Patrick Ness kitaplarından More Than This kitap alıntıları sizlerle…
More Than This Kitap Alıntıları
“Bir kere ölmek yetmez mi? Diye düşündü. Her defasında tekrar ölmek zorunda mıyım ? Fakat sonra düşündü. Hayır. Çünkü ölmeden önce de mümkündür ölmek.”
“Hiç daha ötesinin olması gerektiğini hissetmediniz mi? Sanki dışarda bir yerlerde, parmaklarınızın hemen ucunda çok daha fazlası varmış da tek yapmamız gereken oraya ulaşmakmış gibi ?”
Fakat,diye düşündü ,ölmeden önce de mümkündür ölmek.
Kendisi için bir şeyler yapmak insana bambaşka bir huzur verir.
Cehennem dedikleri bu muydu? Tek başınıza ve sonsuza dek en kötü hatıranızda öylece kısılıp kalmak mıydı?
Hiç daha ötesinin olması gerektiğini hissetmediniz mi? Sanki dışarıda bir yerlerde, parmaklarınızın hemen ucunda çok daha fazlası varmış da tek yapmanız gereken oraya ulaşmakmış gibi?
Güzellik hep vardır, yeter ki nereye bakacağını bil.
Koşmak yalnızlıktı, kimsesiz olmayan bir yalnızlık. Kafasındaki sorunları çözüme kavuşturabileceği türden bir yalnızlık.
Çünkü ölmeden önce de mümkündür ölmek.
Hikayelerde hep bir son savaş olur ve kahraman daima kazanır.
Ben kimsenin her şeyi olamam Senin bile!
Kaybedeceğini bilsen bile asla pes etme.
Kendinin farkında ol.
Öğrendiğimiz her yeni şey beraberinde bilmediğimiz yüzlerce şeyi getiriyor.
Be belki de ölmek bir kapıdan geçmek kadar kolaydı.
Güzellik hep vardır, yeter ki nereye bakacağını bil.
Hareket etmeye devam et edebildiğin kadar.
Çünkü ölmeden önce de mümkündür ölmek.
Sırf prensipleri var diye etrafındaki herkesin canına okuması kesinlikle yanlış.
Kendisi için bir şeyler yapmak insana bambaşka bir huzur verir.
Herkesin sandığından daha zekidir, sürekli sinirlerinin tepesinde olmasının nedeni de bu.
Ne gelecek kadar çabuk yitip giden bir şey var. Ne de geçmiş kadar sımsıkı tutunan.
Hiç daha ötesinin olması gerektiğini hissetmediniz mi?
“Sanki dışarda bir yerlerde, parmaklarınızın hemen ucunda çok daha fazlası varmış da tek yapmanız gereken oraya ulaşmakmış gibi?”
“Sanki dışarda bir yerlerde, parmaklarınızın hemen ucunda çok daha fazlası varmış da tek yapmanız gereken oraya ulaşmakmış gibi?”
Güzellik hep vardır. Yeter ki nereye bakacağını bil.
Fakat, diye düşündü, ölmeden önce de mümkündür ölmek
“Kendinin farkında ol ve kaybedeceğini bilsen bile asla pes etme.”
“Cehennem dedikleri bu muydu? Tek başınıza ve sonsuza kadar en kötü hatıralarınızda öylece kısılıp kalmak mıydı?”
“Güzellik hep vardır, yeter ki nereye bakacağını bil.”
“Eğer insanlara aptal ve saldırgan olma şansını tanırsan o konuda ellerine geçen her fırsatı değerlendirirler, hem de her defasında. Nerede olurlarsa olsunlar.”
“İnsanlar baktıkları her yerde hikayeler görür. Sırf kendimizi yatıştırabilmek için rasgele olayları seçer ve yalan yanlış bir hikayede birleştiririz. Hayatta kalabilmek uğruna kendimize yalanlar söyleriz. Yoksa deliririz.”
“Ben kimsenin her şeyi olamam. Senin bile.”
Regine kıkırdadı. Ciddi misin? Gerçek hayat hiçbir zaman gerçek hayattan ibaret değildir. Karışık işler. Ne anlama geldiği, ona nasıl baktığına bağlıdır ve yapman gereken tek şey de orada yaşamanın bir yolunu bulmaktır.
“Kendisi için bir şeyler yapmak insana bambaşka bir huzur verir.”
“Hiç daha ötesinin olması gerektiğini hissetmediniz mi? Sanki dışarıda bir yerlerde, parmaklarınızın hemen ucunda çok daha fazlası varmış da tek yapmanız gereken oraya ulaşmakmış gibi?”
“ Ölümle savaşa girerken göze alman gereken şeylerden biri de budur. Her zaman kazanamazsın. “
Fakat, diye düşündü, ölmeden önce de mümkündür ölmek.
Gözlerini kısarak zifiri karanlığın içinde bir şeyler, herhangi bir şey görmeye çalıştı.
Ama tek görebildiği boşluktu.
Hiçlikti.
Dünyanın yokluğuydu.
Ama tek görebildiği boşluktu.
Hiçlikti.
Dünyanın yokluğuydu.
Burası ölü bir yerdi. Diğer her şey kadar ölü.
Kitaplar, hepsi içinde bambaşka birer dünya barındırıyor. Kelimelerden oluşan bir dünya, bir süreliğine sığınabileceğiniz. Ama er ya da geç onunda sonu geliyor.
“İlk kez gökyüzünde bir şey vardı. Bulutlar. Hem de kocaman pofuduk olanlardan. Kocaman, pofuduk, kapkara bulutlar onun olduğu tarafa doğru süzülüyorlardı. Seth gözlerine inanamadı. ‘Cehennemde yağmur mu yağıyor?’ “
Güzellik hep vardır, diye mırıldandı Seth. Yeter ki nereye bakacağını bil.
İnsanlar baktıkları her yerde hikayeler görür.
Kitaplar, hepsi içinde bambaşka bir dünya barındırıyor. Kelimelerden oluşan bir dünya, bir süreliğine sığınabileceğimiz.
Ama er ya da geç onun da sonu geliyor.
Seth hala dumanların yükseldiği evin olduğu tarafa baktı. Sizce onu öldürdük mü?
Ölümü öldüremezsin. Dedi Tomasz.
Kimsesizlik. Bu yerin korkunç kimsesizliği ve iyiden iyiye bastıran yorgunluk onu eziyor, dibe çekiyordu. Tıpkı boğulmasına neden olan dalgalar gibi.
Daha kötüsü buna, kendini bildi bileli yakasını bırakmayan ve en az onun kadar ezici bir özlem duygusuyla tüm bu ağırlıktan daha fazlasının olması gerektiğine dair tuhaf bir his eşlik ediyordu.
Çünkü eğer dahası yoksa yaşamanın ne anlamı vardı ki?
Ölüm büyük olasılıkla insanın başına gelip gelebilecek en yorucu şeydi.
Belki de onun sevdiği gibi sevilmeyi özlediği için çekti acıyı.
Bir de sadece kendisine ait olan bir şeyi özlemenin acısını.
Fakat, diye düşündü, Ölmeden önce de mümkündür ölmek.
Hiç daha ötesinin olması gerektiğini hissetmediniz mi? Sanki dışarıda bir yerlerde, parmaklarınızın hemen ucunda çok daha fazlası varmış da tek yapmanız gereken oraya ulaşmakmış gibi?
Fakat, diye düşündü, ölmeden önce de mümkündür ölmek.
“Acıyı anlayabiliyorum. O kadar kötü hissedersin ki kurtulmak istersin. İnan bana, bunu anlayabiliyorum. Ben de karanlığın içine baktım.”
Ağlıyorsun ve ben bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Burada ne yapmam gerektiğine dair gerçekten hiçbir fikrim yok.
Sorun değil.
Sorun değil.
Dünyada en çok istediğin şey kaçıp kurtulmakken eğer dimdik ayakta durup yaşadıklarını atlatmaya çalışıyorsan, başından geçen kahrolası şeylerin hepsi gerçek demektir.
derken pus ve akıl karışıklığı perdesi hafifçe aralandı ve kat kat battaniyeler altındaki zihninde uysal bir titreşim hissetti.
Bir şeyin dokunuşunu, imasını, tüy misali hafifliğini
Ama neyin?
Yoksa aşinalığın mı?
Bir şeyin dokunuşunu, imasını, tüy misali hafifliğini
Ama neyin?
Yoksa aşinalığın mı?
Gerçek hayat hiçbir zaman gerçek hayattan ibaret değildir. Karışık işler. Ne anlama geldiği ona nasıl baktığına bağlıdır ve yapman gereken tek şey de orada yaşamanın bir yolunu bulmaktır.
ölmeden önce de mümkündür ölmek.
Ben kimsenin her şeyi olamam.
“Seninle dalga geçmiyorum. Yalnızlığın ne demek olduğunu bilirim. Çok iyi bilirim.”
“Hayatta kalabilmek uğruna kendimize yalanlar söyleriz. Yoksa deliririz.”
“Kendinin farkında ol ve kaybedeceğini bilsen bile asla pes etme.”
“Ben kimsenin her şeyi olamam.”
Kitaplar, hepsi içinde bambaşka birer dünya barındırıyor. Kelimelerden oluşan bir dünya, bir süreliğine sığınabileceğiniz.
“Ama er ya da geç onun da sonu geliyor.”
“Ama er ya da geç onun da sonu geliyor.”
ölmeden önce de mümkündür ölmek.
“Kendisi için bir şeyler yapmak insana bambaşka bir huzur verir.”
Cehennem dedikleri bu muydu? Tek başınıza ve sonsuza dek en kötü hatıranızda öylece kısılıp kalmak mıydı?
Ne gelecek kadar çabuk yitip giden bir şey var,
Ne de geçmiş kadar sımsıkı tutunanı.
Ne de geçmiş kadar sımsıkı tutunanı.
Güzellik hep vardır,yeter ki nereye bakacağını bil.
“Ölmeden önce de mümkündür ölmek.”
“Cehennem elbette böyle bir yer olacaktı. Başka ne olabilirdi ki? Korkunç bir susuzluk çekecek ama asla içecek bir şey bulamayacağım.”
Kırık bir kalbi sakın hafife almayın..
“Sen ve ben. Birlikte olacağız ve kimse bize mâni olmayı aklından bile geçiremeyecek.”