İçeriğe geç

Serbest İnsanlar Ülkesinde Kitap Alıntıları – Ahmet Ağaoğlu

Ahmet Ağaoğlu kitaplarından Serbest İnsanlar Ülkesinde kitap alıntıları sizlerle…

Serbest İnsanlar Ülkesinde Kitap Alıntıları

Hûda göstermesin asarı izmihlâli bir yerde
Ahibba şiveye yağsada mebhut eyler adayı
(Yenişehir li Avni’ye ait, dost sanılanların bozgun zamanı düşmanlara parmak ısırtacağını anlatan beyit.
Meâl: Allah göstermesin çöküş emareleri bir yerde/ Yoksa dostun yağması şaşkın bırakır düşmanı
İstibdatta maksat, köle yetiştirmek ve vasıta da lüks, israf ve fuhuştur. Burada ise gaye, vatandaş yetiştirmektir ve vasıta da sadelik ve fazilettir.
Fuzuli itiyatlar ve bu itiyadın yarattığı ihtiyaçlar insanların hürriyeti için bir tuzaktır.
Söz sadeliği demek, anlatılmak istenilen maksadı açık kelimelerle ve fuzuli ilaveler karıştırmaksızın söylemek demektir. Mesela makam sahibi birisine bir işinizi söylemeye geldiğinizi ifade etmek isterken dosdoğru: Size filan işi söylemek için geldim. demek lazımdır. Fakat bunun yerine Huzuru alinize acizane maruzatta bulunmak için cesaret ettim. gibi tarz merduttur (kabul edilmez).
Sordum
-Burada bilet ve kontrol olmaz mı?
-Hayır, ücret kutuya atılır.
-Suiistimal edilmez mi?
-Görülmemiştir! İnsanlara itimat esastır. İtimat ettikçe doğruluk artar.
Asıl hüner serbest insanları idare etmektir. Yoksa gözleri, eli, kolu, ağzı ve kafası bağlı insanları herkes idare eder.
Fikir temizliği demek, düşünürken kinsiz ve sırf hak ve hakikati bulmak için düşünmek demektir. Söz temizliği demek, söz söylerken yine kinsiz ve sırf hak ve hakikati ifade için söylemek demektir. Hareket temizliği de hareket ederken hak ve hakikate doğru yürümek demektir.
Bir insan doğarken fena veya iyi doğmaz. İnsanı fena veya iyi yapan muhittir. Muhitin verdiği terbiye, üflediği düşünceler, duygular, adetlerdir.
Doğruyu seven, hakikate de tahammül eder.
Başkalarına karşı hür olabilmek için evvela insan kendi nefsine karşı hür olmalıdır. Kendi nefsinin esiri olan birisi hür olamaz.
Hür olmak kolay değildir, kölelik daha kolaydır. Köle, kendisini başkasına teslim eder, iş biter! Hür ise bilakis başkasını düşünmekle mükelleftir.
Büyük adamlar her gün ve her zaman yetişmezler. Bazen bir millet asırlarca hamile olduktan sonra onlardan birisini doğurur ve bazen de bu doğurma ameliyesi pek çetin, pek korkunç olur.
-Evet, dalkavukluk ve yaltaklık bir cemaati alçaltan en korkunç bir yoldur.
-O halde üstat, insanlar bundan neden hoşlanıyorlar?
-Zayıftırlar, onun için.
Her insan yalan söylemez. Yalan; zayıfların, zelillerin, korkakların işidir.
Adalet meleklerin insanlarda gıpta ettikleri bir haslettir.
Bekçiler dikkatle baktılar. Boynumda zincirin, kollarımda kelepçelerin izleri belli idi.
-Evet, görüyoruz. Esaretin görünen bağlarını kırmışsın. Fakat iç bağlarını da söküp attın mı? diye sordular
evladının bu kadar küçülmesine razı olan memleket felah bulur mu?
Xoşbəxt o yerlərdir ki, həm azaddır, həm də özü düşünüb, özü yaradır. Yaratmaq qabiliyyəti olmayan ölkələr, adətən, belə yerlərin təbəəsinə çevrilir.
Əslində yaxşı və pis anlayışları subyektiv anlayışlara bağlıdır. Subyektiv anlayışsa doğru da ola bilər, yanlış da. Ancaq doğru, ya yanlış- dözmək lazımdır. Axı dözüm olmazsa, təkrar edirəm, azadlığın özü aradan qalxar.
Heç bir istək, özü-özlüyündə yaxşı, ya da pis adlana bilməz. Bunları yaxşı və pis göstərən hansı yolla gerçəkləşmələri, hansı vasitədən istifadə etmələridir.
Başqalarına qarşı azad ola bilməkdən ötrü öncə insan öz tamahından qurtulmalıdır. Öz tamahının əsiri olan adam azad ola bilməz.
Axı qorxaqlıq həm də başqalarına keçən bir xəstəlikdir. Bəzən beş-on qorxaq adam bütöv bir ordunun dağılmasına səbəb olur.
Hüda göstermesin asar izmihlali bir yerde,
Ahibba şiveyi yağmada mebhut eyler adayı.
Allah göstermesin çöküş emmarelerini bir yerde
Yoksa dostun yağması şaşkın bırakır düşmanı.
Yenişehirli Avni Bey
Fikir ve hislerini değiştiren ve saklayan insanlarda izzeti nefis aramak abestir. Aşikardır ki bu gibi insanlar hür olamazlar.
İstibdad (despotiya) – qorxuya, monarxiya – şərəfə, respublika isə fəzilətə dayanır.
Axı insan, yaxud xalq, nadan oldusa, deməli aciz olacaq,aciz oldusa, deməli kölə olacaq, kölə oldusa, deməli, istibdad(tiraniya) hökm sürəcək, deməli, insanlar dolğun, faydalı həyatdan kənarlaşacaq, deməli, inkişaf olmayacaq, xalq, millət başqa xalqlardan, millətlərdən geri qalacaq, kasıblığa, dilənçiliyə məhkum olacaq.
İnsan kâinatın şuurudur. Ona taparız, onu severiz,onu takdis ederiz. Hürriyet, şuurun mukaddes cevheridir. Onu severiz, ona bağlıyız. Serbest İnsanlar Ülkesi, şuurun ve hürriyetin mabedidir. Ona sığınırız, ona güveniriz.
Beləcə, ta uşaqlıqdan öz-özünü idarə etməyə; düşünməyə və mühakiməyə alışdırılan vətəndaşlar həyatda heç kimdən və heç nədən qorxub hürkməzlər
Sərbəst ölkədə isə vətəndaşın şərəf və ləyaqət duyğusu, cəsarət qabiliyyəti başda gəlir. Burada istər ailə və məktəb tərbiyəsi, istərsə hakimiyyət üsulu bambaşqadır. Ailədə yumruq yerinə yanımcıllıq və anlatma, məktəbdə falaqqa yerinə aşılama və düşünüb daşınma, hökümətdə dəyənək yerinə qanun və ədalət keçərli olar.
..bax buna görə də ta əzəldən qorxu tərbiyəsi istibdad üçün bir dayaq olub. Məktəbdə falaqqa, ailədə yumruq, hökümətdə şillə bu tərbiyənin əsasıdır. Məqsəd- fərdin şərəf və ləyaqət duyğusunu öldürmək, gözünü qorxutmaq, hər cür cəsarət qabiliyyətini sındırmaqdır.
Fakat bilgisiz ve usulsüz çalışmak, boş havanda hava dövmektir.
Ailede yumruk yerine şefkat ve anlatma; mektepte falaka yerine telkin ve muhakeme; hükümette değnek yerine kanun ve adalet geçer ve böylece ta çocukluktan kendi kendini idare etmeye, düşünmeye ve muhakeme alıştırılan vatandaşlar hayatta kimseden ve nesneden korkmazlar, tevahhuş etmezler.
-Hem sade hem yüksek! İşte yaşamak sanatı!
-Evet oğlum. Hür olmak kolay değildir. Kölelik kolaydır. Köle, kendisini başkasına teslim eder, iş biter! Hür ise bilakis başkasını düşünmekle mükelleftir.
Casusluk olan yerde hürriyet olamaz; hürriyet olan yerde de jurnalcilik olamaz. Bunun içindir ki istibdadın kullandığı en tesirli vasıta jurnalciliktir. İstibdat için birinci dilek, vatandaşlar arasında karşılıklı inanma ve itimat iplerini çözmektir ve birbirine karşı tereddüt ve şüphe üflemektir.
Doğruluk ve dostluk gibi yüksek faziletler aşağı ruhlu adamların işi değildir. Talihin ilk dönüşünde bunlar büyük adamlara arkalarını çevirirler; alaya küfre hücuma başlarlar ve bu kere de kuvveti elde etmiş olan makam sahibi yeni adamların etrafını kuşatırlar.
Bilmelisin ki müdahene (yağcılık); kölelerin, esirlerin işidir. Ruhun; pespaye, zelil ve miskin olduğuna delildir. Mütebasbıs (yaltakçı) adamda şeref ve izzeti nefis olmaz. Böyle bir adam muhatabı olan insanı da bozar.
maharetle söylenmiş bir yalanı zekâ eseri sayan veya yalancılıkla elde edilmiş bir muvaffakiyeti tasvipkâr bir tavırla karşılayan ve hele yalancı olduklarına kâni olduğu insanlara hürmet ve ikram eden bir cemaat yalancılık illetinin bütün zilletlerine ve bütün felâketli neticelerine boyun eğmek mecburiyetinde kalır.
Zira istibdadın saltanat sürdüğü yer insanın ruh ve kalbidir. İstibdat, burada yerleşir; burada tahtını kurar; burada tacını takınır! Bazen siz istibdadı yıkılmış zannedersiniz ve fiilen de istibdadın göze görünen alâmetleri kalkmış bulunur. Fakat hakikatte ise onu her tarafta ve herkeste henüz yaşarken bulursunuz.
Hürriyet, şuurun cevheridir, şuur da insandır.
Hür olmak ne kadar güç imiş!
Fakat sonraları kanımız karıştı, köle ellerin âdetlerine, törelerine uyduk; kurultay kalktı, yasa bozuldu ve zorbalık galebe çaldı; efendi milletim köle oldu. O zamandan ocağımız söndü; adımız şanımız battı. Bir gün geldi, alçak hakanımız bizi yad ellere satacak oldu.
Başkalarına karşı hür olabilmek için evvela insan kendi nefsine karşı hür olmalıdır. Kendi nefsinin esiri olan birisi hür olamaz.
Mesela ağızları köpük dolusu hürriyet isteyenler görürsünüz ki komşusunun hürriyetine tahammül etmezler. Bu hürriyetin kendileri ile ilk tesadümünde tehevvür ederler, karşısındaki adamı mahvetmek isterler. Çünkü hakikatte istibdadın tahtı henüz kırılmamıştır. Ruhlardan, gönüllerden sökülüp atılmamıştır. İşte bunun içindir ki bu gibi yerlerde hürriyet ekseriyetle anarşiye çevrilir.
Şarkta fertler hakka karşı hissizdirler, kayıtsızdırlar. Bugün birisinin, yarın ötekinin hakkına tecavüz olunuyor. Kimse müteessir olmuyor, kimse hakkı müdafaaya kalkışmıyor. Git gide herkes aynı hale düşüyor. Sonunda hak mefhumu ortada kalkıyor ve toplum kendisiyle kolayca oynanılır cansız, hareketsiz bir paçavra haline geliyor.
“Asıl hüner, serbest insanları idare etmektir. Yoksa gözleri, eli, kolu, ağzı, kafası bağlı insanları herkes idare eder.”
Başkalarına karşı hür olabilmek için evvela insana kendi nefsine karşı hür olmalıdır.
“Fakat başkası için kendini feda etmek yalnız insana mahsus bir sıfattır.”
Hür olmak kolay değildir, kölelik daha kolaydır. Köle kendisini başkasına teslim eder, iş biter! Hür ise bilakis, başkalarını düşünmekle mükelleftir.
Başkasını sevmek, onun yolunda rahatsızlığa, ızdıraplara katlanmak demektir.
Tarihin, ruhlar üzerinde bırakıp gitmiş olduğu izler vardır ki insanı esir eden asıl bunlar imiş.
Hakikatin saklandığı yerde batıl hakim olur ve batılın hakim olduğu yerde hayır kalmaz
Hür insan yalan söylemez. Yalan; zayıfların, zelillerin, korkakların işidir.
Bazen istibdadı yıkılmış zannedersiniz ve fiilen de istibdadın göze görünen alametleri kalkmış bulunur. Fakat hakikatte ise onu her tarafta ve herkeste henüz yaşarken bulursunuz. Mesela ağızları köpük dolusu hürriyet isteyenler görürsünüz ki komşusunun hürriyetine tahammül etmezler
Hürriyet,şuurun cevheridir;şuur da insandır
“Başkasını sevmek, onun yolunda rahatsızlığa, ızdıraplara katlanmak demektir. Yalnız bu vasıta iledir ki vatandaş hem kendini ve hem de başkalarını kurtarabilir.”
fakat sonra kanımız karıştı, köle ellerin adetlerine, törelerine uyduk; kurultay kalktı, yasa bozuldu ve zorbalık galebe çaldı; efendi milletim köle oldu.
Ta uşaqlıqdan vətəndaşlarımızı sadə yaşamağa alışdırırıq. Hələ beşikdə ikən onları əhatə edirik. Ölkənin öz malından hazırlanmış sadə və təmiz şeylərlə edirik. Gözlərini və beynini bu sadəliyə alışdırırıq. Məktəb çağında varlıya, yoxsula fərq qoymadan, hamısına eyni biçimdə hazırlanmış ucuz və təmiz paltarlar geydiririk. Bər-bəzəyi və dəbdəbəli yığıncaqları məsləhət bilmirik.
Bədxərcliyə, təmtərağa qarşı biganəlik aşılayırıq. Bax beləcə, öz-özünə, vətəndaşlar sadə yaşamağı öyrənir, dəbdəbəli həyata və israfçılığa ehtiyac duymurlar.
Həyatda bu qədər şey adama gəlhagəl deyirsə, tamahlanmamaq asan işdirmi? Əyləncələr, gözəl qadınlar, bar və restoranlar, rəqslər, göz çəkən atlar, arabalar, avtomobillər və bütün bunları əldə etmək üçün asan qazanc yolları varkən, necə tamahlanmayasan? İndi gəl mənliyini qorumaq üçün yoxsulluğa, ehtiyaca, əzab-əziyyətə qatlaş görüm, necə qatlaşırsan! Arzunla, iştahınla çarpış görüm, necə çarpışırsan?! Onları öldür görüm, necə öldürürsən!
Fərdlərində ləyaqət olmayan bir mühitdə azadlıq olmadığı kimi, ciddilik də qalmaz. Ciddiliyin yerini lağlağı tutar. İnsanlar o qədər alçalarlar ki, özü-özlərini, daşıdıqları fikirləri, yaratdıqları qurumları, vətən və vətəndaşlarını dolayıb ələ salar, acılayarlar.
Bir vətəndaşın hər hansı bir sözündən yaxud əməlindən sonra o dəqiqə yumruq atıb söyüş söymək və tapança çıxarmaq həqiqi ləyaqətin tam əksidir. Buna ləyaqət deyilməz, zorakılıq deyilər. Belə hallara ləyaqət və ya mərdlik adı verən mühitlərə ayıb olsun.
Hər hansı bir vətəndaşa yuxarıdan-aşağı baxan, onun şəxsiyyətinə, düşüncəsinə, duyğusuna sayqı göstərməyən adam, istər-istəməz özünün də alçaldılmasına, düşüncə və duyğusuna sayqısız münasibətlə razılaşmalı olur.
Uşağa cinlərdən, pərilərdən, süpürgəsaqqallardan, divlərdən, ruhlardan söz açıb qorxutmaq istəyirsinizsə, həmin uşağın ruhuna ta beşikdən qorxaqlıq toxumunu əkmiş olacaqsınız!
Azad olmayan ölkələri tək bir şəxs idarə edir. Hökmdar deyilən bu adamın iradəsi hakimdir. Hamı ona baş əyməyə borcludur. Belə ölkələrdə vətəndaşların dolanışıq və səadətindən çox, həmin şəxsin şıltaqlarının yerinə yetirilməsinə diqqət yetirilir. Buna görə də o adam, səlahiyyəti – yetkisi oldu-olmadı, istədiyi şəxsi işə götürə, yaxud işdən azad edə bilər. Belə yerlər işbilməzlər üçün daha sərfəlidir. Axı səriştəyə yox, özünü hakim şəxsə bəyəndirə bilmək keyfiyyətinə dəyər verilir. Ara qızışdırmaq, öz xeyrini güdərək ona-buna yarınmaq, gözə girmək, hiylə və yalan həmin keyfiyyətin tərkib hissələridir. Beləcə, təkcə ölkənin işləri səriştəsizlərin əlində qalmır, həm də hamının əxlaqı pozulur. Gənc nəsil uğur yolunu axtararkən, bilik və ləyaqət örnəyi görmədiyindən, elmə, texnikaya, ciddiliyə, çalışqanlığa, doğruçuluğa qiymət verə bilmir və tanışlıqla iş aşırmağa, öz xeyri üçün ona-buna yarınmağa, kələkbazlığa, hiylə və yalana meyl salır. İstər adamlar, istərsə dövlət get-gedə alçalır və axırda tamam pozulur. İstibdadın idarə etdiyi bütün ölkələrin sonu bu deyilmi? Belə yerlərdə ölkəni uçuruma aparan amil əslində istibdadın özü yox, istibdad quruluşunun işıqlı adamları mənən əzib korlamasıdır.
Doğrudan da, hər hansı cəmiyyətin varlıq qüvvəsi fikir, sənət, elm, hərb və sair sahələrdə yetişdirdiyi böyük adamların alışqanlıq və qiymətləri ilə ölçülə bilər.
Şəxsi hakimiyyət zamanı xalq – tək şəxsin şıltaq və həvəsinə tabe olduğundan, milyonlarca insanın bu şıltaqlıq və həvəsə itaət etməsi üçün yeganə çarə xalqı qorxutmaq və xof içində saxlamaqdır.
Başqalarının kölgəsində yaşayanlar, ya da başqalarının yaxşılığı hesabına sərvət toplayanlar yaxşılıq edənlərə möhtac olur, onların arzularına, istəklərinə boyun əymək, haqlı-haqsız fikirlərinin önündə əyilmək məcburiyyətində qalırlar .
Uşaqlıqdan öz-özünü idarə etməyə, düşünməyə və mühakiməyə alışdırılan vətəndaşlar həyatda heç kimdən və heç nədən qorxub hürkməzlər
İnsanlar qorxaq doğulmazlar. Ailə və məktəbdə verdiyimiz tərbiyə, hökumətdə istifadə etdiyimiz üsullar vətəndaşı qorxağa çevirir
Biliksiz və səysiz azadlıq tam sayılmaz. Belə azadlıq şikəst azadlıqdır .
Axı insan, yaxud xalq, nadan oldusa, deməli, aciz olacaq, aciz oldusa, deməli, kölə olacaq,«kölə oldusa, deməli, istibdad (tiraniya) hökm sürəcək, deməli, insanlar dolğun, faydalı həyatdan kənarlaşacaq, deməli, inkişaf olmayacaq, xalq, millət başqa xalqlardan, millətlərdən geri qalacaq, kasıblığa, dilənçiliyə məhkum olacaq.
Sonda anladım ki, bütün varlığımla Azadlıq Mələyinə vurulmuşam!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir