İçeriğe geç

Dikenlikler Prensi Kitap Alıntıları – Mark Lawrence

Mark Lawrence kitaplarından Dikenlikler Prensi kitap alıntıları sizlerle…

Dikenlikler Prensi Kitap Alıntıları

En sakin dille yerine getirilen tehditler en derine ulaşırlar.
Ben buyum, mazeret arıyorsanız, gelin de kendiniz bulun.
Benimse tüm yapabildiğim, güzelliğine hayran kalmaktı.
Anıları evirip çevirirsin, her köşesini ve ayrıntısını bildiğini sanırsın ama yine de seni yaralayacak keskin bir tarafına rastlarsın. Her geçen gün anılar biraz daha ağırlaşır. Her gün seni biraz daha derine çeker. Sarmaş dolaş olursun onlarla, her seferinde bir ilmek atılır, kendi kefenini dokursun, bir koza örersin, içinde delilik büyür.
Burada ölecek değilim. Aklımdan sürekli bu düşünceyi geçiriyordum. Her defasında ikna ediciliği azalıyordu. Burada ölecek değilim. Düşünemeyecek kadar çok üşüyordum. Burada ölünmez.
Kurnazca bir oyunda böyle kaba tehditlere başvurmak tam bir yenilgiydi, ne var ki bazen insan savaşı kazanmak uğruna bazı yenilgileri kabullenmek zorunda kalırdı.
Yüzbaşı Coddin’in neler hissettiğini anladım; alay konusuydum ama henüz idrak edemiyordum.
benden korksun mu istiyordum?
Bence her gün ölüyoruz. Her şafakta yeniden doğuyoruz, birazcık değişerek, kendi yolumuzda birazcık daha ilerliyoruz. Eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. Belki de büyümek budur. Belki büyümüşümdür.
En büyük yalanları kendimize saklarız.
Sevginin hüsrana uğrattığı yerde sizi nefret diri tutar.
Oyunu ancak onun bir oyun olduğunu kavrayarak kazanabilirsiniz. Satranç oynayan bir adam düşünün. Ona tüm piyonlarının dostu olduğunu söyleyin. Bırakın şahı kutsal sansın. Kalelerinin gölgesindeki mutlu günlerini ansın. Bırakın vezirini sevsin. Hepsini nasıl kaybettiğini seyredin.
Bizi tanımlayan düşmanlarımızdır ancak onları kendimiz de seçebiliriz. Hıncını düşman belle, Jorg. Bunu yaptın mı muhteşem bir adam olabilirsin ama daha önemlisi, belki mutlu biri olursun.
bence her gün ölüyoruz. her şafakta yeniden doğuyoruz, birazcık değişerek, kendi yolumuzda birazcık daha ilerliyoruz. eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. belki de büyümek budur.
bence her gün ölüyoruz. her şafakta yeniden doğuyoruz, birazcık değişerek, kendi yolumuzda birazcık daha ilerliyoruz. eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. belki de büyümek budur.
“Söylesenize üstadım,” dedim. “İntikam ilim midir sanat mı?
Bir şeye uzun süre tutunmaya görün, bir sırra, bir arzuya, ya da bir yalana, sizi biçimlendirir.
Korku insanı kanatlandırır derler.
İntikam ilim midir sanat mı?
.
Anılar tehlikeli şeylerdir. Her dokunuş ve köşeyi öğrenene kadar onları tekrar tekrar çevirirsiniz, ancak yine de sizi kesecek bir kenar bulacaksınız.

.

Sonuçta hepimiz parçalaması kolay, tamiri zor oyuncaklardan başka bir şey değiliz.
Hayattaki herkes daha kendileri doğmadan eskimiş bir savaşın mücadelesini veriyor.
Bazı insanlar sizin bam telinize basmak için doğarlar.
Ha bir can, ha on binlercesi, fark göremiyorum. Bu ölçütü anlamıyorum. Kelleni tek seferde koparmam, defalarca vura vura koparmamdan daha mı az fenadır?
“Jorg, ‘tüm dünyayı zehirlemeye yeter’ demiştin,” dedi Makin.
“Dünya zaten zehirlenmiş, Sör Makin,” dedim.
Kimi insanlar başlarına gelecek şeyi hissedemeyecek kadar kalın kafalıdır. Kimisi de vardır ki ihtimallerle kendilerine eziyet ederler, en berbat düşmanlarının salacağı dehşetten daha korkunç kabuslarla rüyalarını donatırlar.
Bence her gün ölüyoruz. Her şafakta yeniden doğuyoruz, birazcık değişerek, kendi yolumuzda birazcık daha ilerliyoruz. Eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. Belki de büyümek budur. Belki büyümüşümdür.”
Her geçen gün anılar biraz daha ağırlaşır. Her gün seni biraz daha derine çeker. Sarmaş dolaş olursun onlarla, her seferinde bir ilmek atılır, kendi kefenini dokursun, bir koza örersin, içinde delilik büyür
Beni korkutan şey sessizliktir. Üzerine kendi korkularımı yazabildiğim boş bir sayfadır.
Hayattaki herkes daha kendileri doğmadan eskimiş bir savaşın mücadelesini veriyor.
Satranç oynayan bir adam düşünün. Ona tüm piyonlarının dostu olduğunu söyleyin. Bırakın şahı kutsal sansın. Kalelerinin gölgesindeki mutlu günlerini ansın. Bırakın vezirini sevsin. Hepsini nasıl kaybettiğini seyredin.
Eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. Belki de büyümek budur. Belki büyümüşümdür.
“Eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. Belki de büyümek budur. Belki büyümüşümdür.”
Artık büyüdüm ama içimde ne tür bir canavar varsa, o canavar hep bendim; tercih benim, sorumluluk benim, kötülük benim, adını siz koyun.
Ben buyum, mazeret arıyorsanız, gelin de kendiniz bulun..
Sevginin hüsrana uğrattığı yerde sizi nefret diri tutar..
Oyunu ancak onun bir oyun olduğunu kavrayarak kazanabilirsiniz..
Ben buyum, mazeret arıyorsanız, gelin de kendiniz bulun.
Bence her gün ölüyoruz. Her şafakta yeniden doğuyoruz, birazcık değişerek, kendi yolumuzda birazcık daha ilerliyoruz. Eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. Belki de büyümek budur. Belki de büyümüşümdür.
“Sizinle gelebilirdim hanımefendi. Teklifinizi kabul edebilirdim. Ama kim olurdum o zaman? Beni biçimlendirmiş hataları bırakırsam kim olurdum?”
“İyi bir savunmanın en zayıf noktası açık vermeye mahkumdur. Çöker ama çökerken bile yeni savunma hatları yaratır. Katmanlar halindedir. Neticede, en başından beri kaçındığın şeyle yüzleşmiş olarak bulursun kendini, ne var ki artık zayıf düşmüşsündür ve bile bile ladestir.”
“Her geçen gün anılar biraz daha ağırlaşır. Her gün seni biraz daha derine çeker. Sarmaş dolaş olursun onlarla, her seferinde bir ilmek atılır, kendi kefenini dokursun, bir koza örersin, içinde delilik büyür.”
“Bellek tehlikeli şeydir. Anıları evirip çevirirsin, her köşesini ve ayrıntısını bildiğini sanırsın ama yine de seni yaralayacak keskin bir tarafına rastlarsın.”
“..Feda edemeyeceğin her şey ayak bağıdır. Seni öngörülebilir kılar, zayıflatır.”
Sonuçta hepimiz parçalaması kolay, tamiri zor oyuncaklardan başka bir şey değiliz.
“ En iyi işkenceciler ödleklerden çıkar. Ödlekler korkuyu idrak etmişlerdir ve kullanmasını bilirler. Kahramanlara gelince, onlardan berbat işkenceci olur. Normal bir insanı neyin güdümlediğini ayırt edemezler. Her şeyi yanlış anlarlar. Gururuna leke çalmaktan daha kötü bir şey akıllarına gelmez. Öte yandan bir korkak seni tabureye bağlar ve altına ağır tutuşan bir ateş yakıverir. Ben ne bir kahramanım ne de bir korkak ama elimdekini kullanmasını bilirim.”
“Bizi tanımlayan düşmanlarımızdır ancak onları kendimiz de seçebiliriz. Hıncını düşman belle, Jorg. Bunu yaptın mı muhteşem bir adam olabilirsin ama daha önemlisi, belki mutlu biri olursun.”
Sevginin hüsrana uğrattığı yerde sizi nefret diri tutar.
Oyunu ancak onun bir oyun olduğunu kavrayarak kazanabilirsiniz.
Bir önderseniz sorumluluklarınız vardır. Adamlarınızın çoğunu öldürmemek sizin sorumluluğunuzdur. Yoksa kime önderlik edeceksiniz ?
“Su! Su!” Ölmek üzereyken hep su isterler. Tuhaftır, beni susatan şeyse öldürmektir.
Su! Su! Ölmek üzereyken hep su isterler. Tuhaftır, beni susatan şeyse öldürmektir.
Feda edemeyeceğin her şey ayak bağıdır. Seni öngörülebilir kılar, zayıflatır.
Sevginin hüsrana uğrattığı yerde sizi nefret diri tutar.
Adamlarınızın çoğunu öldürmemek sizin sorumluluğunuzdur. Yoksa kime önderlik edeceksiniz?
Eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. Belki de büyümek budur. Belki büyümüşümdür.
“Eskiden ölüler ölü olarak kalırmış,” dedim. “Babamın kütüphanesinde okumuştum. Çok uzun bir süre ölüler yalnızca masallarda yürürmüş. Platon bile ölüleri iyice uzağa yollamış, Styx Nehri’ne havale etmiş.”
Ve bana “oğlum” diye hitap edeceksin.
Annemin ölümünü pazarlığa sürdün, seni piç! Öz oğlunun kanını. Güzelim William öldü ve sen daha cesedi soğumadan üzerini pazarlıkla örttün. Nehir ticareti hakkı uğruna bir sulh.
söylesenize üstadım , dedim. İntikam ilim midir Sanat mı?
Her geçen gün anılar biraz daha ağırlaşır. Her gün seni biraz daha derine çeker. Sarmaş dolaş olursun onlarla, her seferinde bir ilmek atılır, kendi kefenini dokursun, bir koza örersin, içinde delilik büyür.
En büyük yalanları kendimize saklarız.
Tercihlerin, ardını göremediğin kapıların anahtarıdır.
En sakin dile getirilen tehditler en derinlere ulaşır.
Sevginin hüsrana uğrattığı yerde sizi nefret diri tutar.
Oyunu ancak onun bir oyun olduğunu kavrayarak kazanabilirsiniz.
Bazı insanlar sizin bam telinize basmak için doğarlar.
Bellek tehlikelidir. Anıları evirip çevirirsin, her köşesini ve ayrıntısını bildiğlni sanırsın ama yine de seni yaralayacak keskin bir tarafına rastlarsın.
Bir şeye uzun süre tutunmaya görün, bir sırra, bir arzuya, ya da bir yalana, sizi biçimlendirir.
Hepimiz parçalanması kolay, tamiri zor oyuncaklardan başka bir şey değiliz.
Meraktaydım, acaba kötü biri mi olmam gerekiyor, diye. Şeytanın iş yükünü alayım diye Tanrı tarafından bana bir mesaj gönderildiğini sanıyordum.
En sakin dille yerine getirilen tehditler en derine ulaşırlar.
Bazı insanlar sizin bam telinize basmak için doğarlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir