İçeriğe geç

Meçhul Bir Kadından Mektup Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Meçhul Bir Kadından Mektup kitap alıntıları sizlerle…

Meçhul Bir Kadından Mektup Kitap Alıntıları

ben
seni bütün bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım.
Seni ilk defa gördüğüm günü,
hayır, hatta saati bile bugünmüş gibi hatırlıyorum, ve nasıl
hatırlamayayım ki, benim için dünya (hayat) ilk o zaman
başlamıştı.
ilk defa seni
tanıdığım gün başlamış olan o hayatı anlatmak istiyorum
Şimdi artık benim için yalnız sen varsın
dünyada, yalnızca sen, benimle ilgili hiçbir şey bilmeyen sen Evet, yalnızca sen, beni asla
tanımamış olan ve hep sevdiğim sen
beni dinleyeceğin bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bütün bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım.
Bütün dünya, sadece sen varsın diye anlam kazanıyordu.
Biliyorum, ondan sonra tekrar kendi başıma kalacağım. Ve insanların arasında öylece tek başına kalmaktan daha korkunç bir şey olamaz.
“Ben sana bütün hayatımı, hakiki anlamda ilk defa seni tanıdığım gün başlamış olan o hayatı anlatmak istiyorum. Ondan önce yalnızca bulanık ve karışık bir şeyler vardı […]”
Acının ruhumu paramparça ettiği anda bile seni tanrıya şikayet etmedim…
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Evet, sendin, sevgilim ama yalnız değildin. Kibar bir kahkaha, bir ipeğin harika hışırtısı ve senin alçak tonla konuşmaların geldi kulağıma. Yanında bir kadın vardı
Sana, beni asla tanımamış olan sana. Dün oğlum öldü
Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur
“Ölmem sana acı verecek olsaydı eğer, o zaman ölemezdim.”
Ama seyahate çıkan herkes, nasılsa geri döner.
Evet, diye cevap verdim, Geri dönülür, ama o zaman çoktan unutulmuştur.
iyi olan bir şey unutulmaz,seni unutmayacağım.
Yaşın ilerledikçe kimseyle uğraşasın gelmiyor, kendini yetiştirememiş insanlardan uzaklaşıyorsun.
Seni sen kim isen o olarak seviyorum, sıcakkanlı ve çabuk unutan, kendini veren ve sadık kalmayan, seni yalnızca her zaman kim idiysen ve şimdi de hâlâ kimsen o halinle seviyorum.
Fakat sen kimsin ki benim için? Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Ah! Ne delilikler yaptım bir bilsen: Elinin değdiği tokmağı öptüm, dairene girmeden önce fırlatıp attığın bir parça izmaritini çaldım ve onu dudakların değmiş olduğu için, artık kutsal bir nesne saydım.
Fakat sen kimsin ki benim için? Sen, beni asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Bu mektup kime mi? Sana. Beni hiç tanımamış olan sana
Sana, beni asla tanımamış olan sana.
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.
Seni suçlamıyorum. Seni sen kim isen o olarak seviyorum, sıcakkanlı ve çabuk unutan, kendini veren ve sadık kalmayan, seni yalnızca her zaman kim idiysen ve şimdi de hâlâ kimsen o halinle seviyorum.
Yaş günü, insanın kendi üzerinde düşündüğü bir gündür.
Sen, beni asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden,bir taşa basarcasına üstüme basan,hep,ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için ?
Sana, beni asla tanımamış olan sana
Ve senin bakışlarından anlıyordum, ruhunda ufacık da olsa bir iz bırakamadığımı.
İyi şeyler unutulmaz ,seni unutmayacağım
Bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Beni teselli edecekler ve
birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat
ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana?
Şimdi artık benim için yalnız sen varsın dünyada, yalnızca sen, benimle ilgili hiçbir şey bilmeyen sen, bu arada hiçbir şeyden haberi olmayanı oynayan veya her şeyi ve herkesi alaya alan sen. Evet, yalnızca sen, beni asla tanımamış olan ve hep sevdiğim sen..
Sana, beni asla tanımamış olan sana..
Ve insanların arasında yalnız
olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Kim bu adam? diye sormuştu arkadaşım. Ona hemen cevap veremedim. Adını söylemem olanaksızdı: Daha o anda adın benim için kutsal bir şey, bana ait bir sır oluvermişti.
Kafeste büyümüş bir kuşsun.
Ve şimdi gökyüzüne yükselmeye çalışıyorsun ama kanatların idmansız.
“Sana,beni asla tanımamış olan sana.”
iyi olan şeyler unutulmaz, seni unutmayacağım..
Çünkü sen, yalnızca kolay, oyun gibi ve ağırlıktan yoksun olanı seversin, bir kadere müdahale etmekten korkarsın.
❝Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.❞
Fakat sen gelmedin. Kimse gelmedi.
Ah, ne delilikler yaptım bir bilsen! Elinin değdiği kapı tokmağını öptüm,
dairene girmezden önce fırlatıp attığın bir puro izmaritini
çaldım ve onu, dudakların değmiş olduğu için, artık kutsal bir
nesne saydım.
Çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştıramaz.
Sana, beni asla tanımamış olan sana…
Benim için her şey, ancak seninle ilintili olduğu
ölçüde vardı, hayatımdakilerin hepsi ancak seninle bağıntılı
olduğu ölçüde anlamlıydı.
Kimdim ki ben senin gözünde? Yüzlercesi arasından birisi, sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası.
Benim için her zaman her şeyim olmuş ve şimdi de her şeyim olan seninle!
Sadece seni sevdim
Fakat sen kimsin ki benim için?
Beni bu dünyaya bağlayan gizemim sen
Artık hatıralarımın bile girmek istemediği, yüreğimin bile unuttuğu, tozlanmış ve örümcek ağlarıyla sarılmış şeylerle ve insanlarla dolu olan sıradan bir mahzenden ibaretti.
Çünkü acı, gidenin değil kalanın hikayesidir. Ve hikayeler kalanlara aittir.
Ben yalnızca sana inanıyorum, yalnızca seni seviyorum ve yalnızca sende biraz daha yaşamaya devam etmek istiyorum. Evet, sadece yılda bir gün, şöyle sessiz mi sessiz, senin yanında nasıl yaşadıysam öyle
Acının ruhumu paramparça ettiği anda bile seni Tanrı’ya şikayet etmedim..
‘Seni bu kadar çok sevdim işte, şimdi sana söyleyebilirim, artık her şey geçti ve geride kaldı. Ve galiba, beni ölüm döşeğinde bile çağırsan, yataktan kalkıp seninle gelmek için gücümü toplardım.’
‘Ama inan bana, hiç kimse seni o kız çocuğu gibi, yani benim gibi, olduğum ve hep öyle kalan ben gibi köle misali, bir köpek gibi sadakatle ve büyük bir bağlılıkla sevmemiştir. Çünkü yeryüzünde hiçbir şey bir çocuğun fark edilmeyen sevgisine benzemez.’
‘Çünkü acı, gidenin değil kalanın hikayesidir. Ve hikayeler kalanlara aittir.’
* Ben sana bütün hayatımı, hakiki anlamda ilk defa seni tanıdığım gün başlamış olan o hayatı anlatmak istiyorum. Ondan önce yalnızca bulanık ve karışık bir şeyler vardı, hatırlama çabalarıyla asla derinine inilemeyen bir şeyler, belki toz tutmuş, örümcek ağlarıyla örülmüş, karanlık yüreğimde hiçbirinin bilgisi bulunmayan nesnelerle ve insanlarla dolu herhangi bir mahzen.*
Eğer ölüyorum diye üzülseydin, ölemezdim!
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen
Ölümün gölgesinde olan biri artık yalan söylemez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir