Matthijs Van Boxsel kitaplarından Aptallık Ansiklopedisi kitap alıntıları sizlerle…
Aptallık Ansiklopedisi Kitap Alıntıları
Arzuyu arzuluyoruz, gerçekleştirmeyi değil.
Hiç kimse kendi aptallığını anlayacak kadar akıllı değildir. Bu dünyanın bilgeliği, Tanrının gözünde akılsızlıktır. Buna karşılık, insan kendi zekasının aptallığını delirmeden anlayamaz.
Patafizik evrensel benzerliği ortaya çıkartır. A aynı zamanda hem A, hem de A değilse o zaman B,C ya da D olabilir, vb. Tanrı’nın sevgisi intikam alan bir sevgidir ve belki de onun kılığına bürünmüş şeytandır. Kanun, yasallaşmş suç, özgürlük kölelik, diktatörlük anarşi ve bilgi, aptallığın mantıklı halidir
Her türlü yaşam biçiminde bir felaket gizlidir. En ufak değişim, medeniyetin sonu anlamına gelebilir. Doğa her an, insanın müdahalesi ya da doğanın öngörülemeyen mantığı sonucunda yoldan çıkabilir.
Doğanın ritmiyle ( günden geceye, yazdan kışa, büyüyerek ve yok olarak ) doğal ortamlarında güven içinde yaşayan hayvanlar nasıl, kendi simgesel dünyalarının yıkıntıları arasında sürgündeki hayalet gibi dolaşan yozlaşmış bir insan haline dönüşür?
Onun zeki görüşlerini ciddiye almayan sıradan insanların peşinden gelmesini sağlamak için kanun koyucu, aldığı kararları tanrıların ağzından söyletir. Tanrıları herkes konuşturamazsa da hepimiz taş masalar üzerine yazabilir ya da bir kehanette bulunabiliriz.
İnsan, doğal olarak iyi ya da kötü değil, sadece aptaldır. Toplumun dengesi, ahlâki duygulara değil,aptalca kendini beğenmişliğin akıllıca kullanımına dayanır. Bunun için günahlar, onların taktikleri ve erdemlilik devreye sokuldu.
Dikkatli düşünürsek, umutsuz bir hayat cehennem anlamına gelir, ancak korkusuz bir cehennem de panayır görünümünü alabilir.
Doğa bize şunu öğretir: “Bitkilerdeki Güzellik, orandan kaynaklanmaz (Enquiry 3, ii). Önemli olan mükemmellik değildir.
Burke’e göre doğanın mesajı didaktik ya da ahlâkçı olamaz. Güzel olan İyilik ya da Gerçeklik fikrini değil, Aşk’ı hissettirir.
İnsanı hayvandan ayıran üstün aklı değil, aptallığıdır; kendi kurduğu hayallere inanmakta gösterdiği beceridir. Eşekten farklı olarak insan, aynı taşa defalarca kafasını çarpar. Geçmişten ders almaz ve aynı hataları sonsuza kadar tekrarlamaya mahkûmdur.
Kral yasaların içeriğine karışmaya başladığı anda, kendini sıradan vatandaşlardan ayıran sınırı geçmiş olur, devlet insancıl yüzünü yitirir ve öldürücü diktatörlüğe dönüşür.
Yalnızca insanların koyduğu yasalar bağlayıcı olabilir. Kendi çıkarını gözeteceği şüphesini ortadan kaldırmak için yasa koyucu, politik bir gücü değil, yalnızca sözün gücünü kullanmalıdır.
Refah ve konfora bu kadar meraklı olanlar, gelişmiş ve büyük bir milletten olmanın getirdiği tüm menfaatlerden yararlananlar, sonunda kendi paylarına düşecek olana katlanmadan önce keyiflenmenin olanaksız olduğunu görmek, ve dünya üzerinde hiçbir devletin çaresini bulamadığı çarpıklıklar karşısında daha sabırlı olmayı öğrenmelidirler.
Kaplumbağa, nehri geçerken sırtına aldığı arkadaşı akrep tarafından sokulmaya çalışılır. Kaplumbağa, şaşkınlık içinde ikisinin de hayatına mal olabilecek bu aptal davranışın nedenini sorduğunda akrebin buna cevabı Buna engel olamadım dır.
Dünyanın eksiksiz bir haritasını çizmek istesek haritanın içine haritanın kendisini de dahil etmek zorunda kalırız, o da haritanın haritasını içerir, ve bu sonsuza kadar gider.
Bodhisattva, Nirvana’ya ulaşmak üzeredir. Ama onu bir şey durdurur. Bu noktada Mahayana-Budizminin paradoksal ahlâkı ile karşı karşıya kalıyoruz. Gerçek bir Budist rahip, bencillik anlamına geleceği için, Nirvana’ya tek başına ulaşamaz. Eğer bencil ise o zaman gerçek bir bodhisattva olamaz; gerçek bodhisattva değilse Nirvana’ya giremez, eğer gerçek bodhisattva ise bencillik olacağı için Nirvana’ya giremez. Kısacası kimse Nirvana’ya erişemez; bizim gibi faniler bodhisattva olmadıkları için, bodhisattvalar da bodhisattva oldukları için.
Refah ve konfora bu kadar meraklı olanlar, gelişmiş ve büyük bir milletten olmanın getirdiği tüm menfaatlerden yararlananlar, sonunda kendi paylarına düşecek olana katlanmadan önce keyiflenmenin olanaksız olduğunu görmek, ve dünya üzerinde hiçbir devletin çaresini bulamadığı çarpıklıklar karşısında daha sabırlı olmayı öğrenmelidirler.