İçeriğe geç

Güneş de Bir Yıldızdır Kitap Alıntıları – Nicola Yoon

Nicola Yoon kitaplarından Güneş de Bir Yıldızdır kitap alıntıları sizlerle…

Güneş de Bir Yıldızdır Kitap Alıntıları

Nicola Yoon kitaplarından Güneş de Bir Yıldızdır kitap alıntıları sizlerle

Güneş de Bir Yıldızdır Kitap Alıntıları

“Hayat tutkunu olmadığın bir işi yaparak geçirmek için fazla uzun.”
Sahip olduğumuz tek an bugünle sınırlı olmamalı
Siz şairler çok tehlikelisiniz
Hayat her zaman planladığın gibi gitmiyor
– Şairlerin kavga edeceğini düşünmezdim
– Dalga mı geçiyorsun? Biz en kötüleriyiz
Belki de dansçıların tek amacı hayatlarımıza küçük bir mucize getirmekti .
Kendine insanlardan yuva yapamazsın
Belki de birine aşık olmanın içinde insanın kendine aşık olması da vardı.
Bizler hayal kurmak ve hayalini kurduğumuz şeyleri gerçekleştirmek için yaratılmışız.
Tutkulu olmamak konusunda ne kadar tutkulu olduğunun farkında olup olmadığını merak ediyordum.
Hayat tutkunu olmadığın bir işi yaparak geçirmek için fazla uzun.
Göz göze geldiğimizde bir nevi dejavu hissine kapıldım. Fakat geçmişte aynı şeyi yaşamış gibi değil de; gelecekte aynı şeyi çok kere yaşayacakmışız gibi
Bir şarkının tüm sözlerini bilsen de hala güzel ve şaşırtıcı gelmesi gibi
Her şeyini kaybetmenin bir fiyatı olamaz. Ve tüm geleceğiniz bir anda yok olabilir.
Eğer bir şehre kar yağarsa ve etrafta bunu hissedecek kimse olmasa yine de soğuk olur muydu?
Siz ve Tanrınız arasındaki her şey yolundadır, dolayısıyla siz ve dünya arasındaki her şey de yolundadır.
Cesaret edebilir miyim?
Evreni rahatsız etmeye
Bir dakikada zaman vardır
Yine bir dakikada tersine dönecek kararlara ve değişikliklere.
Belki de birine asiq olmanin icinde insanin kendisine asiq olmasi da vardi. Onun yanindayken olduqum kisiyi seviyordum
People spend their whole lives looking for love. Poems and songs and entire novels are written about it. But how can you trust something that can end as suddenly as it begins?
Büyük, güzel beyinlerimiz var. Uçabilen seyler icat ediyoruz.Uçabilen şeyler. Şiirler yazıyoruz. Şiirden nefret ediyor olabilirsin ama Seni bir yaz gününe benzetmek mi
ne gezer? Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın, dizelerinin güzelliğini tartışmak tamamen yersiz. Çok büyük
hayatlar yaşayabiliriz. Büyük bir tarih yaratabiliriz. Tüm
bunları neden görmezden gelelim? Neden sadece kolay ve sıradan olanı tercih edelim? Bizler hayal kurmak ve hayalini kurduğumuz şeyleri gerçekleştirmek için yaratılmışız.
Her şeyini kaybetmenin bir fiyatı olamaz. Ve tüm geleceğiniz bir anda yok olabilir.
Insanlar mantıklı düşünen canlılar değildir. Mantık yerine
duygularımızla yönetiliyoruz. Eğer tam tersi olsaydı, emin olun dünya daha mutlu bir yer olurdu. Misal, tek bir telefon
görüşmesiyle bir mucizenin gerçekleşmesini bekliyorum.
Oysa Tanriya bile inanmıyorum.
“Hiçbir yere ait olmamak nasıl bir şey, bir fikriniz var mı?”
Umutsuzluk her dilde aynıydı.
Ben duracağım
Kendi tarafımda.
Sen ise
öteki tarafta.
O kadar güzel güldü ki yüzüne dokunasım geldi.
Kimse her şeyde iyi olamaz. Matematik, İngilizce, biyoloji, kimya, tarih ve spor dallarında başarılıydı. Her şeyde iyi olmak hoş bir davranış değildir. En fazla üç ya da dört şeyde iyi olursun. Aslında bu bile işin tadını kaçırmaya yeter.
Genç Çocuk Kaderini Kabullenir ve Doktor Olmaya Karar Verir, Al Sana Klişe
Gözler kalbin aynasıdır
Ellerimi havaya savurdum ve, “İnsanın hayallerinin olmasında yanlış bir şey yok.Belki aptal bir hayalperest olabilirim ama en azından hayallerim var,” dedim.
“Bu niye bir erdem olsun ki? Siz hayalperestler evrenin yalnızca siz ve tutkularınız için var olduğunu düşünüyor­sunuz.”
“Hiç hayallerinin olmamasından daha iyi bence.”
Gözlerini kısarak bana baktı, tartışmaya hazır görünü­yordu.“Gerçekten mi? Nedenmiş o?”
Bunu açıklamak zorunda kaldığıma inanamıyordum.
“Çünkü hayal kurmak için dünyaya geldik.”
Kafasını sallayarak, “Hayır.Evrilmek ve hayattakalmak için bu dünyaya geldik.Hepsi bu,” dedi.
Aynı gün içerisinde bu nasıl olabiliyordu? Benim haya­tımda olan bunca şeye rağmen, tüm bu insanlar nasıl oluyordu da kendi hayatlarına devam edebiliyordu? Bazen dünya sizi o kadar sert sarsar ki diğer insanların bunu nasıl
hissedemediğini anlamlandıramazsınız.
“Senden hoşlanıyorum zaten. Beni bir melek olduğuna ikna etmene gerek yok.”
“En sevdiğimiz anılarımızın şu an en az sevdiğimiz insanlarla olmasını komik buluyor musun?”
Bir zamanlar cazip gelen şeylerin can sıkıcı ve
rahatsız edici bir hâl alması ne kadar garip.
Ancak anılar insanı hiç terk etmez.
Her şeyde iyi olmak hoş bir davranış değildir.
En fazla üç ya da dört şeyde iyi olursun. Aslında bu bile işin tadını kaçırmaya yeter.
Kimse her şeyde iyi olamaz.
Bir dizi küçük tesadüfün her şeyi ifade ettiğini söylüyorduk çünkü bu galakside küçücük hayatlarımızın bir önemi olduğuna inanmak istiyorduk. Ancak aşık olmek evrenin oluşumuyla kıyaslanamazdı bile.
Belki de birine aşık olmanın içinde insanın kendine aşık olması da vardı. Onun yanındayken olduğum kişiyi seviyordum.
”Meteliksiz bir şair olurdun, ” dedim.
”Param olmadığı için fakir ama şiirlerim olduğu için zengin olurdum, ” diye karşılık verdi hemen.
Bir zamanlar o benim için egzotik bir dünyaydı ve ben de onun en sevdiği uydusuydum. Ancak artık ışıkları sönmüş ölü bir yıldızdan başka bir şey değildi ve ben de bir uydu değildim. Ondan olabildiğince uzağa gitmiştim, adeta uzay çöplüğündeydim.
Ağlamak bende bulaşıcıydı. Tıpkı bir insan esneyince diğer herkesin esnemesi gibi. Ya da biri kustuğunda kokusunun sizin de kusmanıza neden olduğu gibi. Ben de ağlayan birini gördüğümde ağlamaya başlarım.
Babam bu kötümserliğimin nereden kaynaklandığını bilmediğini söylüyor, aslında ben kötümser değilim. Yalnızca gerçekçiyim.
Bazen dünya sizi o kadar sert sarsar ki diğer insanların bunu nasıl hissedemediğini anlamlandıramazsınız.
Büyük, güzel beyinlerimiz var. Uçabilen şeyler icat ediyoruz. Uçabilen şeyler. Şiirler yazıyoruz. Şiirden nefret ediyor olabilirsin ama Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer? Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın.. dizelerinin güzelliğini tartışmak tamamen yersiz. Çok büyük hayatlar yaşayabiliriz. Büyük bir tarih yaratabiliriz. Tüm bunları neden görmezden gelelim? Neden sadece kolay ve sıradan olanı tercih edelim? Bizler hayal kurmak ve hayalini kurduğumuz şeyleri gerçekleştirmek için yaratılmışız.
Göz göze geldiğimizde bir nevi dejavu hissine kapıldım ama geçmişte aynı şeyi yaşamış gibi değil de sanki gelecekte aynı şeyi çok kere yaşayacakmışız gibi.
Genç çocuk kaderini kabullenir ve doktor olmaya karar verir, al sana klişe.
CARL SAGAN SAID that if you want to make an apple pie from scratch, you must first invent the universe. When he says “from scratch,” he means from nothing. He means from a time before the world even existed. If you want to make an apple pie from nothing at all, you have to start with the Big Bang and expanding universes, neutrons, ions, atoms, black holes, suns, moons, ocean tides, the Milky Way, Earth, evolution, dinosaurs, extinction-level events, platypuses, Homo erectus, Cro-Magnon man, etc. You have to start at the beginning. You must invent fire. You need water and fertile soil and seeds. You need cows and people to milk them and more people to churn that milk into butter. You need wheat and sugar cane and apple trees. You need chemistry and biology. For a really good apple pie, you need the arts. For an apple pie that can last for generations, you need the printing press and the Industrial Revolution and maybe even a poem.
To make a thing as simple as an apple pie, you have to create the whole wide world.
Japoncada sevdiğim bir tabir var: koi no yokan. İlk görüşte aşk anlamına gelmiyor. İkinci görüşte aşka daha yakın. Biriyle tanıştığında ona aşık olacağın hissi. Belki hemen aşık olmayacaksın, ama olacağın kaçınılmaz.
The trouble with getting your hopes too far up is: it’s a long way down.
what is falling in love? A series of small coincidences that we say means everything because we want to believe that our tiny lives matter on a galactic scale. But falling in love doesn’t even begin to compare to the formation of the universe.
It’s not even close.
It’s hard to come from someplace or someone you’re not proud of.
“I’m sorry about everything, about the whole history of the world and all its racism and the unfairness of all of it.”
“What are you even saying? It’s not your fault. You can’t apologize for racism.”
“I can and I do.”
Jesus. Save me from the nice and sincere boys who feel things too deeply.
But of course, all teenagers do this. All teenagers separate from their parents. To grow up is to grow apart.
What’s the use in getting all our hopes up?
When I was rescheduling my appointment, a part of me wondered if I was being ridiculous. A girl I’ve just met isn’t worth jeopardizing my future over. It was easier to have that thought when I wasn’t looking at her, because now I can’t remember why I hesitated at all.
I don’t want whatever is happening between us to happen, but it feels like trying to stop the weather from happening.
“Don’t you want to do something you love?”
“Why?” she asks, like she genuinely doesn’t understand the appeal of loving something.
“It’s a long life to spend doing something you’re only meh about,” I insist.
She wrinkles her nose. “It’s even longer if you spend it chasing dreams that can never, ever come true.”
“How come mothers are always the ones most blamed for screwing up children? Fathers screw kids up perfectly well.”
In Kurt Cobain’s voice she hears the same thing Natasha hears—a perfect and beautiful misery, a voice stretched so thin with loneliness and wanting that it should break. Irene thinks it would be better if it did break, better than living with wanting and not having, better than living itself.
She follows Kurt Cobain’s voice down down down to a place where it is black all the time. After looking him up online, she finds that Cobain’s story does not have a happy ending.
Irene makes a plan. Today will be the last day of her life.
The truth is, she’s been thinking about killing herself on and off for years. In Cobain’s lyrics she finally finds the words. She writes a suicide note addressed to no one: “Oh well. Whatever. Nevermind.”
She hates not knowing what happens next. Uncertainty is her enemy.
Psychiatrists tell you not to bottle up your feelings because they’ll eventually explode. They’re not wrong. I’ve been angry for months. It feels like I’ve been angry since the beginning of time.
Names are powerful things. They act as an identity marker and a kind of map, locating you in time and geography. More than that, they can be a compass.
She looks as desperate as Irene feels. Irene almost smiles at her. In her head she does smile at her.
Welcome back. Nice to see you, Irene says, but only in her head.
In reality, she’s already looking down,
Bazen dünya sizi o kadar sert sarsar ki diğer insanların nasıl bunu hissedemediğini anlamlandıramazsınız.
Tutkulu olmamak konusunda ne kadar tutkulu olduğunun farkında olup olmadığını merak ediyordum.
Bazı insanlar her şey kendi istedikleri gibi olana dek mutlu olamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir