İçeriğe geç

The Brothers Karamazov Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından The Brothers Karamazov kitap alıntıları sizlerle…

The Brothers Karamazov Kitap Alıntıları

Bir gerçekçiyi imana meylettiren mucizeler değildir.
İçinizdeki sevgi çoğaldıkça Tanrının varlığına da, ruhun ölmezliğine de aklınız yatmaya başlar.
Sevgi bütün dünyayı satın alacak değerde bir cevherdir.
İçten pişmanlık duyan için Tanrının bağışlayamayacağı hiçbir günah yoktur, olamaz. İnsanoğlu da, Ulu Tanrının kullarına karşı sonsuz sevgisini tüketecek derecede büyük günah işleyemez. Tanrı sevgisine üstün gelebilecek bir günah olabilir mi?
Ah,her şeyiniz öyle manasız ki!
Hiçten sevgi yaratılmaz; hiçten yaratmak yalnız Tanrı işidir.
Kendi kendine yalan söyleyip yalanını ciddiye alan insan sonunda ne kendinde, ne de çevresinde gerçeği seçemez olur, böylece hem kendisine, hem de başkalarına saygısızlık eder. Saygının olmadığı yerde sevgi de kaybolmaya başlar.
— Ölüm olması durumu değiştirmez. Mademki bütün insanlar böyle yaşıyor, hatta başka türlü yaşamaları olanaksız; kendi kendimizi aldatmak niye?
Duyguları yüzünden de kimseye hesap verecek değildi.
Çoğu zaman insanlar, hatta caniler bile, haklarında verdiğimiz yargılardan çok daha saf, temiz ruhlu olurlar. Bizde öyleyiz.
Karşıdan bakmak insanı daima yanıltabilir.
Yenilmez bir kuvvetle
Sevgilime bağlıyım,
Tanrı yardımcımız olsun!
Onun da benim de..
Onun da benim de!
“Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki: Toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa, yalnızca bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün doğurur.”
Sanki ruhumuzla mezar ötesinde bizi bekleyen konuların zerrece ilgisi yoktur. Şu sefahate, sefahat düşkünlüğümüze bir göz atın.
Başka biri çıkar; cinayet işlememiştir, ama düşünce ve duygularıyla öldürenlerden hiç aşağı değildir, içi ötekiler gibi baştan aşağı namussuzlukla doludur.
düşünmek gerekir; özellikle, böyle olaylara artık iyice alışmış olan bizim toplumumuz için! Esasen işin en korkunç tarafı bu derece uğursuz olayların bile bizim için dehşetini kaybetmiş olması. Falanca filancanın işlediği suçun değil, fakat bütün bunları kanıksamış olmamızın korkusunu duymak zorundayız. Böyle davranışlara, hiç de parlak olmayan bir yarına götüren bugünün bu çeşit olaylarına karşı kayıtsızlığımızın, onları hafiften almamızın sebeplerini nerede aramalı? Sinizmimizde mi, henüz pek genç olduğu halde hayal kurma gücünü yitirmeye yüz tutmuş toplumumuzda mı? Temellerine kadar sarsılmış ahlak kurallarımızda mı, yoksa böyle ahlak kurallarına belki de hiç sahip olmayışımızda mı?
Biliyor musunuz Aleksey Fedoroviç, kafamız hayallerle dolu, yüreğimiz istediğini yapıyor,ama gururlu hem de çok gururlu!
Hayır, belki onu ebediyen seveceksin,ama onunla her zaman mutlu olmayabilirsin
Bütün bu şekilde yaşadıkları bir zamanda kendi kendine ne diye yalan söylemeli, belki de insanlar başka türlü yaşayamıyorlar.
Her insan, başkalarına bakarak, içlerinden hangisi yaşamaya layıktır,hangisi daha az layıktır diye karar verme hakkına sahip midir?
Benim için hiç çirkin kadın olmadı: Kadın olması bir şeydir,bu bir şey de her şeyin yarısı demektir Bunu nerden bileceksiniz!
Benim kuralıma göre,her kadında son derece ilginç bir şey,başka hiçbir kadında bulamayacağın bir şey bulmak mümkündür,yeter ki bu şeyin nerede olduğunu bulabilesin!
Dünyada, şu içimdeki azgın, belki de hayasızca yaşama hırsını yenecek bir umutsuzluk var mı acaba?
Hayata inanmasam, sevdiğim kadına sırt çevirsem, dünyanın gidişine inancım kalmasa, hatta tam tersine, herşeyin karmaşık, uğursuz,belki de şeytanca bir kaos olduğuna iman etsem, insanların hayal kırıklığından uğradığı bütün korkulara tutulsam gene de yaşamayı isteyeceğim,hayat kadehini ağzıma götürünce bitirene kadar bırakmayacağım.
Değer mi, yaşamaya değer mi?
Acı çekmek istiyorum, acıyla arınacağım!
Sadece sessizliğin fısıltısı duyuluyor.
Çıldırmakta olduğumu nereden çıkarmış bunlar!
İnsan nasıl da bıkmaz! Şurada biz bizeyiz; birbirimizi kandırıp komedyaya ne gerek var sanki!
Tanrıya diyeceğim yok. Şüphesiz, Tanrı sadece bir varsayım Ama varlığının düzen için dünyanın düzeni ve başka şeyler için gerekli olduğunu kabul ediyorum. Olmasaydı icat etmek gerekirdi onu
Şunu bil ki, yeryüzünde saçmalıklara büyük ihtiyaç var. Dünya saçmalıklar üzerine kurulmuş, belki onlar olmasa hiçbir şey olmazdı.
her biriniz sevgiyle dünyayı kazanabilir,gözyaşlarınızla insanlığın günahlarını yıkayabilirsiniz..
..ağa düşmüş sinek gibi mahvolmuştum ben!
Konu hep aynıydı. Katerina İvanovna
.ancak yatağına girerken gene birdenbire, “ölüme ne kadar yakın” olduğunu hatırlayıverdi. “Müthiş bir şey, müthiş!” diye tekrarladı. Sonra deliksiz, tatlı bir uykuya daldı.
Sonraları, içini gitgide kaplayan, ona adeta azap veren ve iradesi dışında davranmaya sürükleyen huzursuzluğu ömrü boyunca unutamadı.
Ellerinizdeki kan ne, kuzum
Affedecek misin, etmeyecek misin, söyle! Seviyor musun? Seviyor musun beni?
Demek benim için her fedakârlığa razısın, öyle mi?
Çılgınca bir âlem, delice bir eğlence başladı.
Onun o masum bakışı yok mu, ustura gibi kalbimi paraladı.
Çoğu zaman insanlar, hatta caniler bile, haklarında verdiğimiz yargılardan çok daha saf, temiz ruhlu olurlar. Biz de öyleyiz.
İnanmadiklarina hizmet ettiği için kalbi nefret dolu
Fedakarlığın bir işe yaramadiktan sonra ne diye gidersin oraya?
Tanrıma isyan ettiğim yok, sadece dünyasını kabul etmiyorum.
Kim kazandı?Sadece vicdansızlar.
Şu dakikadan başlayarak sizinle ilgimi kesiyorum, hem de temelli olarak galiba.
Gerçeğe,gerçeğe ihtiyacım var!
Kimi düşüneceğim:Onu mu,kendimi mi?
Tanrı güne sadece yirmi dört saat ayırmış, işlerimiz başımızdan aşkın. Pişmanlık duymaya değil, doğru dürüst uyumaya zaman yetmiyor.
( )Zaten bu dünyada muamma olmayan ne var ki!
Burada şeytan Tanrı’yla çarpışıyor, savaş meydanı ise insanların yüreği.
Bizler olduğumuz gibiyiz, iyilik ve kötülüğün şaşırtıcı bir karışımıyız, aydınlanmanın ve Schiller’in hayranlarıyız ve aynı zamanda da meyhanelerde azıp sarhoşların, kadeh arkadaşlarımızın sakallarını yolarız.
Saçma gibi gelebilir, ama aslında doğrudur, çünkü her şey bir okyanus gibidir, her şey akar ve dalga dalga yayılır, bir yere dokunursun, dünyanın öbür ucuna kadar dokunuşun yayılır.
Sen insanların nasıl delirdiklerini bilir misin Aleksey Fyodoroviç?
Siz beni henüz bilmiyorsunuz, Aleksey Fyodoroviç, diye devam etti. Hoş ben de kendimi bilmiyorum ya.
O gün ağlar, şimdi de Şimdi de kalbe kamayı saplayıverir . Karıların adetidir bu.
..söylediklerim de saçmalık, hezeyandan ibaret. Ya aklını yitirmiş ya da aptal derler. Oysa ne deli, ne de aptalım.
Bu karar benim için korkunç bir anlam taşıyor belki, ama onu ömrümün sonuna kadar değiştirmeyeceğimi de seziyorum.
Evet, ama gözlerini ne yapacağım, Tanrım? Korkarım, dilin sussa bile gözlerin kararını açıklayacak!
Oysa şimdi ruhunu kendi ruhuma kattım, sayesinde adam oldum.
..siz bundan sonra hayatınızı acılar içinde, duygularınızı, kederlerinizi ve kahramanlığınızı seyretmekle geçireceksiniz. Zamanla bu acı hafifler, yaşayışınız soylu amaç içinde tatlı bir yola girer.
Kendinizi mahvediyorsunuz, yazık değil mi?
Ben, içimde dirilen insanın şimdiden sonra beni bırakmasından korkuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir