İçeriğe geç

Senin Suçun Değil Kitap Alıntıları – Beyhan Budak

Beyhan Budak kitaplarından Senin Suçun Değil kitap alıntıları sizlerle…

Senin Suçun Değil Kitap Alıntıları

Sana verilen sevgi ve saygının daim olması senin kim olduğunla ilgilidir,yani kişiliğinle.
Nietzsche der ki, Bir nedeni olan, her nasılsa katlanır.
Çocukların en büyük hakkı çocuk olmaktır
Çocuk yetiştirirken en önemli şey sağlıklı iletişim kurabilmektir. Önce ilişki gelir sonra başarı gelişir. Ama önce başarı beklenirse başarı gelebilir, ilişki ise gelişmez.
İnsanlar güzel şeylerden bahsederek beraber güzel zaman geçirebilir;ama sadece yaralarından bahsettiklerinde dost olabilirler.
Bir çeşit yol değil midir hayat, bazen virajlı, bazen düz ve sıkıcı, bazen efsanevi manzaralara şahit, bazen de engebeli.
“Bir nedeni olan,her nasıla katlanır.”
Nietzsche
Pişmanlık hayatın gerçeği; nasıl yaşarsan yaşa,her zaman bazı konularda pişman olacaksın. Geçmişin bir kısmına takılıp, neden böyle oldu, diye suçlamaman gerek kendini. Geçmişi olduğu haliyle kabullenip bundan sonra ne olabileceğine bakmalı insan.
İçine doğduğun koşulları sen seçmedin ama şimdiki yaşamını sen kontrol edebilirsin. Geçmişine değil, geçmişinin bugününe etkilerine odaklanmalısın.
İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar.
Ne acı değil mi? Kadınlara en büyük kötülükleri ya kadınlar ya da böyle kadınlar tarafından yetiştirilmiş erkekler yapıyor.
Melek olsan kanat sesinden rahatsız olurlar. İnsanların beni acımasızca eleştiriyor oluşu her zaman benim hatalı olduğumu göstermez
Eğer hisleri gercekliğin tamamı değil de bir parçası olarak yorumlarsan hisler yol göstericidir. Ancak yolunu sadece hislerle bulmaya çalışırsan yanlış rotalarda kaybolman kaçınılmaz olacaktır.
Keşke dememek üzerine koşullanırsak, kendimizi gereksiz bir baskı altına sokmuş oluruz.
Bir insanın ilişkisinde yaşadığı sorunları , tavrını incelerken onun kişiliğine ve problemlerine dair çok şey öğrenebilirsiniz.Diger insanlarla nasıl ilişki kurduğumuz ,ne yaptığımız ve bize ne yapılmasına izin verdiğimiz aslında bizi belirleyen seylerdendir.
Bana birisi, insan ne ile yaşar? diye sorsaydı, cevabım şu olurdu : Ne ile yaşayacağını bilemem ama ne olmadan yaşayamayacağını söyleyebilirim:UMUT! Nietzsche der ki, Bir nedeni olan, her nasıla katlanır.
Malesef günümüz dünyasında, gerçekten kendisini suçlaması gereken insanlar işledikleri hiçbir suça dair sorumluluk hissetmezken, hassas insan kendilerine ait olmayan suçların yükünü bile omuzlarına alma eğilimindedir.
Sen de sevilmek istiyorsun, bunu hak ediyorsun da.Ama sevilmek için feda ettiğin şey, senin en temel değerin olan benlik saygın olmamalı.
İnsanlar size geldiğinde, bir söyledikleri bir de hissettirdikleri vardır. Söylenenler fikir verir elbette, ama hissettirdikleri daha derinlerden gelir ve daha gerçektir.
Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değecek mi?
Pişmanlık hayatın gerçeği ; nasıl yaşarsan yaşa, her zaman bazı konularda pişman olacaksın. Geçmişin bir kısmına takılıp, neden böyle oldu, diye suçlamaman gerek kendini. Geçmişi olduğu haliyle kabullenip bundan soracak ne olabileceğini bakmalı insan.
Hayat yolunda sen çabalarsın, bir şeyler değişir ya da değişmez. Sonucun ne olduğu, ne yapman gerektiği gerçeğini değiştirmez, her halükârda mücadele etmek zorundasındır. Zira hayat mücadele üzerine kurgulanmıştır.
Sana zarar veren bir insanla ilişki içinde olman bir süre sonra sende eskisi gibi çok rahatsız edici etkiler ortaya çıkarmaz, sen alıştım zannedersin. Ama zarar görmeye devam edersin.
Bazı sabahlar yataktan kalkarsınız ve Daha fazla dayanamayacağım, diye düşünürken, aklınıza daha önce de böyle dediğiniz diğer sabahlar gelir ve içten içe gülersiniz.
Sende sevilmek istiyorsun, bunu hak ediyorsun da . Ama sevilmek için feda ettiğin şey, senin en temel değerin olan benlik saygın olmamalı.
Aşkın çılgınlığı, aşık olunan kişinin özündeki normalliği görmeyi reddetmesinden bellidir.
Sen farkında olmayabilirsin, ama geçmişinde yaşadıkların senin şu anını kontrol ediyor
Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.
Eğer hisleri gerçekliğin tamamı değil de bir parçası olarak yorumlarsan hisler yol göstericidir. Ancak yolunu hislerle bulmaya çalışırsan yanlış rotalarda kaybolman kaçınılmaz olacaktır.
İnsanın başına gelen en kötü şey yapayalnız kalması değil, yapayalnız hissetmesine neden olacak insanlarla birlikte yaşamasıdır.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer şey de özellikle sorunlu bağlanma şekillerine sahip insanların ilişkilerinin yüksek bir çekimle başlıyor olmasıdır. İlk görüşte aşk, kendini bir anda tutkulu bir ilişkinin içinde bulmak sorunlu ilişkilerde sık karşılaştığımız başlangıçlardandır. Bunu şuna benzetebiliriz, ilk gördüğünde beden ve zihninde birçok reaksiyon oluşturabilir karşındaki kişi. Nasıl ki uzak diyarlarda senin kültürüne yakın birisi nispeten yakın gelir sana, bu insan da senin geçmişinde karşılaştığın kalıplardan dolayı aşina gelebilir.
Sana sevgi veremeyen bir insanı neden beni sevmiyorsun diye suçlamak çok anlamlı olmayabilir, belki de o kişinin sevme kabiliyeti yoktur.
Bazı kadınlar vardır ya, çok dertler yaşamış olduğunu gözlerinden anlarsın; yorgun, çaresiz ama yine de şefkatle bakan gözlerinden
Bazen sadece zarardan kurtulmak bile çok ciddi bir kar getirir.
“ Sen de sevilmek istiyorsun, bunu hak ediyorsun da … Ama Sevilmek için feda ettiğin şey, senin temel değerin olan benlik saygın olmamalı. “

Beyhan Budak

“ Sevgi Bombardımanı olan ilişkiler bana Hansel ve Gretel masalını çağrıştırıyor. Masalda, iki kardeş ormanda yollarını kaybederler ve şekerlemelerden yapılma harika bir eve rastlarlar. Bu evin sahibi bir cadıdır ve iki kardeşi hapseder. Ama bu hapis süresince onları en güzel yiyeceklerle beslemeyi de ihmal etmez. Bu durumun amacı kardeşlerin iyi beslenmesi değil, sonrasında bu çocukların şişmanlayarak cadı için iyi bir yemek olmasıdır. Sevgi bombardımanında kişi, ilk başta karşı tarafın yoğun ilgisi altındayken tam olarak ne yaşadığını fark edemeyebilir. Fakat burada önemli olan şey daha öncede söylediğim gibi, durumun büyüsüne kapılma konusunda direnç göstermek ve ilişki sürecini yavaştan almaktır. Yavaştan alındığı zaman, karşı tarafın yoğun ilgisi zamana yayılacak, arada gerçek kişiliğine dair ipuçları verecektir.”
Yan yana yürüdüğümüz bir yolun daha sonuna geldik
Bana birisi, İnsan ne ile yaşar? diye sorsaydı, cevabım şu olurdu : Ne ile yaşayacağını bilemem ama ne olmadan yaşayamayacağını söyleyebilirim:UMUT! Nietzsche der ki, Bir nedeni olan, her nasıla katlanır.
Kötü şeyleri kabullenmek ilk bakışta biraz kaderci, belki biraz da tüyler ürpertici gelebilir. Ancak kocaman bir dünyada, değiştiremeyeceğimiz şeyler için savaşırken ömür bitmiş olabiliyor.
Malesef günümüz dünyasında, gerçekten kendisini suçlaması gereken insanlar işledikleri hiçbir suça dair sorumluluk hissetmezken, hassas insan kendilerine ait olmayan suçların yükünü bile omuzlarına alma eğilimindedir.
Keşke dememek üzerine koşullanırsak, kendimizi gereksiz bir baskı altına sokmuş oluruz.
Sen geçmişte yaşadıklarından ibaret değilsin ; kendine yeni bir yaşam şansı vermelisin.
Koşullar değişmedikçe,maalesef sonuçlar da değişmiyor.
Sana sevgi veremeyen bir insanı neden beni sevmiyorsun diye suçlamak çok anlamlı olmayabilir, belki de o kişinin sevme kabiliyeti yoktur.
Sen de sevilmek istiyorsun, bunu hak ediyorsun da Ama sevilmek için feda ettiğin şey, senin en temel değerin olan benlik saygın olmamalı.
Ne acı değil mi? Kadınlara en büyük kötülükleri ya kadınlar ya da böyle kadınlar tarafından yetiştirilmiş erkekler yapıyor.
Seni çok seviyorum ama gidersen de çok üzülsem bile hayatıma devam edebilirim.
İnsanın en temel ihtiyaçlarından birisi güvendir.
Çocuk yetişdirirken en önemli şey sağlıklı ilişki kurmaktır. Önce ilişki gelir sonra başarı gelir. Ama başarı beklenirse başarı gelebilir, ilişki ise gelişmez.
Eğer geçmişinde bir travma varsa muhtemelen içeride bir yerlerde sesini sana duyurmaya çalışan, travmaya maruz kaldığın zamandaki halinde olan bir çocuk da vardır.
İnsanın başına gelen en kötü şey yapayalnız kalmasını değil, yapayalnız hissetmesine neden olacak insanlarla birlikte yaşamasıdır.
Geçmişinde büyük hayal kırıklıkları olan insanlar, kendilerini ruhsal açıdan korumak için kalın ve yüksek duvarlar örerler.
Baba sevgisinin gerçek hayattaki karşılığı, ürettiğimiz şeyler karşısında aldığımız takdire benzer.
sen farkında olmayabilirsin ama , geçmişinde yaşadıkların senin şu anını kontrol ediyor.
Ne tamamen güvenebileceği bir dost, ne de başını omzuna yaslayabileceği bir yol arkadaşı vardı. Ara ara karşısına çıkanlar olduysa da her biri onun için ayrı bir hayal kırıklığı hikâyesiydi.
Alman yazar Goethe kim bilir nelere şahit oldu da Dünya hasas kalpliler için cehennemdir, dedi.
“Peki sonra ne oldu unutabildin mi?” Ne unutması hocam biz evlendik eski sevgilimle.”
Sana acımasızca davranan birisini düşünüp; bana nasıl böyle şeyler yapabilir diye tekrar üzülüyorsun belki de.Ancak acımasız insanlar, kendilerinden başka kimseyi düşünmez, diğer insanları önemsemez, önemsenecek bir şeymiş gibi görmez. Beyhan budak
“Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir,”
Ne tamamen güvenebileceği bir dost, ne de başını omzuna yaslayabileceği bir yol arkadaşı vardı. Ara ara karşısına çıkanlar olduysa da her biri onun için ayrı bir hayal kırıklığı hikâyesiydi.
Travma ne kadar şiddetli ve süresi uzunsa, senin bu olaya maruz kaldığın yaştaki halini zihninin bir köşesine kopyalar. Yani sen 9 yaşında travmaya maruz kaldığın zaman zihnin ikiye bölünür gibi olur: Bir kısmı normal bir şekilde hayat yoluna devam ederken, bir kısmı da tam o olayı yaşadığın zamandaki haliyle korkmuş, çaresiz ve suçlu hissederek ruhunun derinliklerinde saklı kalır. Hayatın her belirsizliğinde o küçük çocuk devreye girer sen farketmeden, kendine zarar veren davranışlar yaparsın, kendin için yanlış insanlar seçersin, mantıklı tarafının istememesine rağmen. Bir bakmışsın ki içindeki o incinmiş çocuktan dolayı böyle yapıyorsun. Eğer geçmişinde bir travma varsa muhtemelen içeride bir yerlerde sesini sana duyurmaya çalışan, travmaya maruz kaldığın zamandaki halinde olan bir çocuk da vardır.
Sana acımasızca davranan birisini düşünüp; bana nasıl böyle şeyler yapabilir diye tekrar üzülüyorsun belki de. Ancak acımasız insanlar, kendilerinden başka kimseyi düşünmez, diğer insanları önemsemez, önemsenecek bir şeymiş gibi görmez.
Her insan kendi derdinin telafisini sağlama derdinde.
Acı ne kadar dayanılmaz olursa olsun,insan kısa bir süre içerisinde bu duruma dayanacak seviyeye gelmekle kalmıyor,çözüm için enerjisinide toplamaya başlıyor.
İnsan olmak diğerlerinden daha iyi olmak demek değil ve bu zaten imkansız bir hedef.
Hassas olmayan insanlar için yaşam daha kolay, düz bir çizgi üzerinde yaşayıp gidebiliyorlar, daha az sorgulayarak. Ama hassas insanlar için, her detay bir hüzün sebebi haline gelebiliyor. Sanki başka bir gezegenden acı çekmek için dünyaya gönderilmişler gibi düşünüyorum bazen hassas insanları. Bu dünyaya alışmak mümkün ama bu durum zaman alıyor ve geçen zamanda da bolca acı çekiliyor. Alman yazar Goethe kim bilir nelere şahit oldu da “Dünya hassas kalpler için bir cehennnemdir,” dedi.
Çünkü geçmişimizde yaşadığımız travmatik deneyimler, içimizde duygusal açıdan tam olay yaşandığı halde kalmış bir çocuk bırakıyor.Ve sen bu çocuğun farkına varmadıkça,özellikle kriz anlarında kontrolü içindeki çocuk devralıyor.
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde,dünya daha çok sonuçlara önem veriyor gibi.En güzel,en yakışıklı,en başaralılı,en zengin olursak daha iyi hissedebileceğimizi,daha iyi olabileceğimizi düşünüyoruz.En lere ulaşabilmek için inanılmaz rekabetçi koşullarda savaşıyoruz.Ancak içinde bulunduğumuz seviyeden bir üst seviyeye geçtiğimiz anda içimizi sıcacık kaplayan o tatmin olma hissi,her zaman bizden daha iyi olanları farketmemizle sona eriyor ve döngüyü tekrar yaşamaya başlıyoruz.
İçine doğduğun koşulları sen seçmedin, ama şimdiki yaşamını sen kontrol edebilirsin. Geçmişine değil, geçmişinin bugününe etkilerine odaklanmalısın.
Bizim, dünyayı romantik bir şekilde algılıyor oluşumuz bizim problemimiz. Ben bu durumdan dünyanın haberdar olduğunu zannetmiyorum.
Nietzsche der ki, Bir nedeni olan, her nasıla katlanır.
Bana birisi, İnsan ne ile yaşar? diye sorsaydı cevabım şu olurdu: Ne ile yaşayacağını bilemem ama ne olmadan yaşayamayacağını söyleyebilirim: Umut

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir