İçeriğe geç

Aynalı Barikatlar Kitap Alıntıları – Murat Menteş

Murat Menteş kitaplarından Aynalı Barikatlar kitap alıntıları sizlerle…

Aynalı Barikatlar Kitap Alıntıları

“Hayatta tamamlanabilen tek şey hayatın kendisidir”
“Haddizatında ahengin ancak birinin saf dışı bırakılmasıyla sağlanabileceği fikrinin belirdiği gün terörün doğum günüdür”
Pekkan’ın geçirdiği estetik ameliyatlar sebebiyle, alnındaki küçük benin sol ayağının topuğuna geldiği söylentisi halk arasında yaygındır.
Karadeniz bölgesinde yaşayan vatandaşlanmızın burunlarını Türk hekimlerine emanet etmeye heveslenmeleri, Rus asıllı fahişelerin bölgeye akın etmelerinden sonraya rastlar. Trabzon, burun yenileme oranının en yüksek olduğu ilimiz.
Makyaj, nereden bakarsanız bakın [fakat sakın dokunmayın] dokunsallığı dışlar. Makyajlı birini öpmek, cinsel değil kimyasal bir deneyim-dir. Makyaj, Dokunmak Yasak yazılı bir levha gibidir, zira okşayışın başladığı anda makyaj bozulur. Cinsel münasebetsizliği motive eden kozmetik sanayii, makyajla kadını ve erkeği birbirine yaklaştırsa da kavuşturmaz; ikisi arasında bir elektrik/gerilim hattı kurar ve bu elektriğin faturası her iki tarafın da zar zor denkleştireceği kadar kabarıktır.
Cinsellik, makyaj üzerinden bedenden muhayyileye aktarılarak orada depolanıyor, yani sanallaşıyor; cinselliğin
çölünde erotik seraplar gören ve tekno cinlerin musallat olduğu kayıp göçmenler arabesk bir sürünüşle yol alıyorlar.
Hayatı masalsılaştırdık fakat kaostan korunamıyoruz. Halıyı uçurduk, indiremiyoruz; cini lambaya geri koyamıyoruz; sihirli değnek mucizevi bir biçimde kıçımıza saplandı.
-Canny Jester
Çalışanlarına üç kuruşu bin kere tartarak veren firmalar, bağışlanan iki paket makarnayla mutlu sona ulaşılan sefalet fragmanlarının sponsorluğunu yapıyor!
Müsrifliğin ve düzenbazlığın kılıfı, müsrifliğe ve düzenbazlığa kendini kaptırmış çaresiz insanların yüzülen derilerinden dikiliyor!
Unutmayalım ki, kızgın boğalar vejetaryenleri de kovalar.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin benim lehime düzenlenmesini istiyorum ve bu uğurda zayıf mı zayıf ihtimallere bel bağlayacak kadar hevesliyim. Acı çekiyorum, bu doğru, fakat çektiğim acıların katlanarak çoğalması halinde teselliyi şansımı denemiş olmakta bulacağım
Haddizatında asayişin [ahengin] ancak birinin saf dışı bırakılmasıyla sağlanabileceği fikrinin belirdiği gün/yer, terörün doğum günüdür/yeridir.
‘Hayatı masalsılaştırdık fakat kaostan korunamıyoruz.
Halıyı uçurduk, indiremiyoruz; cini lambaya geri koyamıyoruz; sihirli değnek mucizevi bir biçimde kıçımıza saplandı.’
|Canny Jester Skandal Sefası|
dünya’nın neresine gidersem gideyim, gönlümün başkentinde oturanla bağlantımı koparmıyorum.
Bir tren kazasında ölenlerin tamamının üçüncü mevki yolcuları olmasının bir teselli vesilesi olarak anılabildigi bir dünyada, birinci mevki yolcularının keyfi daha ne kadar gıcırlaşabilir?
Terör, güçsüz ve çaresizlerin savaşma biçimidir.
Hayatta tamamlanabilen tek şey hayatın kendisidir.
Dünya’nın neresine gidersem gideyim, gönlümün başkentinde oturanla bağlantımı koparmıyorum.
Günümüzde aşk, teorik ve pratik anlamda, körükürüne bir alım-satım işleminin duygusal alana uyarlanmış halidir.
Züppelerin düşmanı yoktur. İnsan, dost olma olgunluğuna erdiğinde züppelikten yani tesellisizlikle gelişen kişiliksizlikten kurtulur.
Neden evlenmek, sürüleşmenin bir evresi; ev ise güdülmenin santrali haline geldi?
, sahte-kil-ler arasında sahici olanın tespit edilmesinin güçleştiği bir dünyada yaşıyoruz.
İnsanlar, hapishane hücresinden darağacına götürülürken asla uyuklamazlar ama beşikten mezara giden yolda horul horul uyurlar.
Bir kulaktan ne girdiyse, öbür kulaktan -ses hızıyla- çıkıyor. Modern bireylerin kulakları en çok da gözlük takmaya yarıyor.
Kozmetik endüstrisinin istilasına uğramış olan kadın, varlığını bu istilaya borçlu sanki.
Emniyeti monotonlukta, macerayı kısırdöngüde, devayı unutuşta arayanlar vahşeti kitle iletişim araçlarının yardımıyla evcilleştirdiler.
Müsrifliğin ve düzenbazlığın kılıfı, müsrifliğe ve düzenbazlığa kendini kaptırmış çaresiz insanların yüzülen derilerinden dikiliyor!
Lüzumundan fazla tedbir almanın getirdiği tehlikelerle kuşatılmanın çaresizliğini kahramanca kabullenmek ya da tedbirsizce fakat iddialı tavırlarla girdiğimiz yarışta birilerinin bitiş çizgisinin yerini tam biz sonuca yaklaşırken değiştirmesine rağmen umutsuzca hızlanmak dışındaki macera seçenekleri nerede?
Lüks, ultra-kapitalist mentalitenin tahkim ettiği ideal sahtelikler ve sahte ideallerin beslediği bir olgu.
Şiddetin her türlüsü mahkum edilerek, haksızlığa duyulan öfkenin şiddeti, mazlumlara yönelik merhametin şiddeti, sevgiliye duyulan aşkın şiddeti karalandı ve geriye şiddet nedir bilmeyen nötr, hissiz, robotsu yaratıklar kaldı. Haksızlığa itiraz edenlere deli, merhametli insanlara enayi, aşıklaraysa sapık gözüyle bakılır oldu.
Ekranlar her şeyden önce görüş alanımızı daraltmak üzere tasarlanmıştır.
Makyajsız bir kadını sevmek, cahilce bir görsel kanaatkarlıkla izah ediliyor. Kozmetik endüstrisinin istilasına uğramış olan kadın, varlığına bu istilaya borçlu sanki. Dişilik, artık biyolojik değil kozmetik bir pozisyon.
En çirkinle en güzelin birbirine fazlasıyla benzemesi giderek kaçınılmasızlaşıyor.
Bir kadın, Gucci’den bir çift ayakkabı satın aldığı zaman, sadece hemcinslerine hava atma firsatına kavuşmuş ve onları ekarte etmiş olmuyor;dünyadaki bütün kadınları geride bırakıyor. Geride kalan kadınlar arasında, hayatında hiçbir zaman ayakkabı satın alamayan ve kucağında açlıktan ölen çocuğunu taşıyan Afrikalı anneler de var.
Makyajlı,ameliyatlı ,protezlerle dolu, şişme bir bedenin dili kaç kelime konuşabilir?
Sen sus; plastik burnun, renkli lenslerin, sentetik parfümün konuşsun!
Hiç evlenmedim çünkü gerek yoktu. Evimde bir kocanın yerini doldurabilen üç hayvan besliyordum: Her sabah hırlayan bir köpek, bütün gün sövüp duran bir papağan ve geceleri geç gelen bir kedi.
Dünya’nın neresine gidersem gideyim, gönlümün başkentinde oturanla bağlantımı koparmıyorum.
Daha çok düşünüp,daha yavaş hareket etmek gerekirdi. Terbiyenin şartı budur.
Dünya’nın neresine gidersem gideyim, gönlümün başkentinde oturanla bağlantımı koparmıyorum.
İnsanlar doğar ve ölür; bu ikisi arasında bir şey olursa ne ala.
Bütün çirkinlerin öldürülmesine ve kimlerin çirkin olduğuna Başmakyöz Sam Amca çoktan karar verdiğine göre canını kurtarmak isteyenler makyajla kendilerinden kurtulmak zorundalar.Ve galiba kadınlar can havliyle makyaj yapıyorlar.
Makyajlı,ameliyatlı ,protezlerle dolu, şişme bir bedenin dili kaç kelime konuşabilir?
Bir tür dışavurumculuk gibi sunulan, sosyalleşme niyetini yansıttığı zımnen iddia edilen makyaj,esasen sıkı bir oto-sansürdür.
Kadın, ideal bedeninin hayaletiyle gece gündüz çarpışmak mecburiyetinde bırakılmıştır.
Hayatı masalsılaştırdık fakat kaostan korunamıyoruz. Halıyı uçurduk, indiremiyoruz ; cini lambaya geri koyamıyoruz; sihirli değnek mucizevi bir biçimde kıçımıza saplandı.

Canny Jester,Skandal Sefası

İnsan doğar ve ölür ; bu ikisi arasında bir şey olursa ne âlâ. [Francis Bacon,Ressam, 1910-1992]
Kıymetini bilmeye yanaşmadığımız felaketlerin bize ölümcül bir tecrübenin yanında bir hayat bilgisi de sunduğunu gözden kaçırmaya ve gizlemeye ne de yatkınız.
Unutmayalım ki, kızgın boğalar vejetaryenleri de kovalar.
Yapaylaştırmak suretiyle entelektüel bir barınak olmaktan çıkarılan yazgıyı ayakta tutan ve plastik hamurundan yapılmış tek sütun: Şans!
Suç aletlerinin kılıfının astarı paradan dikiliyor.
Adaletsizliğin fiiliyata dökülüşündeki hayvanilik, lükse tartışmasız bir yücelik atfedilerek,göz okşayıcılıkla gözlerden gizleniyor.
Lüks, ultra-kapitalizmin mentalitenin tahkim ettiği ideal sahtelikler ve sahte ideallerin beslediği bir olgu.
Ekranlar her şeyden önce görüş alanımızı daraltmak üzere tasarlanmıştır.
Önsözünün,cenin biyografisi kadar kısa olmasını tasarlamıştım [ne de olsa kitabım siz sonuna dek okumadığınız sürece doğamayacak], fakat öyle olmadı.
Kitap, sadece okurla yazarın ayakta kaldıkları/tuttukları bir dünyadır.Schopenhauer’ı [ve açıkçası sizi] bilemem ama ben bu dünyaya çizmelerimi kapıda çıkararak girmeyi seçtim. Çizmelerimin yanında da baltam duruyor.
Yazmak suretiyle kimseyi yola getiremeyeceğimi ve/ya da yoldan çıkaramayacağımı biliyorum.
Kozmetik endüstrisinin istilasına uğramış olan kadın, varlığını bu istilaya borçlu sanki. Dişilik, artık biyolojik değil kozmetik bir pozisyon.
Ekranlar, herşeyden önce görüş alanımızı daraltmak üzere tasarlanmıştır.
Yazmak suretiyle kimseyi yola getiremeyecegimi ve/ya da yoldan çıkaramayacağımı biliyorum.
Hiç evlenmedim çünkü gerek yoktu. Evimde bir koca­nın yerini doldurabilen üç hayvan besliyordum: Her sabah hırlayan bir köpek, bütün gün sövüp duran bir papağan ve geceleri geç gelen bir kedi .
İnsanlar ergenleşiyorlar evet, fakat olgunlaşıyorlar mı? Neden evlenmek, sürüleşmenin bir evresi; ev ise gü­dülmenin santrali haline geldi ?
İnsanlar beni hep aldattı. Bu çocuk ise benim bütün dünyamdır.
Hayatta elde edebileceğiniz her şeyin, sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır.
Ölümle şaka olmaz diyenler kıyasıya yanıldılar bu çağda.
Bir ku­laktan ne girdiyse, öbür kulaktan -ses hızıyla- çıkıyor. Modern bireylerin kulakları en çok da gözlük takmaya yarıyor
Koynun­uzda yılan besleyenlerden olduğunuza kalıbımı basarım. Gözlerinize inandığınız sürece koynunuzdaki yılanlanların rahatı bozulmayacaktır; o yılanlar sizi ısırdığında ise göz­lerinize inanamayacaksınız.
Makyajlı, ame­liyatlı, protezlerle dolu, şişme bir bedenin dili kaç kelime konuşabilir?
Makyajsız bir hayat hata galerisidir. Makyajsız olman ucube oldu­ğun anlamına gelmez, bir hiç olduğun anlamına gelir; dünyanın herhangi bir yerinde, bilhassa Hollywood’da, ucube olmak ancak makyajla mümkündür.
Makyajlı birini öp­mek, cinsel değil kimyasal bir deneyimdir. Makyaj, Do­kunmak Yasak yazılı bir levha gibidir, zira okşayışın başladığı anda makyaj bozulur. Cinsel münasebetsizliği motive eden kozmetik sanayii, makyajla kadını ve erkeği birbirine yaklaştırsa da kavuşturmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir