İçeriğe geç

Things Fall Apart Kitap Alıntıları – Chinua Achebe

Chinua Achebe kitaplarından Things Fall Apart kitap alıntıları sizlerle…

Things Fall Apart Kitap Alıntıları

Güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranları aydınlatır..
Horoz olacak civciv yumurtadan çıktığı gün belli olur.
Eneke kuşu, insanlar ıskalamadan vurmayı öğrendiğinden beri konmadan uçmayı öğrendiğini söyler.
Eneke kuşuna neden hep uçtuğunu sorduklarında şöyle demiş: ‘insanlar ıskalamadan vurmayı öğrenince ben de hiçbir dala konmadan uçmayı öğrendim.
Güpegündüz bir kurbağanın sıçradığını görürsen bil ki peşinde onu öldürmek için gelen vardır.
Annesinin sırtında giden bebek yolun uzunluğunu fark etmez.
Büyüğe saygı gösteren, kendi büyüklüğünün yolunu hazırlar.
*Tanrının krallığında büyük kalabalıklara ihtiyaç yoktur.

*Güneş diz çökenlerden önce ayakta duranların üstünde parlar.

*Anne inek ot çiğnerken çocukları ağzını seyreder.

Eneke kuşuna neden hep uçtuğunu sorduklarında şöyle demiş:
‘İnsanlar ıskalamadan vurmayı öğrenince ben de hiçbir dala konmadan uçmayı öğrendim.’
Güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranların üstünde parlar.
Eskiden, herkesin uzak kabilelerde arkadaşları vardı. Sizin kuşak, böyle arkadaşlıklardan anlamıyor. Evden dışarı çıkmıyor, kapı komşunuzdan bile korkuyorsunuz.
Yaşlıların dediği gibi, parmaklardan birine yağ bulaşınca, öteki parmaklar da kirlenirdi.
Bir erkeğin bir kadınla dövüşmesi, yiğitlik değildir.
Kulakların duymak için değil de, süs olarak duruyor sanki orada.
Kuş der ki, insanlar nişan aldıklarını kaçırmadan vurmayı öğrendiğinden beri, ben de tünemeden uçmayı öğrendim.
Büyüklere saygı gösteren kişi, bir gün büyük olmaya adaydır.
Çaylak da kartal da gönüllerince uçsun ve tünesin. Ancak biri ötekine engel olmaya çalışırsa, kanatları kırılsın.
Güneş, önce ayakta duranları, sonra diz çökenleri aydınlatır.
Ne zaman bir ölünün ağzını görse, kişinin sahip olduklarını yememesinin, budalalık olduğunu söylerdi.
Genç neslin kendilerini atalarından daha akıllı gördüğü bu günlerde bir adamın eski, görkemli usüle uygun davrandığını görmek çok güzel.
Alev alev yanan ateş, soğuk ve kudretsiz küller doğuruyordu.
Yaşı genç olmasına rağmen, şimdiden dönemin en önemli adamlarından biri haline gelmişti. Halkı yaşa hürmet ederdi ama başarıya da hayranlık duyardı. Atalarının dediği gibi, bir çocuk elini yıkadıysa krallarla birlikte yiyebilirdi.
Atalarımız der ki; güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranların üstünde parlar.
Sessizliğin ardında uğursuzluk vardır.
Bir parmağa yağ bulaşırsa diğerleri de kirlenir
Güneş, diz çökenlerden önce ayakta olanların üstünde parlar.
Eneke kuşuna neden hep uçtuğunu sorduklarında şöyle demiş:
‘İnsanlar ıskalamadan vurmayı öğrenince ben de hiçbir dala konmadan uçmayı öğrendim.”
“Bir adam nasıl dans ediyorsa davullar da öyle çalınır.”
“Annesinin sırtında giden bebek yolun uzunluğunu fark etmez.”
“Güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranların üstünde parlar.“
“Bir adam işler yolunda ve hayat tatlıyken babasının topraklarına aittir. Ama üzüntü ve acıyla karşılaşınca annesinin topraklarına sığınır.”
“Büyüğe saygı gösteren, kendi büyüklüğünün yolunu hazırlar.”
Yaşlıların dediği gibi, bir parmağa yağ bulaşırsa diğerleri de kirlenirdi.
“Bir adam nasıl dans ediyorsa davullar da öyle çalınırdı.”
“Bir adamın yeri, bıraktığı şekilde sonsuza dek onu beklemezdi. Daha gider gitmez bir başkası çıkıp doldururdu. Klan tıpkı bir kertenkele gibiydi; kuyruğunu kaybederse çok geçmeden yenisini çıkarırdı.”
Umuofıa’da bir deyiş vardır: Bir adam nasıl dans ediyorsa davullar da öyle çalınırdı.
Diğerlerine sorun çıkaranın aslında kendisine de sorun çıkardığını öğrendim.
Bir adam nasıl dans ediyorsa davullar da öyle çalınırdı.
Yaşlıların dediği gibi, bir parmağa yağ bulaşırsa diğerleri de kirlenirdi.
Ataların dediği gibi, bir çocuk elini yıkadıysa krallarla birlikte yiyebilirdi.
Artık değiştim. Diğerlerine sorun çıkaranın aslında kendisine de sorun çıkardığını öğrendim.
Doğru, çocuk babasına aittir. Ama baba onu dövdüğü vakit şefkati annesinin kulübesinde arar. Bir adam işler yolunda ve hayat tatlıyken babasının topraklarına aittir. Ama üzüntü ve acıyla karşılaşınca annesinin topraklarına sığınır. Anne oradadır, oraya gömülmüştür, seni korur. İşte bu yüzden anne yücedir deriz.
Büyüğe saygı gösteren, kendi büyüklüğünün yolunu hazırlar.
Alev alev yanan ateş, soğuk ve kudretsiz küller doğuruyordu.
Nehrin kıyısında yaşayıp ellerimi tükürükle yıkayamam.
Bir adam işler yolunda ve hayat tatlı iken babasının topraklarına aittir. Ama üzüntü ve acıyla karşılaşınca annesinin topraklarına sığınır
Leaders of the land in the future would be men and women who had learned to read and write.
If you had been poor in your last life, I would have asked you to be rich when you come again. But you were rich. If you had been a coward, I would have asked you to bring courage. But you were a fearless warrior. If you had died young, I would have asked you to get life. But you lived long. So I shall asked you to come again the way you came before. If your death was the death of nature, go in peace. But if a man caused it, do not allow him a moment’s rest.
Ben başımın çaresine bakmaya, çoğu insanın hâlâ annesinin memesini emdiği yaşta başladım.
Atalarımız der ki, güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranların üstünde parlar.
Birdenbire her şey mahvolmuştu. Tıpkı sudan alınıp sahilin kumlarında nefessiz kalmaya terk edilen bir balık gibi.
Eneke kuşu, insanlar ıskalamadan vurmayı öğrendiğinden beri konmadan uçmayı öğrendiğini söyler.
“Güneş, diz çökenlerden önce, ayakta duranların üzerinde parıldar.”
‘Ben imkanım olduğu için ziyafet veriyorum. Nehrin kıyısında yaşayıp ellerimi tükürükle yıkayamam.’
‘Umudunu yitirme. Yitirmeyeceğini biliyorum. Senin erkeğe yaraşır, mağrur bir kalbin var. Mağrur bir kalp, herkesle beraber uğradığı başarısızlığı atlatabilir, çünkü bu tür bir başarısızlık onurunu yaralamaz. Bir adamın tek başına başarısız olması ise çok daha güç, çok daha acıdır.’
‘Ay ışıl ışıl parladığında, sakat, yürümeye can atar.’
‘Atalarımız der ki, güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranların üstünde parlar.’
‘Gitgide genişleyen girdapta hiç durmadan dönülür
Şahin işitemez şahinciyi,
Her şey dağılıp parçalanır; merkez artık tutamaz’
.
Elinde hala bir saatlik ışık olan günü küçümsemeyin.

.

.
ve tuhaf, derin duyguların yolları

.

.
Bir yılda meydana gelen hasarın onarılması bazen on veya yirmi yıl sürebilir.

.

.
Kimse bana kim olduğumu öğretemez.

Benim parçalarımı tanımlayabilirsiniz, ama kim olduğum ve ihtiyacım olan şey, kendim bulmam gereken bir şey.

.

Zenginlik dilemiyoruz çünkü sağlıklı ve çocukları olan bir adam zaten zengin de olacaktır. Daha fazla para değil, daha çok akraba için dua ediyoruz. Hayvanlardan daha iyi durumdayız, Çünkü bizim akrabalarımız var. Hayvan kaşınan böğrünü ağaca sürter, insan ise akrabasından rica eder, ona kaşıtır.
Bir adam kulübeme gelip yere dışkısını yapsa ne yaparım? Gözlerimi mi kaparım? Hayır! Bir sopa alıp kafasını kırarım. Erkek dediğin böyle yapar. Bu insanlar her gün üstümüze pislik saçıyor, Okeke ise onları görmezden gelelim diyor.
Güzel günlerdi, o zamanlar bir adamın uzak klanlarda arkadaşları olurdu. Sizin kuşağınız bunu bilmiyor. Sizler evinizden çıkmıyor, kapı komşumuzdan korkuyorsunuz.
Klan üyesini öldürmek toprak tanrıçasına karşı işlenmiş bir suç sayılırdı. Bu suçu işleyenin kaçıp gitmesi gerekirdi. Suç, erkek ve dişi olmak üzere iki türlüydü. Okonkwo’nunki dişiydi, çünkü istemeyerek olmuştu. Klana ancak yedi yıl sonra dönebilirdi.
Artık değiştim. Diğerlerinde sorun çıkaranın aslında kendisine de sorun çıkardığını öğrendim.
Bir adamın bir kadınla kavga etmesi yiğitçe değildir.
Atalarımız der ki, güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranların üstünde parlar.
Bir adam işler yolunda ve hayat tatlıyken babasının topraklarına aittir.Ama üzüntü ve acıyla karşılaşınca annesinin topraklarına sığınır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir