İçeriğe geç

Delirtilen Kadınlar Kitap Alıntıları – Gönül Bakay

Gönül Bakay kitaplarından Delirtilen Kadınlar kitap alıntıları sizlerle…

Delirtilen Kadınlar Kitap Alıntıları

Gönül Bakay kitaplarından Delirtilen Kadınlar kitap alıntıları sizlerle

Delirtilen Kadınlar Kitap Alıntıları

Kadınlar kendilerini ruhsal ve duygusal olarak yok etmeye koşullanmıştır. Kadın intiharı bir teslimiyet ve çaresizlik ifadesidir.
Kadınlar yüzyıllar boyunca ezilmiş, hakir görülmüş, itilip kakılmış. Nasıl olmuş da yeryüzünün en gelişmiş varlığı olmakla övünen insanoğlu, üreten, doğuran, besleyen, büyüten öteki yarısını böylesine yok sayabilmiş?
Ester, aşırı bir başarı hırsı yüzünden kendisine çok stresli bir ortam yaratır. Hedeflerine ulaşamayınca da dünyası çöker.
Psikiyatr Beck’in de vurguladığı gibi, depresif kişiler aslında çok değer verdikleri bir özelliklerinden ötürü kendilerini eleştirirler. Örneğin, Ester de zekâsıyla çok gururlanmasına rağmen, sonraları bu özelliğini kaybettiğini düşünür.
Ester, New York’un başarılı, yaratıcı, özgür, modern kadını ödüllendiren ortamında kendini kaybolmuş hisseder. Çevresinde meslek kadınları, işyerindeki baş editör, okuldaki kadın profesörler cazibesiz, cinsiyetsiz tiplerdir. Erkek arkadaşının annesi gibi ev kadınları ise yenilmiş, geleneksel kadın rolüne boyun eğmişlerdir. Ester bir kadın olarak kendini kapana kısılmış hisseder.
Zaman zaman kendi kendine şu soruyu sorar: Bu hastalığı tanıdığıma, onunla yaşamak zorunda olduğuma pişman mıyım? Bu soruya hayır yanıtını verir. Çünkü hastalığı nedeniyle yaşamı daha derin duygularla yaşamış, geniş bir bakış açısına sahip olmuştur.
Ama David onu gerçekten sever ve iyileşmesini, normal bir yaşam sürmesini ister. Yazara güzel österdiği şefkat ve ilgi onu yeniden yaşama döndürür. Hastalığı nedeniyle bir paragraftan fazla okuyamadığı günlerde David ona hikâyeler, şiirler okur.
Kişiler bir anda delirmez. Bu bir süreçtir. Arkadaşlıklar bozulur, ilişkiler aksar, evlilikler biter. Kredi kartları ödenmez, faturalar unutulur. Kişi ne yapması gerektiğini, olayları hatırlayamaz. Açıklanması güç bir dönem başlar.
Lithium alan hastalarda en büyük tehlike kendilerini iyi hissettiklerinde ilacı bırakmalarıdır. Bu durum korkunç sonuçlar doğurur. Arkasından hasta daha ciddi bir depresyona girebilir.
..
Önemli olan önce teşhis sonra da tedaviyi kabullenmektir.
Jamison, bipolar hastalığın kişiyi daha canlı, daha enerjik ve duyarlı kıldığına işaret eder. Ölümcül bir hastalık olmasına karşılık, yazara bir arkadaş, bir can yoldaşı olmuştur.
(Durulmayan Bir Kafa-Kay Jamison)
Günümüzde psikiyatrlar hastalara ancak 45 dk veya bir saat ayırıyor, teşhislerini koyup, hastalarını ilaçlarını almak üzere eczaneye yolluyorlar. Konuşma ve bilişsel tedavinin önemi bilinse de ne yazık ki bu tür tedaviye her zaman gerekli zaman ayrılamıyor.
Alışılagelmiş kadın rollerinden uzak durarak kendine özgür bir yaşam kurabileceğine inanır.
Gerçekte akli dengesizliği olan Maxim’dir. Karısını boyun eğen bir kadın olmadığı için öldürür.
O çağda deli kadın davranışı, bir kadının gerçekten özgürce, istediği gibi yaşaması olarak adlandırılabilir.
Virgina Woolf 13 yaşından itibaren bugün Bipolar olarak tanımladığımız hastalıktan mustaripti. Daha çok genç yaşta yazı yazmanın kendisini ayakta tutacak yegane şey olduğunu fark etmişti. Eğer yazmazsam gittikçe derinlere gömülüyorum-gerçeği bulmak için derinlere, der.
İnsanların sadece isteyerek mutlu olabilmeleri zordur.
Hissediyorum, sinirlerim geriliyor. Zihnim çok acı çekti, bir hastalık oluşuyor. Ne yapmalıyım? Sağlığımı nasıl korumalıyım?
Vilette romanından-
(O dönemde akli dengesizlikkerin ve melankoli gibi konuların hâlâ tam olarak tanımlanıp bir çözüme kavuşamadığı dönemde bile Lucy’in durumunun ayırdında olması önemlidir.)
Catherine, Heatcliff’in de kendisinde uyandırdığı güçlü cinsel duygularla karşılaştırıldığında, kocası Edgar’da aradığını bulamaz. Ancak hamile olduğu için ahlaki kaygılarla artık eşini terkedemez. Kendini kapana kısılmış gibi hisseder. Bu duygularla önce depresyona yenik düşer, sonra da akli dengesini kaybeder.
Buna göre evli kadın kocasının malıydı ve eşiyle cinsel ilişkide bulunmak göreviydi. Wollstonecraft ise cinsel ilişkinin karşılıklı zevk alma temelinde ele alınması görüşündeydi.
Örneğin, Maria’nın kocası evlilik dışı birçok ilişki yaşar, ama Maria’nın bu durumdan mutsuz olması karşısında onu delilikle suçlar. Romanda Maria, Evlilik beni yaşam boyu Bastille’lemiştir. der. Gerçekten de Wollstonecraft evliliğin kadınlar için bir hapishane, bir kölelik olduğunu savunur.
Bazı insanların, bir kadının kişiliğinin bütününü göremeyip onu bir şizofrene indirgenmesinin haksızlık olduğunu vurgulamaktan kendini alamıyor.
Deliliği ruhsal bir bozukluk olarak değil de düşmanlık besleyen kişilerin kıskançlığı sonucunda lanetlenme olarak gören bir kültürden gelmektedirler; o yüzden de tıbbi tedavi yerine cadılara başvurmayı tercih etmişlerdir.
Babaya göre, o günlerde kadınlar akıllarını bağımsızlığa takmışlardı. Oysa kızı saygın bir kadın olarak yetiştiriliyordu. Yeri her zaman eviydi. Kızının saf, temiz bir bakire, evde kalmış bir kız olmasını istiyordu.
Freud ve Breuer, İngiliz ve Fransız meslektaşlarının aksine, histerik kadınları zayıf ve eksik olarak görmemiş; aksine onların duru bir zihne, sağlam bir karaktere, eleştirel bir güce sahip olduklarını kabul etmişlerdir. Üstün zekalı kadınların kendilerine dayatılan iğne oyası, örgü, kâğıt oyunları ve hasta bakımından ibaret tekdüze ev yaşamı nedeniyle histerik olduklarına inanmışlardır. Breuer, hayat dolu kişiler için hiçbir çekiciliği olmayan tekdüzeliğin bir işkence olduğunu söylemişti. Histeri üzerine çalışmalar kitabında, kadınların sözlerini ve hayatını ciddiye alan, hayallerine saygı duyan, histeriyle başa çıkmak için gösterdikleri çabaya izin veren, kültürel etkilerin farkında olan tedavi yöntemini anlatmıştı.
Gerçekten de ekonomik, fiziksel ve cinsel korkular ya da cezalandırılma tehditleri kadınların kendilerinden beklenen fedakârlıkları doğal olarak kabullenmelerine yol açar. Ancak bu kendini feda etme halinin doğal kabul edilmesi, kadında derin bir kızgınlık yaratır ve onu çıldırtır Birçok akıl hastası kadın kendilerini hasta ya da kötü olarak niteler, tımarhanelere ya da psikiyatrlara teslim olur.
Siyasi çalışmaları sırasında 1895’te tanıştığı İrlandalı bir genç adama aşık olup onunla birlikte yaşamaya başladı. Ama Edith’in bu başına buyruk yaşamına karşı çıkan babası ve üç erkek kardeşi onu kaçırıp özel bir akıl hastanesine yatırdılar. Doktorunun teşhisi aşırı eğitim nedeniyle delilik oldu.
Aynadaki kişi hiçbir şeyi başaramayacak kadar aptaldı.
Yataktan kalkmanın anlamını göremiyordum. Beklediğim hiçbir şey yoktu.
Kendimi bütün patırtı gürültü arasında sessizce ilerleyen bir hortum fırtınasının merkezinde gibi hissediyordum; boş ve sessiz.
Deli Kızın Aşk Şarkısı

Gözlerimi kaparım ve tüm dünya ruhunu teslim eder.
Gözlerimi açarım ve her şey yeniden doğar.
(Bana kalırsa ben seni zihnimde yarattım.)
Yıldızlar gökyüzüne karışır, vals yaparlar
Ve gaddar bir karanlık ele geçirir.
Gözlerimi kaparım ve tüm dünya ruhunu teslim eder.
Seni hayal ettim, yatağımın
Ucundasın, büyülenmiş gibi bakıyoruz
Birbirimize
Bana aşk çemberinde şarkılar söyledin,
Beni delicisine öptünç
(Bana kalırsa, seni zihnimde yarattım.)

Tanrı gökyüzünden düşüyor, cehennemin
Ateşleri sönüyor.
En yüce meleğin ölümü ve şeytanın adamları
Gözlerimi kaparın ve tüm dünya ruhunu
Teslim eder.
Yolundan döneceğini hayal ettim hep
Ama ben yaşlandım ve ismini unuttum.
(Bana kalırsa ben seni zihnimde yarattım.)

Senin yerine keşke bir gök gürültüsü kuşunu
Sevseydim.
En azından bahar geldiğinde onlar ses
Verirlerdi.
Gözlerimi kaparım ve tüm dünya ruhunu
Teslim eder.
(Bana kalırsa, ben seni zihnimde yarattım.)

Yaşam bir pisliktir, boktur. Geldiği gibi bırak ve yaşa
sizin, hiçbir zaman bilemeyeceğiniz bir şeyi biliyorum: Hiçliğin anlamını.
ilaç dışında en iyileştirici etkisi olan şeyin aşk ve sevgi olduğunu düşünür. Ancak ailenin, arkadaşların, dostların, çevrenin sevgisiyle ayakta kalınabilir.
Acı ve depresyon arasında önemli bir fark vardır. Acı sizi kemirir, yakar ama intihar etmeyi düşünmezsiniz.
Parçalarımızı kaybediyoruz. Hepimiz yanlış seçimler yaparız. Benim yerime bir başkası ne zaman çözüleceğim ve yeniden bütünleneceğim konusunda nasıl karar verebilir?
Aile, aile, aile Bu kelimeden nefret ediyorum. Hayatında çocuk bakmak, yemek pişirmek ve ev toplamaktan başka hiçbir şey olmaması
Ne var ki hâlâ erkeğin üstünlüğüne inanan ve erkeğe hizmet etmenin görevleri olduğunu düşünen kadınlar vardır.
Toplum kadına her şeyden önce annelik, eş ve ev kadınlığı görevini uygun görmüştür. Kadının toplum içindeki görevi her şeyden öte otoriter bir erkek figürüne hizmet etmektir.
Gerçek duygular kelimelere dökülemez.
Düş dünyasında bir kişiyle iletişim kurmak, dünyadan kişilerle iletişim kurmaktan çok daha kolaydır.
Gerçeğe mi, anlama mı? Psikanaliz bizi anlamı sorgulamaya iter. Psikanalizde karşıtlıklar vardır. Anlamı bulmak zordur.

Soshana Felman

Her şey tatsız ve renksiz Sonsuz bir dinlenme arzusu, konuşamıyorum, okuyamıyorum.
Eğer yazmazsam gittikçe derinlere gömülüyorum – gerçeği bulmak için derinlere
Unutulmaz yapıtlar kaleme alırken bir yandan da yaşamı boyunca akıl hastalığıyla savaşmıştır. Birkaç kere intihara teşebbüs etmiş, sonunda başararak yaşamına son vermiştir.
Bazı kişiler kendilerini ölü gibi hisseder, kişiliklerinden, yaşadıklarından bile şüpheye düşebilirler. Kimileri de başkalarıyla iletişime geçmekten, ciddi bir ilişkiye girmekten çekinirler. Biriyle yakınlaştıklarında benliklerini kaybedeceklerini düşünürler. Onların var olduklarını hissetmeleri için çaba göstermeleri gerekir.
Kendilerine dayatılan yaşamlara başkaldıran kadınlar kısaca deli olarak adlandırılmışlardır.
Akıl hastalığı bir kişinin başına gelebilecek en acı durumdur.
Haftanın günlerini bilmiyorum, yılın haftalarını da bilmiyorum.
dokuz yaşında başladığı okulu babasının borçları nedeniyle bırakmak ve bir boya fabrikasında çalışmak zorunda kaldı. Çok küçük yaşta korkutucu koşullarda çalışmak yazara yalnızlığın, umutsuzluğun, çaresizliğin ne demek olduğunu öğretti.
İyi, sessiz kalbim, dert etme, hayallerin ümidi kalsın
Toplumun farklı değerleri olduğunu öğrendim ve eminim toplum kendi değerlerinde haklıdır, ama ben de kendi görüşlerimde pek yanlış olduğunu düşünmüyorum.
Mutluluk bir patates değildir ki, toprağa gömüp yetiştirebilesiniz
Yaşamımda ne ümit vardı? Hangi dostum vardı? Nereden gelmiştim, nereye gidiyordum? Ne yapmalıydım? Akan gözyaşlarım yastığımı, kollarımı, saçımı ıslattı.
Wollstonecraft, haremi kadına baskının en aşırı biçimde görüldüğü yer olarak tanımlamıştır.
Yaşamı boyunca pek mutlu olmamış ve bazı kişilerin dünyaya acı çekmek için geldiklerine inanmış.
Yaşamak istiyor muyum? Tanrım, ruhun mezarda olduğu zaman yaşamak ister misin ? Hayatım olmadan yaşayamam. Ruhum olmadan yaşayamam.
Hegel insanın varoluş çabasını ne ise o olmamak ne değilse o olmak olarak tanımlamıştır.
Hiç iştahım yok ne yemek ne aşk için
Kültürel düzeyleri ne olursa olsun kadınlar fiziksel ve cinsel şiddet başta olmak üzere, taciz, fuhuşa zorlanma, zorla evlendirme, töre cinayetleri, zorla çalıştırma, eğitim özgürlüğünün kısıtlanması gibi konularda erkek şiddetine maruz kalmaktadır.
Kadınları etkileyen ve depresyon riskini artıran stres kaynakları arasında cinsiyet ayrımcılığı, ağır işyükü, aile içi şiddet, bedensel ve cinsel tacizler, istenmeyen gebelikler, boşanma, yoksulluk ve hayatı üzerinde kontrol sahibi olamama gelmektedir.
Kadınlar erkeklerden çok daha fazla cinsel sömürüye ve şiddete, yoksulluğa ve açlığa, çevresel yıkımlara, çoğu gebelik ve emzirmeyle gelen kronik hastalıklara ve zararlı geleneksel alışkanlıkların zayıflatıcı etkilerine açıklar.
Dünyanın her yerinde en çok çalışan ancak en az takdir görenlerdir onlar.
Suyu çeken, odunu kesen, besleyen, doğuran, eğiten, koruyan, kollayan, üreten ve karar veren ağır işçilerdir kadınlar.
Kadın ve erkek tutum ve davranışlarındaki farklılık biyolojik ve yapısal bir temele mi dayanmaktadır? Yoksa kız ve erkeklere uygulanan cinsiyetçi sosyalizasyon sürecinin sonucunda mı ortaya çıkmaktadır?
Tecavüz bir insanın yaşayabileceği en ağır kötü muameledir ve sonuçları ömür boyu sürer.
Kadın sürekli kendini izlemek zorundadır. Hemen her an kendi imgesi ona eşlik eder İçindeki gözleyen ile gözlenen, kadın kimliğinin tamamlayıcısıdır.

John Berger

Hayatta kesin olan tek şey, hiçbir şeyin kesin olmadığıydı.
Belki de en çok Cogito ergo sum ( Düşünüyorum öyleyse varım) ifadesiyle tanınır.
Kendi görüşlerimi katı kilise görüşlerine karşı koruyabilmek için her şeyi yapardım.

René Descartes

Sokaktaki insanın deli dediği akıl hastaları, hekimlerce mecnun ya da meczûb olarak adlandırılırdı. Meczûb ile mecnun arasındaki farkı Artvinli, Akıl adamı terk ederse deli ; adam aklı terk ederse ‘meczûb’ olur, şeklinde açıklıyor.
Orta Asya’da aynı zamanda hekim olan şamanların müzik ve dansla doğadaki güçleri yönlendirdiğine inanılıyor, akıl hastaları da bu yöntemlerle tedavi ediliyordu. Kopuz ve saz tedavi edici, iyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan önemli bir çalgı olarak kullanılıyordu.
Ortaçağ’ın en önemli edebi eseri olan Dante’nin İlahi Komedyası’nda cehennem, deliliğe, tutkuya boyun eğen ve aklını arzuya köle edenler e verilen ilahi cezanın mekânıydı.
Felsefe, kişi şüphe ettiğinde başlar.

Sokrates

Geleneksel ataerkil normlara başkaldıran kadınlar ile delilik ve anormallik arasında kurulan ilişki de çeşitli biçimler altında dile getiriliyor. Bu biçimlerden biri, ataerkilliği eleştiren feminist kadınları ucube ve sağlıksız nefs durumu ndaki bireyler olarak damgalamak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir