İçeriğe geç

Hazreti Muhammed Mustafa Kitap Alıntıları – Osman Nuri Topbaş

Osman Nuri Topbaş kitaplarından Hazreti Muhammed Mustafa kitap alıntıları sizlerle…

Hazreti Muhammed Mustafa Kitap Alıntıları

Gariptir ki, insanların bir kısmı, maddi hastalıkları için hekime koşarlar, ücret öderler. Lakin mânevi hastalık demek olan ahlâkî hastalıklarını ücretsiz tedavi eden mürşid-i kâmillere müracaat etmezler.
Hiç şüphesiz Azîz ve Celîl olan Allah, bir kulu helâk etmeyi murâd ettiği zaman, ondan hayâyı çekip alır. Hayâyı alınca, o kul gazaba uğrayan biri olur. Gazaba uğradığı zaman, ondan emânet( güvenirlik) kaldırılır. Emânet kaldırılınca, o ancak hain olur. Hâin olduğu zaman, kendisinden rahmet kaldırılır. Rahmet kaldırılınca, o ancak lanete uğrar, mel’ûn olur. Lânete uğradığı ve mel’ûn olduğu zaman da, kendisinin İslâm ile bağı koparılır.
Gam eli, gönül dalından sararmış yaprakları silkeler. Yerine, daha latîf, daha taze sürûr yaprakları gelir.
• Hazreti Mevlana
Kibir, bele bağlanmış bir taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur.
•haci Bayram-ı Veli
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- şöyle anlatır:
Rasûlullâh -aleyhissalâtü vesselam- hastalandığı zaman Felâk ve Nâs Sûrelerini okuyup ellerine üfler ve vücûdunu meshederdi.
Ölümün ürkütücü ağırlığını kelimelerin zayıf omuzları taşıyamaz! Ölümle, sessiz ve kelimesiz derslerdir ki, duygulu, hassas insanlara en selâhiyetli ağızlardan daha mükemmel bir ibret, âkıbet ve hâkikati sergiler. Ölümün bilinen bir dili yoktur. Lâkin o, derin bir sükûta ne korkunç mânâlar gömmüştür.
Hayatın gâyesi, güzel bir kul olarak yaşamak ve güzel bir kul olarak can verebilmektir. Zirâ hedef, Cenâb-ı Hakk’ın beşeriyete armağan ettiği, Hazret-i Peygamber -sallâllâhunaleyhi ve sellem- ‘in zarif ve duygulu hayatından hisse alıp;derin, ince, rakik ve hassas bir kul olabilmektir.
Resûlullah-sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
Allâh’ı dâima zikret! Çünkü Allâh’ı zikir, umduğuna ermende sana yardımcı olur! buyurdu. (Vâkıdì, 2, 758)
İçlerinden O’nun dinine girdikten sonra beğenmemezlik edip de dîninden dönen var mı, diye sordum; hayır dedin. Îman sâyesinde meydana gelen inşirah, kalbe girip kökleşince böyle olur.
Allah şükredenleri mükafâtlandırır. (Âl-i İmrân, 144)
İslâm dîninin saâdet parolası, îmân ve amel-i sâlihten ibarettir. Bunun için sâlih mü’minler; aklını Hakk’a, kalbini hayra, âzâlarını da güzel ve faydalı işlere bağlayarak amel-i sâlih ömrü yaşarlar.
Kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamış bir canı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir canın hayatta kalmasına vesîle olursa bütün insanlara hayat vermiş gibi olur (Mâide, 32)

İşte bu ölçüler dâhilinde ve İslâmî gâyeler uğrunda mü’minlerin mallarıyla ve canlarıyla yapacakları her türlü gayret ve fedâkârlık, Hak katında cenneti satın almak gibi büyük bir ilâhî lutfa vesîle olacaktır.

Bu hayat yolculuğunun meçhullerini malum kılan, sorularını çözüme kavuşturan, karanlıklarını aydınlatan, akıl ve kalp için her bakımdan tatminkar delilleri ihtiva eden yegane ilahi kitap, Kur’an-ı Kerimdir.
Sıkıntılar karşısında tıkanıp ümitsizliğe düşmek, yılgınlık gösterip kenara çekilmek,bir acizliktir.Acizlik ise bir müslümana yakışmaz
Binbir iptilâ, çile,elem ve keder feryâdları ile dolu dünya hayatında ebediyyet kapılarını aralayacak olan muvaffakiyet sürûrları,ancak kamil ve arif birer şahsiyet olan sâlihlerle beraber bulunmakla elde edilebilir.Ebedî aleme ait olan ruhun istidadı,böylece inkişaf ederek,fani aleme ait olan nefsin ızdırabından kendisini kurtarabilir.Bunun için gönlü gâfiller meclisinden muhafaza etmek zarureti vardır.
Dinin zâhiri kısmı akılla;bâtınî ve derûni kısmı,yani özü ise gönülle telakkî edilir ve öğretilir.İnsanları terbiye,sevk ve idarede merhamet ve muhabbet,daha bereketli bir netice hasıl eder.Çünkü kaba kuvvetle hâkim olunamayan nice insan,muhabbet ve merhamete râm olur
Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
-Onu çağırın ve tercihinde serbest bırakın! Eğer sizi seçerse hiçbir bedel ödemenize gerek yok! Eğer beni tercih ederse, vallâhi benimle kalmak isteyeni hiç kimseye bırakmam! buyurdu.
Gül bahçelerindeki güzel kokuları duymuyorsan,kusuru bahçede değil,gönlünde ve burnunda ara
Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm şöyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları ‘Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllahu vallâhu ekber!’ demekten ibârettir, dedi.
Şair, Hz.Âmine’ye şöyle hitap eder:
Ey Ebvâ’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın en güzel gülü!
(Ey Resûlüm!) Şüphesiz sen yüce bir ahlâk üzeresin! -Kalem,4-
Zirâ nerede bir güzellik varsa, O’ndan bir akistir. Âlemde bir çiçek bile açmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! O ki, o yüzden varız
Dünya neye sâhipse, O’nun vergisidir hep; Medyûn O’na cem’iyyeti, medyun ona ferdi.
Medyundur O Mâsûma bütün bir beşeriyet..
Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret
Fıtrat hep iyiye, güzele meyyaldir.
İmânın insandaki ilk meyvesi merhamet, onun da netîcesi, bu nîmeti ondan mahrumlara ulaştırma yolunda hizmet etmektedir. Peygamber Efendimiz (sas): Merhamet edenlere, Cenâb-ı Hak merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin (Tirmizî, Birr, 16) buyurarak, mü’minleri, bütün mahlûkâtâ şâmil bir merhamete dâvet etmektedir.
Diploma cehaleti alır, irfan vermez.
Bedeni secdeye en müsait varlık insandır.
Kalp cevherini koruyamamak ve muhafaza edememek, insanlık haysiyeti adına büyük bir cinayet ve acı bir kayıptır. Kalplerini şeytani arzulara kurban edenlere, cehennem acıklı bir mekan olacaktır. KALP aslında bir hak ve hakikat pusulasıdır. Kulun iradesinin ibresi, hayır veya şer, hangi tarafa yönelir ve amel ederse insan, kulluk notunu ona göre alır.
Kâinattaki herşey insana emânet olarak tevdi edilmiştir. Emânetin yerine teslîmi de rahmettir, berekettir. Unutulmamalıdır ki infâk, yalnız maddi değildir. Rabbin ihsan ettiği her şey infâk edilecektir. Yaşanarak teblîg edilen İslâm da, en güzel infâktır.
Ey Rabbim! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, eli kolu dökülür derecede tâkatsizlikten sana sığınırım
Öyle bir rahmet ki, yaratılışı başlangıcı O’nun nûru ile vücud buldu. O’nun zuhûruyla Âllâh’ın rahmeti bu âlemde coşup taştı. Sabahlar ve akşamlar renk değiştirdi. Duygular derinleşti. Sözler, sohbetler, lezzetler enginleşti; her şey ayrı bir mânâ, ayrı bir letâfet kazandı.
Zamanlar içinde, yaratılışın başlangıcından alemin yok olacağı ana kadar en mes’ud an, hiç şüphesiz ahir zaman Peygamberi’nin dünyayı şereflendirme anıdır.
Merhamet edenlere, Cenâb-ı Hak merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin

|Tirmizi, Birr, 16

Gam ve çileler, hayatta mes’ud olmaya mânî gibi görünürse de, öyle değildir. Sabretmesini, Allah’tan gelenlere rıza göstermesini bilenler için belki daha büyük bir sürûra ulaşmaya vesiledir.
Sizden her kim bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle nefret etsin! Bu ise imanın en zayıf hâlidir.

|Müslim, İmân, 78

Dünya, aldatıcı bir serap, ahiret ise ölümsüz bir hayattır. Kıyametimiz olan ölüm gelmeden evvel uyanalım ki çaresiz bir nedamete dûçâr olanlardan olmayalım. Zira her fâninin meçhul bir zaman ve mekânda Azrail’le karşılaşacağı muhakkaktır.
Mühim olan rûhî yakınlıktır. Çünkü ruhların ırkı yoktur. Irk, cesede ait bir özelliktir. Ceset ise bir gün toprak olacaktır.
Başında taç bulunan hiçbir imparator, kendi eliyle yamadığı hırkayı giyen Hazret-i Muhammed kadar saygı ve itibar görmemiştir

Thomas Carlyle

Ruhların ırkı yoktur.
Hidayet, kulu doğru yola ileten ilahi bir nurdur. Kimin gönlü hidayete susamış ve Hakk’a yönelmiş ise hidayet ancak ona nasip olur..
Sabır, güzel ahlakın ağırlık merkezi, îmânın yarısı, ferah ve saâdetin anahtarıdır. Cennet nimetlerine kavuşturan büyük bir fazîlettir. Sabır, hoşa gitmeyen ve ıztırap veren hâdîseler karşısında muvâzeneyi bozmadan sükûnete bürünmek, Hakk’a teslim olmaktır.
Hakîkatte Akabe Bey’atleri, sadece on iki veya yetmiş beş kişinin değil, bütün müslümanların Cenâb-ı Hak ile yaptıkları bir akittir. Bugün bizler de orada Allah Resulü’nün elini tutup söz veren mü’minler gibi ahde riâyet etmeliyiz. Nasıl ki Mus’ab -radıyallâhu anh- Medine’de İslam’ın temeli olmuşsa bizler de gönüllerde İslam’ın temellerini oluşturmalıyız. Kalplerimiz Allah Resulü’nün muhabbeti ile dolmalı Musab bin Umeyr gibi hakîkate susamış gönüllere tek tek iman pınarlarını akıtmalıyız.
Bir anne- babanın evladına verebileceği en kıymetli hediye ve en büyük hazine onu Kur’an kültürüyle tezyin etmesidir.
Allah Rasulü(sas) vefatından sonra Ne para ne dirhem ne de bir köle bırakmıştı. Sadece binmekte olduğu Beyaz katırı, silahı ve yolcular için vakfettiği fedek ve hayber’deki arazisi kaldı.
Ey Rasulüm! Sen de öleceksin, onlar da ölecekler!

Zümer, 30

VEDA HUTBESİNDEN:
Ey insanlar!
Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız .
Hac ve Umrenin özü, maddeten ve manen temizlenmektir. Yani hac ve umre, gönüllerdeki imanı kemale erdiren ve mahşerin bir benzerini daha bu dünyada yasatarak İlahi mahkemede hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekiniz! Sırrına ermeye vesile olan mühim ibadetlerdir.
Çoluk çocuğuna ne bıraktın ey Ebu Bekir?

Allah ve Resulü’nü bıraktım ya Resulullah!

Hz.Ebu Bekir (ra) gözyaşları içinde:
Ya Resulullah, Sana bey’at etmek için uzanan şu el, benim babamın eli değil de Sen’in amcan Ebu Talib’in eli olsaydı da bu vesileyle Allah benim yerime seni sevindirseydi, kim bilir ne kadar çok sevinirdin. Çünkü Sen, onu çok severdin.
Fetih Esnasında Allah Resulü (sas) devamlı olarak:
EY ALLAH’IM! HAYAT, ANCAK AHİRET HAYATIDIR!diyordu.
Mute Harbi:
Cafer (ra) şehit edildiğinde 33 yaşındaydı.
O haldeydi ki cesedinin üzerinde doksan küsür ok ve mızrak yarası saydık.
Demek ki Habeşistan’a hicret edip Necaşi’nin huzurunda ilim, hikmet ve cesaretle konuştuğunda 17 yaşlarında bir delikanlı idi.
BENLİK ve İDDİA manevi yolun kanseridir.

Önemli olan Gül tabiatlı olabilmektir. Yani bu dünya bahçesinde, dikenleri görüp, onlardan incinip dikenleşmek değil, araya kış gibi çileler de girse onları Bahar iklimiyle kucaklayarak bütün aleme bir gül olabilmektir.

Hz. Mevlana

Tövbelerin kabulü için bulut ve Şimşek, yani gözyaşı ve gönül yanışı ister.
Helalin hesabı, haramın da azabı olduğunu unutmamalıyız. Haramlardan kaçınmak kadar, helal nimetleri kullanırken İSRAF sınırlarına taşarak diğer bir harama düşmekten de sakın malıyız.
Sen, kendinden öncekilerden ibret al da başkalarına ibret olma!
En zor iş, insan terbiyesidir.
Kendisini terbiye edemeyen, iç âleminden habersiz bir kişi başkasını nasıl terbiye edebilir?
. Bazen Siz bir şeyden hoşlanmazsınız, halbuki o sizin için bir hayırdır. Bazen de bir şeyi sever, istersiniz, halbuki o sizin için bir şerdir. Sizin için hayırlı olanı Allah bilir, Siz bilmezsiniz.

Bakara suresi 216

Mal yığdıkça insanın hırsı artar. Gözünü madde ve mal hırsı bürümüş olan insanda, merhamet ve şefkat hissi azalır. İnfak etmek ona zor gelir.
Şimdi ben suçsuzum desem, – ki Allah bunu biliyor – inanmayabilirsiniz.
Aksini söylesem hemen inanabilirsiniz.
Ama Allah suçsuz olduğumu biliyor .

Hz. Aişe (ra)

Kadının fıtratı istikametinde yaşaması, toplumu cennete çevirir.
Tarih sayfalarına baktığımız zaman görürüz ki, toplum hanımlarla âbâd olmuş, yine onların elleriyle berbâd olmuştur
İnsan, kiminle oturup kalkarsa, onun haliyle hallenir.
Bu, bir psikoloji kanunudur.
Tesettürle alakalı hüküm, sadece kadına ait olmayıp erkeği de içine almaktadır:
Ey Resulüm! Mümin erkeklere, gözlerini harama dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle! Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: gözlerini harama bakmaktan korusunlar; namus ve iffetlerini muhafaza etsinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler.
Nur, 30/31
Bütün günahlar hep Allah’ı unutunca işlenir.
Zira bir insan besmele çekerek günah işleyemez.
ALLAH diyerek haksızlık yapamaz ve bir gönlü incitip ona diken batıramaz.
Yavrucuğum!
Gönlünü kederlerle ve üzüntülerle meşgul etme!
Aç gözlülükten sakın.
Takdire Rıza göster.
Allah tarafından sana verilene kanaat et ki, hayatı güzelleşsin, gönlün sürurla dolsun ve hayattan zevk alasın.
Müslümanlardan, beni İslam’da davet eden Amir bin Fuheyre’ye mızrağımı sapladım!
Mızrağımın göğsünü delip geçtiğini gördüm!
O ise bu haldeyken:
VALLAHİ KAZANDIM, diyordu.

Cebbar bin Sülma

Çağımızda kadınlarla erkekler arasında sun’î ve haksız bir eşitlik yarışı başlatılmıştır. Kadının yaratılış hususiyetlerine zıt olan bu yarış, hanımlık ve annelik meziyetlerini zaafa uğratmakta ve aileyi yararlanmaktadır. bu sebeple zamanımızda sıkça yaşanan çocuk aldırma hadiseleri, cahiliye devrindeki kız çocuklarını diri diri gömmenin modernleşmiş bir şekli olup Asrın cinayetidir. Bu asrın yorgun ve bitkin kadını ile cahiliye devrinin kadını arasında sırf bir gardrop ayrılığı, yani giyim-kuşam farkı kalmıştır. Bu ise ruhsuz materyalist eğitimin meydana getirdiği bir toplum felaketidir.
Abdurrahman bin Avf(ra) oruçlu olduğu bir gün önüne oğlu tarafından birkaç çeşit yemek konulmuştu. O ise bundan çok etkilenmiş ve:
Dünyalık olarak bize her şey lutfedildi. Doğrusu hayırlarımızın karşılığının dünyada verilmiş olmasından korkuyorum. Demisti. Daha sonra ağlamaya başlamış ve yemegi bırakıp gitmişti.
Hayatında bir kere bile namaz kılmadan Cennete giren kişi: Amr bin Sabit

Az çlıştı, fakat çok kazandı!

Kadife bir örtü,
Bir su kabı,
İçerisi izhir otuyla doldurulmuş bir minder.
Bir milletin istikbalini görmek keramet değildir.
Bunun için onların gençlerine bakmak kafidir.
-Allah yolunda şehit olmak, sonra diriltilip tekrar şehit olmak yine diriltilip tekrar şehit olmak isterdim.
-Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle Şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona Şehitlik mertebesini ihsan eder.
-Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevabına nail olur.
(İsteyen herkese nasip et Allah’ım)
Rasûl-i Ekrem(sas), elinde nesi var nesi yoksa ashabının muhtaçlarına verirdi. Halbuki çoğu zaman kendi evinde günlerce Ocak yanmaz, yemek pişmezdi. O’nun ve ailesinin çoğunlukla bir günlük yiyeceklerinin bile bulunmadığı pek çok rivayetten anlaşılmaktadır.
Allah Rasulü’nün muhabbeti, kalplerimizin Saadet sermayesidir.
Mümin kendisi muhtaç olsa bile kardeşini kendisine tercih etmelidir. Toplumdaki kanadı kırıkların ıztırabını gönlünde duymalıdır. Onları tanımak dertleriyle dertlenmek ihtiyaçlarını gidermek bir tabiat haline gelmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir