İçeriğe geç

İtalyanca Aşk Başkadır Kitap Alıntıları – Maeve Binchy

Maeve Binchy kitaplarından İtalyanca Aşk Başkadır kitap alıntıları sizlerle…

İtalyanca Aşk Başkadır Kitap Alıntıları

Her şey fırsatları nasıl değerlendirdiğinize bağlı
Aşık olmak demek bir başkası için her şeyin en iyisini dilemek onun kendinden bile daha mutlu olmasını istemek demek değil mi?
Herkes gerçekten istediği şeyin peşinden gidecek kadar cesur olsa, dünya bambaşka bir yer olurdu
Baktım ki ben aldırmayınca başkaları da fikir vermekten vazgeçmeye başladılar.
Mutluluk denen şey hayalden başka bir şey değildi belki.
“Sıkıcı olup olmadığı insanın kendisi hakkında en son bileceği şeydir.”
Mutluluk denen şey hayalden başka bir şey değildi belki.
“Kendisine bakan bir kadın bana da bakar” diye düşündüm, sonra da çocuğumuza ve evimize bakacağını biliyordum.
Bir tek hayatın var. Bunu unutma.
Birini sevince onu değiştirmeye kalkmak yanlış bir şeydi.
Belki de çok sıkıcı biriyim diye düşünüyordu. Sıkıcı olup olmadığı insanın kendisi hakkında en son bileceği şeydir.
-Annunzaita’da İngilizce dersi verdiğimde yüzlerine bakar Şimdi bilmedikleri bir şeyi ben anlatınca öğrenecekler diye düşünürdüm. Bu çok doyurucu, güzel bir his.
Öğretmenlerin hepsi böyledir diye düşünürdü. Sınıflarda karşılarına dizilen ve onları dinemek zorunda olan dinleyici kitlesine öylesine alışıktırlar ki anlattıklarının en ince ayrıntılarına kadar kavranabilmesi için gereğinden uzun konuşurlar, konuları tüm yönleriyle açıklamaktan hiç kaçınmazlar.
– Sonra hayatımın en anlamlı bölümünü kaybetmiş olurum, dedi
Aklı meşgul etmenin tedavi edici gücünü asla küçümsemeyin.
Okumaktan başka yapılacak işim, gidecek tek yerim yoktu, çünkü çevremde saygıya layık, beni kendine çekebilecek bir meşguliyet bulamıyordum.
Hayatta en büyük marifet söyleyeceklerini doğru zamanda söylemektir.

Maeve Binchy

Yapılması gerekeni yaptığına emindi.
Sanırım sonunda büyüdüğümü ve herkesi memnun etmenin imkansız olduğunu anladım. Ben de onun yerine kendimi mutlu etmeye karar verdim.
Herkesi tam olarak anlasaydık dünya çok can sıkıcı olurdu..
– Bunun cevabı evet veya hayır olamaz.
– Hayatta cevabı evet hayır olmayan çok önemli sorular vardir, dedi Lou.
Mal mülk beni hiç ilgilendirmez, dedi Signora. Ama penceresinden tatlı bir ışık alan, yazı masası olan, tüm anıların, kitapların, resimlerin duvarları süslediği güzel bir oda çok hoş bir şey olmalı.
İçindeki coşkuyu öldüren biri mucizeler yaratabilir mi?
Herkes gerçekten istediği şeyin peşinden gidebilecek kadar cesur olsa, dünya bambaşka bir yer olurdu.
-Biraz bekleyelim. Roma’da oturup birbirimize sorular sorup, cevaplar vermemiz saçma
-Yapmazsak, sen kalkıp Sicilya’ya gidebilirsin, sonra da
-Sonra ne olur?
-Sonra hayatımın en anlamlı bölümünü kaybetmiş olurum.
Öğretmenlerin hepsi böyledir diye düşünürdü. Sınıflarda karşılarına dizilen ve onları dinlemek zorunda olan dinleyici kitlesine öyle alışıktırlar ki anlattıklarının en ince ayrıntılarına kadar kavranabilmesi için gereğinden uzun konuşurlar, konuları tüm yönleriyle açıklamaktan hiç kaçınmazlar.
Sevme beni !
Senin sevmelerine kalmadım .
– Sana bir kahve makinesi aldım, dedi. Bir de en iyisinden Kolombiya kahvesi. İyi yapmış mıyım?
Haftalıklarını Sicilya’da kendi lokantasını açmak için biriktiriyordu
Dünya çok tuhaf bir yer değil miydi?
– Her hakka sahibim. Seni seviyorum. Sen de beni seviyorsun. Bu kadar basitti.
Bizler Sicilyalıyız. Ailemizin isteğine karşı çıkamayız.
Ne kadar yalnız ve kaybolmuş görünüyordu. Peşinden koşup onu kollarına alıp geri getirmeye can atıyordu
Sana inanmamı nasıl beklersin?
– Sana bir kahve makinesi aldım, dedi. Bir de en iyisinden Kolombiya kahvesi. İyi yapmış mıyım?
Ben namuslu bir adamım.
Kendisine ait bir oda düzenleme tasarısından vazgeçmemişti.
Kendine ait bir yerin, huzur duyduğu bir odanın olması daha iyi değil miydi?
Kendine bir fincan kahve yapıp mutfaktaki masanın başına oturdu.
Patlamak istemiyorsanız biraz rahatlayın dostum!
“Bir tek hayatın var. Bunu unutma.
Sanırım başkaları bizi nasıl algılıyorsa oyuz.
İnsan sadece kendine uygun olana âşık olsa hayat hem çok sıkıcı hem de ne kadar kolay olurdu.
Aşkı ve sevgiyi anlayışlı bir insanla tartışmak kadar zevkli bir şey olamaz.
Bir tek hayatın var. Bunu unutma.
Herkes gerçekten istediği şeyin peşinden gidebilecek kadar cesur olsa, dünya bambaşka bir yer olurdu.
Aidan geçmişte kalan, dost oldukları, dayanışma ve birlik içinde yaşadıkları o günleri tüm benliğiyle özlüyordu.
Öğretmenlerin hepsi böyledir diye düşünürdü. Sınıflarda karşılarına dizilen ve onları dinlemek zorunda olan dinleyici kitlesine öylesine alışıktırlar ki anlattıklarının en ince ayrıntılarına kadar kavranabilmesi için gereğinden uzun konuşurlar, konuları tüm yönleriyle açıklamaktan hiç kaçınmazlar.
Belki de insanın evrenin odak noktası olarak gördüğü varlıktan yavaş yavaş kopmaya başladığı, uzaklaştığı dönemdir yaşlılık.
“Bir daha birlikte güneşin batışına doğru yürüyüşe çıkmayacağımız doğru. İkimiz de değiştik ”
“İklimimiz öyle olsa sanki bizde onlar gibi oluruz” diye düşündü.
“Aşkı ve sevgiyi anlayışlı bir insanla tartışmak kadar zevkli bir şey olamaz”
Herkes böyle söylemez miydi? Hep delice fikirlerin peşinde koşar, gerçeği göremez” derlerdi,
Herkes gerçekten istediği şeyin peşinden gidecek kadar cesur olsa, dünya bambaşka bir yer olurdu
Sanırım sonunda büyüdüğümü ve herkesi memnun etmenin imkansız olduğunu anladım. Ben de onun yerine kendimi mutlu etmeye karar verdim.
Babası hep, Yanlış şeyler söylenmesinin önlenmesi için herkesin koluna doğdukları an: ‘Ne kadar az konuşursan o kadar az zarar verirsin’ sözleri dövmeyle yazılmalı demez miydi
-İnsanlar böyle güzel davranmayı nereden öğrenirler? diye sordu.
-Herhalde başlarına aynı şey gelse başkalarının kendilerine nasıl davranmalarını istediklerini düşünerek
Kim kendinin gerçekten nasıl olduğunu bilir ki. Sanırım başkaları bizi nasıl algılıyorsa oyuz.
Ne kadar şanslıyım diyordu kendi kendine. Etrafımda benden bir şeyler bekleyen, bana dayanan çok kişi olabilir, ama bunun neresi kötü? Bu, sadece benim güvenilebilecek, bir şeyler beklenebilecek türden bir insan olduğumu kanıtlıyor, o kadar.
Bir tek hayatın var. Bunu unutma.
İçindeki coşkuyu öldüren biri mucizeler yaratabilir mi?
İçindeki coşkuyu öldüren biri mucizeler yaratabilir mi?
İnsan sadece kendine uygun olana âşık olsa hayat hem çok sıkıcı hem de ne kadar kolay olurdu .
Herkes gerçekten istediği şeyin peşinden gidebilecek kadar cesur olsa, dünya bambaşka bir yer olurdu
Yaşam yorgunu iki kişi karşılaştığında, omuzlarında dünyanın tüm dertlerini taşıyor olabilirler. Buna rağmen mucizeler gerçekleşebilir
Mal mülk beni hiç ilgilendirmez, dedi Signora. Ama penceresinden tatlı bir ışık alan, yazı masası olan, tüm anıların, kitapların, resimlerin duvarları süslediği güzel bir oda çok hoş bir şey olmalı.
Bencilleri değiştirmeye kalkmayacak, onların insanların iyi taraflarını görmeleri için çaba sarfetmekten vazgeçecekti.
Herkes gerçekten istediği şeyin peşinden gidecek kadar cesur olsa, dünya bambaşka bir yer olurdu.
Bir tek hayatın var. Bunu unutma.
Birini sevince onu değiştirmeye kalkmak yanlış bir şeydi.
Sanırım başkaları bizi nasıl algılıyorsa oyuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir