İçeriğe geç

Jean-Jacques Rousseau Kitap Alıntıları – Leo Damrosch

Leo Damrosch kitaplarından Jean-Jacques Rousseau kitap alıntıları sizlerle…

Jean-Jacques Rousseau Kitap Alıntıları

Özgürlüğün insanın canının istediğini yapması anlamına geldiğine asla inanmadım. Özgürlük, daha ziyade, yapmak istemediğini yapmamaktır
İnsanlar özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuşlardır.
Mirovên zehf dizanîn, hindik diaxivin.
Yên kêm dizanin, zêde diaxivin
Yalnızlığı seviyorsam, buna şaşmak mı gerekir? İnsanların yüzünde düşmanlıktan başka bir şey görmüyorum, oysa doğa bana daima gülüyor.
Yaşamak için doğmuşum, yaşamadan ölüyorum.
İNSANIN ÖZGÜRLÜĞÜ, İSTEDİĞİ HERŞEYİ YAPABİLMESİNDE DEĞİL, İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASIDIR.
Biliyorum, sizleri pek ilgilendirmiyor anlattıklarım.
Fakat benim bunları anlatmaya ihtiyacım var.
Güzel değilim, ama çirkin de değilim. Minyon, zayıf ve oldukça biçimliyim.
Genç bir görünümüm var ama körpe olarak nitelendirilemez; asil,sevimli, hayat dolu, akıllı ve ilginç bir insanım.
İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
“İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.”
İnsanlar özgür olarak doğar, ama her yerde zincire vurulmuş olarak yaşarlar.
Tehlikeli özgürlüğü kölece rahatlığa değişmem.
İnsanlar kötüdür, evet, ama insan iyidir.
İnsan neleri hatırlayabiliyorsa oydu, aynı şekilde, artık hatırlayamadıkları, onun bir parçası olmaktan çıkıyordu.
Parlarlar o içe dönük gözün önünde
Ki mutluluğudur yalnızlığın.
Masumiyetle ışıldayan yüzünü görebilmek için, kara zulüm aynasına bakması gerekiyordu.
Rends confus mes accusateurs,
Et poursuis mes persecuteurs

Beni suçlayanları mahcup et, bana zulmedenlerin peşine düş.

Zulüm görmek ruhumu yüceltti. Gerçeğe duyduğum aşk benim için çok kıymetli bir hale geldi, çünkü bana çok pahalıya mal oldu. Belki gerçek, başlangıçta yalnızca bir sistemdi, ama artık en büyük tutkum oldu.
Gözlerinizi içinize çevirin, kendi derinliklerinize bakın, önce kendinizi tanımayı öğrenin!
Kendine dair yalnızca iyi beyanlarda bulunan bir kişi muhtemelen yalan söylüyordur, çünkü içeriden bakıldığında her hayat bir yenilgiler silsilesidir
Bugünü dayanılır kılan geçmiştir.
İnsanların kötülükleri büyük ölçüde konumlarının sonucudur. Adaletsizlik ile güç el ele yürür; eğer zulüm gören kurbanlar olan bizler de peşimizi bırakmayanların yerinde olsaydık, belki biz de onlar gibi tiran olacak ve zulmedecektik.
Paranoyak bir insan, kendi bilinçaltındaki düşmanlığa karşı kör, başkalarının düşmanlığına karşı ise aşırı duyarlıdır.
Dünyanın bütün işçileri, birleşin; zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok
İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur.
Hayal gücü arzuladıklarımızı süsler ve sahip olunduğu anda onları terk eder.
Mutlak yalnızlığın kasvetli ve doğaya aykırı bir durum olduğunu biliyorum. Sevgi ruhu besler ve düşünce alışverişi zihni canlandırır.
Hayat kısadır, ama zaman kısa olduğu için değil, biz bu zamanın tadını hemen hemen hiç çıkaramadığımız için.
Aydınlanma kuramı, insanların duyusal deneyimler, ebeveynler ve öğretmenler tarafından yazılmayı bekleyen boş bir levha – Locke’un meşhur tabula rasa’sı – olarak dünyaya geldiği görüşünü savunuyordu.
Dünyanın müellifinin ellerinden çıkan her şey iyidir; insanın ellerinde her şey yozlaşır.
Uygar insan köle doğar, köle yaşar ve köle ölür: doğunca onu kundağa sararlar ve ölünce tabuta koyarlar. İnsan biçimini koruduğu sürece de kurumlarımızın zincirlerine bağlıdır.
Çağıma bakınca, duygusuz yöneticiler, inleyen halklar, hiç kimseyi ilgilendirmeyen ve herkesi kederlendiren savaşlar görüyorum ve devlet zenginleştikçe fakirleşen vatandaşlar.
Hiçbir mevkiye ait olmayan ruhlar vardır, çünkü onlar hepsinden üstündür.
Hayallerin mantığa egemen olması, bir tür deliliktir Kurgular insanı gerçekmiş gibi etkilemeye başlar, yanlış düşünceler zihni meşgul eder ve hayat, mutlu ya da acı hayallerle akıp gider.
İçtenlik, kendi rolüne inanan bir insanın vicdanıdır.
Bireyin özgürlüğü uygarlığın armağanı değildir. Asıl, uygarlıktan önce özgürdü.
Başkalarının gözleriyle görmeye başlar başlamaz, onların arzularını arzularsın
Eşitlik kayboldu, mülkiyet doğdu, çalışmak gerekli oldu ve uçsuz bucaksız ormanlar insanların teriyle sulanması gereken tarlalara dönüştü, çok geçmeden bu tarlalarda ekinlerle birlikte kölelik ve yoksulluk da filizlenip serpilecekti.
Rousseau doğanın kucağına kadar insanın izini sürdü ve onu orada içgüdülerine bürünmüş halde buldu.
İnsan gerçekten severse, kendini düşünmekten vazgeçer.
İnsanlar her şeyi başkalarının beklentilerine ve görüşlerine göre tarttıkları için gerçek duygularını kendilerinden bile saklıyorlardı.
Çağıma ve çağdaşlarıma karşı bir nefret beslemeye başladım ve yüreğimi azar azar toplumdan kopardım.
Düşmanlarımın gazabı kendi gücümün farkına varmamı sağladı; onların kıskançlığı olmasaydı, onlarla savaşma gücüne sahip olduğumu bilemezdim.
Kendimi ölmüş gibi görene dek yaşamaya başlamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Haz yoğun ama kısa ömürlüydü, mutluluk ise daha sakin ama daha kalıcıydı.
Hiçbir zaman, yalnız başıma ve yaya olarak gerçekleştirdiğim seyahatlerdeki gibi doyasıya düşünmemiş, var olmamış ve yaşamamışımdır, hatta deyim yerindeyse, doyasıya kendim olmamışımdır.
Çünkü insan, imkansız olduğunu düşündüğü bir şeyi şiddetle arzulayamaz.
Rousseau’nun sıra dışı özgünlüğüyle kavradığı şey, insanın bir türlü aklından çıkmayan anların, onun kişiliğini anlamakta kilit nokta olabileceğiydi.
Ben asla, her şeyin sıkıntılardan, zorunluluklardan ve görevlerden ibaret olduğu sivil topluma uygun bir insan olmadım. Bağımsız ruhum, insanların arasında yaşamak isteyen birinin mutlaka uyması gereken kısıtlamalara katlanmama daima engel oldu.
Rousseau hayatı boyunca insanlara karşı açık ya da kendi tabiriyle şeffaf olmanın özlemini duydu
Annelerin hakkı, bildiğim en kutsal haktır ve hiçbir koşulda, suç işlenmeksizin çiğnenemez.
İhtiyaç duyduğum başka türlü bir mutluluğa karşı beslediğim yürekten bir özlem.
İçimde hiçbir şeyin dolduramadığı açıklanamaz bir boşluk buldum, hakkında hiçbir fikrimin olmadığı
Yalnızlığı seviyorsam, buna şaşmak mı gerekir? İnsanların yüzünde düşmanlıktan başka bir şey görmüyorum, oysa doğa daima bana gülüyor.
İnsanlar özgür doğdular ama her yerde zincirler içine alındılar
Beni tepeden tırnağa süzdünüz, satın mı almak istiyorsunuz..?
Kendinden başka her şeye ve herkese karşı ilgisiz..
Biz çocuklarımızı, onlar bizim sevgimizi hissedip karşılığını veremeden çok önce sevmeye başlarız..
Bir çocuğun sevgisi yalnızca alışkanlıktan kaynaklanır; saatini nasıl seviyorsa, kardeşini de öyle sever..
Onu seviyordum, o da beni seviyordu, bir serseri harhangi bir şeyi ne kadar sevebilirse
Beni teselli et, onun ruhumda açtığı boşluğu doldur..
Müziği, kitapları ve fikirleri seven, girişken, hayal gücü kuvvetli, sevecen bir insandı
Kendini halk adamı olarak görmekten daima keyif aldı
İnsanın hayatını kendinden başkası yazamaz; iç dünyasını gerçek hayatını yalnızca kendisi bilir..
Önyargılarla dolu bir insan olmaktansa, paradokslarla dolu bir insan olmayı tercih ederim..
Rousseau’nun düşüncelerini anlamak için bir Kant, duygularını anlamak için ise bir Freud gerekiyordu
Çelişkilerden arınmış kuramlar ortaya koymak kolaydır, ama çelişkilerin kendisinden kurtulmak o kadar kolay değildir..
İnsanlar kötüdür, evet, ama insan iyidir.
Ah, o benim kalbim için ne denli yeterliyse, ben de onun kalbi için o denli yeterli olabilseydim! Birlikte ne huzurlu, ne muh­teşem günler geçirirdik!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir