İçeriğe geç

Görünmez Koleksiyon Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Görünmez Koleksiyon kitap alıntıları sizlerle…

Görünmez Koleksiyon Kitap Alıntıları

Zaten kim gölgesine dönüp bakar ki?
Fakat tesadüfün dişleri keskindir ve tehlikeli derecede kurnaz olan kader hiç beklenmedik bir yerde en kayalı araziyi bile havaya uçurabilir.
Ayrıca hiç kimse onun güldüğünü duymamıştı ve bu belki de konuşma yeteneğinin yitirilmesinden daha azap vericidir.
– Fakat neden ağlıyor o zaman? Ben hep aşık olmanın güzel bir şey olduğunu sanırdım.
+ Bilmiyorum, ben de hep öyle sanırdım.
İnsan gölgesinin sadık ve sessiz bir şekilde peşinden geldiğini, bazen henüz bilince varmayan bir arzu için öne fırladığını hisseder fakat onun parodi benzeri biçimlerini izlemeye ve bu deformasyon içerisinde kendisini algılamaya çok nadiren kalkışır.
“Utandığı yoktu; bedbaht şekilde uğradığı bu tecavüzü olağanüstü bir durum olarak göremeyecek kadar az kıymet veriyordu yıllarca hor görülmüş bedenine.”
“Yetmezmiş gibi, ona dostane bir samimiyet gösterenler bile kendisiyle konuşurken bakışlarını alenen yere indiriyorlardı; insanda çirkinlik görmeyip sadece iyiliği sezen hayvanlar dışında.”
Ve ben aşık olmanın hep güzel bir şey olduğunu sanırdım.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır
O an çok duygulandığım için, ona tutmanın mümkün olmadığı bir söz verdim.
İnsanlar onun ilgisini çekmiyordu ve insani tutkulardan sadece biri onu etkiliyordu, en evrensel olanı: kibir.
O an çok duygulandığım için, ona tutmanın mümkün olmadığı bir söz verdim.
Aşkı, gizli göz kırpmalar ve bakışlarda, gözüpek jestlerin ani küstahlığında, şehvetli dudakların ve titreyen ellerin duygusuz hevesinde aramıyordu.
İmkansız olana söz verdim
Ama kitap okumaya vakit ayırmalısınız
koleksiyoncular mutlu insanlardır
Goethe
ruhum gelecek günlerin sarıp sarmalayan sisinin ardında yatan geleceğin gizli ormanını düşledi hep.
Her bir sözcük binlerce tahmine yol açıyor.
Yaşanan korkunçluğu henüz kavrayamıyor fakat düşüncelerin içerisinde boğulacak gibi oluyorlar.
Ve ben hep aşık olmanın çok güzel bir şey olduğunu sanırdım.
Öldüler.Artık hiç kimse onlara zarar veremez.
Koleksiyoncular, mutlu insanlardır.
Sakat ve şekilsiz her varlık, kendi çilesi yetmezmiş gibi bir de eli yüzü düzgün olanların saklamayı bir türlü başaramadıkları, acımasızca dışarı vurdukları rahatsızlıklarına katlanmak zorundadır.
İnsanların hayatları enflasyon yüzünden mahvolduğu için, bir parça ekmek uğruna el üstünde tuttukları hazinelerini elden çıkarmak zorunda kalmalarını o kadar çok izlemek zorunda kaldım ki
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Bir ses yumuşak bir tonla, kaderin onlara öğrettiği cümleyi mırıldanıyor:Tanrı böyle istemiş.
, zira anılar birbirine bağlıdır, hele ki içinde sevgi olan anılar arasında iki kat daha güçlü bir bağ vardır.
‘Koleksiyonerler mutlu insanlardır’
..ruhum gelecek günlerin sarıp sarmalayan sisinin ardında yatan geleceğin gizli ormanını düşledi hep.
Beyaz atlı prenslere hiçbir zaman inanmadım.
Size kızmadım, size gücenmedim ya da nefret etmedim, çünkü hayat o zaman aşkın parlak alevini dostluğun ölen parıltısına çevirerek söndürmüştü.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Ama yüreğim hala nasır tutmamıştı.
Çocukluğumdan bu yana körlerin yanında kendimi her zaman rahatsız hissetmişimdir. Utanıp sıkılırım, tamamen canlı ancak tüm duyularını kullanamayan biriyle karşılaşmak içimde şaşkınlık ve utanç duygularının oluşmasına neden olur. Sanki adil olmayan bir avantaja sahipmişim gibi hissederim.
Kadınlar ancak gidecek olan çekip gittikten sonra sakinleşirler. Nihayetinde ağlamaları sızlanmaları bitmiş olur.
O an çok duygulandığım için, ona tutmanın mümkün olmadığı bir söz verdim.
Kadınlar ancak gidecek olan çekip gittikten sonra sakinleşirler. Nihayetinde ağlamaları sızlanmaları bitmiş olur.
Ne var ki doğa, gözlerimizi kendi yasalarındaki oranlara öylesine alıştırmıştır ki, onun tecrübeyle sabit ahengindeki en küçük sapma bizi iğrendirir…
Çünkü hayat o zaman aşkın parlak alevini dostluğun ölen parıltısına çevirerek söndürmüştü.
Aslında ruhsuz bir adam olarak, değerli bir kaç parçayı bir adamı kandırarak kendisinden almak için gelmiştim .ancak bundan çok daha fazlasını almıştım.
…biz yaşlı emekliler her gün masamıza bir parça ekmek koyabilirsek şükrediyoruz.
Çocukluğumdan bu yana körlerin yanında kendimi her zaman rahatsız hissetmişimdir. Utanıp sıkılırım, tamamen canlı ancak tüm duygularını kullanamayan biriyle karşılaşmak içimde şaşkınlık ve utanç duygularının oluşmasına neden olur. Sanki adil olmayan bir avantaja sahipmiş gibi hissederim..
Ah, herkese karşı bir başına olmak, kimseyle konuşamamak ne zordu!
Hiç kimse beni anlamadı, bana en yakın olan siz bile anlamadınız. Belki kendim bile anlamadım.
Ölüm yavaş yavaş geliyor.
O zaman tek yol kaçmak. 
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
‘Etrafta çingeneler dolaşıyorsa kapılarını kapat ve cüzdanına sahip çık.’
Ama yüreğim hâlâ nasır tutmamıştı…
…tamamen canlı ancak tüm duyularını kullanamayan biriyle karşılaşmak içimde şaşkınlık ve utanç duygularının oluşmasına neden olur. Sanki adil olmayan bir avantaja sahipmişim gibi hissederim…
Dilimin ucuna acı bir tat geldi; faniliğin tadı
Rüzgâr ayak izlerimizi bile alıp götürüyorken, neden yaşardı insan?
Beyaz saçlı adamın, sokaktaki aksi, aceleci, işi başından aşkın insanların üzerinde pencereden aşağıya seslenirken, bu iğrenç dünyadan beyaz bir bulut vasıtasıyla sevecen bir deliliğe geçercesine verdiği bu güzel görüntüyü asla unutamam. O anda Goethe’nin söylediğini sandığım şu söz bir kez daha aklıma geldi: “Koleksiyoncular mutlu insanlardır.”
Sakat ve şekilsiz her varlık, kendi çilesi yetmezmiş gibi bir de eli yüzü düzgün olanların saklamayı bir türlü başaramadıkları, acımasızca dışarı vurdukları rahatsızlıklarına katlanmak zorundadır.
O, oradaysa umut var demekti
Ve aniden her şey bitiyor. Her yer sessiz artık.
Arzulayan ama istemeye cesaret edemeyen, gençlik aşkının o güzelim düşü sözler verir ve sözlerini tutmaz
Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Her saniye, eksik parçası yüzünden, gocunacak bir şeyleri olmadan yaşayan insan topluluğundan acımasızca dışlandığını ona hatırlatıyordu.
Her sakat ve biçimsiz varlık kendi çilesinin üstüne bir de acımasız bir şekilde eli yüzü düzgünlerin saklamayı beceremedikleri rahatsızlıklarına katlanmak zorundadır.
Ruhum gelecek günlerin sarıp sarmalayan sisinin ardında yatan geleceğin gizli ormanını düşledi hep.
Zaman resmen bir yükmüşcesine sırtına binmişti.
Tamamen bilinmezlikti bu ve bilinmezlik insanı önceden kestirilebilen her türlü tehlikeden daha çok ürkütür .
O an Goethe’nin olduğunu düşündüğüm eski bir söz aklıma geldi :
Koleksiyoncular mutlu insanlardır .
Orada bir uşak, sekreter olarak iş bulabilir, bir köşede soğuktan titreyen bir dilenci olabilirdi. Yeter ki ondan bu kadar uzak olmasın, onunla aynı havayı soluyabilsin, arabayla geçerken onun gölgesini, elbisesini, siyah saçlarını bir anlığına da olsa görebilsin.
“Koleksiyoncular mutlu insanlardır
Tüm hayatı, çabaları ve istekleri kendi bedeninden Baron’un bedenine akmış gibiydi.
Geçmiş onunla şimdinin arasına girmek için sessiz, neredeyse duyulmayan ayak sesleriyle geliyor.
Kitaplar dışında dünya hakkında hiçbir şey bilmiyordu..
büyük bir sevgiyle sevdiği hayvanlar sayesinde insanları unuttu; insanlar da aynı şekilde onu unuttular.
Fakat tesadüfün dişleri keskindir ve tehlikeli derecede kurnaz olan kader, hiç beklenmedik bir yerde en kayalı araziyi bile havaya uçurabilir.
Büyük zahmet harcayarak düşünüyor ve çok ağır anlıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir