İçeriğe geç

Aptallık Üzerine Kitap Alıntıları – Robert Musil

Robert Musil kitaplarından Aptallık Üzerine kitap alıntıları sizlerle…

Aptallık Üzerine Kitap Alıntıları

Robert Musil kitaplarından Aptallık Üzerine kitap alıntıları sizlerle

Aptallık Üzerine Kitap Alıntıları

…ahmaklığa karşı en önemli çare, alçak­ gönüllü olmaktır . Alçakgönüllülük ise, gü­cün ve iktidarın tadını aldıkça bazı kişilerin uzaklaştıkları bir erdem.
Kuşkusuz dalkavuklarda akıl takdir edi­lir, ama ancak koşulsuz itaatle birlikte olur­sa. Aklın yanında bu ‘iyi hal’ belgesi eksikse ve hükmeden kişinin yararına işlediğinden emin olunamazsa, akıllı kişiye akıllı değil de daha çok saygısız, küstah ya da hain denir; ve öyle bir durum doğar ki, hükmeden kişi­nin güvenliğini tehdit etmese de en azından onuruna ve otoritesine karşıymış gibi olur. Si­yaset alanında bunun örneği çoktur.
Zaman zaman hepimiz ahmaklık ederiz; zaman zaman kör gibi ya da yarı körmüş gibi davranmak zorunda da kalırız, yoksa dünya dönmezdi; ve biri ahmaklığın tehlikelerine bakarak şu kuralı çıkarmak isteseydi donup kalırdık: Yeterince bilmediğin hiçbir konuda hüküm verme, karar alma!
Dürüst ahmaklığı anlamak biraz zordur, kuş beyinli denilen türdendir. Fikir ve sözcük dağarcığı fakirdir, olanları da kullanmayı beceremez. Sık sık tekrarlandığı için kafasına iyice yerleşen, özümsediği sıradan şeyleri yeğler ve bir şeyi iyice kavradıktan sonra elinden hemen alınmasını, başkalarının incelemesini istemez,
kendisi bile onu kurcalamak istemez. Hayatın güzelliklerinden payına düşeni bolca alır!
Görüşlerin zaman içinde ne kadar de­ğiştiğine dair küçük bir örnek vereyim; eski­den iyi bilinen bir psikiyatri ders kitabında: Adalet nedir? sorusuna verilen, Ötekinin cezalandırılması! şeklindeki yanıt, embesil­lik örneği diye sunulmuştu; oysa günümüz­de bu soru ve bu yanıt, üzerinde çok tartışı­lan bir hukuk anlayışının temelini oluşturur.
İnsan neredeyse kendi öfkesinde boğulur ; halini anlatmak için hiçbir söz yeterli olmaz , sadece en sıradan ve en anlamsız sözleri bu­lur; insanın dili tutulur , soluğu kesilir . İşte insan patlamadan önce böyle dili tutulur, hatta düşünemez olur! Kendini son derece yetersiz hisseder, ve sonunda, genellikle an­lamı açıkça belli o sözlerle başlar kriz, so­nunda ahmağa döndürdü beni bir şey, der kişi. Ama o şey, kişinin kendisidir.
(Yunan mitolojisi) Kırların ve çobanların tanrısı Pan’ın bütün mitoslarda yarı keçi yarı insan suretinde tasvir edilmesi onu korkutucu bir figür haline getirmiştir. Öyle ki Pan, kırlarda aniden insanların karşısına çıkıp görün­ tüsüyle insanları korkuttuğu için panik sözcüğüne de ilham kaynağı olmuştur.
…her akıllılığın kendi ahmaklığı vardır, hayvan psikolojisinin zeka testlerinde bile her performans türü ne bir ahmaklık türü nün denk düştüğü keşfedil­miştir.
Gününü gün eden çoğunluk – tıpkı büyüklük budalasının gündüz düşlerin­de yaptığı gibi- sadece bilgeliği değil erdemi de tekeline almıştır ve kendini cesur, soylu, yenilmez, dindar ve güzel bulmaktadır; bü­tün dünyada, insanların eğilimi, birer birey­ken kendilerine yasaklanmış olan ne varsa, kalabalık oluşturduklarında bunları yapmaya kalkışmalarıdır.
”Kendini öven kendine kötülük eder diye bir özdeyiş vardır; palavra atmak, durmadan kendinden söz etmek ve övünmek sadece ap­tallık değil aynı zamanda münasebetsizliktir de.
Pek çok kişi, hem ahmak görünme hem de saygınlığına zarar gelmesi korkusundan kendini akıllı sayar, ama bunu dile getirmez.
…acı çektirenin kendisi de acıya eğilimlidir, gaddarlığının içine gömülü bir zayıflık vardır; ve incinen duygudaşlığın ayrıcalıklı öfkesi her zaman belli etmese de, aşkta olduğu gibi za­limlikte de birbiriyle uyuşan iki taraf vardır!
Ahmaklığa dair konu­şacak ya da bu tür bir konuşmadan yararlan­mak isteyecek herkesin, kendisinin ahmak olmadığını varsayması gerekir; dolayısıyla kendini akıllı saydığını ilan etmek durumun­dadır, oysa böyle bir şey yapmak genellikle ahmaklık işaretidir! İnsanın akıllı olduğunu herkese ilan etmesinin neden ahmaklık sa­yıldığı sorulunca, ilk başta, sülalemizin ilk temsilcilerinden kalma bir tabaka ev tozuyla kaplanmış gibi görünen bir yanıt gelir akla, çünkü bu yanıt, kendini akıllıymış gibi gös­termemenin daha temkinli bir davranış ola­cağı şeklindedir.
Bir halkın sanat duygu­sundan uzak ruh hali kendini sadece kötü dö­nemlerde ve kaba bir biçimde dışa vurmaz, iyi dönemlerde de, her biçimde de yapar bunu, öyle ki baskılar ve yasaklamalar, fahri doktor­luktan, akademik atamalardan ve ödüllerden sadece derece itibariyle farklıdır.
Çünkü eğer ahmaklık içten bakıldığında yeteneğe tıpatıp benze­meseydi, dışarıdan bakıldığında gelişim, deha, umut, iyi­leşme gibi görünmeseydi, herhalde kimse ahmak olmak istemezdi ve ahmaklık diye bir şey de bulunmazdı. En azından onunla mücadele etmek çok kolaylaşırdı. Ancak ne yazık ki son derece alımlı ve doğal bir yanı var.
Eğer ahmaklık; gelişime, yete­neğe, umuda ya da iyileşmeye tıpatıp ben­zemeseydi, kimse ahmak olmak istemezdi.
…aklın neredeyse çözüldüğü günlerden geçi­yoruz, Musil bize tuttuğu ışığıyla içimize çö­ken karanlığı bir nebze hafifletecektir
Bazı insanlar akıllı, bazıları ahmak mı peki? Akıllılığıyla nam salanların okkalı ap­tallıkları, safkan salak sayılanların beklenme­dik akıllılıkları, herkesin bu iki uca aynı anda bağlanabileceğinin göstergesi.
Günümüz koşulları öyle anlaşılmaz, öyle zor, öyle karışık ki 1eyin arada sırada yaptığı aptallıklar kolaylıkla bütün toplumun yapısal aptallığına yol açabilir
Aptallığın kullanmayı bilmediği kayda değer tek 1düşünce yoktur; aptallık her yönden aktiftir ve hakikatin bütün elbiselerini kuşanabilir.
Sonuç olarak bu örnek bize kısaca şunu öğretir; 1şey aptalca olabilir, ancak olmak zorunda değildir
aptallık ve kibir arasında içsel 1ilişki asırlardır varlığını sürdürür ve bu ilişki belki bize 1ipucu verir. Aptal 1insan genelde kibirli görünür, çünkü bunu saklayabilecek kadar zeki değildir; aslında buna bile hiç gerek yoktur, çünkü aptallık ve kibir arasında doğrudan 1ilişki zaten söz konusudur: Kibirli 1insan yapabileceğinden daha azını başarmış izlenimi verir; buharının 1kaçaktan akıp gitmesine seyirci kalan 1makineyi andırır
Yapılacak en zekice şey, yeryüzünde mümkün olduğu kadar fark edilmeyen, göze çarpmayan 1i olmaktır!!!
zira zayıf kişinin zekâsı, güçlü insanın hayatıni tehlikeye atabilir!!!
Zeki olduğunu göstermenin neden aptallık olarak algılandığı sorgulanırsa, akıllara gelecek ilk karşılık atalarımızdan kalma eşyaların tozunu taşır gibidir; çünkü bu karşılığa göre, zeki değilmiş gibi görünmek temkinli davranmaktır
Rotterdamlı Erasmus, bugün bile önemi hiç eksilmeyen çarpıcı çalışması Deliliğe Övgü’de şöyle yazmıştı; belli aptallıklar yapılmamış olsaydı, insan dünyaya bile gelmezdi!!!
Musil’e bü yük hayranlık duyan Elias Canetti, onun kesinlik tutkusunu şu cümlelerle açıklar: Kesin 1noktadan yola çıkılmasını ve yine kesin olan 1şeye doğru yol alınmasını koşul kılardı. Dolambaçlı yollardan tiksinir ve nefret ederdi. Ancak hedefi asla yalınlık değildi, yalın olanın yetersizliği konusunda aldanmaz 1sezgisi vardı ve yalın olanı ayrıntılı 1portre aracılığıyla yıkma yetisine sahipti. Ruhu, yalınlıkla yetinemeyecek kadar zengin, donanımlı, etkin ve ataktı.
Kundera’nın söylemiyle Niteliksiz Adam, her an herhangi 1sayfasından açılıp 1ansiklopedi gibi okunabilecek türde 1romandır. Nazi SS birliğinin organı olan Kara Kolordu’ya kalırsa da aşırı entelektüel kütük’tür
bütün insanların çılgın ve taşkın 1şehvete, haz duygusunu gözetip ruhu
parçalayan şehvete en çok eğilim duydukları an, 1yenilgiye uğradıkları ve
yenilginin kendi kendilerine olan güven
duygusunu sarstığı andır
Yaptığı keşifler her ne kadar salt romansal da olsa (hatta en çok da bu yüzden güçlüdür), Freud’un psikoloji çerçevesinde öne sürdüğü bilimsel tezlerle akrabadır
felsefe ve matematik de okumuş psikoloji doktoru olan Musil, daha 1906 yılında yayınlanan Genç Törless’in Kargaşaları (Die Ver wirrungen des Zöglings Törleß) adlı ilk romanında düşünsel ağırlığını ortaya koyar. Bu dışavurumcu metnin teknik açıdan bazı kusurlar barındırdığı söylenebilir. Proust’un dev eserinin ilk cildi Swannlar’in Tarafı’ndan, Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm’ünden, Kafka’nın Dava ve Şato’sundan ve Joyce’un Ulysses’inden yıllar önce yayınlanan bu roman, her tür kusuruna rağmen yine de çok güçlüdür ve yeniliklerle doludur
yazarlar içinde en farklısı, en azından iddia bakımından en güçlüsü kuşkusuz Musil’dir
Hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığın meselelerde hüküm vermekten ve karar almaktan kaçın.
Elinden gelenin en iyisini yap, gerektiğinde gerektiği kadar kötüsünü yap, fakat böyle yaparken de hata payının bilincinde ol.
Çok iyi bildiğimiz gibi küfürler, içeriklerinden ziyade kullanım şekilleriyle anlam kazanırlar; çoğumuz eşekleri severiz, ama bize eşek dendiği zaman aşağılanmış hissederiz.
Görünen o ki insanlık, normalde yasak olan şeye karşı, kendine istisnai bir durum yaratır.
Kibir göz kamaştırır, kör eder.
Aptallık ve gurur aynı ağaçta yetişir.
Bir sürü insan kendini zeki sayar, fakat aptal görünme ve bir o kadar da nezaket kurallarını çiğneme korkusundan böyle söyleyemez.
Yapılacak en zekice şey, yeryüzünde mümkün olduğu kadar fark edilmeyen, göze çarpmayan biri olmaktır!
Aptallık güçlü insanı ‘’çaresizliğe’’ sürükler, diğer bir değişle tam olarak bir zayıflık hali neyse, ona!
Belli aptallıklar yapılmamış olsaydı, insan dünyaya bile gelmezdi!
Yapılacak en zeki şey, yeryüzünde mümkün olduğu kadar fark edilmeyen, göze çarpmayan biri olmaktır!
Her akıllılık kendi aptalığına sahiptir.
Bir sürü insan kendini Zeki sayar, fakat aptal görünme ve bir o kadar da nezaket kurallarını çiğneme korkusundan böyle söylemez.
Kendini öven kendine kötülük eder
Ahmak biri,genellikle sırf ahlakını
saklayacak kadar akıllı olmadığı için kibirli durur
Aptallık üzerine konuşmak ya da bu konudaki bir konuşmadan fayda sağlamak isteyen biri, kendisinin aptal olmadığını varsaymalıdır ve bu şekilde aynı zamanda kendisinin zeki saydığını göstermiş olur, oysaki böyle bir şey yapmak genellikle aptallık işaretidir!
…insanlar kalabalık olduklarında, bireyken kendilerine yasaklanmış olan her şeyi yapma yönünde kendilerine izin verirler.
Günümüzde aptallık üzerine konuşma yapmaya kalkışan biri, beraberinde bir dizi belaya bulaşma riskini de göze alır.
Ahmaklık da akıllılık da, hem sağduyuyla hem duyularla ilgilidir.
Zayıfın akıllılığı, güçlüyü öldürmek anlamına gelebilirdi.
Belli aptallıklar yapılmamış olsaydı. İnsan dünyaya bile gelmezdi!
Musil’in konferansının sonunda dediği gibi ahmaklığa karşı en önemli çare ”alçakgönüllü olmak ”tır. Alçakgönüllülük ise gücün ve iktidarın tadını aldıkça bazı kişilerin uzaklaştıkları bir erdem.
Sık sık tekrarlandığı için kafasına iyice yerleşen , özümsediği sıradan şeyleri yeğler ve bir şeyi iyice kavradıktan sonra elinden hemen alınmasını, başkalarının incelemesini istemez; kendisi bile onu kurcalamak istemez.
Rotterdamlı Erasmus büyüleyici ve bugün hala güzelliğini koruyan Deliliğe Övgü adlı eserinde ”İnsan dünyaya gelirken birtakım ahmaklıklara sahiptir. ” demiştir.
sanki bizim ince ruhluluk dedğimiz şey aynı zamanda güzellik budalalığıdır; bu fikrimden vazgeçmek için bugün de fazla neden görmüyorum.
Ahmaklığın kullanmayı beceremeyeceği bir tek önemli düşünce bile yoktur, son derece hareketlidir o ve hakikatin bütün kılıklarına girebilir. Hakikatin ise tek bir kılığı, tek bir yolu vardır ve her zaman dezavantajlı durumdadır.
Kendini öven kendine kötülük eder diye bir özdeyiş vardır; palavra atmak, durmadan kendinden söz etmek ve övünmek sadece aptallık değil aynı zamanda münasebetsizliktir de.
Rotterdamlı https://1000kitap.com/yazar/desiderius-erasmus büyüleyici ve bugün hâlâ tazeliğini koruyan https://1000kitap.com/kitap/delilige-ovgu -8407 adlı eserinde, insan dünyaya gelirken birtakım ahmaklıklara sahiptir, demiştir!
Kafası karışan insan, görmediği hedefi tesadüfen vurma düşüncesiyle yaylım ateşi açan asker gibidir.
Aptallık ve kibir aynı ağaçta büyür.
Dürüst aptallık bir parça idrak körlüğüdür ve kıt akıllı dediğimiz şeye tekabül eder. Fikir ve sözcük dağarcığı yönünden fakirdir ve fikirleri uygulamada oldukça beceriksizdir. Dürüst aptallık sıradan olanı tercih eder çünkü sıradanlık, sürekli tekrarlanarak yavaş zihnin içinde kendini iyice yerleştirmeyi becerir ve bu zihin bir şeyi kavradı mı, o kavradığı şeyin ondan alınmasına, analiz edilmesine veya karşı argümanlarla çürütülmesine kolay kolay müsaade etmez. Dürüst aptallık, hayatın güzelliklerinden nasibini fazlasıyla almıştır. Şüphesiz ki onun düşünüşü çoğunlukla muğlaktır ve yeni tecrübelerle karşılaştığında düşünce akışı kolaylıkla kesintiye uğrar, ancak bunu telafi etmek için de neredeyse parmakla sayılabilecek duygularla kavranabilir olana sıkıca sarılmayı tercih eder. Bu kısacası, şu sevgili apaçık aptallık tır; zaman zaman insanı çaresizliğe sürükleyecek kadar saf, muğlak ve eğitilemez olmasaydı, şüphesiz bizim için baştan aşağı çekici bir fenomen olurdu.
Aşağılayıcı dil, akıl almaz derecede heyecan veren bir şeye de sahiptir; niyetiyle örtüşebilen ama içeriğiyle bağlantısı olmayan bir şey: Bunu daha açık şekilde çocukların birbirlerine takılırken ve sataşırken söyledikleri sözcüklerde görmek mümkündür: Bir çocuk canavar! diyerek, örtük çağrışımlar uyarınca diğer bir çocuğu histeri nöbetine sokabilir.
Küfür gösterdiği şeyi karşılamaz; küfrün karşılığı, asla ifade edemediği ancak işaret edebildiği bir düşünceler, duygular ve niyetler yumağından ibarettir.
Küfürler, içeriklerinden ziyade kullanım şekilleriyle anlam kazanırlar.
Kişilerin kendilerini yoğun olarak güvensiz hissettiği dönemlerde akıllılık kavramı, kurnazlık, şiddet, duygu keskinliği ve fiziksel maharetle şekillendirilir; tinselliğin öne çıktığı -ne yazık ki mecburi bir daraltmayla söylersek- burjuva geleneği dönemlerinde akıllılık kavramının yerini zihinsel emek alır. Daha doğrusu bu iş daha yüksek entelektüel çabalara terk edilmeliyken, zaman geçtikçe rasyonel başarıların üstünlüğü ağırlık kazanır, ki bu üstünlük, koşuşturup duran insanlığın sert alnının altındaki bomboş yüzüne yazılıdır; sonuç olarak bugün, zeka ve aptallığın, başka türlüsü mümkün değilmiş gibi sadece zihin ve onun yeterlilik derecesine bağlı olduğu bir pozisyona gelinmiştir; ne var ki epeyce tek taraflı bir yaklaşımdır bu.
Her akıllılık kendi aptallığına sahiptir ve hayvan psikolojisi bile, zeka testlerinde her başarı türü ile eşleşebilecek bir aptallık türü olduğunu keşfetmiştir.
Edmann şöyle söyler: Ruh halinin tek tezahürü sözcükler değildir. Eylemde de ruh hali kendini ele verebilir. İşte bu, aptallık için de geçerlidir. Sadece aptal olmak değil, aptalca hareket etmek, aptalca şeyler yapmak -diğer bir deyişle, uygulamaya konan aptallık- ya da eyleme geçen aptallık bizim gaddarlık dediğimiz şeydir.
Kendinden çok fazla bahsetmek, bencil, vesveseli ve hatta bir tür melankoli içindeki kişilerin de yaptığı bir kabalıktır.
Bunlar özellikle gençlerde de görülür; kendisi hakkında çok fazla konuşmak, kibirli olmak, başkalarına nutuk çekmek ve hayatını belli bir düzene sokamamak büyüme sürecinin semptomlarındandır; kısacası, aynı şekilde, aynı davranışlarla akıllılık ve ahlaki doğruluktan uzaklaşan gençlere doğrudan aptal denemez ya da onların doğal nedenlerle henüz akıllanmamış kişilerden daha aptal olmadıkları düşünülür.
İnsanlar kalabalık olduklarında, bireyken kendilerine yasaklanmış olan her şeyi yapma yönünde kendilerine izin verirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir