İçeriğe geç

Aşk-ı Memnu (Günümüz Türkçesiyle) Kitap Alıntıları – Halid Ziya Uşaklıgil

Halid Ziya Uşaklıgil kitaplarından Aşk-ı Memnu (Günümüz Türkçesiyle) kitap alıntıları sizlerle…

Aşk-ı Memnu (Günümüz Türkçesiyle) Kitap Alıntıları

Evet, bugün silinmiş olmalıydı; bugün de bütün diğer günler gibi netice vermeyen mücadelelerle geçmeliydi, mağlup olmamalıydı
Ben sizi hiçbir vakit sevmedim,sevemedim,sizden nefret ediyorum, işitiyor musunuz? Sadece nefret!!
Siz beni herkesten uzaklaştırmak, yapayalnız bırakmak istiyorsunuz, işte geldiğinizden beri buna çalışıyorsunuz..
– Demek o zaman buradan giderdik! Lakin nereye? Nasıl?
– Bilir miyim? diyordu, uzak, her şeyden uzak bir yere
Sevmek, sevmek istiyordu. Hayatında yalnız bu eksikti fakat hayatta her şey bundan ibaretti: Sevmek, evet, bütün mutluluk yalnız bununla elde edilebilirdi.
Hayat bu muydu? İki kalbi kendi hallerine bırakmamak bu hayatın zalim bir kanunu muydu ?
Bilseniz ne kadar yoğun, ne kadar dinlenmeye muhtacım
Bu zorlukların her biri onların aşklarını tazeleyecek, ölmesini engelleyecekti ve onlar her zaman taze bir aşkla sevişeceklerdi.
Her ateş hızını alınca söner
Öyle bir yanlızlık istiyordu ki rüyasız uykuya benzesin.
Zaman ömrümü alıp gitsede sessizce, seni kalbimden alamayacak yeminliyim aşkımın üstüne
O benim delice tutkum, hiçbir zaman iyileşmeyecek yaramdı
Ağlayınız çocuğum. Öyle zamanlar olur ki gözyaşları mantıkta çok selamet verir.
Sizi bugün her zamankinden çok seviyorum!!
Şimdi istiyorum ki sabahtan akşama kadar odamızda okuyalım, okuyalım. Okumak hiç bitmesin
Bu gözyaşları ona bir canlılık müjdesi getiriyor gibiydi.
..öyle bir aşk istiyordu ki onun ruhunda kendinden geçiren baygınlıklar bıraksın
Işte şimdi bu görkemli, odanın servetleri içinde siyah mermerlerle örtülmüş bir mezarda diri diri gömülmüş gibiydi. Nefes alamıyor, boğuluyordu; bu mezardan çıkmak, yaşamak, sevmek istiyordu.
bu adam için kalbinde derin bir saygı, hatta bir sevgi vardı. Ama tüm ruhunu vererek onun karısı olamıyordu.
Üvey ana ve kız! Lâkin bu insanlık tarihiyle beraber başlamış bir komedi yahut bir faciadır.
..devamlı birbirleriyle meşgul oluyorlar, etrafı unutarak, yavaş sesle, kalabalığın içinde yalnız kalıyorlardı.
Bilseniz bize bu sahillerin pencerelerinden atılmış ne gizli sırlar, ne kırık hulyalar, ne solgun çiçekler, ne yıpranmış emeller, ne ölmüş ümitler var!
Nihal için bu düğün o vakte kadar açıklıkla anlaşılmamış, yalnız hissedilerek belirsiz kalmış birçok hakikatlerin birden ortaya çıkması gibi olmuştu. Hep gördükleri, tanıdıkları hayatın uzaktan görülmüş sınırlı köşeleriydi. İnsanları, özellikle kadınları, kendi dünyasının kadınlarını bu derece yakından görmemişti.
Zaten bütün geçen hayatı bir fedakarlıktan ibaret değil miydi??
Ta küçüklüklerinden beri Peyker’e, babasına benzer, Bihter için annesine çekmiş derlerdi. Mademki bunu söylemekte herkes birleşiyordu, demek gerçekte o annesine benziyordu. Bu benzerlikten korkardı. Kalbinde bir şey vardı ki bu maddi benzerliğin hayatlarını da benzeteceğini zannettirir ve onu titretirdi. O da babasına benzemeliydi: Peyker gibi
Sevda hayatı bir çiçek bahçesidir ki buradan sadece bir seyirci gözleriyle geçenler de vardır, onlar biraz ilerde bir şey koparabilmek ümidiyle geçerler, geçerler, nihayet artık koparilacak bir şey kalmaz, geri dönmek de mümkün değildir, bunların mezar taşına yasamadilar (sözü) kazinabilir.
Ağlamamak için gülüyorum.
Şimdi istiyorum ki sabahtan akşama kadar odamızda okuyalım, okuyalım. Okumak hiç bitmesin
Sonunda o korkulan şey, bir seneden beri geciken fakat gerçekleşmesi kaçınılmaz olan şey sonunda işte başlıyordu. Bihter’le Nihal birbirini tırmalamak ihtiyacıyla kaşınan tırnaklarını çıkarıyorlardı.
Peyker’in bazı cümleleri olurdu ki Bihter’de, ihtimal ki nedensiz , ısırıcı, tırmalayıcı bir etki yaratırdı.
Şimdi istiyorum ki sabahtan akşama kadar odamızda okuyalım, okuyalım. Okumak hiç bitmesin
Birlikte , hep birlikte, yaşarken ve ölürken

SON

Demek, öldükten sonra artık her şey bitecekti? O da, kendisi de bitecekti; artık bir daha yaşamamak üzere? Karanlık, bitmez tükenmez bir karanlık içinde sonsuz bir gölge olacaktı?
Sevmek, sevmek istiyordu. Hayatında yalnız bu eksikti, fakat hayatta her şey bundan ibaretti.
Anlasanıza ölüyorum. ( ) Ben işkenceler içinde kıvranırken, onların saadetlerinden ölüyorum
Oh! Halka bakarsanız hiçbir şey yapmamak lazım gelir; bence insan halk için değil nefsi için yaşamalıdır!
Şimdi istiyorum ki sabahtan akşama kadar odamızda okuyalım, okuyalım. Okumak hiç bitmesin.
Onların ikisini birleştiren, dost eden bir şey vardı: Gülmek..
Bihter evin düzenini değiştirmek istiyordu.
Garip bir duygu olayıyla bu evliliğin bütün kini babasına yönelmiş, asıl Bihter’le onun arasına bir soğukluk koymamıştı.
Düz dediğin yolların hep tümsek.
Nihal cevap olarak ince dudaklarını uzattı, Bihter başını eğdi, birbirlerine düşman olması gereken bu iki varlık bir dakika içinde doğan bir muhabbetle öpüştüler, dost oldular.
Yavaş yavaş semalardan ruhu uyuşturan bir sessizlik ve huzur yağıyordu. Tabiata sessiz bir ninni söylenir gibiydi.
Kendi sesinin, bu yalanın soğukluğundan üşüyerek sustu.
Şüphesiz kıskanıyordu; yalnız bunları değil, en küçük şeyleri kıskanıyordu ve bu, zavallı ruhunu sürekli işkenceler içinde ezerdi. Nihal bu hissini pek iyi anlamıştı. O şeylerin kendilerini değil, onların işaret ettiği manayı, evet, babasının kendisini unutarak hep bu kadını düşünmesini kıskanıyordu.
Bu iki kadın yalnız gözlerinin suskun ifadesiyle birbirine kalplerini dökerlerdi. Böyle ne kadar düzgün susuşlarla birbirinin ruhunu duymuşlar, görüşmeksizin ne demek istediklerini anlayarak dost olmuşlardı.
Öyle zamanlar olur ki gözyaşları mantıktan çok selamet verir.
Pek iyi hissediyordu ki henüz pek çocuk iken onu annesiz bırakan matemin o zaman tamamıyla duyulmayan acılarını sonradan, büyüyüp düşünmeye başladıkça birer birer duymuş, onlar yüzüne gittikçe derinleşen bir yetim boynu büküklüğünün hüzünlerini çekmiş idi.
Behlül bir seneden beri geniş bir komedi sahnesi olmaktan başka bir şey olarak görmediği hayata girmişti.
Lakin asıl şiir kadınlardır, bu çiçeklerden teşkil edilerek odanızın yaldızlı hücrelerinde narin çiçekliklerde güzel kokulu anılarıyla size gülümseyen demetlerdir.
Şimdi istiyorum ki sabahtan akşama kadar odamızda okuyalım, okuyalım. Okumak hiç bitmesin
Şimdi istiyorum ki sabahtan akşama kadar odamızda okuyalım, okuyalım. Okumak hiç bitmesin .
Sanki çaresiz ruhu kendisini aldatan kalbin ihanetinden intikamını ondan uzak kalmakta buluyordu.
Bu yalana inanmıştı, bu adamın tüm yalanlarına inanmıştı. Ne acı aldanış!
“Ve evrenin bu son gecesinin tek seyircisi olarak,
bütün o karların altında donmuş manzaraların kenarında kendisini görüyordu;
bir kişi, bu ölmüş evrenin içinde yapayalnız..!
Şimdi de böyle değil miydi..? Yapayalnız ”
Ölmek! Kim bilir bu ne güzel bir şeydi! Fakat ne korkunç bir şey Asıl korkunçluğunda bir güzellik bulunuyordu.
Bence insan halk için değil kendisi için yaşamalıdır!
Bu karşılıklı aşk onlar için asıl tehlikeleriyle, zorluklarıyla çekici oluyordu. Herkesin gözü önünde herkesten saklanan, yalnız, ikisine ait gizli bir hayat vardı ki bütün gizlilikleriyle onları daha çok birbirine yakınlaştırıyor, ilişkilerine bir fazla samimiyet veriyordu.
Bu, Behlül’e karşı açık bir itirazdı. Nihal, Behlül’ün yüzüne bakmıyordu. Onlar – bu iki kardeş çocukları- evin içinde iki düşmandılar.
– Oh! Bilseniz, sizi sevmekle neler kazanıyorum: Hayatımı, kendimi, varlığımı işte siz bana bunları kazandırıyorsunuz. Sizi sevmeden önce hissiz, ruhsuz bir şeydim; bütün o koştuklarım, o uğraştıklarım yapılmak için yapılmış şeyler, boş geçirilmek istenilmeyen bir gençliği doldurmuş olmak için icat olunan yalanlardı. Anlıyor musunuz? Bütün o hayat baştan başa bir yalandı. O yalanların içinde ruhumun bozulduğunu, artık onda saf ve yüce bir sevgiyle titremek yakınlığının mahvolduğunu hissediyordum. Siz bunların hepsini değiştirdiniz, o ölmüş sanılan ruhun bütün saf ve temiz emeklerini uyandırmış oldunuz. Artık sevmeye gücü yokmuş gibi görünen kalbim o vakte kadar hiç sevmediğini bundan sonra, yalnız bundan sonra ve yalnız sizi seveceğini gösterdiniz.
Giyinmek Eğlenmekten sonra Melih Bey takımının başlıca özelliği, giyinmekte bütün zevk sahiplerince her zaman taklit edilen ama hiçbir zaman tamamıyla taklidine anlaşılamaz bir nedenle ulaşılamayan zarafetleriydi.
Şimdi istiyorum ki sabahtan akşama kadar odamızda okuyalım, okuyalım. Okumak hiç bitmesin.
Her ateş hızını alınca söner.
Öyle zamanlar olur ki gözyaşları mantıktan ziyade selamet verir.
Söyleyecek bir şey, yüreğinin acısını ifade edebilecek bir kelime bulamıyordu.
Bilir misin azizim? Ağlamamak için gülüyorum.
Bu yalana inanmıştı, bu adamın tüm yalanlarına inanmıştı. Ne acı aldanış!
Öyle bir yalnızlık istiyordu ki rüyasız uykuya benzesin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir