İçeriğe geç

Nişanlılar Kitap Alıntıları – Alessandro Manzoni

Alessandro Manzoni kitaplarından Nişanlılar kitap alıntıları sizlerle…

Nişanlılar Kitap Alıntıları

Yerlerde bir çok ceset yatıyordu. Bunlar ya ansızın yolda ölenlerin cesetleriydi ya da kaldırılmak için araba bekleyenlerdi. Kimileri arabalardan düşmüş ya da pencerelerden atılmıştı. Felaketin bu denli şiddetli ve sürekli olması insanları vahşileştirmişti; her türlü acıma ve insanlık duygularını yok etmişti.
Cesetlerin bir çoğu çırılçıplaktı; bazıları paçavralara sarılmıştı. Hepsi birbirinin üzerine yığılmış, birbirlerine girmişti. Karşıdan ilkbahar güneşinin kış uykusundan uyandırdığı bir küme yılana benziyorlardı. Araba sarsılıp sallandıkça bu hüzünlü kitlenin kımıldadığı, şekilden şekle girdiği, başlarını oynattıkları, saçlarının uçuştuğu, kollarının kurtulup tekerleklere çarptığı görülüyordu. Dehşet içinde kalan gözler için ileride daha ne kadar korkunç ve ürkütücü manzaralarla karşı karşıya gelineceğine bir örnek gibiydi.
Yardımınıza koşanların çok olmasını istiyorsanız, gereksinim duymamaya çalışın.
Acı anılar, onları anımsatan yerleri yaşanmaz hale getirerek son bulurlar.
Bir de bu anılar doğduğumuz yerde geçmişse daha da acı verir ve daha çok dokunur insana.
Zulmün sadece kendi gücüne değil, başkalarının saflığına ve başkalarına verdiği korkuya dayandığını bilmiyor muydunuz?
Acılarla kıvranan bir insan ne söyleyeceğini bilemez olur.
Zorbalara karşı atılan her adım kolaylıkla engellenebiliyordu; kendi gücü ve koruması olmayan iyi insanlar sonuçta eziyet çekiyordu. Çünkü, buyruklar suçları engellemek ya da suçluları çezalandırmak için herkesi denetim altında tutmak amacıyla, bireylerin her davranışını her türlü yasa uygulayıcısının keyfi iradesine bırakıyordu.
Kendi hatamızla yada değil, bir sıkıntıya düştüğümüzde, daha güzel bir hayat
için yararlı bir derse dönüşür.
Sen bugünden yarına birazcık umut sakla.
Kurt olmazsan, lokma olursun.
Asıl kutsal korku, yakınlarımız ve evlatlarımız için duyacağımız korkudur.
Sevgi korkuyu tanımaz.
Eğer ormanda Özgür bir kuş olabiliyorsam, niçin bir kafes kuşu olayım.
Ölçü ve dürüst davranışlar bir insanda ne kadar köklü ve eski iseler, o insan onlardan uzaklaştığında o kadar çabuk farkına varır; öyle ki bunu uzun süre unutmaz ve kendisine çeki düzen verir.
Korkmayın, ona kimse birşey yapmaz; it iti ısırmaz.
Seni sevmeyeni bal olsa da unut, seni seveni zehir olsa da yut.
Köpeklerin kardeşliği aralarına kemik atılana kadardır.
Adalet bir tek zavallılara karşı işliyor.
Korkan biri için utanç hiçbir anlam taşımaz.
Sözcüklerinle ortaya döktüğün terbiyesizliğini kılıcınla göstermemek için iyi bir bahane buldun.
Acılarla kıvranan bir insan ne söyleyeceğini bilemez.
O sevgilisini düşünüyor, ben ise postu kurtarmak derdindeyim.
Kafanıza tabancayı dayamak bayram şekeri dağıtmaya benzemez efendim.
Başkalarının işine burnunu sokmayan bir insan hiçbir zaman zor durumda kalmaz.
Bir tarafa haklı, öteki tarafa haksız demek için haklılık ile haksızlık hiç bir zaman öyle kesin bir çizgiyle birbirinden ayrılamaz. Böylece, bir tarafın haklı olması olası değildir.
Hayatta zarar görenler, en azından önlem almayanlardır. Öldürülenler her zaman karanlık işlerin adamlarıdır.
Zarar vermek isteyen yada her an zarar görmekten korkan insanlar, doğal olarak yanlarına yandaş ve arkadaş ararlar. O sıralarda bireylerin sınıflar içinde birleşme, yeni sınıflar oluşturma ve ait oldukları sınıfta iktidar olma eğilimleri son derece yaygındı. Din adamları dokunulmazlıklarını genişletme ve daha etkin kılma konusunda gözünü dört açmış, tetikte bekliyordu. Tacirler ve zanaatkarlar localara ve tarikatlara kaydoluyorlardı, hukukçular kendi aralarında birlik kuruyorlar ve dokturlar da bir meslek kuruluşu oluşturuyorlardı. Bu küçük oligarşik gurupların her birinin kendine özgü bir gücü vardı. Bireyler bu küçük örgütlenmeler içinde kendi yetileri ve becerileri ölçüsünde, bir çok kişinin bir araya gelerek oluşturduğu gücü kendi çıkarlarına kullanma olanağı buluyorlardı. Bireylerin en dürtüleri bu olanaklardan yalnızca kendilerini savunmak için yararlanıyorlardı. Kurnazlar veya yasa tanımazlar ise, kendi kişisel olanakları yeterli olmadığı için alçaklıklarını en uç noktalara götürmek ve cezasız kalmak için bu örgütlenmelerden yararlanıyorlardı. Ne var ki, bu çeşitli örgütlerin güçleri birbirine eşit değildi. Özelikle, kırsal kesimde bir gurup haydut ve ailesel gelenekleri nedeniyle ya da zorla, kendilerini efendilerinin kulu kölesi gibi görünmeye alışık ve zorunlu duyumsayan bir bölük köylü nüfusun üzerinde egemen olan varsıl ve zorba soylular, bulundukları yerde başka hiçbir gücün karşı koymayacağı bir iktidar sağlamışlardı.
Güvensizlik duyan ve güvensizlik aşılayanların genel bilgisizliği; yoksulların sayısı ve haksız yasalarla doğru orantılıdır.
İyilik yapmak için iyiliği tanımak gerekir. Bizler iyiliği diğer şeyler gibi, tutkularımızın içinde, yargılarımızın yardımıyla ve düşüncelerimizin ışığında anlarız.
Selamlar, nasılsın?

Seni gördüğüm sürece iyiyim.

Bu dünyanın sunmuş olduğu nimetlerden biri de, insanların birbirini tanımadan karşılıklı kin güdebilmeleridir.
İlk bakışta tek zir­veli gibi görünen tepe birden, çok zirveliye dönüşür.
Suç, katı ve ödün vermeyen bir hükümdardır. Ona tüm varlığıyla başkaldırmayan, onun karşısında duramaz.
Eğer ormanda özgür bir kuş olabiliyorsam, niçin bir kafes kuşu olayım.
Bedbaht olmak, sıkıntı çekmek, fakir olmak demek değildir, bedbahtlık kötülük yapmaktır.
Eğer büyükler yaptıkları işlerin hesabını vermek zorunda olsalardı, kim kime boyun eğerdi ki?
Eğer ormanda özgür bir kuş olabiliyorsam, niçin bir kafes kuşu olayım?
Acı anılar, onları anımsatan yerleri yaşanmaz hale getirerek son bulurlar.
Yaşamın en büyük avuntularından biri dostluktur. Dostluğun en büyük avuntularından biri ise sırrını açabilecek birine sahip olmaktır. Arkadaşlık, karı kocalık gibi ikişer kişi arasında değildir. Genel anlamda konuşursak, herkesin birden fazla arkadaşı, dostu vardır. Bu da hiç kimsenin sonunu bulamayacağı bir zincir oluşturur.
Özür dilemenin ne bağışlamayı ummak ne de istemek için yeterli olduğunu, çünkü hata yapan ve cezadan korkan herkes için özür dilemenin çok kolay olduğunu; önemli olanın bağışlanmayı hak etmiş olmak gerekir
Kışkırtıcılar, zorbalar, herhangi bir şekilde başkalarına haksızlık edenler, sadece yaptıkları kötülükten dolayı değil, aynı zamanda zarar görenleri doğru yolsan çıkarttıkları için de suçludurlar.
Yaşlılığın kendisi bir hastalıktır.
Zor zamanlarda birbirlerine rastlayanlar sanki çoktan beri tanışıyorlarmış gibi davranırlar.
Çoğu kez birçok kişinin üstünde bulunan biriyle arkadaşlık yapmak alttakilerden biriyle yapmaktan yeğdir. Bu kişi meseleyi salt kendi açısından değerlendirirken kendi beklentisi, kendisini ilgilendirdiği biçimiyle, kendi tutkusu doğrultusunda ele alır. Oysa o birincisi ilk bakışta birçok ilişkiyi, birçok sonucu, birçok çıkarı, yüzlerce kaçınılması gereken şeyi ve yüzlerce kurtarılacak şeyi görür; sorunu çok yönlü değerlendirir.
Bir kimse bir dostuna sır vererek bu zevki tadarsa, dostuna da aynı zevki tatma arzusunu vermiş olur.
İktidar sahibi bir ağızdan çıkanların dinleyeni etkilememiş olması enderdir.
Öyle anlar vardır ki, insan yüreği, özellikle de gençlerinki, iyilik ve özveri gibi görünen her şeyi bir istem üzerine yapmaya hazırdır. Tıpkı narin sapının üstünde yeni açan bir çiçeğin kokusunu, esecek ilk melteme hemen salıvermesi gibi.
Adalet bir tek zavallılara karşı işliyor.
Güçlü olan zorbanın söyledikleri insanın ruhunu etkiler ama akılda kalmaz. Ondan kuşkulanman onu kızdırabilir; aynı zamanda sana kuşkulandığın şeyin doğruluğunu hissettirir; o, sövüp sayabilir ama sana gücendiğini söyler; alay edebilir ama niye alay etti­ğini sana sorar; sizi tehdit eder, sonra şikayet eder, yüzsüz ve eleş­tirilemez olur.
Atasözleri, Lordum, insan soyunun aklıdır.
Eğer büyükler yaptıkları işlerin hesabını vermek zorunda olsalardı, kim kime boyun eğerdi ki?
Gücünden kuşku duyulamayacak ölçüde etkin ve kolu uzun ama aynı zamanda dik başlı ve tehlikeli biriyle yola çıkıldığında, hiç kimse nereye gidileceğini bilemez.
Yaşamın en büyük avuntularından biri dostluktur. Dostluğun en büyük avuntularından biri ise sırrını açabilecek birine sahip olmaktır. Arkadaşlık, karı kocalık gibi ikişer kişi arasında değildir. Genel anlamda konuşursak, herkesin birden fazla arkadaşı, dostu vardır. Bu da hiç kimsenin sonunu bulamayacağı bir zincir oluşturur. Bir kimse bir dostuna sır vererek bu zevki tadarsa, dostuna da aynı zevki tatma arzusunu vermiş olur. Böylesi bir durumda, bu sözleri ciddiye alan kişi bu avuntu zincirini kırmış olur. Ama herkesin yaptığı şey, aynı koşullarla güvendiği dostuna bu sırrı açmaktır.
Öyle anlar vardır ki, insan yüreği, özellikle de gençlerinki, iyilik ve özveri gibi görünen her şeyi bir istem üzerine yapmaya hazırdır. Tıpkı narin sapının üstünde yeni açan bir çiçeğin kokusunu, esecek ilk melteme hemen salıvermesi gibi Herkes tarafından ürkek bir saygıyla karşılanması gereken bu anlar, çıkarsever kurnazların dikkatle kolladığı ve gözünü budaktan esirgemeyenleri ereklerine araç etmek için yakaladıkları anlardır.
Acı anılar, onları anımsatan yerleri yaşanmaz hale getirerek son bulurlar.
İnsan, evet, insan, bu dünyada var olduğu sürece az ya da çok rahatsız bir yataktaki hasta gibidir. Çevresinde, dışarıdan bakıldığında düzgün, dolgun, temiz pek çok başka yatak görür. Bunlardan birinde yatmanın çok daha hoş olacağını düşünür. Yatağını değiştirmeyi becerebilirse, yeni yerine yerleşir yerleşmez bir yandan bedenine batan bir çubuk, öbür yanında bir sertlik hissetmeye başlar. Kısaca hikaye başa sarar.
Artık anlıyordu ki sözler ağızdan çıkarken başka, işitildiğinde başka anlamlara geliyorlardı. Bundan böyle ağzından çıkanı kulağı duyuyordu. Söylediklerine önce kendisi kulak vermeyi alışkanlık edinmişti.
Yaşadıkça bu acı anıları unutmayacağız. Ancak dostlar arasında acımızı paylaşarak avuntu bulacağız.
Zor zamanlarda birbirlerine rastlayanlar sanki çoktan beri tanışıyorlarmış gibi davranırlar.
Eğer o adam yere düşürülmüş olsaydı, büyük küçük herkes onu ezmek için yarışa girerdi; oysa kendi isteğiyle düştüğü için herkes tarafından saygı ve ilgi görüyordu.
Bildiğiniz gibi, en zor zamanlarda bile devletin, en uygunsuz işlere verecek parası vardır.
Güvensizlik duyan ve güvensizlik aşılayanların genel bilgisizliği; yoksulların sayısı ve haksız yasalarla doğru orantılır.
Fakat biz insanlar genel olarak bu yapıdayız. Orta derecedeki kötülüklere bozulup çılgınca karşı çıkarken, en büyüklerine sessizce boyun eğeriz. Başta katlanılmaz bulduğumuz en uç noktadaki kötülükleri ise, boyun eğerek değil, şaşkınlıkla kabulleniriz.
Mağdurun şikayetine, mazlumun ahına bu dünyada katlanılmıyor mu artık? Bu ne biçim dünya!
Yardımınıza koşanların çok olmasını istiyorsanız, gereksinim duymamaya çalışın.
Çünkü insanlar, genelde, öfkelerini dışa vurmak istediklerinde tehlikeye gireceklerini bilirlerse, ya daha az dışa vururlar ya da tümüyle kendilerine saklarlar; üstelik, daha az öfkelenirler.
İyilik yapanlar, bunu toptan yapıyorlar. Yeteri kadar doyum sağladıklarında, sonuçlarını görmezlikten gelip keyiflerine bakıyorlar. Oysa kötülük yapmaktan zevk alanlar, daha dikkatli oluyorlar. İşleri sonuna kadar izliyorlar. Hiç rahat vermiyorlar çünkü sahip oldukları illet onları durmadan kemiriyor.
Yaşamın anlamı sözcüklerle ölçülür. Benzeri duyguları anlatan sözler, yeryüzündeki tüm üçkağıtçı ve soytarılar tarafından söylenmiş olsalar da, güzelliklerinden hiçbir şey yitirmezler, yeter ki çıkarcı olmayan ve özverili bir yaşamın önünde ve arkasında yer alsınlar.
Milyonlarca şehidin hepsinin yaratılırken cesur olarak mı doğduğunu sanıyorsunuz? Neden yaşamlarını önemsememişlerdir? Yüreklilik, yaşamın tadını yeni tadanlardan, ömürlerinin sonuna yaklaştığından üzgün olan ihtiyarlara, genç kızlara, gelinlere, annelere kadar herkeste vardır.Onlar inançlıydılar .Yıllarca güttüğünüz sürünüzü sevseydiniz ve nasıl sevmezsiniz ki yüreğinizi ilginizi ve sevecenliğinizi onlara verseydiniz,gereksinim duyduğunuz yüreklilikten yoksun kalmazdınız.Çünkü sevgi korku tanımaz
Kitapların herkesin kullanımına açık tutulmasının her isteyene verilmesinin ve dahası gereksinimi olan herkese not almak üzere oturacak yer, kağıt,kalem,mürekkep verilmesinin o dönemde çok özel bir durum olduğu anlatılmaktadır.Oysa aynı dönemde İtalya’nın bazı halk kütüphanelerinde kitaplar halka gösterilmiyor, dolaplarda saklanıyor..Böylesine bir tavır o zaman olduğu gibi şimdi de alanın çoraklaşmasına neden olmuştur
Yaşamın çoğunluk için bir yük, azınlık içinse bir zevk değil, tersine herkes için bilincinde olunması gereken bir sorumluluk olduğu inancına vardı
Eğer ormanda özgür bir kuş olabiliyorsam, niçin kafes kuşu olayım?
Ölçülü ve dürüst davranışların şu yararı vardır ki, bu davranışlar bir insanda ne kadar köklü ve eski iseler, o insan onlardan uzaklaştığının o kadar çabuk farkına varır; öyle ki bunu uzun süre unutmaz ve kendine çeki düzen verir
Şimdi avukatlara, yazmanlara, hukukçulara başvurarak işinizi genelgelerin buyurduğu doğrultuda, adalete uygun olarak yaptırmaya kalkarsanız, onlar sizi ancak papanın haydutları dinlediği kadar dinlerler .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir