Edward Bellamy kitaplarından Geri Bakış kitap alıntıları sizlerle…
Geri Bakış Kitap Alıntıları
Kuşkusuz tüm insanların kardeş olduğu gibi bir algı var; ama bu genel anlamdaki kardeşlik, retorik amaçlar dışında, ister duygu bakımından ister getirdiği yükümlülükler bakımından kan kardeşliği ile kıyaslanabilecek bir durum değil.
Yaptığı iş ne denli bağımsız görünürse görünsün, herkes ulus kadar büyük, insanlık kadar büyük bir endüstriyel ortaklığın üyesidir.
Sanıyorum ki gerçekten dinlemeye değer müzik, kitlelerin ulaşamadığı ve yalnızca en ayrıcalıklıların büyük güçlüklerle, yüksek maliyetle ve kısacık süreyle, başkalarının keyfine bağlı ve tümüyle arzu edilmeyen koşullar altında dinleyebildiği bir şey olsa gerekti.
Bu derece kusursuz icra edilen bir müzik duymayı beklememiştim hiç.
para bir şey uğruna harcanıyorsa başka bir şeyden fedakârlık edilmesi gerektiği de biliniyor.
Basit bir düzenleme, insanı ne kadar çok yalandan kurtarıyor!
Bir kişinin topluma hizmetinin değeri, toplum içindeki konumunu belirler.
adaletsizlik yakınmasına yol açacak olası hiçbir zemin bırakmayız.
İşlerin hızla kötüden en kötüye gittiği ve yakında başımıza gelecekleri tahmin etmenin mümkün olmadığı konusunda fikir birliğine varıldı.
Kuşkusuz ki işçilerin hayallerinin gerçekleşmesi doğal nedenlerle olanaksızdı
Kitleler öyle çok çalışıyor ve öyle kıt kanaat yaşıyorlardı ki bu sayede insan ırkı topyekûn açlıktan ölmüyordu ama dünya bir bütün olarak bu denli yoksul kaldıkça koşullarında çarpıcı bir iyileşme de gerçekleşmiyordu.
Her yanda, hep bir ağızdan daha yüksek ücret, daha kısa çalışma saatleri, daha iyi barınma koşulları, daha iyi eğitim fırsatları ve yaşamın zevkleriyle nimetlerinden pay almak gibi, dünya o zamankinden daha zengin bir yere dönüşmediği sürece karşılanması olanaksız görünen talepler dile getiriyorlardı.
Faizi kaldırmak ya da en azından mümkün olan en düşük orana çekmek, ilk çağlardan beri yasa koyucuların ve peygamberlerin başlıca çabası olmuştu. Ancak tüm bu çabalar, eski toplumsal düzenlemeler varlığını devam ettirdiği sürece doğal olarak boşa gitmişti.
Şatafat içinde yaşayarak yalnızca yaşamın zevkleriyle inceliklerinin peşinde koşmakla meşgul oluyor ve ayaklarımın üstünde durmamı sağlayan araçları, karşılığında hiçbir fayda sunmadan başkalarının emeğinden elde ediyordum.
Bir parça yalnızlık çekiyorum hepsi bu dedim.
Beyin işçileri olmaksızın elbette düzeni sürdüremezsiniz.
‘halkın düşmanları da kim? diye hayretle sordu Dr. Leete. Fransa mı, İngiltere mi, Almanya mı? Yoksa açlık, soğuk ve sefalet mi?’
Kitleler öyle çok çalışıyor ve öyle kıt kanaat yaşıyorlardı ki bu sayede insan ırkı topyekûn açlıktan ölmüyordu ama dünya bir bütün olarak bu denli yoksul kaldıkça koşullarında çarpıcı bir iyileşme de gerçekleşmiyordu.
Ne ölüydüm ne de doğru dürüst diri.
Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.
İnsanları almaya yöneltmek için bunca çaba nedendi? İnsanlar ne denli savurganlık ederlerse,istemedikleri ne kadar çok malı almaya ikna edilebilirlerse bu satıcıların o kadar işine gelirdi. Savurganlığa özendirmek on bin Boston dükkanının öncelikli amacıydı.
Ruhların kimi kez yüreklerinde yatan bir işi tamamlamak üzere dünyaya döndüklerine inanmaz mısınız?
Çünkü iyi bir evlilik demek serveti ya da unvanı olan erkeklerle değil, akranlarının arasından güvenilirliği ya da insanlığa hizmetlerinin parlaklığıyla sıyrılan kişilerle evlenmek demek.
Her kuşak öncekinden biraz daha ince elekten geçiyor. İnsan doğasının imrenilen özellikleri korunuyor, tiksindirici olanlar ise geride kalıyor.
Varlık ve konum, artık dikkati kişisel niteliklerden uzaklaştırmıyor. Altın, artık ‘aptalın gözünü boyamıyor.’
bir araba dolusu altının bir somun ekmek etmediği bir halkın arasında buldum.
O bana garson olarak hizmet ettiği için ona tepeden bakmayı aklımdan geçirdiğim anda, doktor olarak ona hizmet ettiğim için onun da bana tepeden bakmasını beklemem gerekir.
Şunu bir kez daha anımsamalısınız ki devletçe gerekli bulunan farklı işlerin hiçbiri arasında saygınlık farkı gözetilmez. Birey,ne başkaları ne de kendisi tarafından hizmet ettiği kişilerin uşağı ya da onlara muhtaç birisi gibi görülür. Hizmet ettiği daima devlettir.
Korku yalancıları, korkaklığın sığınağıydı, sahtekarlık yalancılığı da aldatma aracıydı. O sıralar insanlar arasındaki eşitsizlik ve kazanç tutkusu, yalan söylemek için sürekli bir neden sunuyordu.
Geçmiş ölüydü, bir yüzyılın ağırlığı altında ezilmişti ve şimdiki zaman da bana kapalıydı. Hiçbir yerde bana yer yoktu.
Kulaklarınızı neyle tıkadığınız da bu efkarlı sesleri duymuyorsunuz?
İnsan emeğinin delice israf edildiğini görmüştüm.
Çevremdeki sefil varlıkları yakından gözlemlediğim esnada, onların çoktan ölmüş olduklarını da kavradım. Bedenleri bir yığın canlı mezardan ibaretti. Her bir gaddar alında açıkça ruhu burada gömülü yazıyordu.
Sahtekarlık salgınının önüne geçilemiyor.
Yazık, sanki suçmuş gibi aşklarını hep gizlemek zorunda kalışları epey zor olmuştur onlar için. Neden kendilerine izin verilmeden birisini sevmelerinin ayıp olduğunu düşünüyorlardı acaba ? Aşık olmak için izin beklendiğini düşününce çok saçma geliyor.
Bir parça yalnızlık çekiyorum, hepsi bu, dedim.
Ne ölüydüm ne de doğru dürüst diri
İnsanlık kozasından çıktı.
Kişilik,zihin ve huy nitelikleri; güzellik, kıvrak zeka, zarafet, iyilik, cömertlik, güler yüzlülük, yüreklilik kuşaklara aktarılan özellikler kuşkusuz. Her kuşak öncekinden biraz daha ince elekten geçiyor. İnsan doğasının imrenilen özellikleri korunuyor, Tiksindirici olanlar ise geride kalıyor.
Yalnızca ölümüne çalışan yoksun kesimden değil, hali vakti yerinde ve zengin olanlardan da söz ediyorum Ne dış dünyada yaşamın ufak tefek kaygıları kadar büyük acılardan da kaçıp sığınabilecekleri rahatlatıcı insan ilişkileri ne de aileleri dışında ilgi alanları vardı.
Sanıyorum ki, dedim, bugünlerde kadınların ev işi yükünden kurtulunca, cazibe ve zarafetini geliştirmek dışında bir işleri kalmamış.
Biz erkekleri ilgilendirdiği kadarıyla, diye karşılık verdi Dr. Leete, kendilerini bu meşgaleye mahkum ettiyseler bile, sizin ifade biçimlerinden birisini kullanarak, seçtikleri yolun bedelini fazlasıyla ödediler; ama emin olunuz ki karşılığını toplumun gurur kaynağı olmak suretiyle verselerde toplumda yalnızca bir faydalanan konumunda bulunmaktan rahatsız olacak ölçüde ruh sahibidirler. Sonuçta ev işlerinden kurtulmaktan hoşnut kaldılar, çünkü bu işler onları son derece yorduğu gibi işbirliği planı ile karşılaştırıldığında aşırı ölçüde enerji savurganlığına da yol açıyordu; ama bu tür işlerden kurtulmayı yalnızca ortak refaha daha etkili daha uygun başka biçimlerde katkıda bulunabilmek için kabul ettiler. Kadınlarımız da erkeklerimiz gibi, sanayi ordusunun üyeleridir ve yalnızca annelik görevleri bunu talep ettiğinde ayrılırlar.
Biz erkekleri ilgilendirdiği kadarıyla, diye karşılık verdi Dr. Leete, kendilerini bu meşgaleye mahkum ettiyseler bile, sizin ifade biçimlerinden birisini kullanarak, seçtikleri yolun bedelini fazlasıyla ödediler; ama emin olunuz ki karşılığını toplumun gurur kaynağı olmak suretiyle verselerde toplumda yalnızca bir faydalanan konumunda bulunmaktan rahatsız olacak ölçüde ruh sahibidirler. Sonuçta ev işlerinden kurtulmaktan hoşnut kaldılar, çünkü bu işler onları son derece yorduğu gibi işbirliği planı ile karşılaştırıldığında aşırı ölçüde enerji savurganlığına da yol açıyordu; ama bu tür işlerden kurtulmayı yalnızca ortak refaha daha etkili daha uygun başka biçimlerde katkıda bulunabilmek için kabul ettiler. Kadınlarımız da erkeklerimiz gibi, sanayi ordusunun üyeleridir ve yalnızca annelik görevleri bunu talep ettiğinde ayrılırlar.
o kadar yüksek maliyetli olan üniversite eğitimi değil üniversite giderleri ve savurganlıktı.
Gözyaşlarınızı hak edecek kadar iyi ve güzel biri olduğunu biliyorum, dedi
Yalancılığın modası geçtiyse, peygamberin öngördüğü gibi ‘dürüstlüğün ve erdemin hüküm sürdüğü yeni bir gök ve yeni bir yeryüzü’ bu demek ki.
Peki, suçlananı kim savunuyor?
Eğer suçluysa savunmaya gereksinimi yoktur, zira pek çok olayda suçunu kabul eder, diye karşılık verdi Dr.Leete.
Eğer suçluysa savunmaya gereksinimi yoktur, zira pek çok olayda suçunu kabul eder, diye karşılık verdi Dr.Leete.
Kırk beşindeki bir insanın, dedim, hâlâ on yıllık bedensel, en az yirmi yıllık da entellektüel hizmet gücü vardır.
Genelde eğitimden mahrum bırakılan yoksulların, olası eğilimlerini belirleme konusunda bile hiç şansları yoktu ve belirleseler bile yoksullukları yüzünden eğitimle bunları geliştirmekten acizdiler.
İşçi, çalıştığı için yurttaş değil, yurttaş olduğu için çalışıyor.
Eğer evde çalışmaktan aciz, hasta bir kardeşiniz olsaydı, diye karşılık verdi Dr.Leete, onu kendinizinkinden daha kötü yiyeceklerle besleyip daha yetersiz koşullarda barındırır ve giydirir miydiniz? Aksine ona öncelik verirdiniz; buna da sadaka demek aklınızın ucundan geçmezdi. Söz konusu sözcük, bu bağlamda tepenizi attırmaz mıydı?
Dünya şimdi kadın cinsi için gerçek bir cennet olmalı!
Günümüzde ses eğitiminin sonucu olarak hepimiz şarkı söylüyoruz elbette ve kimisi de kişisel zevki için müzik aleti çalmayı öğreniyor; ama profesyonel müzik bizim icramızın çok ötesinde, yüce ve kusursuz ve dinlemek istediğimizde de o kadar kolay ulaşıyoruz ki kendi yaptığımıza müzik demek aklımızın ucundan geçmiyor bile.
bizim gerçekten saçma sapan müzik türlerimizin bulunduğunu da anımsamalısınız.
ama sizin zamanınızda kültürlü sınıfın içinde bile müzikle ilgilenmeyen kişilerin bulunduğunu okumuştum.
Bireyin unvanı, diye yanıtladı Dr.Leete, onun insanlığıdır. Hak iddiasının temelinde insan olduğu gerçeği yatar.
Bir kimse meslek seçimi yapamayacak denli aptalsa yalnızca vasıfsız bir emekçi olarak kalır; ama sizin de kestirebileceğiniz gibi bu tür örnekler yaygın değildir.
Kıyaslamaları bir yana bırakırsak, dedim, bizim devlet adamlarının lafazanlıkları ve yozlaşmışlıkları göz önünde bulundurulduğunda, benim zamanımda hükümetin ulusal sanayide söz sahibi kılınması amansız bir muhalefete yol açardı. Ülkenin servet yaratan aygıtının kontrolünü politikacılara emanet edecek bir düzenlemeden daha kötü bir şey düşünemezdik. O zamanki partiler arasındaki ayak oyunları açısından bu aygıttan sağlanacak maddi çıkarlar çok fazlaydı.
hükümetin normal işlevlerinin, tam olarak söylemek gerekirse, barışı sürdürmek ve halkı ortak düşmana karşı korumakla, yani asker ve polis güçleriyle sınırlı olduğu düşünülürdü.
Bir musibet bin nasihatten iyidir, diye bir atasözümüz vardı, diye yanıtladım. Bu sözün anlamını şimdi hiç kuşku yok ki çok daha iyi kavrıyorum.
Karanlık çöküyor, dedi Dr.Leete.
Bedenleri bir yığın canlı mezardan ibaretti.
Öte yandan günümüzde artı değerin, herkesin eşit ölçüde yararlanacağı şekilde kentlerin güzelleştirilmesine harcamasından daha yaygın bir gaye yok.
Sahip olduğunuz küçücük servet de tümüyle özel lüks için harcanmış görünüyor.
Derin bir uykudan ya da daha doğrusu bir trans halinden henüz çıktınız.
Müzmin uykusuzluktan mustariptim ve başka açılardan son derece sağlıklı olmama karşın, önceki iki gece gözüme pek uyku girmediğinden o gün bitkinlikten tükenmiş vaziyetteydim.
İşlerin hızla kötüden en kötüye gittiği ve yakında başımıza gelecekleri tahmin etmenin mümkün olmadığı konusunda fikir birliğine varıldı. Bayan Barlett’ın, En kötüsü de tüm dünyadaki işçi sınıflarının aynı anda deliye dönecek olmaları, Avrupa’da durum buradakinden de kötü.
İnsan ırkı, barbarlığın günötesinden yukarıya, güneşe doğru yöneliyor ve bir kez daha kaos bölgelerinin en dibinde yer alan hedefine baş aşağı dalmak üzere uygarlığın günberisine erişiyordu.
Tüm büyük hareketler gibi insanlık tarihi de döngüseldi ve başlangıç noktasına geri dönerdi.
Canlarının istediğini yapma özgürlükleri ve güçleri vardı; önderleri de böyle yapmalarını istiyordu.
gerçeği ne zaman keşfedecekleri, iyileştiremeyecekleri şeye katlanmaları gerektiğine ve ne zaman ikna olacakları ne kadar kalın kafalı olduklarına bağlıydı
Kitleler öyle çok çalışıyor ve öyle kıt kanaat yaşıyorlardı ki bu sayede insan ırkı topyekun açlıktan ölmüyordu ama dünya bir bütün olarak bu denli yoksul kaldıkça koşullarında çarpıcı bir iyileşme de gerçekleşmiyordu.