İçeriğe geç

Serçekuş Kitap Alıntıları – Cahit Zarifoğlu

Cahit Zarifoğlu kitaplarından Serçekuş kitap alıntıları sizlerle…

Serçekuş Kitap Alıntıları

İçinde birbiriyle boğuşan hislerden kaçmaya can attı
Dehşet şu insanlar. Kendilerinin de öleceğini bile bile öldürebiliyorlar.
Heyhat, insanoğlunu anlayamadan göçeceğim şu fani dünyadan.
Ölüm demek ki yeni bir hayat.
Ne yaparsam yapayım olup biteceklere engel olamam. Ama yine de bana verilmiş, bana bırakılmış bir yanı var benimle ilgili olanların.
O şöyle bir uzaktan görüp hissetmeden geçiştirdiği ölümleri şimdi toptan kendi adına yaşıyordu.
Bilinmedik bir anda bitmek.
Her şeyin yalnızca benim için yaratılmış olması mümkün mü. Benim minik hayatımın dekoru bunlar. Erişemediğim uzaklıklar, varlıklarından habersiz olduklarım. Tümü.
Bütün o oluşların içinde bir yeri, başkalarının onsuz yapamayacağı bir yerciği yok muydu. Kendisiz nasıl devam edecekti her şey.
Kim bilir o kocaman gözlerin derinliklerinde neler var.
Yan yana uyunsa bile kimse bir başkasının uykusunu bölüşemiyor. Kimse bir başkasının uykusunu uyuyamıyor.
Tehlikeler küçülüp gözle zor görülür hale gelince ne yapardı sonra. Onları nasıl tanıyacak ve nasıl kaçacaktı onlardan.
Biraz yukardan bakınca, güzel bir çiçeğin, daha güzel görünmeyeceğini kim iddia edebilir?
Demek ki, gerçek olmasa bile cesaret ölümü korkulacak olmaktan çıkarabiliyor .
Ama güzellikleri görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir. O zaman güzelliğin içinde bütün bunlara da iyi gelen bir düşünce olduğu görülür. O düşünce yi bir kere ellerine geçirmiş olanlar başlarına gelen bütün sevinçlerin ve acıların külfetine daha kolay katlanabilirler: Mutluluk da tahammül ister. Onu da iyi anlamalı.
Mutluluk tahammül ister Onu da iyi anlamalı
Sanki kaderin elinden kaçabilirmiş gibi.
Heyhât, insanoğlunu anlayamadan göçeceğim şu fâni dünyadan.
Her az konuşan öz konuşmuş olmayabilir, yanılmayın. Az konuşanları bir şey sanmayın sırf az konuştuğuna bakarak. Ya! Keramet bunlarda değil sizde olmalı. Bunu anlayacak olan sizsiniz. Hele konuşan sizseniz bilirsiniz az mı konuştuğunuzu çok mu konuştuğunuzu. Bazıları vardır ki az konuşurlar ama o bile çoktur.
Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir. Aksi hâlde baş tarafı dinlenmemiş bir masal gibi güzelliği anlamak da zor. Güneş doğduktan sonra gözlerini açanlar için geçen her dakika güzelliği anlamak için kaybedilmiş olacak.
Helal ekmek peşinde koşacaklar için bütün yeryüzü cennete ulaştıran yollardır.
Ah sabah ne güzeldir. İşte başlıyor.
Kaderleri yaratan Allah’ın kimi kiminle karşılaştıracağını, daha açık söyleyelim, bize ne yazdıracağını da bilemeyiz.
Yaradanın buyrukları da bir nimettir. Emirleri, yasakları ve izinleri
Ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir.
Bugün tabiat ne kadar güzel. Kuşkusuz her gün böyle bu. Ama güzellikleri görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir. O zaman güzelliğin içinde bütün bunlara da iyi gelen bir düşünce olduğu görülür. O düşünceyi bir kere ellerine geçirmiş olanlar başlarına gelen bütün sevinçlerin ve acıların külfetine daha kolay katlanabilirler: Mutluluk da tahammül ister. Onu da iyi anlamalı
Helâl ekmek peşinde koşacaklar için bütün yeryüzü cennete ulaştıran yollardır.
Küçük serçe hiç bir zaman bir fil gibi ölemez. Zaten arzuları da hayalleri de vazgeçilmez şekilde irileşip içine çöreklenmemiştir.
Güneş doğduktan sonra gözlerini açanlar için geçen her dakika güzelliği anlamak için kaybedilmiş olacak.
Acaba bu ateş ve ışık yığını içerisinde nasıl bir akıl vardı ve bu akıl neresindeydi.
Yeryüzünün güzellikleri perde perde açılarak onu görmek ve anlamak isteyenlere doğru geliyor.
Güneş doğduktan sonra gözlerini açanlar için geçen her dakika güzelliği anlamak için kaybedilmiş olacak.
Mutluluk da tahammül ister.
Allah onları güzelce uyuttu ve güzelce uyandırdı.
Ve yeryüzünü geniş bir sofra gibi önlerine açtı. Fakat onlar ellerini ekmeğe uzatmadan önce yıkanıyor paklanıyorlar. Sessiz, derin ve yalvarmayla durup Allah’ı anıyorlar.
İşte mescidler
Evlerde seccadeler
Müslümanlar ve secdeler
Mutluluk da tahammül ister. Onu da iyi anlamalı.
Azrâilleri var ve övülünce yine de böbürlenebiliyorlar. Heyhât, insanoğlunu anlayamadan göçeceğim şu fâni dünyadan
Heyhât, insanoğlunu anlayamadan göçeceğim şu fâni dünyadan.
Bir umut diye söylendi ve kendi kendine acı acı güldü
Beş on adım ötesindeki ölümü, kendi ölümünü böylesine hissetmemesi nasıl mümkün ??
Kim bilir o kocaman gözlerin derinliklerinde neler var !!
Dehşet şu insanlar ! Kendilerinde öleceğini bile bile öldürebiliyorlar !!
Küçük bir umut olsaydı
Ölüm demek ki yeni bir hayat
Fakat diğer avcılar uyanmadılar. Rüyalara bile silah sesleri ile dolu olduğu için uykularına devam ettiler
Hayır hayır öleceğim ve hepsi acımasızca ve ben hiç olmamışım gibi yaşamaya devam edecekler. O halde neydi önemli olan !!
Ölmeye bile mecali kalmamıştı
Fakat can ne kadar değerli

Acaba,

Can fada olsun, denecek, dedirtecek bir söz var mıdır ?

Biraz yukarıdan bakınca, güzel bir çiçeğin, daha güzel görünmeyeceğini kim iddia edebilir?
Mutluluk da tahammül ister. Onu da iyi anlamalı
Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir
Sonra bilemeyiz de.
Kaderleri yaratan Allah’ın kimi kiminle karşılaştıracağını,
Ve sonra ne demişti ihtiyar:
– Her konuşan öz konuşmuş olmayabilir, yanılmayın. Az konuşanları bir şey sanmayın sırf az konuştuğuna bakarak. Ya! Keramet bunlarda değil sizde olmalı. Bunu anlayacak olan sizsiniz.
Dehşet şu insanlar. Kendilerinin de öleceğini bile bile öldürebiliyorlar.
Her şeyin yalnızca benim için yaratılmış olması mümkün mü. (…) Hayır hayır öleceğim ve hepsi acımasızca ve ben hiç olmamışım gibi yaşamaya devam edecekler.
Karıncalara hayatlarının ilk ve son gününü yaşıyormuş gibi çalışıyorlar.
Mutluluk da tahammül ister.
Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir.
Yaradanın buyrukları da bir nimettir. Emirleri, yasakları ve izinleri. Eğer bize izinleri olmasaydı ne yapardık.
Cesaret ölümü korkulacak olmaktan çıkarabiliyor.
Helal ekmek peşinde koşacaklar için bütün yeryüzü cennete ulaştıran yollardır. İster küçücük bir bostanda, ister binlerce dönümlük tarlalarda, ister denizlerde, ister ırmaklarda.
Biz başımızı ufka çevirelim.
Kaderleri yaratan Allah’ın kimi kiminle karşılaştıracağını, daha açık söyleyelim bize ne yazdıracağını da bilemeyiz.
Mutluluk da tahammül ister. Onu da iyi anlamalı.
Bugün tabiat ne kadar güzel. Kuşkusuz her gün böyle bu. Ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir. O zaman güzelliğin içinde bütün bunlara da iyi gelen bir düşünce olduğu görülür. O düşünceyi bir kere ellerine geçirmiş olanlar başlarına gelen bütün sevinçlerin ve acıların külfetine daha kolay katlanabilirler.
Güzelliği iyice kavramak ve başını kaçırmamak için erkenden uyan.
Dünyayla çok işlerin olabilir. Ama onlara başlamadan önce bir an pencereye yaklaş. Tepelere doğru bak. Yanağını cama dayayarak biraz daha bu tarafa doğru. İşte bak gelincik tarlası orada.
Sustuğum şeyler var. Hiç konuşamadıklarım..
İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var..
Yan yana uyunsa bile kimse bir başkasının uykusunu bölüşemiyor.Kimse bir başkasının uykusunu uyuyamıyor.Hekesin kendine ait bir uykusu var.Onu uyumazsa bir başkası onu uyuyamaz veya alıp götüremez. Uyunmamış bir uyku zaten uyku değil. Hiç olmadı. Ancak uyununca bir uyku, uyku olabiliyor.
Serçekuş bu söyledikleriyle yalnızlığın nasıl kaçınılmaz olduğunu anlatmıyorsa eğer kim bilir neyi anlatmaya çalışıyor !..
Mutluluk da tahammül ister
Onu da iyi anlamalı.
..onu, bir barış güvercini gibi salıverdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir