İçeriğe geç

Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni Kitap Alıntıları – Uğur Mumcu

Uğur Mumcu kitaplarından Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni kitap alıntıları sizlerle…

Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni Kitap Alıntıları

Ankara’nın taşına bak/ gözlerimin yaşına bak/ uyan uyan Gazi Kemal/ şu dünyanın işine bak
Aşırı sol, işçi sınıfının diktatörlüğüne dayanan, sınıf ihtilali yoluyla iktidara gelen ve daha da önemlisi bu diktatoryayı, işçi sınıfı dışındaki bütün sınıf ve tabakaların ortadan kaldırılmasına kadar sürdürmeyi öngören siyasal bir görüştür. Hepimiz aşırı sola karşıyız.
Aşırı sağ ve aşırı sol diyorsunuz ya, işte aşırı sağ toplumun din, manevi değerler, kahramanlık gibi soyut gerçeklere bağlı görünen, ama sermaye egemenliğinin söz konusu olduğu düzenlere verilen addır. Hepimiz aşırı sağa karşıyız.
Türkiye’de bilgisizliğin en geçerli olduğu yer, hiç şüphesiz siyaset hayatıdır. Bilgisizliğin diploması verilseydi, siyasi partilerimiz birer okul olurdu.
En büyük yargıç insanın Kendi vicdanıdır.
Faşizm, devlet-parti-hükümet ayrımına yer vermeyen bir düzendir.
Şiddetin geçer akçe olduğu bir toplumda son sözü en güçlü şiddet araçlarına sahip olanlar söyler.
Anayasa Türkiye Cumhuriyeti demokratiktir der. Yüce mahkeme kararlarının dahi paspas gibi çiğnendiği bir ülkede hangi demokratiklik!!?..
Anayasa Türkiye Cumhuriyeti millidir der. Topraklarında yabancı üslerin kurulduğu, maliyesinde son sözün yabancılarca söylendiği bir ülkede hangi milliyetçilik!!?..
Devrimciler ölür; devrimler sürer. Hodri meydan!
Çünkü kapitalizmin dini yoktur.
Bayram bayram olmalı. Şiirler okunmalı, bandolar çalınmalı, söylevler verilmeli, gece fener alayları düzenlenmeli.
Atatürk laiklik için mi çalışmıştı Bakın laiklik şimdi kimlerin elinde! Cami minberinden iktidar sözcülüğü yapan imam, irtica gezilerine çıkmış müftü, din taciri milletvekili, şimdi iktidarınızın oy depoları!
Atatürk tam bağımsız Türkiye için mi savaşmıştı Bakın şimdi bağımsızlığımız hangi yabancı şirketin hisse senetlerinde, hangi Amerikan subayının apoletlerinde ve hangi devletin başkanının vesayetinde!
Tarafsız aydın olmaz! Aydın, halkın devrimci savaşına inanmış insandır. Tarafsız aydın olmak, kamuoyunu dolandırmak demektir.
Bir sosyalist devletin sosyalist eğitimi olur. Bir kapitalist devlet, kapitalist eğitime sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti de Atatürk Devrimleri’ne dayanmaktadır. Fakat Atatürk Devrimleri ne orta öğretimde, ne de yüksek öğretimde gereği gibi okutulmaktadır!
Unutmamalıdır ki, tarih devrimci gençler kadar hoşgörülü değildir.
Kumar köy kahvelerinde yasak, sosyete klüplerinde serbesttir. Esrar İstanbul batakhanelerinde zehir, sosyete partilerinde keyiftir. Toplumun yasak bulduğu hangi yaşantı biçimi varsa hepsi sosyetenin vazgeçilmez alışkanlığıdır. Türk ekonomisini elinde tutan bir avuç mutlu azınlık böylesine bir masal hayatı yaşamaktadır.
Toprak işleyenin, su kullananın imiş! Peki, insan kimin? Taylan Özgür kimin, Battal Mehetoğlu kimin, Vedat Demircioğlu kimin, Mustafa Kuseyri kimin? Ve kimin Necmettin Giritlioğlu?
Emperyalizmin kanlı elleri, Türk devrimcilerinin de peşindedir.
Eğer memursanız ve devrimci iseniz konuşamazsınız; ağzımızı açtınız mı, tayin emrini masanızda bulursunuz. İşçi iseniz kolunuzda tutulup atılırsınız. Devrimci öğrenci iseniz üzerinize taşlı, sopalı, silahlı faşist çeteler saldırırlar. Bütün bunlar sizi susturmaya yetmezse, en önde gidenleriniz birer birer öldürülür.
Düzenin bekçilerinden düzen değişikliği istemek ve beklemek sosyal kanunlara aykırıdır.
Eğer bir ülkede işsizlerin, topraksız köylülerin, dar gelirli memurların yaşama haklarına, insanların insanca yaşama özlemlerine karşı devlet, koskoca binaları, irili ufaklı partileri, birbirine karşı demokrasi donkişotluğu yapan siyasetçileri ile yıllarca susmuş ve daha yıllarca da susacaksa, Bu devlet kimin devletidir diye sormak tüm yurttaşların hakkıdır.
Ama unutulmamalı ki, fikirler tehlikeli-tehlikesiz diye ayrılamaz. Doğru fikir ve yanlış fikir vardır.
Halkı yoksulluğa sürükleyen ve ülkenin hiçbir sorununu çözemeyen bir düzeni sürdürmek mümkün değildir.
Yabancı sermayeden binlerce lira kazanlar yabancı iş çevrelerine uşaklık edenler, gayri milli sermayenin bekçiliğini yapanlar utanmalıdır.
Kim ne derse desin, yarınki devrimci Türkiye’nin doğum sancıları duyulmaya başlamıştır.
Bir devirde suç olan bir kavram, bir başka devirde vazgeçilmez bir hak olabilir.
Yasalar, yapıldıkları anda eskirler.
Gerçekten, memurların görev gereği konuşamadıkları bir ülkede bir de gençlik örgütleri susturulursa, demokrasi kimin demokrasisi ve düşünce özgürlüğü kimlerin özgürlüğü olacaktır?
Geceler tûl’ü haşre(kıyamete) kadar sürmez.
Bir türlü dünyanın nereye döndüğünü anlamamışız. Nerede özgürlük varsa orada suçlu aramışız. Nerede altın beyinli, yürekli aydın çıkmış, atmışız içeri. Fikre karşı kelepçeyi, bilime karşı kaba kuvveti kullanmışız.
Bütün kalkınma türkülerine rağmen çocuklarını okutamıyorsun, köylerine okul, ilaç, sağlık getirmiyorsun. Yurttaşını insan gibi yaşayamıyorsun
Unutulmasın ki, iki yüzyıllık doğu-batı ilişkilerinde, bağımsızlığımıza sahip olduğumuz tek devre, Batı’ya karşı kurtuluş savaşı verdiğimiz Atatürk Türkiye’si dönemidir.
Batı uygarlığı sürekli Bir sömürmenin tarihidir.
Türkiye’nin kurtuluş yolu, çağdışı kalmış, korkularda değil, bilimsel nedenlerin gözleminde saklıdır.
Affedersiniz, zahmet olacak; rahatsız ediyoruz, ama bakınız dünyanın en geri uluslarından biriyiz. Biraz da bunları düşünün. Türkiye bugün dünyanın en yoksul ülkelerinden biriyse sizin hiç mi sorumluluğunuz yok, hiç mi?!.. Bütün bu yoksullukları hain solcular mı icat etti?
Anladık milliyetçisiniz. Bu memlekette ezan sesleri kesilmeyecek. Haklısınız. Alçak kızılların başını ezeceksiniz. Yaparsınız. Komünizmle mücadele için kanınızın son damlasına kadar savaşırsınız. Ona ne şüphe!..
Ne kadar isterdik, milli amaçlarda bir olmayı
Paranın girdiği yerde, ancak çıkarlar konuşur.
Bugün dünya emperyalizminin bir tahtında Amerika oturuyorsa, öteki tahtta da Rusya egemenliğini sürdürmektedir.
Kendi ekonomimizde söz sahibi değilsek, milli sanayimizi kuramamışsak, doğal kaynaklarımıza hâkim değilsek, bunların bilimsel nedenleri vardır. İşte yıllarca bu nedenler üzerine, aydın olmanın, insan olmanın onuru ile eğilenler kelepçe ile bağlanmışlar, yıllarca cezaevi köşelerinde ömürlerinin en güzel yıllarını geçirmişlerdir.
Türkiye az gelişmiş değil geri bırakılmış bir ülkedir.
Neden ölümünden çeyrek asır sonra, Atatürk’ü savunmak bir medeni cesaret işi oluyor?
Türkiye Cumhuriyeti laiktir. Bunun içindir ki, din temellerine göre devlet kurmak isteyenlerin, dinsel duyguları bir siyasal sömürme aracı olarak kullananların, Cumhuriyet başbakanları olarak temel atma törenlerinde tekbirler getirenlerin tüm davranışları Anayasa’ya aykırıdır.
Türkiye Cumhuriyeti demokratiktir. Bunun içindir ki, ayrıcalıklı sınıfların egemenliğini savunanların, Türk Ulusu adına karar veren bağımsız mahkemeleri dinlemeyenlerin, düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmak isteyenlerin tüm davranışları Anayasa’ya aykırıdır.
Türk halkı bütün bunların hesabını soracaktır. Tıpkı milli mücadeledeki gibi Bundan kimsenin şüphesi olmasın parmak uçlarımızla sizleri gösterip;
Suçlular ayağa kalkın diyeceğiz.
Ve o günler hiç de uzak değildir.
Yabancı devlet alkışçısı değiliz ki çekinelim; yabancı şirketleri savunmuyoruz ki utanalım. Diktatör yardakçısı olmadık ki, korkalım. Türk halkının yaşama hakkını savunuyoruz. Bizim fikirlerimizin kökü burada aranmalıdır. Ya sizler, bizim gibi aynı rahatlık ve kesinlikle konuşabiliyor musunuz?
Nasıl baltalıyorlarmış solcular kalkınmayı? Böyle bir büyük laf söyleyince vatanı kurtardık sanıyorlar. Yabancı petrol şirketlerine milyonlar kazandıran biz miyiz? Montajcıları biz mi yerleştirdik? Biz mi yarattırıyoruz sermayeyi, lüks nedenleri; milli sanayi kurulmasın diye biz mi diretiyoruz yoksa?
Adalet Partisi milletin temsilcisi de, Anayasa Mahkemesi’ni mahalle muhtarlığı mı sanıyor bu beyler? Ve tehdit ediyorlar yüce yargıçları siz istediğiniz kadar karar verin biz bildiğimizi yaparız, diyorlar. Anayasa Mahkemesi önünde kabadayılık taşlamak pek hayır getirmez adama!
Yürüyelim arkadaşlar. Güneş ufuktan şimdi doğar!
Evet, garip bir ülkedir Türkiye. Milli çıkarları savunanlar komünist ve dinsiz, yabancı Hıristiyan şirketlerini savunanlar milliyetçi ve müslüman!
Vatan turfanda sebze gibi sokaklarda bağıra bağıra satışa çıkarılamaz.
Unutulmasın ki kaplanın sırtında hüküm sürenler, bir gün o kaplana yem olmaktan kurtulamazlar.
Bir toplumda bir kısım insanlara hak diye dağıtılan yetki diğerlerinden esirgenirse, mülkün temeli olan adalet ancak küçük siyasi oyunların harcı olur.
İnsanlar sadece konuştuklarından değil sustuklarından da sorumludurlar.
Türkiye’de demokrasi kadrosuzluktan dolayı ideal safhaya erişememiş ve acı sonuçlar vermiştir.
Her şeye Atatürk gücüyle ve onuncu yıl umuduyla başlayacağız, başlamalıyız.
Son on yılın iktisadi tablosu karşısında ibretle düşünmeye mahkûm bir kuşağız. Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdırlar.
Devletin bütün olanakları siyasal partilere yakın iş ve sermaye çevrelerinin cebine akar. iktidarlar, devletin bütün mali olanakları ile, işbirlikçi üç beş işadamını zengin etmek için kurulmuş birer bankadır. Akraba, eş, dost bu kredi yağmasından paylarını kolayca alırlar. Üreticiye gidecek olan Ziraat Bankası kredileri sel gibi müteahhitlere akar.
Mustafa Kemal, gericiliğin sağcılığın ve tutuculuğun değil, ancak devrimciliğin bayrağıdır.
Din, sermaye sınıfının kullandığı bir silahtır.
Böyle bir düzende yaşıyoruz işte. Millet düşmanlarının mil­liyetçi, Atatürk düşmanlarının Atatürkçü, halk düşmanlarının halkçı sayıldığı bir ülkede gerçek milliyetçilere düşen görev korkmadan, yılmadan, usanmadan Türk halkının çıkarlarını sa­vunmaktır. Bu memleket, yabancı sermaye uşaklarının, din sö­mürücülerinin, siyaset demirbaşlarının değil; tüm Türk halkınındır. Milliyetçilik ise sömürücülerin değil, Mustafa Kemal devrimcilerinin bayrağıdır.
Türkiye’de bilgisizliğin en geçerli olduğu yer, hiç şüphesiz; siyaset hayatıdır. Eğer, bilgisizliğin diploması verilseydi, siyasi partilerimiz birer okul olurdu.
Memlekette yüzyıllardır bir soygun düzeni vardır. Hiç kimse bunun karşısına çıkmamış. Çıkanlar, ya canından olmuş ya istikbalinden. Millet okutulmamış. Hakkını aramasını öğrene­memiş. Soyguncular da bunu fırsat bilmişler. Soy soyabildiğin kadar
Bundan sonraki gelişmeler ne olursa olsun, yine aynı görüşleri savuna­cak ve bu düzenin satılık ve namussuz siyasetlerine karşı sava­şımızı sürdüreceğiz.
Bakınız ne derecede çürümüş siyasal kadroların elindeyiz. Parlamentonun iflası açık açık ilan ediliyor, bütün siyasetçiler kendiliklerinden Meclisi feshedeceklerine, ordunun haklı tep­kisine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Çünkü hiçbirinde utanma yok. Hiçbirinde namus yok. Alınız basının şöhretlerini. Herbiri gizli örgütlerin ellerine tutuşturdukları yazıları yazabilmek için bir­ birleri ile yarış ediyorlar. Böyle bir bataklıkta yaşıyoruz.
Anayasa, laik Cumhuriyet’ten söz etmektedir. imam Hatip Okulları’nın, izinsiz Kuran kurslarının, din sömürücüsü siyaset­çilerin bulunduğu bir ülkede, bu iktidar laik Cumhuriyet’i savu­nuyor, demek mümkün müdür?!. Bu iktidarın bir ayağı din sö­mürüsüne dayanmaktadır.
Anayasa Türkiye Cumhuriyeti demokratiktir der. Yüce mahkeme kararlarının dahi paspas gibi çiğnendiği bir ülkede hangi demokratiklik?.. Anayasa ‘Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir der insanlarıın av hay­vanı gibi kovalandığı bir ülkede hangi hukuk devleti!?.. işte siyaset demirbaşlarının Demokratik düzendir diye savundukları düzen, böyle bir düzensizliktir.
Üniversite, kendisine tanınan ayrıcalıkları sonuna kadar kullanmalı ve iktidara, Sen, bizim dışımızdaki düzensiz­liğin sorumlususun. Bu düzensizlik üniversiteye yansıyor di­yebilmelidir. Biz bu sesi bekliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir