İçeriğe geç

İlhamiyyat / Dini – Teolojik Aforizmalar Kitap Alıntıları – İlhami Güler

İlhami Güler kitaplarından İlhamiyyat / Dini – Teolojik Aforizmalar kitap alıntıları sizlerle…

İlhamiyyat / Dini – Teolojik Aforizmalar Kitap Alıntıları

İlhami Güler kitaplarından İlhamiyyat / Dini – Teolojik Aforizmalar kitap alıntıları sizlerle

İlhamiyyat / Dini – Teolojik Aforizmalar Kitap Alıntıları

Doğal ‘dil’ duvarının yanında, yarattığımız görünmez din/kültür duvarlarından dolayı, fiziksel olarak yanımızdaki bir insan yüzü ile temasa geçmek o kadar zordur ki, bazen onu uzaylı sanırız.
İnsanın düşünsel/bilişsel yolculuğu/büyümesi, bilinmeyen bir coğrafyada yolculuğuna benzer. Durduğu anda/yerde orayı en iyi ülke olarak düşünmeye başlar. Nihai hakikatin, kendi düşündüğü veya kendi kültürü olduğunu sanmaya başlar.
Felsefe, insanın mevcut ‘düzeni’ sorgulaması, ondan şüphe etmesi, ona itiraz etmesi, neyin nasıl gittiğini merak etmesidir. Din ve teoloji, Tanrı’nın otoritesine sığınarak, yaslanarak bu düşünce sürecini boğarsa, o toplumda duraklama ve çürüme başlar.
Kitlelerin isyanı ve baş kaldırması, ya haklı çıkarının zedelenmesi veya vicdanının yaralanması ile olur. Ancak, insanların özü ( mülkiyeti ve vicdanı ) ‘gür’ değilse, isyan olmaz. Diktatörlüklerin uzun sürmesinin yarı günahı kitlelere aittir.
Gelecekteki sınırı ve toplamı kesin olarak bilinmediği ve de kaybeden ile kaybedilen şey aynı olduğu için, azaldığı ve tükendiği hâlde farkına varılmayan tek şey ömürdür.
Çoğu insan kendince, çoğu zaman da keyfince oluşturduğu ‘haklılık’ mevzisine girip sınırlı sayıdaki ilişkiye dayanarak -eksik tümevarım ile- ötekini ya melekleştirir ya da şeytanlaştırır. İnsanların çok azı, ötekini hakkıyla değerlendirir/tanır.
Zihin, kendinde olan her şeyin ‘olduğu gibi’ olduğunu sanır; ama zamanla, bir çok şeyin sandığı gibi olmadığını görür; bir çoğunu da görmeden öyle olduğunu sanarak ölür.

— İlhami GÜLER

Hazlar, kısa süreli olduğu için sıkıntılı ve huzursuz
Zavallı modern insan, Tanrı’nın nezdinde değerli olan son derece basit ve kolay fiillerle uzun erimli ruh neşesi, sükun, itminan ve huzur bulmayı terk edeli beri, zahmetli ve faturası ağır fiilerle kısa erimli mutluluklar doğuran ünlü olma, popüler olma, yakışıklı ve güçlü olmanın peşine düştü
Sözün değerden düştüğü günümüzde ‘söz’, ‘söz’deleşti; kimsenin içine oturmuyor, sağ kulaktan girip sol kulaktan çıkıyor
İdealistler, ülkücüler, ütopyacılar ve hayalciler hep yeni dünyalar keşfederler; gerçekçiler veya real-politikçiler ise bu dünyaları korur, sürdürür ve sonunda çürütürler
Bugün insanlığın temel sorunu, değişimin anaforuna kapılmış olarak delalete düşüp, hakikatı bulamamasıdır
Kuran’ın çabası, kendine ait bir kutsal kitap olarak iman veya inanç oluşturmak değil; Allah’a ve ahirete iman edecek, ahlaki doğruları görecek, alternatif bir düşünme yolunun geliştirilmesidir
Vicdan, Kuran’ın sesi değil; Kuran vicdanın sesidir
“Allah’ın söylenmiş sözünden daha doğru kiminki olabilir..?”
Kuran: “ yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden (Allah) yardım dileriz.” “ Senin Allah’tan başka dostun ve koruyucun yoktur.” derken;
Tasavvuf: “bir mürşide bağlanmazsan özünü / yarın Hakk’ın huzurunda var olamazsın.” der
Tasavvufu savunanlar, İslam’ı kendinden binlerce yıl önce var olan dine(mistisizm) indirgeyerek, onun öznelliğini/ özgürlüğünü ortadan kaldıranlardır. Onlara göre mistisizm deniz, İslam ise nehirlerden bir nehirdir
Bir şeyi doğru anlamak için onun içine girmek, içinden bakmak kadar dışına çıkıp, dışarıdan da bakmak gerekir
Anlamadan Kuran okumak, ‘Kuran okumak’ değildir
Allah, dilediğini alır; dilediğini de verir
Ruh, terbiye edilirse melekleşir; kendi haline bırakılırsa şeytanlaşır
Kediler,köpekler ve kuşlar, eskiden öncelikle çocukların sevdiği-oynadığı canlılardı. Yetişkinler içinde çocuklardan sonra gelirdi. Kadınlar, çocuk doğurmamaya; erkekler ise bakmamaya başlayınca, bu canlılar, çocuk yerine geçmeye başladı. Zira külfeti, zahmeti yok ve daha az.
Tanrı’ya ve insanlığa bu ihanetin cezası ağır olacak
Ahlak ve psikoloji, daima felsefeden öncedir
Dolmuşa binen kişi, parasını ödemeden boş bir koltuk kapıp sonra da parasını önündekine uzatarak ödemeyi tercih ediyorsa; bu, onun ahlaki bağlamda fırsatçılığının bir göstergesidir
Kur’an-ı savunduğunuz zaman, Kur’ani ahlak çerçevesinde savunmamız gerekmektedir
Muhafazakarlık, genelde dinin; özelde Müslümanlığın özünün dondurularak veya öldürülerek şekil veya taklit olarak korunması ve devam ettirilmesidir
İnsan, varlığın çobanı ise; Müslüman, insanlığın çobanıdır
İnsanlar, kendi nezdlerinde kötü olan bir çok eylemi ‘Hikmetinden sual olmaz.’ diyerek Tanrı’nın şanına layık ve uygun görebiliyorlar. Tanrı’dır, ne yapsa yeridir. dercesine
Filozoflar ve teologlar, imansız dindarlardır
Geç anladım taşın ağır, ateşin yakıcı ve suyun boğucu olduğunu
Bir anlayabilseniz..!
Heyhat! şeytan vaadinde başarılı oldu
İslam’ı politikaya sokmak istemeyenler, politikanın doğasında bizatihi zulüm ve haksızlık olduğunu kabul edenlerdir
Kitleler, sürekli Tanrı’yı kandırma peşindedir
Ahirette cennetliklere, Selam olsun size! diye seslenilir
Ahirette, Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun. diye seslenilir
Hamd, Allah’a mahsustur
Herkes dünyanın yalan olduğunu söyler. Oysa dünya yalan değildir. İnsanlık için binlerce yıldan beri orada duruyor. Yalan ve araz olan insandır. Mevsimlik bitkiler gibi, büyüyüp meyve veriyor ve ardından solup gidiyor.
Bugün var, yarın yok.
Gözyaşları, kalbin katılaşmasının biriktirdiği pislikleri temizleyebilir
Vicdan olmadan din olmaz
Kerbela trajedisini Şia ve İranlılar matem ve yas’a dönüştürüp yaşatırken, Sünnilik ve Türkler ‘Aşure’ tatlısı pişirip yeme yoluyla pragmatizm dönüştürmüştür. Kurban’ın kavurmaya, kandil’in simite dönüşmesi gibi. Hem ziyaret hem ticaret
Uyku, ölümün, uyanma dirilmenin, rüya ise ahiretin temsilidir
o aldatıcı şeytan, sizi Allah ile aldatmasın
İslam’ın tasavvufa ihtiyacı yoktur; çünkü O, Kur’an’ın deyimi ile ekmeldir. Ancak, tasavvufun İslam’a ihtiyacı vardır; çünkü o eksik, özü ve kökü dışarıdan gelen (mistisizm) bir dinselliktir
Herkes sevdikleri için ağlar
Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkun..!
Herkes, her an bir iş peşinde iken; Tanrı, her an her iş peşindedir
İslam, eşitlik değil, bir adalet davasıdır
Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır
Rabbime ibadet etmekle mutsuz olacağımı sanmıyorum
Çok hayal kurmuştuk. Ölümü unuttuk
Kelimelerin, kavramların, klasik metinlerin yüzyıllar boyunca oluşan anlam ve kıymetini bilmeyen cahiller, Bana göre diye söze başlayıp kelimelere, kavramlara tecavüze yelteniyorlar. Kıyamet bu olsa gerek
Artık, sahiden alçak olan birçok şey ve birçok kişi, kendini artık bir b sanıyor ve maalesef ki insanlar da onlara değer veriyor
Kapitalizm, bir yaşam tarzı olarak tuzlu su içerek susuzluğunu gidermektir
Eskiden -kapitalizm öncesi dönemde- bir şey eskiyince/yıpranınca değiştirilirdi. Şimdi insanlar eşyadan bıkınca değiştiriliyor
Dünya, ‘yalan’ olduğundan daha fazla ‘önemli’ ve ‘ciddi’ bir yerdir
Dünya, hakikaten herkesi aldatıyor. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz; oysa herkesin içinde tek başımıza ölüp gidiyoruz. ‘Ben’ herkesi ve her yeri biliyorum; fakat onlar ‘beni’ bilmiyor. Bütün insanlar ‘ölüyor’; ancak, insanlık devam ediyor. Tıpkı nehrin sabit, suyun akması gibi
Ağacın kökü, gövdesi ve dalları, sanki kendisi için değil de yaprak ve meyve içindir. Ya insan kendinin başının ‘boş’ olduğunu nasıl söyleyebilir?
Kur’an, kalpleri eğiterek onları kendinin müftüsü yapmaya çalışırken; bazı kişiler kendini müftü ilan edip halkı cahile/avama çevirdi
Kadın erkek ilişkisinde sevgi kişilik; aşk zayıflık/kişiliksiz alametidir
Bir kadının, kocasının yanında veya kucağında çocuğuyla yuvasında uyanması yerine, genelevde/barda, pavyonda sabahlamasının günahı, erkeklere aiitir
Müslümanlar, İslam akıl dinidir. demeyi çok severler ve tekrar ederler. Fakat pratikte Müslümanlar içgüdü, alışkanlık, âdet, gelenek ve güce yaslanan otoritelere boyun eğerek yaşarlar. Teoloji de ‘Hikmetinden sual olunmaz Allah.’ anlayışı ve siyasette ‘Hikmeti Hükümet’ anlayışı bunun kanıtıdır
Tabiata dönmedikçe Tanrı’ya dönmeyeceğiz. Çünkü şehirlerde Tanrı tutulmuştur; İnsan O’nun hiç bir ayetini göremez
İnsanoğlu, mermer heykellere, metal robotlara şaşırır da et ve kemikten olan kendine hiç bakmaz. Uçak ile övünür de kuşu görmez
Dostluklar, yerini kartvizit, e-mail ve telefon tanışıklıklarına bırakınca ‘adres’lerimiz kayboldu. Aslında biz de kaybolduk, insan sıcaklığı da. Kalabalıklar ve yalnızlık birlikte büyüyor
İnsan, zayıf yaratıldı
Bir şey aynı zamanda hem A, hem de B olamaz
Gönül bu, ota da konar, b ..da konar. ise biz, bu ferman/emir dinlemeyen ‘deli gönül’ ile nasıl dinsel ‘ hakikat’i arayıp bulabileceğiz..?
Müslümanlar içki içmek, zina etmek, oruç yemek, domuz eti yemek gibi etkisi son derece sınırlı günahları alabildiğine abartırken, kamuya karşı işlenen günahları (baskı, zulüm, hırsızlık vs) fazla önemsememektedir. Oysa iki durumda haramdır
İslam’da dinin omurgası, iman, ibadet ve ahlaktır. İman ve ibadet yarısı ise diğer yarısı da ahlaktır
Birçok insanı dinden çıkaran ve insanın dinsiz olmasına/kalmasına sebep olanlar, mevcut dinlere bağlı olan dindarlardır. Dinsizlerin bir çoğuda (İslam öncesi Haniflerde olduğu gibi) mevcut dinli dindarlardan daha dindarlardır
Şeriat, ahlâkî norma dayanan hukuktur; kilise ise Hristiyanlığın kurum ve siyaset karşıtı özünden vazgeçilmesiyle oluşturulmuş güce dayanan kurumdur. Şeriatın kestiği parmak acımadı ancak kilisenin işkencesi acı verdi ve uzun sürdü
Rabbimiz Allah’tır deyip dürüst olanlar kurtulacaklardır.
Din, insanın aklını başından alabilecek en büyük güçtür

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir