Jodi Picoult kitaplarından Hikayeci kitap alıntıları sizlerle…
Hikayeci Kitap Alıntıları
Kardeşim her türlü mitolojik yaratığa, perilere, ejderhalara, kurt adamlara ve dürüst insanlara inanırdı.
Yüzüne gülümseyen bir maske takması, kurdu kurtluktan çıkarmaz.
Cennette ve cehennemde insanlar harikulade yiyeceklerle dolu ziyafet masalarında otururlarmış, ancak hiç kimse dirseğini bükemezmiş. Cehennemdeki herkes aç kalırmış çünkü yemekleri kendileri yiyemezlermiş. Cennettekilerin karnı ise tıka basa doyarmış çünkü yanındakine yedirebilmek için dirseği bükmek gerekmeğinden herkes yanındakine yedirirmiş.
Yalanlar bir duvara sürülen kat kat boya gibiler, hepsini üst üste sürünce ilk sürdüğün rengin hangisi olduğunu unutuyorsun.
Bazen insanın bir gün daha yaşamak için ihtiyaç duyduğu tek şey, tutunacak bir nedendir.
Galiba anlaşılması en zor şey, dehşetin bile sıradanlaşabileceği gerçeği.
Hepimizin içinde bir canavar, hepimizin içinde bir aziz var. Asıl mesele; hangisini beslediğin, hangisinin diğerini alt ettiği.
..bazen sözcükler, içlerini doldurmaya çalıştığımız bütün duyguları kaldıramayacak kadar güçsüz oluyor.
Kişinin bir yarası olabilir ama bu bir hikayesi de olduğu anlamına gelir.
Sıradışının her gün sıradana üstün geldiğine inanıyorum. Yarının daha güzel olacağına inanmak da dahil, umutla sarılacak bir şeye sahip olmanın, bu gezegendeki en güçlü uyuşturucu olduğuna inanıyorum.
içinizde kocaman bir boşluk bırakan şeyin ne olduğu önemli değil. Önemli olan o boşluğun varlığı.
Cennette ve cehennemde insanlar harikulade yiyeceklerle dolu ziyafet masalarında otururlarmış, ancak hiç kimse dirseğini bükemezmiş. Cehennemdeki herkes aç kalırmış, çünkü yemekleri kendileri yiyemezlermiş. Cennettekilerin karnı ise tıka basa doyarmış, çünkü yanındakine yemek yedirebilmek için dirseği bükmek gerekmediğinden herkes yanındakine yemek yedirirmiş.”
Cennette ve cehennemde insanlar harikulade yiyeceklerle dolu ziyafet masalarında otururlarmış, ancak hiç kimse dirseğini bükemezmiş. Cehennemdeki herkes aç kalırmış çünkü yemekleri kendileri yiyemezlermiş. Cennettekilerin karnı ise tıka basa doyarmış çünkü yanındakine yedirebilmek için dirseği bükmek gerekmeğinden herkes yanındakine yedirirmiş.
Ölümü bu kadar acı, bu kadar katı kılan şey nedir, bilmiyorum. Belki iletişimin tek taraflı olması, yani sevdiklerimizin o an canlarının yanıp yanmadığını, gittikleri yerde mutlu olup olmadıklarını, hatta hakikaten bir yere gidip gitmediklerini sorma şansımızın bulunmayışı olabilir. Aslında ölümün beraberinde getirdiği ve bizim yüzleşemediğimiz noktalama işareti nokta değil, soru işareti.
İçinizde kocaman bir boşluk bırakan şeyin ne olduğu önemli değil. Önemli olan o boşluğun varlığı.
İnsan sevdiği birinin acı çektiğini görünce o acıyı kendisinin yaşamasından daha fazla canı yanar.
..bazen sözcükler, içlerini doldurmaya çalıştığımız bütün duyguları kaldıramayacak kadar güçsüz oluyor.
Güç, senden zayıf olanlara korkunç şeyler yapmak değildir. Güç, korkunç şeyler yapabilecek durumdayken bunu yapmamayı tercih etmektir.
Şimdi anlıyorum ki geçmişi biriyle paylaşmak, geçmişi tek başına yeniden yaşamaktan farklı. Böyle olunca insan taze bir yaradan çok pansuman yapılmış bir yaraya sahipmiş gibi hissediyor. 29/05/20-
Birini kaybetmenin ikilemi de bu işte: Bir canlının sona ermiş varlığı nasıl oluyor da bu kadar büyük bir yük oluyor?
Şimdi anlıyorum ki geçmişi biriyle paylaşmak, geçmişi tek başına yeniden yaşamaktan farklı. Böyle olunca insan taze bir yaradan çok pansuman yapılmış bir yaraya sahipmiş gibi hissediyor.
Güç, senden zayıf olanlara korkunç şeyler yapmak değildir. Güç, korkunç şeyler yapabilecek durumdayken bunu yapmamayı tercih etmektir.
Cennette ve cehennemde insanlar harikulade yiyeceklerle dolu ziyafet masalarında otururlarmış, ancak hiç kimse dirseğini bükemezmiş. Cehennemdeki herkes aç kalırmış çünkü yemekleri kendileri yiyemezlermiş. Cennettekilerin karnı ise tıka basa doyarmış çünkü yanındakine yedirebilmek için dirseği bükmek gerekmeğinden herkes yanındakine yedirirmiş.
Kardeşim her tür türlü mitolojik yaratığa, perilere, ejderhalara, kurt adamlara ve dürüst insanlara inanırdı.
Her çarşamba akşamı çöpü kaldırım kenarına koymamı hatırlatırdı. Elli yıl boyunca bir kere bile unutmadım, ama o yine de bana hatırlatmaktan vazgeçmedi. O zamanlar buna içten içe kızardım. Şimdiyse bana çöpü çıkarmamı söyleyen sesini duymak için her şeyimi veririm.
İçimizde kocaman bir boşluk bırakan şeyin ne olduğu önemli değil. Önemli olan o boşluğun varlığı.
Yanlış da olsa aynı davranışı ne kadar çok tekrar edersen kendi içinde o davranışa bir mazeret bulman o kadar kolaylaşıyor.
..bazen sözcükler, içlerini doldurmaya çalıştığımız bütün duyguları kaldıramayacak kadar güçsüz oluyor.
Bir alfabenin olanaklarıyla sınırlandırılamayacak kadar karmaşık, büyük ve ezici duyguları kağıda dökmeye çalışmanın manası ne?
Onurlu bir insan ol Minusia.
İnsanlar kendilerini korkutan şeyleri birebir tecrübe etmeli. Yoksa güvende olmanın kıymetini nasıl bilecekler?
Babam kalbime saplanan bir kurşunla öleceğime dair bana söz verdi.
Babam ne derdi, biliyor musun? Hakiki aşk ekmek gibidir. Doğru muhtevaya, biraz sıcaklığa ve kabarması için bir tutam sihre ihtiyacı vardır.
Hikayenizi bitirirseniz karşınızda durağan bir sanat eseri,başı ve sonu belli bir çember var demektir. Ama bitirmezseniz hikayenin sonu, okuyanın hayal gücüne kalır ve o hikaye sonsuza dek yaşar.
Sözcüklerin tadı olsaydı, onun sözcükleri acıbadem ve öğütülmüş kahve tadında olurdu sanırım..
Kendi işini halletmeden önce başkalarına nazik davran, yanındakilere önemli olduklarını hissettir..
Güç, senden zayıf olanlara korkunç şeyler yapmak değildir. Güç korkunç şeyler yapabilecek durumdayken bunu yapmamayı tercih etmektir.
Umudunu yitirmiş insanlar, normalde yapmayacakları şeyleri yaparlar.
Kaçınılmazı erteleyebilmek, her zaman daha iyidir.
” Siz Sage misiniz?
Bu, bir milyonluk soru değil mi?..
Bu, bir milyonluk soru değil mi?..
Eğer kendiniz unutamıyorsanız sizi kimin affettiğinin bir önemi yok.
“Bugüne dek tanıdığım bütün canavarlar insandı.”
Birini Gerçekten Seviyorsan Onunla İlgili En İyi İhtimallere İnanmak İçin Nasıl Çaba Gösterirsin Bir Bilsen
Güç Senden Zayıf Olanlara Korkunç Şeyler Yapmak Değildir Güç Korkunç Şeyler Yapabilecek Durumdayken Bunu Yapmamayı Tercih Etmektir
Önemli olan hayatınızdaki yıllar değil, yıllarınızdaki hayattır.
Tanrım. Gözlerim yeniden yaşardı, ama bu kez sebebi farklıydı. Beynim her zerresiyle anılarımı belleğime pompalamaya başlamıştı. Annemin yaptığı tereyağını ve çilek reçelini, babamın yaptığı lezzetli ekmeklere sürerek yememizi hatırladım. Darija’nın babasının fabrikasının olduğu yerde yabanmersini toplamamızı hatırladım. Sırtüstü uzanıp gökyüzünü izlediğimi, bazı bulutları su kızağı, papağan ve hatta kaplumbağaya benzettiğimi hatırladım. Yapacak hiçbir şeyim olmadığı zamanları, bir çocuğun işinin aslında hiçbir şey yapmamak olduğunu hatırladım.
Yakıp yıkma emri almış olmamız garipti. Bizler terbiyeli, iyi yürekli Alman çocuklarıydık. Bir lambayı ya da porselen çay fincanını kırdığımızda annelerimiz bize kızardı. Kişinin kendisine ait şeylerin değerini bilecek kadar yoksul büyümüştük. Ne var ki ateş ve kargaşayla dolu bu dünya, Alice gibi aynadan içeri düştüğümüzün nihai kanıtıydı. Hiçbir şey ne eskiden olduğu gibiydi, ne de eskiden göründüğü gibi. Kanıtlar -kırık ve parlak kanıtlar- ayağımızın dibindeydi.
Diğer ismimle çağrılınca yanıt vermeyeceğim. O asla olmadığımı düşünmekten hoşlandığım biri.
Fakat hakikat öyle değil. Hepimizin içinde bir canavar, hepimizin içinde bir aziz var. Asıl mesele; hangisini beslediğin, hangisinin diğerini alt ettiği.
Bazen insanın bir gün daha yaşamak için ihtiyaç duyduğu tek şey, tutunacak bir nedendir.
Ölümü bu kadar acı, bu kadar katı kılan şey nedir, bilmiyorum. Belki iletişimin tek taraflı olması, yani sevdiklerimize o an canlarının yanıp yanmadığını, gittikleri yerde mutlu olup olmadıklarını, hatta hakikaten bir yere gidip gitmediklerini sorma şansımızın bulunmayışı olabilir. Aslında ölümün beraberinde getirdiği ve bizim yüzleşemediğimiz noktalama işareti nokta değil, soru işareti.
Güç, senden zayıf olanlara korkunç şeyler yapmak değildir. Güç, korkunç şeyler yapabilecek durumdayken bunu yapmamayı tercih etmektir.
Belki yalnızlık bir aynadır ve başka bir yalnızın aynasında kendini görünce tanıyordur.
Cinayetlerin çoğunun gece işlenmesinin sebepsiz olmadığına çoktan inandım. Gece yaşayanlar için dünya bambaşka bir yer. Daha kırılgan ve daha gerçekdışı. Diğer insanların yaşadığı yerin bir kopyası, ama kesinlikle aynısı değil.
Hiçbir zaman insanlarla sıkı fıkı olmadım, ama artık özellikle yalnız olmak istiyorum. Böylesi benim için en uygunu.
İçinizde kocaman bir boşluk bırakan şeyin ne olduğu önemli değil. Önemli olan o boşluğun varlığı.
Birini kaybetmenin ikilemi de bu işte: Bir canlının sona ermiş varlığı nasıl oluyor da bu kadar büyük bir yük yaratıyor?
Hayat cehenneme dönüşmüşse ölüm cennet olmalıydı.
Bir aileyi birleştirmek için neyi bölmelisin? Elbette ekmeği.
Sanki dünya güneşten utanarak yörüngesinin tersine dönmeye başlamıştı, bu yüzden karanlıkta yaşamayı öğrenmek zorunda kalacaktık.
Sanırım insan bir özgürlüğü elinden alınınca onu artık bir hak olarak değil, bir ayrıcalık olarak görmeye başlıyor.
Dünyayı daha iyi bir yere dönüştürmeye başlamak için kimsenin bir an dahi beklemesine gerek olmaması ne kadar güzel.
-Anne Frank, Anne Frank’in Hatıra Defteri
-Anne Frank, Anne Frank’in Hatıra Defteri
Bir hikaye, tarihin seyrini değiştirebilir. Bir hayat kurtarabilir. Fakat içine saplanıp kurtulamayacağın bir bataklık, bir obruk da olabilir.
Dışarıdan nasıl görünürseniz görünün size insan gözüyle bakan biriyle karşılaşınca yeniden insan olabilmek, insan olduğunuzu hatırlayabilmek mümkündü.
“Güç, senden zayıf olanlara korkunç şeyler yapmak değildir. Güç, korkunç şeyler yapabilecek durumdayken bunu yapmamayı tercih etmektir.”
“Bugüne dek tanıdığım bütün canavarlar insandı,”
Hepimizin içinde bir canavar, hepimizin içinde bir aziz var. Asıl mesele; hangisini beslediğin, hangisinin diğerini alt ettiği.
Suçluluk hissediyorsan vicdanın var demektir
Eğer kendiniz unutamiyorsaniz sizi kimin affettiginin bir önemi yok
Cenazemin yazın olmasını istemem. Iyisi mi şöyle hafiften esintili bir günde öleyim. Kuşlar güneye göçmeden önce olsun ki beni şarkılarla uğurlayabilsinler
Affetmek, başka birisi adına yapılamaz. Ancak ve ancak kendi adına birini affedebilirsin. Böylece şunu demiş olursun: Sen benim üzerimde böylesine etki sahibi olacak kadar önemli değilsin. Beni geçmişe hapsedemezsin. Ben bir geleceği hakediyorum.
Bazen kazanmak için fedakarlıkta bulunmak gerekir.
Fakat sevmek böyledir, değil mi? İnsan sevdiği birinin acı çektiğini görünce o acıyı kendisinin yaşamasından daha fazla canı yanar.
Ya sen? Hayatında hiç yanlış bir şey yapmadın mı? diye sorarak tartışmayı uzatıyorum.
Hayır, bir sürü yanlış yaptım. Ama geri dönüp aynı hatayı tekrarladığım olmadı.
Hayır, bir sürü yanlış yaptım. Ama geri dönüp aynı hatayı tekrarladığım olmadı.
Tarih, bir takım günlerden, birtakım yerlerden, birtakım savaşlardan ibaret değildir. Tarih; o birtakım günlerin, birtakım yerlerin ve birtakım savaşların arasındaki boşluğu dolduran insanlardan ve onların öykülerinden ibarettir.