İçeriğe geç

Tuhaf Dergi – Sayı 7 Kitap Alıntıları – Tuhaf Dergi

Tuhaf Dergi kitaplarından Tuhaf Dergi – Sayı 7 kitap alıntıları sizlerle…

Tuhaf Dergi – Sayı 7 Kitap Alıntıları

İnsan dünyaya aşılarak karışıyor.
Bi’ laf var ya kendini hissettiren organ hastadır, diye. İşte dünya da aynen böyle. Bir şeyi farketmemiz için onun kendini bir şekilde hissettirmesi gerekiyor. Ama bir şeyin kendini hissettirmesi için normal seyrinin dışında bir şey yapması gerekiyor. Yani bir bozulma, bir hastalık hâli bir bakıma. Ama farkedilir olmanın da ön koşulu. Güneşi ancak çok yakarsa, rüzgârı ancak çok eserse farkederiz ya onun gibi.
Her bir insan için güzel dileğim var. Her bir birey hayat kadar kusurlu olabilsin!
Bu hayatta insanın düşeceği en zor durum başarısız olduğunu kavrayamamak.
Eğitim hayatım boyunca öğrenmem gerekenden çok öğrenmemem gereken şeyleri öğrendim.
İnsan bilmeyince kendinden çok emin oluyor.
İstiyorsa dünyadaki herkes bana darılsın. Ben yine de onların acılarına ortak olacağım.
Ve bu dünya yılan yuvasına benziyor
Ve bu dünya
Öyle insanların ayak sesleriyle doludur ki
Seni öpüyorken
Kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar.
Güzelliği avuçlarım arasına aldım, acıydı
Morgun düşüncelerini şişmiş cesetler yazar.
İstiyorsa dünyadaki herkes bana darılsin.
Ben yine de onların acılarına ortak olacağım
Yandığınız, yaktığınız kadarsınız.
Siz yakacaksıniz, ben yakacağım, bu dünyaya yakışacağız.
Günah işledim lezzet dolu bir günah
Titreyen esrik bir tenin yanında
Çocukluğumdan beri işsizim.
Duvarlarla konuşmaktan, çiçeklerle oturmaktan, salincaklar yapıp sallamaktan başka işim yok.!
Resmî dilinin, milli marşının, bayrağının sanat olduğu bir serap Burning Man.
Herkes sanal ortamda var oluyor. Bir topluluğun içine gir, beş dakika sonra herkes telefonun içinde.
Rakı sorulara cevap bulmak için değil, o soruları unutmak için içilir.
İnsanın dev egosu yakılmadan, kutsal mabedin kapısından girilmiyor.
sokakta rüzgar esiyor
buysa yıkımın başlangıcıdır.
senin ellerinin yıkıldığı gün de rüzgar esiyordu.
Herkes dilediği gibi yaşasın. Bunda ne kötülük var ki? Dünya aynı gün batacak. Ben yasalara uymuş ya da uymamışım, sen idamlık beyaz entarinle sehpanın sayacakları ortasında üç saat hareketsiz kalmışsın, ne olacak?
Sen İran kadınının başkaldırışını gerçekleştiriyorsun. Yüzyıllar boyu dili kesilmiş kadınların tümünün sesi olmaya ayaklanıyorsun.
Sen aşık olduğun özgürlüğün, defalarca söylediğin kadın ve erkek eşitliğinin mücadelesini veriyorsun. Ve bunu geleneklerin, diktatörlüklerin ve bodur fikirlerin egemen olduğu bir toplumda yapıyorsun.
Büyüktü
ve bugünün insanıydı
bütün açık ufuklara akrabaydı
suyun ve toprağın ahenginden ne güzel anlardı
sesi
gerçeğin perişan hüznüne benzerdi.

-Sohrab Sebehri

Umut doğar genellikle, her şey ümitsizleştiğinde.

J.R.R. Tolkıen

Umut doğar genellikle, her şey ümitsizleştiğinde.

J.R.R. Tolkıen

Meğerse ölmek, insanın kötülük etme kudretinden mahrum kalmasıymış. Ölenlerin yalnızlığının yaşayanların yalnızlığından saha büyük olmadığı gerçeğini de bu iki yıl içinde öğrendim. İnsan yalnızdır. İnsan yalnızlıktır.
Bireyin özgürlüğü, bir başka bireyin özgürlüğünün başladığı sınıra kadardır.

Zülfü Livaneli

Tütmek donanım ister. Uzun bir bilgilendirme çilesi, sevinci ister. Emeksiz tütme olmaz. İçimizde duyduğumuz temelsiz, bilgisiz, üzerinde yeterince işçilik gerçekleştirmemiş düşünceler tütmez.

Ahmet İnam

Sadece yanmak yeterli değildir, kıvılcım başkalarına ulaşmıyorsa.

Ahmet İnam

Düşünürken tütmeliyim. Tütmediğimde ya bildiğin şeyleri geveliyorumdur ya da sığ geçiştirmelerle yetiniyorumdur.

Ahmet İnam

Sordun ya “Unutmak istediğin başarısızlığın var mı?” diye. Bütün kitaplarım bu başarısızlıklarla dolu
Eğer bir başarısızlığı unutmak istiyorsan da tek çaren var; yeni bir başarısızlık peşinden koşmakta. Yazmaya da bu yüzden devam ettim. Nasıl olsa tam olarak istediğim romanı asla yazamayacağım ama belki tam olarak istediğim cümleyi yazabilirim diye

Hakan Günday

İnsan bilmeyince kendinden çok emin oluyor. Ben mezun olduğumda kendimi müthiş bir yıldız oldum zannediyordum.

Ahmet Mümtaz Taylan

O kadar fazladır ki sunulan algısızlık, yetemeyiş, çaresizliğin bir koku alamamak, hatta hissedememek olduğunu düşünür.
Hayatta her şeyin demlenmesini beklemek gerekiyor.
Kaybedecek neyim var ki benim?
Hiç..
Niye hâla bu köhne nezaket geziniyor damarlarımda?
Sadece yanmak yeterli değildir, kıvılcım başkalarına ulaşmıyorsa.
Unutmak değil ama hatırlamamak mümkün.
Amerika’dan tohum taşıyan Kolomb olmasaydı, Avrupa mutfağının hali ne olurdu?
Sessizlik,söylenmemiş sözlerden başka nedir?
Ben şairim diyorsun ! Ben severim diyorsun , bir erkeği severim diyorsun !
Bu hayatta insanın düşeceği en zor durum da galiba başarısız olduğunu kavrayamamak.

Hakan Günday

Ve bu dünya yılan yuvasına benziyor
ve bu dünya
öyle insanların ayak sesleriyle doludur ki
seni öpüyorken
kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar.
Yalnızlık, yaşadığın zamandan uzak olmak.
Yalnızlık, bir türlü içine giremeyeceğin bir sohbeti yarım yamalak duymak için çıktığın, tünediğin damdan düşmek ve kafanı yarmak.
Yalnızlık, bir nevi kafa yarılması ve içinden de yalnız düşüncelerin çıkması
Imtihana girdim, kazandım, yatılı okula kaydımı yaptırdım, okudum, çok konuştum, okulda adımı zevzeğe çıkardım. Bir susacak hikâyelerim olsun istemedim.
Idi Amin: Ülkemizde ifade özgürlüğü vardır bunu garanti ederim, diye buyurup eklemiş:
Ancak kendinizi ifade ettikten sonra başınıza gelecekleri garanti edemem.
Kasnak yuvarlandı elek oldu
Eski kahpeler melek oldu
Yandığınız, yaktığınız kadarsınız. Siz yakacaksınız, ben yakacağım, bu dünyaya yakışacağız.
Ölmüş birinden hiç kimseye zarar gelmez, iki yıldır bu gerçeğe şahitlik ediyorum. Meğerse ölmek, insanın kötülük etme kudretinden mahrum kalmasıymış.

Tarık Tufan, Yaşayanlar ölenlerden daha yalnız

Her bir insan için güzel dileğim var. Her bir birey hayat kadar kusurlu olabilsin!
Ç. Bukowksi bir şiirinde diyor ki: Yoksulluktan nefret edenden de sakın! Yoksulluğuyla gurur rüyandan da sakın!
Başarısızlıktan nefret edenden de korkacaksın, başarısızlığıyla övünenden de. Hayatın her alanında karşılaşabileceğin bir durum olan başarısızlığı ne gereğinden fazla büyüteceksin ne de yok sayacaksın.
Insan bilmeyince kendinden çok emin oluyor. Ben mezun olduğunda kendimi müthiş bir yıldız oldum zannediyordum.
Ister ülkelerin yerini, ister kültürlerin özelliklerini tanımlamak için kullanalım, BATI ‘yı yücelten DOĞU’yu küçümseyen bir görüşün tutsağı oluyoruz.
Insan yabancı olduğunda uzakta durup birbirlerini tanıyan diğerlerine gözünü diker; bu arada sadece diğerlerini tanımak gerçekten tanımayı başarmak olmadığından belki de kendisiyle tanışıyor.
Haklısınız
Ben ölümden sonra aynaya yeltenmedim hicbir zaman
Ve o kadar ölüyüm ki
Ölümden başka hiçbir şey kanıtlayamaz varlığımı
Ve bu dünya yılan yuvasına benziyor
Ve bu dünya öyle insanların ayak sesiyle doludur ki
Seni öpüyorken kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar.
Herkes geri dönecekse ben niye gidecektim ki!
Rakı sorulara cevap bulmak için değil, o soruları unutmak için içilir.
Güzelliği avuçlarımın arasına aldım, acıydı
Eğitim hayatım boyunca öğrenmem gerekenden çok öğrenmemem gereken şeyleri öğrendim.
Güneşi ancak çok yakarsa, rüzgârı ancak çok eserse fark ederiz ya onun gibi.
Sizin evde sevgi ne kadar çok biçim değiştirmişti. Nefretle sevgi nasıl da yan yanaydı. Ne kadar hızla biri diğerine dönüşürdü. O yüzden midir ki sen de bir gülüyorsun, bir ağlıyorsun? Bir sevgiyle coşuyorsun, bir öfkeyle yanıyorsun? Bir umutla sarılıyorsun hayata, bir ölümü arzuluyorsun? Senin küçücük dünyanda sevginin, nefretin, şefkatin sınırları keskindi, ya da hiç sınırı yok muydu? Uçurumlar mıydı bunları ayıran?
Sen gerçekten Perviz’i seviyor muydun? Yoksa sevgi diye duyumsadığın çılgınlığının bir parçası mıydı? Baba evinden kaçman için bir başka pencere miydi? Baba sevgisi miydi seni ona çeken?
Hangi etkilenişin ne zaman, nerede yansıyacağını kestirmek zor. Bugün, yazdıklarıma dönüp baktığımda, yeşil gözlerin gizini az çok çözebiliyorum..
Sadece yanmak yeterli değildir, kıvılcım başkalarına ulaşmıyorsa.
Elmanın olgunlaşma dönemini beklemediğimiz bir çağ bu; ve biz, ham bir meyve gibi yaşıyoruz hayatı
Hayatta her şeyin demlenmesini beklemek gerekiyor.
Yaşayanlar, ölenlerden daha yalnız.
Bence bir müzik aleti çalabilen kişi asla çene çalmamalı. Herkes işine baksın.
İki kişiydiler, diyor, oyunun başında.
Sonra sahne değişti, şimdi tek başına yürüyor kadın, diğeri nereye gitti bilen yok..
Bana kalırsa küfürbazlar, katiller, caniler, hırsızlar, kaba insanlar, her şeyden şikayet eden o suratsızlar, dürüstlüklerinden dolayı ödüllendirilmeli bu hayatta.
İnsan bilmeyince kendinden çok emin oluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir