İçeriğe geç

İçimizdeki Firavun Kitap Alıntıları – Seyyid Muhammed Ruhi

Seyyid Muhammed Ruhi kitaplarından İçimizdeki Firavun kitap alıntıları sizlerle…

İçimizdeki Firavun Kitap Alıntıları

Nefis öyle ahmaktır ki şeytanın bile durup haddini bildiği yerde, haddini bilmez.
Sevgiliyi anmak, sevgilinin sevdiği şeylerin yanında güzeldir.
Sevmeyi bilmeyen, kavuşmayı istemez.
Kavuşmayı bilmeyen, ahireti reddeder.
Sıyrılmadıkça nefsinden, anlamayacaksın ibret. Almadıkça ibret, sende hasıl olmayacak hikmet.
Kürsülerde gece gündüz Firavun, Firavun diye anlatırken, kendi içimizde var olan firavunu iyi tanıyalım.
Beden firavundan sıyrılmadıkça hak hasıl olamaz.
İnsanın canı, canına aşıksa yanar.
Nefsin hedefi, gönlün niyeti vardır.
Seccadelerde Hz. Allah ile buluşmaya muhtacız.
Akıl gün gelir firavuna da tabi olur ancak gönül iman hakikatine tabi edilmişse vaktini bekler, suskundur. Rabbini andığı anda ruhun hakikatiyle imanı haykırır.
Gönlünde Hz. Allah yoksa, hiçbir şeyden haberin olmaz.
Gönlünde Hz. Allah olan adamın gönlüne haber edilir.
Aşka revan olanların canı yanmaz.
Onların gönüllerindeki tek acı, Rablerinden ayrı geçirdikleri her
andır.
İnsan, henüz kendi yükünü taşımaktan acizken bir başkasının yükünü taşımaya muktedir olamaz.
Yaşam bitmekte, gençlik geçmektedir.
Sıyrılmadıkça nefsinden, alamayacaksın ibret. Almadıkça ibret, sende hasıl olmayacak hikmet.
Nefsin hedefi, gönlün niyeti vardır.
Bizler nefsimizi tanıyabilecek seviyede değiliz. Ancak gönlümüzden her geçen isteği bir kez olsun, Resulullah Sallalahu Aleyhi Vesellem Efendimiz’in, Sahabei Kiram’ın hakiki İslam’ı mihengine vurup ‘’Gerçekten bu lazım mı? Bu benim ihtiyacım mı? Yoksa nefsani bir istek mi? Diye sormalıyız.
Sorunun cevabı nefsin kapısına çıkıyorsa, o senden 1 isteyince sen ona on katı ceza verirsen bu, basiret gözünü açmaya yeter. Ona bir anlık nefes hakkı verirsen, sana bir daha gün yüzü göstermeyecek sihirler onun elindedir.
Sahabei Kiram Efendilerimizin çektikleri çileler ile Hz. Allah’a yanaştıklarını ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz’in hikmetini daha iyi anlar hale geldik. Beyanatları üzerine bunu duyan Evliyauhllah dedi ki: ‘’ Ey nefsim, bundan sonra sana öyle azap edeceğim, öyle şedid olacağım ki, sen benden kurtulmak isteyeceksin. Ama Hz. Allah seni bana takdir etmiş , kaçacak yerin olmayacak.
Veliyullah’ın nefsi ve şeytanı çoğu zaman diyor ki:
‘’Bir imkan olsa da şu adamdan kurtulsak.
Gecemizi harap etti. Gündüzümüzü infak etti.
Biz ondan bir tabak yemek istedik. O, 40 gün oruç tuttu.
Biz ona ‘’Bu akşam da teheccüt kılma.’’ Dedik. O bize ceza kesti, 30 gün hiç uyumadan sabaha kadar namaz kıldı. O yüzden biz onlardan bir şey istemekten vazgeçtik.
Evliya basiret sahibi olduğu için Allahu Zülcelal ile dostluğuna zerre kadar ihanet bulaşmasın diye derhal o firavuna cezasını öyle bir keser ki, o firavun bir daha bir şey istemekten de imtina eder.
Nefis öyle bir düşmandır ki senden bir anlık nefes istese başını kopartıp götürür. Veliyullah bunu bildiği için, o bir şey istese ona on katı ceza kesmiştir.
Hata nedir? Hata, dünya hayatında etrafımızdaki insanların gönlünü kırmaktır.
Gönül kıran masivaya düçar olur.
Gönül kırana dünya sevgisi hastalığı bulaşır.
Dünya sevgisi azı fazla, fazlayı az yapar.
Bilerek gönül kıranda böyle yapmamış mıdır?
‘’İmanın lezzetine ermeyi bir türlü beceremiyorum.’’ Diyenlerin unuttuğu mevzu, içlerindeki firavunla mücadele etmemeleridir.
‘‘Fazla mal göz çıkartmaz.’’ Diye bir söz vardır. Evet belki göz çıkartmaz ama gönlü harap eder.
Mümin’in sanatı, fazlalıkları görebilme sanatıdır. Müslüman, sanatkardır.
Öyle bir sanatkar ki sanatının başı, sonu ve ortası hep savaştır. Bu yüzden savaş bir sanattır.
Ey Ehli İman, gönül muhabbetine, nefsimizle cihada muhtacız.
İçimizde nefis taşıyoruz, akıl bunu kabul eder mi hiç? Etseydi, bu hale düşer miydik hiç?
İnsan, gönlünde inkişaf edecek hakiki manadaki o muhteşem debdebeye ulaşamazsa, aklının tabi olduğu firavunun şaşası ile yoldan çıkabilir.
Nefis ve şeytan ikisi de kafirdir.
Firavun kelimesi, kökeni itibariyle dağa çıkmak ve yükselmek anlamına gelir.
Hata nedir? Hata, dünya hayatında etrafımızdaki insanların gönlünü kırmaktır.
Gönül kıran masivaya düçar olur.
Gönül kırana dünya sevgisi hastalığı bulaşır.
Dünya sevgisi azı fazla, fazlayı az yapar.
Bilerek gönül kıranda böyle yapmamış mıdır?
Bir insanda şüphe olmaması için her şeyi farklı boyutlarda görebilmesi esas değil midir?
Diğer taraftan bunu hissetmesi gerekir.
Tarih bir geçmiş ilmi değildir.Tarih geçmişin ve geleceğin içinde var olan tüm zamanların ilmidir.
Fazla mal göz çıkartmaz diye bir söz vardır. Evet, belki göz çıkartmaz ama gönlü harap eder.
İnsanın canı, canına aşıksa yanar.
Resulü Kibriya Aleyhisselatü Vesselam’ı ve O’nun sancağını taşıyanları kendimize örnek aldığımızda etrafımızdaki fazlalıkları görebilecek hale gelebiliriz.
Bizi güçlendiren acılar değildir. Acılar karşısındaki duruşumuzdur.
Nefsin ve şeytanın derdi;sana hakikati anlatacak,seni hakikate götürecek O’nun sevgilileriyle aranı bozmaktadır.
İnsan,Allahu Zülcelal’in Vahyi İlahi’si yerine,kendinde var olan bilgiyi öne geçirmeye gayret ettiğinde,kendi kibriyle firavunlaşır.
Dünya hayatının telaşı bitmez, diyoruz. AMA dünya telaşının içerisinde kalmayı yeğliyoruz.
Olgun olmayan bir insan, KİBİR EHLİ olmaya doğru büyük bir adım atmıştır.
Uzun emellerimiz var.
Sabahı zorlayan hayallerimizin içinde nefretlerimiz, küskünlüklerimiz, umutlarımız.
Herkes Musa olmuş, Firavun’u kovalamaktayız.
Her Musa’nın Firavun’u tanınmıyor, uzaklarda ve acımasız.
Hep biz iyi. Hep Firavun birileri.
Sahiden koskoca dünyanın belasını kim yüklendi.
Hele ki bu kadar iyinin yaşadığı ülkede
Ey Firavun konuş
Neredesin?
Bir gün var ki o gün bugün; yarın yok.
Nefsin ve şeytanın derdi;sana hakikati anlatacak,seni hakikate götürecek O’nun sevgilileriyle aranı bozmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir