İçeriğe geç

Ya Hep Ya Hiç Kitap Alıntıları – Ernest Hemingway

Ernest Hemingway kitaplarından Ya Hep Ya Hiç kitap alıntıları sizlerle…

Ya Hep Ya Hiç Kitap Alıntıları

Tek silahımız düşüncelerimizdi ve kendi kafamıza sıkmıştık.
Eskiden yüreğinin bulunduğu yerde şimdi bir boşluk vardı.
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay gelir Bir çok insanın çoğu anında olduğu gibi, duygusuz kesilirsiniz.
Şu canına yandığım hayatta her şeyi öğreneceksin.
~
•Bu kahrolasıca hayatta Hanya’yı Konya’yı bir güzel anlıyorsunuz. Her şeyi anlıyorsunuz. Daha yeni yeni anlıyorum bunu ben de sanırım. İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay geliyor. Birçok insanın çoğu ânında olduğu gibi, duygusuz kesiliyorsunuz.
Ölümcül bir günah benimkisi diye düşündü. Ölüm kadar ağır, acı, zalimce. Bu denlisine hakkım yoktu. Kendimi bir türlü bağışlayamıyorum. Ama bir cerrah, hastasının canını yakacak diye yaptığı işi yarım bırakır mı? Hayatımızdaki manevi ameliyatlar neden anestezisiz yapılır ki ?
• Sana öyle tutkundum ki, senin adına, ben de çok kalpler kırdım. Hep benim körolası aptallığımdan. Kendi kalbimi bile kırdım, kıra kıra tuzla buz ettim kendi kalbimi de
Bir radikal gibi konuşuyorsun dedim.
Ben radikal falan değilim dedi. Ama öfkeliyim. Uzun bir süredir öfkeliyim
Sarhoş herifin birisin ama içki seni ne kadar çarparsa çarpsın eğer konuşacak olursan ant olsun yaparım bu dediğimi!
Ben iyi adamımdır, Harry dedi. Böyle demene gerek yok hiç.
Dünyada hep iyi kalmana yetecek kadar içki yok dedim.
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay geliyor
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay geliyor
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay geliyor.
-Kolundan sonra epey karamsar oldun.
– Canı cehenneme kolumun! Kolun kolun İnsanın kolundan da değerli şeyleri vardır. Senin iki kolun, iki başka şeyin olabilir. Tek kollu ya da tek başka şeyli insan da insandır.
Kanunları kim yaptı bilmiyorum ama, insan aç kalacak diye bir kanun yok.
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay gelir Bir çok insanın çoğu anında olduğu gibi, duygusuz kesilirsiniz
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay gelir. Birçok insanın çoğu anında olduğu gibi, duygusuz kesilirsiniz.
Yazar dediğin her şeyi bilmelidir dedi. Deneyimlerini burjuva kalıplarıyla sınırlayamaz.
Gülüyorum diye mesele yok sanma, dedi.
Kanunları kim yaptı bilmiyorum ama, insan aç kalacak diye bir kanun yok.
“Kaderi dayanamayacağı kadar büyüktü.”
Kederi dayanamayacağı kadar büyüktü.
Cehenneme kadar yolu var sevginin.
Tek başıma daha iyi olurdu, her şey tek başına daha iyidir ama, tek başıma becerebileceğimi sanmıyorum.
Sevgi, dünyanın en büyük şeyiydi, öyle değil mi? Sevgi bizde olup da dünyada başka kimsede olmayan, olmayacak olan bir şeydi, öyle değil mi?
Çocukluğundan beri kimseye acıması yoktu onun. Ama öteden beri kendine de acıması yoktu.
Uyumam gerek. Severim uykuyu. En güzel uykularımızı çocukken uyuduğumuz gibi, öyle uyumak istiyorum yine
Uyumam gerek. Severim uykuyu. En güzel uykularımızı çocukken uyuduğumuz gibi, öyle uyumak istiyorum yine
Boş bir ev gibi bomboş içim.
Her şey yarın güzel olacak !
İçinde bir tek hayat izi yoktu !
Her şeye boş verir gibiyim.
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay geliyor.
Tanrı yananla yıkılanı görürmüş zaten.
Ama bir cerrah, hastanın canını yakacak diye yaptığı işi yarım bırakır mı? Hayatımızdaki manevi ameliyatlar neden anestezisiz yapılır ki?
Bildiğim tek şey, insanları açlığa, ille açlığa zorlayan bir yasanın var olmadığıdır.
“Sizin gibi bir hükümet adamını ilgilendirir diye düşünmüştüm. Yediklerimizin fiyatlarıyla siz ilgileniyorsunuz sanıyordum. Öyle değil mi! Her şeyi daha pahalı falan yapıyorsunuz ya! Ekmeğe zam yapıyorsunuz da emeği ucuzlatıyorsunuz ya hani, değil mi?”
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay gelir.
Bana karşı hep böyleydi. Ben de ona karşı hep böyle hissettim. Benim gibi bir başka kadına sahip olmadığını söyler dururdu, ben de onun gibi bir erkeğe daha sahip olmadığımı biliyorum. Hem de gayet iyi biliyorum ve şimdi hayatta değil.
Sizin gibi bir hükümet adamını ilgilendirir diye düşünmüştüm. Yediklerimizin fiyatları ile siz ilgileniyorsunuz sanıyordum. Öyle değil mi! Her şeyi daha pahalı falan yapıyorsunuz ya! Ekmeğe zam yapıyorsunuz da emeği ucuz atıyorsunuz ya hani, değil mi?
“Vaktin ağırlığını pek hissetmedi! Pek acelesi yoktu sanki! Formda olduğunu söyledi!
“Vaktin ağırlığını pek hissetmedi! Pek acelesi yoktu sanki! Formda olduğunu söyledi!
“Daha bir hayli işi vardı, çalışmasından memnun kalıncaya kadar sürdürmeye kararlıydı! ”
“Vaktin ağırlığını pek hissetmedi! Pek acelesi yoktu! Formda olduğunu söyledi!
.
Seni seviyorum ve her zaman seveceğim ve üzgünüm.

Ne işe yaramaz bir kelime !..

.

“Dünyada hep iyi kalmana yetecek kadar içki yok.”
Her şey yarın güzel olacak!
Şu canına yandığım hayatta her şeyi öğreneceksin.
Ölene bir şey olmuyor. Beni öldürselerdi aldırmazdım.
Ben hiç senin gibisini görmedim, derdi, ben de bilirdim ki onun gibi erkek yoktu. Bunu çok iyi biliyorum. İşte artık öldü o.
Şu evrenin gerektirdiklerinden hiç memnun değilim.
Sizin gibi bir hükümet adamını ilgilendirir diye düşünmüştüm. Yediklerimizin fiyatlarıyla siz ilgileniyorsunuz ya! Öyle değil mi! Her şeyi daha pahalı falan yapıyorsunuz ya! Ekmeğe zam yapıyorsunuz da emeği ucuzlatıyorsunuz ya hani, değil mi?
Cehenneme kadar yolu var sevginin.
Eskiden yüreğinin bulunduğu yerde şimdi bir boşluk vardı.
Her şeye boş veriri gibiyim.
Sevgi, dünyanın en büyük şeyiydi, öyle değil mi? Sevgi bizde olup da dünyada başka kimsede olmayan, olmayacak olan bir şeydi, öyle değil mi?
Kanunları kim yaptı bilmiyorum ama, insan aç kalacak diye bir kanun yok.
İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay gelir Bir çok insanın çoğu anında olduğu gibi, duygusuz kesilirsiniz
O şey ki, baş vermişdi, artıq baş vermişdi və bundan sonra həmişə onunla olacaqdı; əgər o, lap ağlı başından çıxınca da içsə, ayılanda onsuzda bunu yenidən hiss edəcəkdi.
Sevgi sənin məni göndərdiyin abortların iyrəncliyidir.
Riçard Qordon heç nə demədi. Əvvəllər ürəyi olan yerdə indi nəsə bir boşluq yaranmışdı.
Freddi fikirləşdi ki, həqiqətən də ya gərək yazıçı olasan, ya da ictimai işlər idarəsinin müdiri olmalısan ki, bu cür arvadın ola. Pərvərdigara, adam nə qədər eybəcər olarmış!
Sen kazanırsın, başkaları kaybeder; yalnız avanaklar tasa çeker.
Kaybedecek bir şeyi olmayanlarız biz. Nasırlaşmış, kanıksamışlarız biz.
Ama, sonra düşündüm ki sonradan pişman olacağın bir şey yapıp da işi berbat etmek hiç de akıl kârı değil.
Üzülme, dedi. Ben Frankie, çok siyaset. Çok iş. Çok içki. Hiç para. Ama, yaman arkadaş. Üzülme.
Tanrı yananla yıkılanı görürmüş.
İnsan ne kadar yalnız önemli değil, yalnızsa şansı yoktur.

Gözlerini yumdu. Anlatması uzun sürmüştü ya; anlaması bir ömür almıştı.

Bana ne ihtilâlinden onun! Anasını onun ihtilâlinin. İşçiye yardım etmek için banka soyuyor ve kendisiyle çalışan bir adamı öldürüyor. Daha sonra hiçbir zararı olmayan Albert’i öldürüyor. O öldürdüğü de bir işçi. Bunu hiç düşünmüyor. Üstelik de bir ailesi var.

Kübalılar Küba’yı yönetir. Hepsi birbirlerine kazık atarlar. Birbirlerini satarlar. Hak ettiklerini alıyorlar. Canı cehenneme ihtilâllerinin! Benim yapmaya çalıştığım şey, aileme bir yaşam sağlamak, onu da yapamıyorum. O kalkmış bana ihtilâlden bahsediyor. Canı cehenneme ihtilâlinin!

— Kolundan sonra epey karamsar oldun.
— Canı cehenneme kolumun! Kolun kolun İnsanın kolundan da değerli şeyleri vardır. Senin iki kolun, iki başka şeyin olabilir. Tek kollu ya da tek başka şeyli insan da insandır. Lanet olsun be!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir