İçeriğe geç

Doktor Ox’un Deneyi ve Diğer Öyküler Kitap Alıntıları – Jules Verne

Jules Verne kitaplarından Doktor Ox’un Deneyi ve Diğer Öyküler kitap alıntıları sizlerle…

Doktor Ox’un Deneyi ve Diğer Öyküler Kitap Alıntıları

Zira bilim vicdansız kişilerin elinde tehlikeli olabilir.
Uzun sözün kısası, sonuç olarak, erdem, cesaret, yetenek, zekâ, hayal gücü gibi bütün nitelik ya da özellikler yalnızca bir oksijen sorununa bağlı olabilir miydi?
Ama cesaret, haklılık, yabancı duşmanlığa, intikam isteği en mükemmel silahların yerine geçebilmeli ve modern mitralyözlerin, kamadan doldurulan topların yerini alabilmeliydi – en azından böyle olacağı umulmaktaydı.
Ne olmuştu peki? Neden duygular böylesine hızla değişmişti? Neden kulenin tepesinde kuzu gibi olan bu iki adam, iki yüz ayak aşağıda kaplana dönüşmüştü?
Buraya niçin geldik? diye tekrarladı belediye başkanı. -Buraya, dedi Niklausse, insani zaafların kirletemediği bu tertemiz havayı solumaya geldik.
Artık ne aşk ne esriklik var
Pişmanlıklar içimi yakar!
Teşekkür ederim Niklausse, dedi nezaketle, bu iyiliğini zin altında kalmayacağım.
Biraz önce, kulenin dibinde, birbirlerini parçalamaya hazır iki vahşi hayvandılar; oysa şimdi, tepeye ulaşmış iki dost vardı karşımızda.
Ruh kadar vücudu, vücut kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır ve bizim duygusuz, tasasız, ilgisiz saygıdeğer Belediye Başkanımız hiçbir şeye karşı coşku duymazdı. Yıpranmaz ve yıpratmazdı.
“-Buraya niçin geldik? diye tekrarladı belediye başkanı.
-Buraya, dedi Niklausse, insanı zaafların kirletemediği bu tertemiz havayı solumaya geldik.”
“Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy.”
Bütün kesinlemeler tatsız geri dönüşlere yol açar.
Artık ne aşk ne esriklik var,
Pişmanlıklar içimi yakar!
ne quid nimi*

*(Lat.) Her şeyde ölçülülük.

Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam, bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.
Tüm yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam, bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Anlayın artık: Bir yüzyıldır arabacıların küfretmediği, birbirlerine sövüp saymadığı, atların kaçıp gitmediği, köpeklerin ısırmadığı, kedilerin tırmalamadığı, kısacası tartışmanın gölgesine bile rastlan mayan bir kent bu!
Bizi kavuran bu ateş neyin nesi? Yoksa şeytanın oyununa mı geldik?
Artık ne aşk ne esriklik var,
Pişmanlıklar içimi yakar!
Zira bilim, vicdansız kişilerin elinde tehlikeli olabilir.
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Gücünüze bile gitse, hep gerçeği duyacaksınız benden.
Mideler dipsiz kuyular haline dönüşüyordu ve bu dipsiz kuyuları en güçlü besinlerle tıka basa doldurmak gerekiyordu. Kentin tüketimi üç katına çıkmıştı. İki öğün yerine, altı öğün yiyorlardı; mideler sindirim güçlüğü çekmeye başlamıştı.
Söyledin!
Evet, seviyorsun beni..
İnsanlar tanınmaz hale gelmişti.
Başka sefere daha mutlu olacağız.
“Artık ne aşk ne esriklik var,
Pişmanlıklar içimi yakar!”
Yine konuş ve sürdür
Kalbimdeki şu tarifsiz uykuyu.
On yıl boyunca birbirlerinin kalplerini fethetmeye çalışıyorlardı. Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda, bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi? Mühendis ya da doktor, avukat ya da valilik danışmanı olabilmek için on yıl eğitim görülsün de, biriyle evlenmek için onunla ilgili gerekli bilgileri edinmek bundan daha az zaman alsın ha!
— Çözümlenmesi gereken daha acil sorunlar var.
— Şüphesiz, diye cevap verdi danışman, deri pazarı sorunu örneğin.
— Hâlâ yanmaya devam ediyor mu? diye sordu belediye başkanı.
— Evet, üç haftadan beri.
— Mecliste, yanmaya bırakma kararı almamış mıydık?
— Evet, Van Tricasse, bu sizin önerinizdi.
— Bu yangının üstesinden gelmenin en kesin ve en basit yolu bu değil miydi?
— Kuşkusuz.
— Öyleyse bekliyoruz
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
Gücünüze bile gitse, hep gerçeği duyacaksınız benden.
ne kadar ağır gelse de , benden hep gerçeği duyacaksınız.
Ah! doğa, doğa,
İnsan eli asla onunla yarışamaz!
Artık ne aşk ne esriklik var,
Pişmanlıklar içimi yakar!
Yine konuş ve sürdür
Kalbimdeki şu tarifsiz uykuyu.
On yıl boyunca birbirlerinin kalplerini fethetmeye çalışıyorlardı. Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda, bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi? Mühendis ya da doktor, avukat ya da valilik danışmanı olabilmek için on yıl eğitim görülsün de, biriyle evlenmek için onunla ilgili gerekli bilgileri edinmek bundan daha az zaman alsın ha! Bu durum kabul edilecek şey değil.
Ruh kadar bedeni de, beden kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır.
“Bütün yaşamı boyunca hiçbir şeye karar vermeden ölen bir adam,”
“Bu dünyada mükemmeliyete yaklaşmış demektir.”
Eğer ne düşündüğümü ne hissettiğimi kelimelerle anlatabiliyorsam, kendimi güzel güzel ifade edebiliyorsam; bağırmaya, çağırmaya, dövüşmeye ihtiyaç duyar mıyım?
Eğer – ister bağırmış çağırış, ister itişme kalkışma olsun- şiddetin her türlüsünün can yaktığını ve zarar verdiğini bilirsem ve iyi kalpliysem, başkasının canını bile bile yakar, ona öyle ya da böyle zarar verir miyim? Bu hakkı kendimde görür müyüm? Bence hayır.

Siz ne dersiniz? Peki ya ideal insan, ideal toplum nasıl olmalı? Doğrunun, iyinin, güzelin ne olduğunu sormak, bunun üzerine derin derin düşünmek ve buna uygun yaşamaya çalışmak anlamlı bir çaba mı sizce?

Erdem, cesaret, yetenek, zeka, hayal gücü gibi tüm özellikler sadece ve sadece bir oksijen mevcudiyeti ve oksijen oranı meselesi mi acaba?
Hayatı boyunca hiçbir karar almadan ölen kişi, yaşamında mükemmelliğe en çok yaklaşmış kişidir.
Ah! Doğa, doğa Niklausse! İnsan eli asla onunla yarışamaz!
Başka sefere daha mutlu olacağız.
”Zira bilim vicdansız kişilerin elinde tehlikeli olabilir ”
“Artık ne aşk ne esriklik var,
Pişmanlıklar içimi yakar!”
“Ruh kadar bedeni de, beden kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır.”
Ama cesaret, haklılık, yabancı düşmanlığı,
intikam isteği en mükemmel silahların yerine geçebilmeli ve modern mitralyözlerin, kamadan doldurulan topların yerini alabilmeliydi-en azından böyle olacağı umulmaktaydı.
Bize yapılan haksızlığın öcünü alma zamanı geldi.
Bizi kavuran bu ateş neyin nesi? Yoksa şeytanın oyununa mı geldik?..
Hiçbir şey yolunda gitmiyordu!
Onlara ters ters bakmayagörün, sizi düelloya çağıran bir haberci yollamakta gecikmezlerdi.
Ama, heyhat! Hayvanlar çıldırmıştı da, insanlar makul mü davranıyordu sanki! Hiçbiri bu beladan başını kurtaramıyordu.
Olayların doğal akışına bağlı olarak, salgın hastalıkların belli bir özelliği vardır. Insanlara bulaşanlar hayvanları, hayvanlara bulaşanlar ise bitkileri etkilemez.
kötülük bulutları, dağılmak șöyle dursun, daha da yayıldı. Salgın, evlerden sokaklara taştı.
Eşler arasında hiçbir tartışma, hiçbir sitem söz konusu olmadığı gibi, kalp hareketlerinde hiçbir hızlanma, beyinlerde de hiçbir uyarı gözlemlenmemekteydi.
Hortlayan kargaşadan ve tanrıtanımaz bir savaştan,
İster miydiniz, benim gibi, kurtarmak bu iülkeyi?
Biz de böyleydik, değerli danışmanım! Biz de sevdik! Zamanında
seviyordu, ancak sessiz sedasız, dingin bir şekilde, sevilen nesneye kavuşmak için önünde on yıl varken nasıl sevilirse, işte öyle.
Evet, on yıl! On yıl boyunca birbirlerinin kalplerini fethetmeye çalışıyorlardı. Birine bir yaşam boyu bağlanmak söz konusu olduğunda, bu süreye gerçekten uzun denilebilir mi?
Ama siz hangi çamurdan yoğrulmuşsunuz beyefendi?
Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!
-Şu halde kararımız?..
-Hiçbir karar almamak
Ruh kadar bedeni de, beden kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir