İçeriğe geç

Eskimez Yeni Kitap Alıntıları – M. Hayri Kırbaşoğlu

M. Hayri Kırbaşoğlu kitaplarından Eskimez Yeni kitap alıntıları sizlerle…

Eskimez Yeni Kitap Alıntıları

Müslümanlık çoğumuzun anladığı ve düşündüğü gibi namazla bitmez, tam aksine namazla başlar.
Ancak maddi ilerlemeyi sağladığı kadar, insanın manevi ihtiyaçlarını da tatmin edebilen bir sistem, insanlığı gerçek saadete ulaştırabilir.
Müslüman Allah’tan bir şeyler beklerken buna mukabil bazı şeyleri de yapmalıdır ki, istemeye yüzü olsun.
Cihadın ilk basamağı, Müslümanın kendi cehaleti, İslam konusundaki bilgisizliği ve İslam dışı düşünce ve davranışlarıyla savaşmasıdır.
Allah’ım! Senden, hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.
İyilik sadece Allah’tan istenir; yaratılmışlardan, Allah adına aracılık iddiasında bulunan yalancılardan değil!
Kur’an bir teoriler kitabı değil, bir uygulama ve pratik kitabıdır. Muhammed İkbal’in dediği gibi Kur’an fikirden ziyade eylemin önemini vurgulayan bir kitaptır.
Kur’an ölülerden ziyade yaşayanlar içindir ve yaşanmak içindir.
Hz. Muhammed (sas) halkı nezdinde, herhangi bir devlet başkanıyla mukayese edilemeyecek kadar yüksek bir mevkiye sahip bir peygamber olma özelliği bir yana, siyasi bir lider olarak dahi o, geçmiş ve gelecek bütün liderler içerisinde eşsizdir. O, ne debdebesi, ne merasimi ya da kıyafeti, ne evi, konuşma tarzı vs. ile diğer insanlardan ayırt edilirdi. Ona ‘Ey Allah’ın Rasulü’ veya ‘Ey Allah’ın peygamberi’ diye hitap edildiği gibi, ‘Ey Muhammed’ de denilebilirdi. Onun zamanında herkes onunla senli benli konuşabiliyordu. Savaş hali ve yabancı istila hariç, evinin kapısında bekçi veya muhafız bile yoktu. Onun kendine mahsus bir köşkü veya sarayı da yoktu. Bir devlet başkanı olmasına rağmen herkesle hemhal olur, en sıradan bir insan bile, hiçbir güçlükle karşılaşmadan ona yaklaşıp, onunla görüşebilirdi. Yollarda veya şehrin çarşılarında halktan biri gibi dolaşırdı. Kendisine ziyaretçileri haber vermek için bir hizmetkar bulunurdu, fakat bu onun için bir ayrıcalık değildi, zira o zaman, çok fakir olanlar hariç, hemen herkesin bir hizmetçisi vardı.
İslam’da herkes din adamıdır, daha doğrusu herkes dinin adamıdır ve her müslüman dinin adamı olmak zorundadır. İşte İslam’ın ibadet (kulluk) anlayışının bir özelliği de budur.
Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlar ki?
Cahiliye devrinde diri diri gömülen kız çocuklarını kurtaran, kadını erkekle aynı seviyede tutan, tam ekonomik bir bağımsızlık tanıyan, her türlü geçim masrafını kadına değil erkeğe ve erkeğin hanımının mal varlığına müdahalesini yasaklayan bir dinin, kadını köleleştirdiğini sürebilmek için, ya insafı elden bırakmak ya da hakikati tersyüz eden bir yapıda olmak icap eder.
İslam’ın kadını aşağıladığı gibi bir düşünce ise asla gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Zira Yahudilerin her sabahki dualarında: Ezeli ilahımız, kainatın kralı, beni kadın yaratmadığın için sana şükürler olsun, cümleleri yer alırken, İslamiyette buna benzer bir şey bulmak mümkün değildir.
İslam, kadının şahsiyetini inkar etmemiş, aksine kadını erkek ile beraber şahsiyet sahibi birer varlık olarak tanımıştır.
İslam, kadını yüceltmiştir.
İslam nazarında kadınlara okuma-yazmayı öğretmenin yasak olduğunu gösteren ne bir ayet ne de sağlam bir hadis rivayeti vardır.
Akşam olunca sabaha çıkmayı bekleme, sabah olunca da akşama çıkmayı bekleme, sağlığın yerinde iken, hastalanınca yapamayacağın şeyleri; sağ iken de, öldükten sonra yapamayacağın şeyleri yap.
Hz. Peygamber İslam’ı tebliğle görevlendirilince, sadece şirk, küfür ve inkâr gibi inanç esaslarıyla ilgili sapkınlıklan ortadan kaldırmakla yetinmiyor, aynı şekilde o zaman toplumda mevcut her türlü yanlış ve haksız sosyal kavram ve telakkilere karşı da mücadele ediyordu.
İslam dinine inanan, onu Allah’ın son ve en mükemmel dini kabul eden bir kimse bilmelidir ki, İslam dini diğer bazı dinler gibi ferdiyetçi yonu ağır basan bir din değildir.
Her gün kıldığı namazlarda okudugu Fatiha suresinde Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz. diyen bir Müslümanın, öte yandan, ne kadar faziletli, ne kadar büyük olursa olsun, isterse kendilerine veli, evliya veya ermiş denen insanlar olsun, Allah’ın dışındaki varlıklardan yardım dilemesi, onlardan medet umması, onların kendisine dünyevi veya uhrevi bir fayda verebileceğine ya da bir zaran defedebilecegine inanması, hem Kur’an’a, hem de Sünnet’e aykırıdır ve aynı zamanda açık bir çelişkidir.
İslam dini, sadece yetişkinlerin değil, gençlerin de dinidir. Hatta İslam nazarında gençlerin önemi daha da büyüktür. Çünkü Müslümanların geleceği, istikbali onlara bağlıdır.
Yine iyi bil ki, yardım sabır ile beraberdir. Kurtuluş da sıkıntı ile beraberdir. Her zorluktan sonra bir de kolaylık vardır.
Erkek ve kadının aile reisliğini birlikte üstlenmelerini yasaklayan herhangi bir İslami ilke olmadığından, kadının aile reisliğinden söz edilmesi de, İslami açıdan yanlış sayılmamalıdır.
Hepiniz çobansınız, hepiniz sürünüzden (idareniz altındakilerden) mesulsünüz.
Toplumsal Otokontrol: İyiliği emretmez, kötülüğü yasaklamazsak gemide hepimiz batarız.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sas.) ümmetine, düşmanla karşılaşmayı temenni etmemelerini tavsiye edip dururken, İslam’ın bir savaş ve kılıç dini olduğunu söylemek, hakikati tersyüz etmek olmaz mı?
Kur’an insan ancak çalıştığının karşılığını elde eder buyurarak, bizi hayalcilikten, boş temennilerle avunmaktan kurtarıp, var gücümüzle çalışmaya sevk etmiyor mu?
İnsanlara İslam’ı anlatacaksak her şeyden önce bizim İslam’ı temsil etmediğimizi anlatmalıyız.

Muhammed ikbal

Bir yanda Müslüman ülkeler yağma edilip, kan gövdeyi götürürken, her yer ateşe verilirken, Müslümanların tam bir bilgisizlik ve ilgisizlik içinde günlük hayatın bütün zevklerinin tadını çıkarıp, sonuna kadar bu zevkleri yaşamaları hatta ülkemizde sistemden pay almasını beceren bir yüksek İslam sosyetesinin oluşmaya başlaması, ne kadar acıklı bir durumla karşı karşıya kaldığımızı gözler önüne seren omeklerden sadece birisidir.
İslam dünyası, kendi varlığını tehdit eden işgalci emperyalist ülkelerin ürettiği gıda maddelerinden yiyip içip sigaralarından tüttürmek, hem de namaz kılmak suretiyle içine düştüğü çelişkiden kurtulmadıkça cahiliyeden yakasını sıyırmış olmayacaktır.
Tıpkı İslam’ın ilk devirlerinde olduğu gibi bugün de cahiliye devri ile, yani 21. asrın cahiliyesiyle karşı karşıyayız.
Kur’an, bir edebiyat ve sanat eseri, ya da bir hikaye ve tarih kitabı değildir. Kur’an, her şeyden önce bir hayat kitabıdır.
Müslümanlığın temeli ve Allah’ın insanlara gönderdiği mesajı olan Kur’an’ı ömründe bir defacık olsun okumaya çalışmamak açık bir tutarsızlık ve çelişki değil midir?
Kur’an ölülerden ziyade yaşayanlar içindir ve yaşanmak içindir.
Kur’an’ı sadece belli gecelerde okumak, dinde hiçbir aslı olmayan, ölünün kırkıncı, ellinci ölüm günlerinde hatim indirmek, Kur’anı adeta bir dua kitabı haline getirmek, kesinlikle Kur’an’ın ruhuna ay kanıdır.
Bugün İslam dünyası bir ateş çemberi ile kuşatılmış durumdadır. Filistin, Irak, Afganistan ve Çeçenistan başta olmak üzere İslam dünyası doğrudan veya dolaylı bir işgal altındadır.
Hz. Peygamber’in bunlara ilaveten ev işlerinde hanımlarına yardım ettiği, keçileri sağdığı da nakledilir.
Hz. Muhammed’in kendine mahsus bir köşkü veya sarayı da yoktu. Bir devlet başkanı olmasına rağmen herkesle hemhal olur, en sıradan bir insan bile, hicbir güçlükle karşılaşmadan ona yaklaşıp, onunla görüşebilirdi.
Hz. Peygamberin savaş hali ve yabancı istilası hariç, evinin kapısında bekçi veya muhafız bile yoktu.
İslam’da herkes din adamıdır, daha doğrusu herkes dininin adamıdır ve her Müslüman dininin adamı olmak zorundadır. İşte İslam’ın ibadet (kulluk) anlayışının bir özelliği de budur.
Bugün din adamı kıyafeti olarak bilinen sarık ve cübbenin, İslam’da özel bir yeri ve manası yoktur, sadece kültürel bir değerinden söz edilebilir.
Peygamberlerin beşer hayatında zaman zaman yaptıkları köklü reformlar, insanın insana üstünlüğünü ortadan kaldırmak gayesine matuftur.
Gözler kör olmaz fakat göğüslerdeki kalpler kör olur.
Kendini bilemeyen, kendi kapasitesinin sınırını da göremeyen ve bu yüzden kendi insanlık sınırları dışına çıkan kimse de Kur’an nazarında cahildir.
Cahiliye dönemine ait ne varsa, hepsi de ayaklarımın altındadır
Hz. Muhammed
Kuran’a göre ideal olan, İslam şuursuzca ve bilinçsizce değil, araştırıp öğrenildikten sonra şuurla kabul edilmesidir.
İslam’in şartı beştir diyerek, sadece iman edip namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmekle yetinmek ve Müslüman olmak için sadece bunları yapmanın yeterli olduğuna inanmak, hem Kur’an’a, hem de Hz. Peygamberin Sünneti’ne aykırı bir anlayıştır.
Müslüman için Allah’ın güzel dediği güzel, çirkin dedigi çirkin; helal dediği helal, haram dediği haramdır. Başka türlü de olamaz. Zira Müslüman, bütün benliğiyle kendisini Allah’ın iradesine teslim etmiş olandır.
Müslüman olabilmek için, sadece ben Müslümanım demek asla yeterli değildir.
İslam toplumunun en belirgin vasfı iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymaktır, dense mübalağa edilmiş olmaz. (Bkn 3/104 -110)
M. Hayrı. KIRBAŞOĞLU/ Eskimez Yeni s.97
(Otto Yayınları)
İslam diye bilinen tarihi manadaki İslam değil, Allah’ın iradesine teslimiyet şeklindeki temel anlamıyla İslam, her ferdin bilerek, içtenlikle kendisini Allah’ın iradesine teslim etmesi şeklindeki islam’ dır.
Bu şekildeki Müslüman olma hareketinin ruhu, insan hayatında yepyeni bir çığır açar.
İşte İslam ile ikiye ayrılan hayatın iki dilimi, birbirinden tamamen ayrıdır, birbirine tamamen zıttır. Başka bir tabirle, insan hayatının İslam devrine (B) dersek, (A) da cahiliye devri olur.
Eskimez Yeni / M. Hayri KIRBAŞOĞLU /s.34
(Otto Yayınları)
İslam dünyası bir bütün olarak ele alındığında inanç düşünce, eylem, ahlak, siyaset, yönetim, aile,eğitim, ekonomi sanat, medya, iletişim vb.kısaca zihniyet ve dünya görüşü alanında, İslami değerlerden ziyade cahiliye değerlerinin egemen olduğunu görmek hiç de zor değildir.

~M. Hayrı KIRBAŞOĞLU / Eskimez Yeni, sh,20 (Otto Yay.)

Sünnet’ten bu çağa yönelik mesajlar vermesi isteniyorsa Hz peygamber’in adeta bu çağda yaşadığını varsaymak ve bu çağın mantalitesine hitap etmesini sağlamak kaçınılmazdır.
Görmedin mi göklerde ve yerde olan kimseler, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan pek çoğu Allah’a secde ediyor (22/Hacc18
Irk ve Sınıf Ayrımcılığının Panzehri:
İslam (Müslüman Renk Körüdür)
Nasıl duvarsız bir oda olmazsa, sınırsız bir hürriyet de olmaz. Bu sebeple,insan hürriyeti sınırlı olmalıdır. insan hürriyetini sınırlayan otorite, ise ya ilahi olur, ki bu Allah’tır veya beşeri olur ki, buda kişinin vicdanından devlet kurumuna kadar uzanır .
Halbuki kur’an’a baktığımızda, Allah’ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak için yapılan her işin her davranışın ,takva olarak değerlendirildiğini görürüz
kur’an bir teoriler kitabı değil bir uygulama ve pratik kitabıdır.
Kur’an fikirden ziyade eylemin önemini vurguluyan bir kitaptır .
Sizlere öyle bir şey bırakıyorum ki, onlara yapıştığınız sürece asla doğru yoldan sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve benim Sünnetim.
..bu ilahi kitap manası anlaşılmaksızın okunsun diye değil, aksine anlaşılmak ve uygulanmak için gönderilmiştir.
İslam, hedefi insan olan, ancak odak noktasını Allah’ın oluşturduğu bir sistemin adıdır.
Diyebiliriz ki, İslam’ın Tevhid inancı, kainatın her sahasına yayılan bir inançtır ve insanla ilgili hemen her alanda bir Tevhidden söz etmek mümkündür.
Bugün ferdiyle toplumuyla Müslümanların, İslam’ı yeniden ve Kur’an’ın anlattığı şekilde anlamalarına, Müslümanlık anlayışlarını yeniden gözden geçirmelerine şiddetle ihtiyaç vardır.
Peygamberimiz başka bir rivayete göre, “İnsan bir kötülük işleyince kalbinde siyah bir nokta oluşur, günah işlemeye devam ettikçe bu nokta büyür, genişler ve en sonunda bütün kalbi kaplar” diyerek İslam’ın emirlerine uymamanın ahirette hüsranla neticeleneceğini bildirerek bizleri uyarmaktadır.
Bizlerin bugün îslam’ı nasıl anladığımıza bakalım. Hakikaten îslam’ı bölünmez bir bütün olarak kabul ediyor muyuz, yoksa İslam’ın bazı esaslarını ve emirlerini kabul edip, bazılarını inkar eden, ancak buna rağmen hala kendisinin Müslüman olduğunu iddia edenler var mıdır?
“Cahiliye dönemine ait ne varsa, ayaklarımın altındadır.”
Hz. Muhammed [Sav]
İslam’ın şu emrini yapıp, ötekisini terk etmek kesinlikle islam dışı bir anlayıştır.
Kur’an’ın anlattığı manada cahil, zihnen kör olandır. Böyle biri olayların içine giremez, eşyanın derinliklerine nüfuz edemez, daima yüzeyde kalır.
İnsanlığın tek ümidi İslam’dan başka bir şey değildir.
İslam dünyasının çözüm üretme sürecine girebilmesi için bir zihniyet değişimini gerçekleştirmesi gerektiği yaklaşık iki yüzyıldır pek çok ilim ve fikir adamı tarafından vurgulamakta ise de, İslam dünyasının geçmişte üretilen çözümleri tekrarlama tembelliğinden kurtulmaya karar verdiğine dair ciddi bir gelişme emaresi henüz ortada görünmemektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir