Sulh hukuk mahkemelerinin görevleri

A) Mal varlığından doğan işlerde iki ayrı ölçüt vardır.

1. Ölçüt: Dava konusunun değer ve miktarı. Dava konusundan maksat, dava ile ulaşılabilecek sonuç, talep sonucudur. HUMK 8/1›de bu ölçüt temel alınmıştır. İflasa ve vakıflara ilişkin dava ve işler ayrıl olmak üzere dava konusunun davanın açıldığı tarihteki miktar ya da değeri HUMK 8/1›deki değer dahil olmak ile bu tutarın altında ise görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Bu kurala ana kural denir. Görev sınırının belirlenmesinde dava konusunun çıplak değeri esas alınır.

2. Ölçüt: Kanun, HUMK 8/1 de gösterilen görev sınırının altında ya da üstünde olmasına bakılmaksızın bazı dava ve işlerin sulh hukuk mahkemesinin görev alınına girdiğini belirtmiştir.

Mahkemelerde görev

Bir davaya bir yerde bulunan ilk derece mahkemelerinden hangisinin bakacağı sorunu görev sorunudur. Görev konusu, uyuşmazlığın niteliği ile ilgilidir. Mahkemelerin görevi ancak ve ancak kanunla belirlenir. Görev kuralları yargı erkinin işleyişi ile ilgili kurallardır.

Özel Mahkemeler: Belirli kişiler yahut belirli meslek mensupları arasındaki uyuşmazlık ile belirli türdeki uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak amacıyla oluşturulan yargı yerlerine denir. Özel mahkemelere ihtisas mahkemeleri de denir.
Genel Mahkemeler: Belirli kişiler yahut meslek mensupları arasındaki uyuşmazlıklar ile belirli türdeki uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak amacıyla değil de aynı yargılama hukuku disiplininin uğraş alanına giren tüm uyuşmazlıkları karara bağlamak üzere oluşturulan mahkemelere denir.
Üst derece mahkemeleri, ilk derece mahkemelerinin hüküm ve kararlarına karşı kanunen öngörülmüş yollara başvurulması üzerine devreye giren ilk derece mahkemelerinin kararlarını hem hukuka uygunluk hem de vakaalara uygunluk yahut sadece vakalara uygunluk yönünden denetleyen yargı yerlerine denir.
Yargı sistemi içerisindeki mahkemeler :

İlk derece mahkemeleri, bir davayı ilk evrede gören ve karara bağlayan yargı yerlerine denir. Bunlar, hakkını dava yoluyla arayacak kişinin muhattap olacağı mahkemelerdir. İlk derece mahkemelerine bidayet mahkemesi de denir.

Tahkim yargılaması bir sözleşmeye dayanır. Tahkim yargılamasında görev alabilmek için hâkim ya da hukukçu olmaya gerek yoktur. Tahkim yargılaması istisnai bir yargısal kol konumundadır.
Devlet mahkemelerinin yanı sıra hakem mahkemeleri de vardır. Hakem mahkemeleri, ihtiyari tahkim görevi yapar. İhtiyari tahkim, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği işlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların çözümünü anlaşmak suretiyle devlet mahkemeleri yerine hakem denen özel kişi ya da kişilere bırakmalarına denir.
mahkeme; devlet tarafından görevlendirilen ve adalet dağıtımı işiyle uğraşan yerlerdir. Bu kavram devlet mahkemelerini tanımlar. Devlet mahkemelerinin ayrı bir tüzel kişiliği yoktur.
Mahkeme, esas itibariyle hüküm sözcüğünden türetilmiştir. Hükme varmak için yapılan faaliyete muhakeme, muhakemenin yapıldığı yere mahkeme denir. Anayasanın 9. maddesinde yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanıldığı belirtilmiştir.
yönetimde söz sahibi olan etkili yetkililerle ilişki içine girmiş kamu görevlilerinin bazı kişisel ve ahlaki zaaflarını kullanarak devlette organik bir bağ kurmaya, kurulan bağları geliştirmeye çalışırlar. Demokratik değerlerin yozlaştığı bir yapıda genişlemiş kamu düzeni ve esenliği için bir tehdit olmuştur.
Mafya her ne kadar ekonomik kazancı ön planda tutsa da siyasi hedefleri de vardır. Yeni dünya düzeni, globalleşme ve her türlü alanda artan özgürlükler nedeni ile mafya türü suç örgütleri etki alanını genişletmiş, gizli olarak yönetsel yapıyı (iktidarı) da etki alanına almaya başlamıştır.
Mafya veya akademik tabiri ile organize suçlar, esasen kazanmayı ve çıkar sağlamayı amaçlar. (Suç karteli her şeyden önce kapitalist anlamda ekonomik ve mali bir örgüttür. Her suç örgütünün temelinde şiddet yatar. Burada sözü edilen şiddet, genellikle en uç aşamaya varır ve tümüyle parasal varlığın bölgesel hakimiyeti artırması ya da pazar kazanılması amacına hizmet eder).
Arapça kökenli bir sözcük olan mafya, karşımıza ilk kez 16.yüzyılın sonlarına doğru Sicilya’nın güney bölgelerinde çıkmaktadır. Sözlük anlamı kahramanlık, cesaret olduğu kadar kendine güven ve kibirdir.
Warez ya da korsan ürünler, telif yasaları çiğnenerek ticareti yapılan telif hakkı saklı materyallerdir. Bu tanım, genelde arkadaşlar arasındaki dosya paylaşımları veya özel sunucular sayesinde büyük grupların dosya paylaşımlarından çok, telif hakkına sahip materyallerin, organize gruplar tarafından yasadışı yayınlarını tanımlar. Telifli ürünlerin kopyalanmasını, çoğaltılmasını ve dağıtımını yapan kişilere korsan, yapılan işe korsancılık denmektedir.
Katliamlar tekil olaylar olabileceği gibi bir etnik temizlik planının parçası olarak çoğul bir şekilde de gerçekleşebilir. Eğer katliamlar bir ırkı veya ulusu tamamen ortadan kaldırma amacı taşıyorlarsa bir soykırımın parçası olarak düşünülürler.
Katliamların devlet eliyle gerçekleştirilmiş olmaları da mümkündür. Devlete isyan eden veya isyan etmesi beklenen azınlıklar, tarihin çeşitli dönemlerinde devlet organları tarafından katliama tabi tutulmuşlardır. Özellikle, savaş veya siyasi kriz dönemlerinde katliamlarda artış gözlenir.
Katliamlar çoğunlukla ırk, din veya siyasi düşünce farklılığı nedeniyle yapılır. Bazen de akli dengesi bozuk olan kişiler tarafından keyfi bir şekilde seçilmiş kişi veya kişileri hedef alır.
Katliam, kendini savunma imkânı bulunmayan çok sayıda insanın acımasızca öldürülmesi olaylarıdır. Katliamlar uygar toplumlar tarafından hoşgörüyle karşılanmasa da katliamı yapan kişi veya kişiler genellikle yaptıkları katliamların haklı nedenlere dayandığı düşüncesindedirler.
Kimse katil doğmuyor, beklenmeyen çevre faktörleri, çocukluktan gelen etkiler kişiyi bu yola sürüklüyor.
Cerrahlıktan katilliğe giden uzun ince yol

Tıp eğitiminde öğrencilere tüm duygularından arınmaları öğretiliyor. Örneğin, bir ameliyat sırasında hasta, yaşayan, nefes alan, hisseden bir insan gibi değil de, kalp, beyin gibi sadece organ olarak değerlendiriliyor. Kuşkusuz ameliyatın başarısı için böyle bir konsantrasyon gerekli. Ancak, şaşırtıcı bir gerçek, seri cinayetler işleyen katillerde de bu özellik var. Cerrahlar hastayla kişisel ilişkilerini nasıl kesiyorlarsa, katiller de kurbanlarıyla aynı süreci yaşıyor. Bu, ikinci aşamada insanlıktan uzaklaşmaya kadar varıyor.

Psikiyatrist Dr. Richard Badcock, seri katilleri güdüleyen diğer bir özelliğin kontrol etme arzusu olduğunu belirtiyor. Kimin yaşayıp kimin ölmesi gerektiğini kontrol etmek, bu kişilerin kendilerini tanrılaştırmasını da sağlıyor. Badcock, Shipman örneğinde bunun da dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.
En karakteristik olarak katatonik şizofrenide görülen bu durum, kas tonusunda spesifik bir kasılma ve değişimdir. Yüz ifadesi donar ve vücut normal bir insan için zor veya imkansız olan hareketsiz bir biçim alır. Hastanın aldığı vücut biçimini değiştirmek için gösterilecek herhangi bir çaba sonucunda da hasta ya direnç gösterir ya da vücudunu başka bir biçime sokar.
KATALEPSİ

İradenin yitimi, dış etkilere karşı duygunluğun ortadan kalkması ve hareket organlarına verilen herhangi bir durumun olduğu gibi sürüp gitmesiyle beliren sendrom.

OSL, bir materyalin en son ne zaman gün ışığı gördüğünü saptamaya yönelik bir metotken, TLS de gün ışığı esasına dayalı olarak bir materyalin imalat tarihinin belirlenmesinde kullanılıyor. Yeni metotlar yüzde 5 hata payı ile çalışıyor ve 30 bin yıldan, 200-300 bin yıla kadar tarihlendirme yapılabiliyor. OLS, fay hatlarının da yaşının belirlenmesinde kullanılıyor.
Jandarma, (Fransızca: gendarmerie) askeri bir kolluk kuvvetidir. Genel olarak polisin bulunmadığı yerlerde görev yapmaktadırlar. Ancak, İtalya gibi bazı ülkelerde hem şehir hem de kırsal alanda görev yapmaktadırlar.
İdam cezası tartışmalı bir konudur. İdam cezasını destekleyenler, kişiyi suç işlemeden caydırdığını ve cinayet gibi bazı suçlarda hakedilen cezanın verildiğini iddia ediyorlar. İdam cezası karşıtları, ömür boyu hapis cezası ile caydırıcılık konusunda hiçbir farkı olmadığını, insan haklarını çiğnediğini, yanlış infazlara yol açtığını, azınlıkta olanlara ve fakirlere ayrımcılık yaptığını iddia ediyorlar.
Birçok ülkede, uyuşturucu kaçakçılığı da kişiyi idam cezasına çarptırmaya yetecek bir suç sayılır. Çin›de, insan kaçakçılığı ve ciddi yolsuzluk davaları idam cezası ile sonuçlanabilir. Dünya çapındaki askeriyelerde, askeri mahkemeler korkaklık, firar, asilik ve ayaklanma gibi suçlarda idam cezasını uygulamıştır.
Bir istismar olarak ensest, istismara uğrayan kişide ciddi psikolojik travmalara sebep olabilmektedir. Özellikle aile içinde çocukların istismar edilmesi, bu çocuklarda büyük yıkımlara yol açabilme riski taşımaktadır.
Kapalı toplumlarda, geniş, büyük ve içiçe yaşanan aile ortamlarında bir istismar olarak ensestin daha gizli ve fakat daha yaygın olduğu ileri sürülmektedir. Ensest istimarı gerçekleştirenin genelde daha büyük ve erkek birey olduğu da belirtilmektedir. Eldeki verilere göre baba-kız ensestinin daha yaygın bir durum olduğu söylenmektedir. Anne-oğul ensesti ise daha derin bir tabu olarak kabul edilmektedir, ortaya çıkması nerdeyse söz konusu değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir