Yılmaz Odabaşı kitaplarından Ey Hayat kitap alıntıları sizlerle…
Ey Hayat Kitap Alıntıları
Susmuş kanun, bitmiş fasıl.
Bizi hiçliğe yazıyorlar
Böyle limansız, böyle imlâsız, yârsız…
Sevgiyi sularda unutmuşlar
aslı bende kalacak.
Bizi hasret saracak.
Bulutlar çıldıracak…
Ayrılık başımı döndürüyor
kavuşmayı özlettin.
İntiharlar kuşandım
bu aşkı sen kirlettin.
Geçtim borandan, kardan yitirdim bahçeleri
ellerini tutmazsam yatamam geceleri…
Sesime bir ilmek at sesine tutunayım…
Sen ateş ol ben yanayım,
Sen yaz ol ben ayaz kalayım;
uzasın gölgeleri şu ışıkların,
sen tutukla ben hükümlü kalayım.
aşkıyla hükümlüdür,
herkes doğarken ölümlüdür.
Herkes ölür ölümünü;
göğe salıp düşlerini ,
salıp tenini, nefesini ,bırakır ceketini.
Herkes bırakacaktır ceketini.
gelenler gittiler gölgemle kaldım.
Çek git yolumdan kalbim artık uslandım!
Aslında hiç olmadım ben bu oyunda .
Ömrüm beni yok saysın…
Ne hayata ne ölüme
Yakışamazsın.
bıraksalar martılarla randevum vardı…/
bir gökyüzü, bir duvar, bir resmin kaldı
gözlerinde, düşlerinde namlular
birazdan
vuracaklar!
birazdan
vuracaklar!
ve bizim çocuklar,
hesabını acıların
rüzgârlara soracaklar…
ellerini tutmazsam yakarım geceleri!
kahrı bende duracak
sende ihanet canım
bende matem olacak
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…
bir zaman öğrenirsin
gideni sırtından öpmesini
bağıramazsın…
aslında yokum ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…
Gelir vurur ömrünün coşkusuna.
Sesinde çığlıklar boğulur ama,
Bağıramazsın..
bir yara bir ömrü nasıl kanatır
bir çay bile ısmarlamıyor hayat!
düşünden başka vatanı olmayanlar,
Biz yağmurlarda şemsiyesiz yıkananlar
yakılanlar, yakınanlar
Biz lanetli kişiler, ötekiler;
Biz türkü söyleyenler!
Biz sürgünler, kefensizler;
biz aylak günlerin upuzun şarkıları.
Biz biat etmeyenler!
Bütün namlular bize göredir.
Bize göredir çarmıhlar, mezarlıklar;
bize göredir yalnızlıklar.
Kimleri unuttuk kimler kalanlar?
günlerin yakasında ellerim kalacak.
Geliyorum, hasretinin gözlerinden öperek!
günlerin yakasında ellerim kalacak
Herkes bir yer açmış kendi uçurumuna.
Yaşanır mı böyle şekilsiz, böyle kimsesiz, sessiz, böyle limansız, böyle imlasız, yarsız
Sevgiyi sularda unutmuşlar
ki azar azar benim yerimdir.
Suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam,
gözlerin ey yar benim evimdir.
senin adınla,
aşkın adıyla
savrulup aktım o ırmaklardan.
Irmakları çöllerle,
çölleri denizlerle,
denizleri düşlerle,
denizleri düşlerle buluşturdum
bir yaprak gibi dalına sarılayım
uğruna yanılayım, uğruna yorulayım.
Ahını ahıma kat sevdan olayım.
Sesime bir ilmek at sesine tutunayım..
Sen ateş ola ben yanayım,
sen yaz ol ben ayaz kalayım;
uzasın gölgeleri şu ışıkların,
sen tutukla ben hükümlü kalayım.
Hükümlü kalayım
kim sever yanlışını?
Herkes bilir gitmesini.
Bir zaman öğrenirsin
gideni sırtından öpmesini.
Herkes yaşar hasretini
bir yara bir ömrü nasıl kanatır
o ah aşklara yandım.
Yaş tutan şu dünyanın kalabalığında
gelenler gittiler gölgemle kaldım.
Aslında yokum ben bu oyunda,
Ömrüm beni yok saysın )
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt
o tomurcuk düşlerin yağmuruyla ıslansın”
Bir yara bir ömrü nasıl kanatır
göğe salıp düşlerini,
salıp tenini, nefesini
bırakır ceketini.
Herkes bırakacaktır ceketini.
Kim sever ölümünü?
Herkes sever doğrusunu;
Kim sever yanlışını?
Herkes susar ayıbını.
Herkes susar ayıbını…
Herkes bilir gitmesini.
Bir zaman öğrenirsin
Gideni sırtından öpmesini
Herkes yaşar hasretini…
..
Açık bir yara gibidir hâlâ.
Hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın…
Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın…
Yazdırmalısın mezar taşına:
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.
Aslında hiç olmadım ben bu oyunda.
Ömrüm beni yok saysın
poyrazların yamacında bendini aşan sel benim
kuşatıldı ufuklarım, lal da kaldım bir zaman
ormanların kuytusunda gizli açan gül benim
kalktığım yerde çığlık, düştüğüm yerde mayın
kelepçenin çeliğine rehin düşen can benim
aşk oduyla tutuşup göğe döndüm bir zaman
kurşunlarla delik deşik yama tutan ten benim!
unutmadım upuzun öfkelerin kısa hayatlarını
yakılan köylerden göçe uzun, ince yol benim
hangi hüznün buğusunu silecek zaman
en dilsiz dağları da bombalanan yurt benim!
sonra ölüm dağları yaptılar, kirle yazıldı tarih
bilmediler, atası vuruldukça şaha kalkan tay benim
Ne bulut bırakmışlar ne çocuk,
ne bahar bırakmışlar ne yolculuk.
Bunu bildikçe üstlendim cinnetimi.
zulmü yurdumda unutmuşlar
kahrı bende kalacak.
Sende ihanet gülüm
bende matem olacak
Bu aşkın efkarı şarkılarda,
yüzün bende solacak
bizi zaman yenecek
ve anılar kalacak
geçtim borandan, kardan yitirdim bahçeleri
ellerini tutmazsam gülüm yakarım geceleri!
Gidersin; ardından dilsiz bir ihanet gider.
Gidersin; her şey gider.
Gidersin; kalbimde bir tabur ayaklanır
ilgilenmez ordular, hükümetler
Gidersin; ne rezil bir an’dır bu!
Yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat.
Gidersin; bir hazin dramdır bu!
Sen yaz ol ben ayaz kalayım;
Uzasın gölgeleri şu ışıkların,
Sen tutukla ben hükümlü kalayım,
Hükümlü kalayım
Her aşk başlarken pembe,
Ayrılıkta rengi siyah yalnızlığın
(Herkes arar pembesini.
Oysa kendinden ötesi yoktur;
kimse sevmez yalnızlıkta gölgesini )
Yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır;
Kimse bilmez he canım
Bir yara bir ömrü nasıl kanatır
Açık bir yara gibidir hâlâ.
Hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın…
Yoruldum her sabah yeni bir kuş yitirmekten
Bir yara bir ömrü nasıl kanatır
Gelir vurur işte ömrünün coşkusuna
Sesinde çığlıklar boğulur ama
Bağıramazsın
arada bir çıkarıp ütülersin, anarsın.
Bu acılar başka ne işe yarar?
Yakılan köylerden göçe uzun, ince yol benim.
h i ç b i r k u r ş u n h i ç b i r ç e l i k,
h i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,
d a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n ! /
bilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın
hazin bir ünlem bırakacağını hayata.
yaşasaydı belki bir gün torunlarıyla
dolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı
gittiğin yer hasretimin kavalyesi olacak
biz türkü söyleyenler!
Biz sürgünler, kefensizler;
biz aylak günlerin upuzun şarkıarı.
Biz biat etmeyenler!
Bütün namlular bize göredir.
Bize göredir çarmıhlar, mezarlıklar;
bize göredir yalnızlıklar.
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt,
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın;
ıslansın
Çünkü senin de bir ütopyan varsa,
i n s a n s ı n
böyle zulasız, böyle şarkısız, sazsız;
seni orada, beni burada!
Öyle hasret bir dokunuşa
Unutmuşlar Unutulmuşlar!
günlerin yakasında elim kalacak
ellerini tutmazsam yatamam geceleri
hageçtimhageçtimhageçtim,
eksilmedi yüreğimden kibritim