İçeriğe geç

Erdemin Kökenleri Kitap Alıntıları – Matt Ridley

Matt Ridley kitaplarından Erdemin Kökenleri kitap alıntıları sizlerle…

Erdemin Kökenleri Kitap Alıntıları

Matt Ridley kitaplarından Erdemin Kökenleri Kitap Alıntıları sizlerle.

Erdemin Kökenleri Kitap Alıntıları

Güven erdemin temelidir.
Toplumsal düzenin kökleri, kusursuzca uyumlu ve erdemli bir toplum olmasa da, günümüzdeki mevcut toplumdan daha iyisini yaratmaya yönelik içgüdüsel kapasitemizi barındıran kafalarımızın içindedir.
[ ] yaşama dair en ufak ayrıntıları zorla kabul ettiren ve ulusun sırtına devasa bir pire gibi çöken hükümetin gerekliliğini sorguluyorum
Baskın hükümet, insanları daha az değil daha fazla bencil yapar.
❝Dünyada işler şu şekilde yürüyordu: Liberaller, mükemelleştirilebilir olmasalar da, en azından gelişmeye tabi olduklarından insanlara güveniyorlardı Muhafazakarlar insanoğlunun özünde kusurlu olduğuna inanıyorlardı ❞
Şayet insanoğlunun özündeki fırsatçılığın farkında değilseniz, o zaman hükümetlerin, salt çoğunluğun iyiliği için çalışan azizlerden çok, kişisel çıkarlarını düşünen bireylerden müteşekkil olduğunu da fark edemezsiniz. O halde hükümet, geri kalanlarımız pahasına birbirlerinin gücünü ve mükafatını arttıran çıkar grupları ve bütçeyi şişiren bürokratlar için bir araçtır.
Unutmayın ki, bencillik nadiren çıplak haliyle bize görünür.
İnsanlar soylu vahşilere inanmak isterler.
❝Unutmayın ki, nasıl toplum insanoğlu açısından doğalsa, düşkünlük de insan açısından doğaldır; nasıl yaşlılar koltuk değneklerine ihtiyaç duyuyorsa, güzel sanatlar, yasalar ve hükümetler de ırklar için gereklidir; ve insanın er ya da geç erişeceği ölçüsüz toplum halini göz önünde bulundurarak, çok hızlı ilerlemenin tehlikelerini ve mükemmeliyet sandıkları koşulların yarattığı perişanlığı onlara göstermekte fayda vardır.❞
Rousseau, 1755 yılında yayımlanan ‘İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine’ adlı eserinde insanoğlunu, temelde erdemli fakat medeniyet tarafından yozlaştırılmış bir yaratık olarak betimler.
Hitler’in ırk ıslahı fikrini Darwin ya da Spencer’dan değil, Marx’tan edinmiş olması bile mümkündür.
Hitler’in yönetiminde tiksindirici boyutlara ulaştıysa da, özellikle Birleşik Devletler’de, siyasi yelpazenin solunu da kapsayacak biçimde, geniş bir destek buldu. Aslında Hitler, ❝aşağı❞, tedavi edilemez ya da gerici topluluklara karşı bir soykırım politikası yürütüyordu ve bu, 1849 yılında Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından savunulan ve Lenin’in, 1918 yılından itibaren uygulamaya başladığı bir politikaydı.
❝Dünyanın hükmü kesindir.❞
❝Herkesin herkese karşı verdiği savaş.❞
❝Tüm insanların kötü olduğu gerçeğini doğal karşılamaya mecburuz.❞
Güven ve güvensizlik birbirlerinden beslenirler.
Tıpkı paranın gerçek sermayenin bir biçimi olması gibi, güven de toplumsal sermayenin çok önemli bir biçimidir.
Sosyal içgüdülerimiz, geçtiğimiz iki milyon yıl içerisinde beynimizin hızla büyümesinden ve dolayısıyla icat kabiliyetimiz ve yaratıcılığımızdan sorumludurlar.
Fransız anarşist Pierre-Joseph Proudhon’a göre ❝mülkiyet hırsızlıktır.❞
Üçüncü Dünya ülkelerinde nereye bakarsanız bakın, çevresel sorunların kaynağının belirgin mülkiyet haklarının eksikliği olduğu görülecektir.
❝Ve kılıçlar olmadan yapılan akitler sadece laftan ibarettir ve insanoğlunu güvence altına alma gücünden yoksundurlar.❞
Türkiye’nin sahillerinde, Alanya yakınlarında, iç kıyı balıkçılığı gelişmektedir. 1970’lerde, yerel balıkçılar her zamanki aşırı avlanma, çatışma ve kıtlık tuzağına düştüler. Fakat ardından bir dizi ustaca tasarlanmış ve karmaşık kurallar geliştirerek, ehliyet sahibi balıkçılar arasında kura çekip, bilinen her balıkçılık yatağını, sezon boyunca dönüşümlü olarak el değiştirecek şekilde tahsis ettiler. Hükümet bu sistemi hukuken tanıyıp, onaylasa da, yaptırım bizzat balıkçılar tarafından yürürlüğe sokuldu. Artık buradaki balıkçılık sürdürülebilir haldedir.
❝Halk budala değildir ve [ ] sorununun gayet farkındadır;❞
Herkesin kullanımına açık olan şeyler, beleşçiliğe karşı son derece savunmasızdır.
[ ] ortak alanların özgürce kullanımına inanan bir toplumda, her birey çıkarma en uygun yolu izler.
❝Baskı, günümüzde birçok liberale göre berbat bir kelimedir fakat bu sonsuza dek böyle olmak zorunda değildir.❞
[ ] cesaretinizi yitirmeyin!
Dini adap çevrecilikten yana olsa bile, insanlar her zaman idealleri doğrultusunda yaşamazlar.
Şayet insanlar doğal yaşamı korumaktan yana olsalardı, bu bilakis çevre korumacılığını daha kolay bir hale getirirdi.
Tüm Yeni Zelanda’ya özgü kara kuşlarının yarısının soyu tükenmiştir.
İnsan türünün işlediği suç şüphe götürmez.
Colin Tudge The Day Before Yesterday (Evvelsi Gün) adlı kitabında ❝Acaba hayvanlar yavaş yavaş yok mu oldular, yoksa onları öldürdük mü?❞ diye sorar ve kendi sorusunu kendisi yanıtlar: ❝Elbette onları biz öldürdük.❞
Herkes ikinci bir arabaya sahip olmak isterken, yollarda daha az araba görmeyi arzulamaktadır.
❝Deyim yerindeyse, ruhsal dünyamızda yeniden düzenlemeye giderek, bazı gerçeklerin ebedi olduğu anlayışını teknolojik yeteneklerimizle bir arada sürdürmemiz gerektiği görüşündeyim.❞
Aşağıdaki alıntı, Albert Gore’un ‘Earth in Balance’ (Dengedeki Yeryüzü) adlı kitabından alıntılanmıştır. Duwamish Kızılderilileri’nin lideri şef Seattle, 1854 yılında, Washington bölgesinin valisine hitaben meşhur bir konuşma yaptı. Vali, şefin arazisini, Birleşik Devletler Başkanı Franklin Pierce adına satın almayı teklif etmişti. Seattle günümüz çevre literatüründe sıkça alıntılanan, uzun ve mahcubiyet verici bir konuşma metni ile valiyi yanıtladı.

❝Gökyüzünü nasıl alıp satabilirsiniz? Ya toprağı? Bu bize yabancı bir kavramdır Yeryüzünün her bir parçası, benim halkım için kutsaldır. Parlayan her bir çam iğnesi, her kumsal, loş ormanların sisi, her otlak, kıpır kıpır her böcek. Tümü, halkımın hafızasında ve tecrübelerinde kutsaldır Bizim çocuklarımıza öğrettiklerimizi siz de kendi çocuklarınıza öğretecek misiniz? Yani yeryüzünün anamız olduğunu? Yeryüzünün başına gelecek bir kötülük, yeryüzünün tüm evlatlarının başına gelir. Şu kadarını biliyoruz: Yeryüzü insana ait değildir ama insan yeryüzüne aittir. Her şey bizleri birleştiren kan gibi birbiriyle bağlantılıdır. İnsan yaşam ağını örmez ve o ağın sadece bir telidir. İnsan yaşam ağına ne yaparsa, kendine yapmış olur.❞

❝Kötü para iyi parayı kovar.❞
Para, metaya ulaşmakta kullanılan bir vekil/aracıdır.
İpotekler, sözleşmeler, teminat mektupları ve kambiyo senetleriyle birlikte bankacılar ortaya çıkmaya başlamıştı. Tüm bunlar, hükümet kanunu değil, tacir kanunu tarafından idare ediliyordu. Hükümetler daha neler olduğuna uyanmamıştı bile.
❝Kanun öncesinde mülkiyet yoktu: Kanunu devre dışı bırakırsanız, mülkiyet sona erer.❞
[ ] ittifaklar savaş hallerinde kıymetlidir.
Ticaret modern bir icat değildir.
[ ] ticaret yoluyla yapılan işbölümüdür; bu kadar basit.
Alışveriş iki artı ikiyi beşe eşitler.
Gezegendeki en işbirlikçi ve sosyal türlerden biri olabiliriz fakat aynı zamanda da en savaşçı türüz.
[ ] evrim kuralına göre, topluluklar ne denli işbirlikçiyse, aralarındaki savaşlar da o denli şiddetli geçmektedir.
[ ] insanoğlunun, milyonlarca yıllık grupçuluğun beslediği bir kabilecilik içgüdüsüne sahip olduğunu düşünürsek, dinler, ancak iman edenlerin ortak kimliği ve mutabakatını ve kâfirlerin şerrini vurguladığı ölçüde gelişme göstermiştir.
Hitler [kitleleri] kışkırtmak için dine ihtiyaç duymadı.
Çoğu dinin kökeninin, kabilelere bölünmüş, şiddete yatkın toplumların içindeki kuşatılmış tarikatlar olduğunu göz önünde bulundurursak, bunda özellikle şaşılacak bir şey yoktur.
[ ] müzik, duyguları canlandırır.
Sokrates ❝ritim ve uyum, ruhun derinliklerine doğru süzülür❞ diyerek düşüncesini ortaya koyar.
İnsanoğlunun, her zaman düşmanca ve rekabetçi kabilelere bölündüğü iddiasındayım [ ]
[ ] şiddet, her daim mevcut bir tehditti.
Fedakârlığın erdemlerine dair birbirimize nasıl sürekli propaganda yaptığımızı hatırlayınız. Şayet, bu telkine karşı açık ve kabullenici olma yönünde doğal bir seçilime tabi olmuşsak, o zaman fedakârlığa dair önyargılarımız sayesinde kendimizi başarılı topluluklar içinde bulma olasılığımız daha fazladır.
Diğer insanlar bin yıldır ikna olmuş oldukları için, bir dini görüşün doğru olması gerektiğini iddia etmek safsatadır; diğer insanların da çoğu, atalarının tesir altında kaldığı görüşlerce yönlendirildiler.
Neden insanlar bu denli koyundurlar?
Milyonlarca İnsan Yanılıyor Olamaz. Yoksa Yanılıyorlar mı?
❝Roma’da iken, Romalılar gibi davranın.❞
Çin’de, Maoizm dönemindeki sadist bir lider salt bir dizi resmi bildiri yayımlayarak, çok sayıda insanı, tüm öğretmenleri ihbar edip, onlara saldırmaya, çelik yapmak için tüm yemek tencerelerini eritmeye ya da serçeleri öldürmeye sevk etmişti.
Tür gelişip çoğalmaz fakat bireyler çoğalır.
[ ] Cennet’te her şey yolundadır.
❝Bir bütün olarak topluluğun çıkarları uğruna bireyin çıkarlarından fiilen feragat edilir veya bireyin çıkarları topluluğun çıkarlarına tabi olur.❞
Apple-Macintosh kullanıcıları ile IBM kişisel bilgisayarlarının müptelası olanlar arasındaki rekabet için de söz konusudur. Kendi yazılımlarının doğal olarak daha üstün olduğuna inanan Apple kullanıcıları, IBM kullanıcılarını sürekli hor görürler. Bu, büyük ölçüde kabileciliğin tetiklediği bir yaklaşımdır.
❝Yüksek bir vatanseverlik, sadakat, itaat, cesaret ve şefkat ruhuna sahip, birbirine her zaman yardım etmeye hazır ve çoğunluğun iyiliği uğruna kendilerini feda eden birçok mensubu olan bir kavim, diğer çoğu kavime karşı üstünlük sağlardı; ve bu da doğal seçilim olurdu.❞

Charles Darwin,
İnsanın Türeyişi, 1871

Diplomatlarımızın, düzlüklerde yaşayan insansı gruplarının düşmanlığa dair genetik anılarına bel bağlamaktan ziyade, çıkarlarımızı gözeterek anlaşmalar imzaladığım umut ederiz.
Theodora, Hipodrom’u terk etmeleri için mavileri ikna etti ve ardından iki generali Hipodrom’a gönderdi; orada bulunan 30 bin yeşil hayatını yitirdi
Maviler, yeşillere ve kâfirlere zulmederek şehirde terör estirdiler.
İnsan türünün erkeği, şan ve şöhreti, düşmanla yapılan savaşlarda aramıştır – Akhilleus’tan Napoleon’a kadar.
Hobbes ve Rousseau, kaçınılmaz bir biçimde evrimsel bir bakış açısını ıskaladılar fakat onların entelektüel ardıllarının bu bakış açısını ıskalamaları aynı ölçüde affedilebilir değildir.
❝Kuşkusuz bizler eşsiziz. Fakat eşsiz olmak, eşine rastlanmayan bir durum değildir. Her tür kendince eşsizdir.❞
❝Şayet bir düzen o denli iyi ise, genetik mirasa gerek kalmadan her kültür bu düzeni mantık çerçevesinde yeniden keşfedecektir.❞

Dan Dennett
Darwin’s Dangerous Idea – (Darwin’in Tehlikeli Fikri), 1995

Yüksek sosyal statüye sahip birçok primat gibi, varlıklı insanlar da kızlarından ziyade erkek çocuklarını kayırırlar.
İnsanların evrim geçirmiş ve gelişmiş bir doğası olsa da, bilinçli ya da kültürel iradelerinden çok içgüdüleriyle hareket ettiklerinden asla emin olamayız.
Bizler, Tanrı’nın ya da kültürün (zevkinize hangisi uyuyorsa) suretlerinde kendimiziz.
Doğadan dersler çıkarmak marifet gerektiren bir iştir. Geminizi, dikkatli ve maharetli bir biçimde iki dehşetli cazibe dalgası arasında yönlendirmeniz gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir