İçeriğe geç

Roanoke Kızları Kitap Alıntıları – Amy Engel

Amy Engel kitaplarından Roanoke Kızları kitap alıntıları sizlerle…

Roanoke Kızları Kitap Alıntıları

Bu daha uygun geliyordu. Boş kalesinde yolunu şaşırmış ve yıkılmış bir kral.
Yates’in değerli Roanoke kızları onu öyle ya da böyle hep terk ediyordu. Ancak Lillian asla terk etmedi; kaldı. Sevmek bu demekti. Asla bırakmamak, asla vazgeçmemek, tek ayakta kalan Lillian olacaktı.
Yates’in sevgisine sahip olacak tek kişi.
Büyükannemle büyükbabamın oraya gitme cüretini göstermelerine şaşırdım. Biz geniş ikiz kapılardan içeri girdiğimiz an duvarlar yıkılmalı, hepimiz cehennem ateşlerinde yanarak ölmeliydik. Ancak Tanrı cezalarını ağır ağır damıtmaktan, daha çok can yakmasını sağlamaktan hoşlanıyordu.
Bazen hayatını değiştirmek için bir gün bile yeterli.
Tommy hayatta herhangi bir şeyin adil olduğunu düşünüyorsan aptalın tekisin.
Kırılgandı, dedim. Kırılgan. Bu da Tommy’nin ona nasıl aşık olduğunun en basit açıklamasıydı. Tommy her zaman bir şeyleri düzeltmek, bozuk herhangi bir şeyi tamir etmek isteyen türden bir çocuktu. Hasarlı şeylerle dolu bir dünyada da Allegra hepsinden en bozuk şeydi.
Bazen zalimlik karşısında, nezaketten daha rahat hissetmem benim için bile bir esrardı.
Bütün Roanoke kızları bir şekilde büyüyememiş, hayatları boyunca çocukluklarında takılıp kalmışlardı.
Ben de annemden nefret ediyordum, dedim ona. Ayrıca sadece bazen değil. Ondan her günün her saniyesinde nefret ediyordum.
Neden?
Omuz silktim. Çünkü onu sevmeme izin vermiyordu.
Şimdiye kadar hayatın bizden bir şeyler alıp götürdüğünü, bizi hiç beklemediğimiz köşelere sıkıştırdığını, hiç dönüşeceğimizi sanmadığımız insanlara dönüştürdüğünü şimdiye kadar öğrenmiştim.
Ne? diye sordum.
Yok bir şey. Kafasını hafifçe salladı. Sadece seni bir daha asla göremeyeceğimi sanıyordum.
Evet, ben de. Ama eskiden uyuyamadığım gecelerde, yalnız hissettiğimde ve yaşamaktan bıktığımda bazen onu düşünürdüm. Dokunuşunun beni bir şekilde hem parçalarıma ayırıp hem de bir araya getirdiğini hatırlardım. Hatırlar ve tekrar unutmaya çalışırdım.
Unutmayı tercih ettiğinde bile insanın aklında kalan şeyler ne kadar da tuhaftı.
Senin her zaman seçeneklerin var Lane. Sadece yanlış olanları seçip duruyorsun.
Bu, bütün Roanoke kızlarının sırrı, dedi. Bu, bizi özel kılan şey.
Avucumla gözyaşlarımı yanaklarımdan silerken kim olduğumu, nereden geldiğimi ve ben olmanın ne demek olduğunu unutmaya çalıştım.
Karanlık sular kafasının üstünü örtmeden önce Yates’in adı boğazında ıslak bir çığlıktı.
Hayattaki birçok şeyde olduğu gibi, hakikat beklemeye değmiyordu.
Karizma bir güçse eğer, büyükbabam kraldı.
İyi ve tatlı Tommy, insanın bazen yaşadığını kanıtlamak için diğerlerini nasıl incitmek zorunda olduğunu asla anlamazdı.
Sanki aydınlıkla karanlık, coşkuyla ıstırap arasındaki ince bir çizgide gidip geliyormuş da benim tek yapabileceğim o çizginin altında durmak ve kolarımı uzatarak onu yakalamayı ummaktı.
Ama bu kez kaçmıyordum. Kaçmanın insanı bir yere götürmediğini biliyordum. Insan içindekinden kaçamazdı. Sadece onu kabullenir ve etrafından dolanarak onu daha iyi bir şeye dönüştürebilirdi.
Alabileceğinden daha fazlasına uzanmanın ne kadar acı verici derecede fuzuli olduğunu, sadece dünyanın sınırlarını kabullenmenin nasıl daha kolay olduğunu iyi biliyordum.
Şimdiye kadar hayatın bizden bir şeyler alıp götürdüğünü, bizi hiç beklemediğimiz köşelere sıkıştırdığını, hiç dönüşeceğimizi sanmadığımız insanlara dönüştürdüğünü şimdiye kadar öğrenmiştim.
-O bana asla zarar vermez. Ya da sana. O bizi gerçekten seven tek kişi .
– Peki. Ama bazen bizi seven insanlar yine de bize zarar verebilirler.
Ben tam olarak nereye gideceğimi bilmiyor olabilirdim ama bu kez kendi kaderimi seçiyordum.
İnsan içindekinden kaçamazdı.
Hepimiz cehennem ateşlerinde yanarak ölmeliydik. Ancak Tanrı cezalarını ağır ağır dağıtmaktan, daha çok can yakmasını sağlamaktan hoşlanıyordu.
O bizi seviyor. Biz onun her şeyiyiz.
Kelebekler ve günışığı ile ilişkilendirilen türden kolay bir sevgi, bir peri masalı değildi. Karanlık, dolambaçlı bir korku gösterisinden oluşan bir sevgi. Vücudunda zehir gibi yayılarak mürekkepli dokunaçlar gibi kıvrılıyor bütün ışığı yavaşça sıkıp alıyordu.
Kafasının içindeki savaş keşke bitseydi. Her gün zorlu bir mücadele, sonsuz yorucu bir çaba.
Başından beri olmak istediği hiçlikte kaybolup gitmişti.
Onu tekrar deneyebilir miyiz?
Cooper kafa sallayarak onayladı. Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrılınca yüzünde bir gülümseme belirdi. Yeniden başlayabiliriz dedi. Olmaz mı? diye sordu.
Ona, Temiz sayfalar olmadığını sanıyordum dedim.
Temiz bir sayfa değil dedi ve bir şekilde hala nazik gelen sert bir elle ensemi kavradı. İkinci bir şans.
Dudakları dudağıma ulaşmadan, göğsüne elimi koyarak onu durdurdum. Bunu bazen berbat edeceğim dedim.
Hiç tereddüt etmedi. Orası kesin zaten. İkimiz için de.
Öpücüğü içimdeki sızıyı yok etmedi. Mucizevi bir şekilde beni iyileştirip her şeyi düzeltmedi de. Ancak bir başlangıçtı. Çok iyi bir başlangıç.
Senin her zaman seçeneklerin var Sadece yanlış olanları seçip duruyorsun.
Cesareti ve karakteri olduğunu gösteriyor bu. Bir erkekte olması gereken iki iyi özellik.
Bir annenin bir adamı kendi çocuklarına nasıl tercih edebileceğini anlayamıyorum!
Hayattaki birçok şeyde olduğu gibi, hakikat beklemeye değmiyordu.
İnsanın bazen yaşadığını kanıtlamak için diğerlerini nasıl incitmek zorunda olduğunu asla anlamazdı.
Ölümü, ondan hayatı boyunca hiç görmediğim bir adanmışlık, amaç sergiliyordu.
insanın bazen yaşadığını kanıtlamak için diğerlerini nasıl İncitme zorunda olduğunu asla anlamazdı.
Sanki aydınlıkla karanlık,coşkuyla ısırıp arasındaki ince bir çizgide gidip geliyormuş da benim tek yapabileceğim o çizginin altında durmak ve kollarımı uzatarak onu yakalamayı ummaktı.
“Çünkü onu sevmeme izin vermiyordu.”
Ama bu kez kaçmıyordum. Kaçmanın insanı bir yere götürmediğini biliyordum. İnsan içindekinden kaçamazdı. Sadece onu kabullenir ve etrafından dolanarak onu daha iyi bir şeye dönüştürebilirdi.
Vicdan azabının yok edilmesi neredeyse imkânsız bir his olduğunu keşfediyordum. Büyümeye devam eden, her savunmasız noktayı dolduran zehirli bir sarmaşık gibiydi. İnsana bütün başarısızlıklarını gösteriyordu.
– Ya yasaları çiğneseydim?
Büyükbabam artık eğleniyormuş gibi bakıyordu bana. Gözleri neşe doluydu.
– Avukatlar öyle şeyler için varlar.
Onu çileden çıkaracak bir şey bulmaya çalıştım.
– Ya hamile kalsaydım?
Büyükbabam güldü.
– Buralarda bir genç kızın ilk kez hamile kalışı olmaz.
– Ya birini öldürseydim?
Hiç tereddüt etmeden, Cesedi gömmene yardım ederdim dedi.
– Ya kaçsaydım?
– Eve dönmeye karar verdiğinde sana sıkıca sarılmak için tam burada bekliyor olurdum.
Kaliforniya güneşinin ne kadar da narin olduğunu fark ettim. Orada güneş insanı sarıp sarmalardı. Buradaysa suratına tokat gibi iniyordu.
Gözlerimi devirdim. Çakıya bakarak, Neden hep bir şeyleri oyup duruyorsun? diye sordum.
Allegra çakıyı sahiplenici bir tavırla sıkıca tuttu. Bilmiyorum. Hoşuma gidiyor. Bazen bir kelime ya da his öylesine yoğun oluyor ki onu içimden çıkarmak zorunda kalıyorum. Bana yardımı dokunuyor.
Sevgisi çok yoğun bir karanlıkla örülüydü. Birbirine dolaşan bütün o düğümleri asla çözemeyecekti. Ve nefret etmeden de kimseyi sevmeyecekti.
O hep iyi bir gözlemci olmuştu. Bakışlarıyla insanların açık etmek istediğinden daha fazlasını yakalıyordu. Ayrıca karanlıkta büyümüştü ve göz önünde saklanmak nasıldır biliyordu. Birçok insanın aksine gölgelerden korkmuyordu.
Belki de burası farklı bir ülke gibiydi; birazcık kötü olmanın sorun olmadığı bir yer.
Karizma bir güçse eğer, büyükbabam kraldı.
İyi ve tatlı Tommy, insanın bazen yaşadığını kanıtlamak için diğerlerini nasıl incitmek zorunda olduğunu asla anlamazdı.
Dünyanın bu kadar sessiz olabileceğini hiç bilmezdim.
Otobüs yolculuğu tuhaftı. Tek yaşadığım, tek bulunduğum yer olan New York’tan uzaklaştıkça, nedense eve yaklaşıyormuşum gibi hissediyordum. Kalabalık şehirler yerini açık alanlara, alabildiğince uzanan düz arazilere ve sonsuz bir ufka bıraktıkça, içimde bir şeyler çözülür gibi oldu.
Ölümü, ondan hayatı boyunca hiç görmediğim bir adanmışlık, amaç sergiliyordu.
Bazen hayatını değiştirmek için bir gün bile yeterli
Hayatta herhangi bir şeyin adil olduğunu düşünüyorsan aptalın tekisin.
Hayatta birçok şeyde olduğu gibi, hakikat beklemeye değmiyordu.
Unutmayı tercih ettiğinde bile insanın aklında kalan şeyler ne kadar da tuhaftı.
Hepimiz balataları sıyırmışız. Öyle ya da böyle. Sadece derecesi farklı.
Kaçmanın insanı bir yere götürmediğini biliyordum. İnsan içindekinden kaçamazdı. Sadece onu kabul­lenir ve etrafından dolanarak onu daha iyi bir şeye dönüştürebi­lirdi.
Bence bütün o berbat şeyler insanın içinde kalıyor. İnsan sadece onun etrafından dolanmanın bir yolunu buluyor.
Bazen zalimlik karşısında, nezaketten daha rahat hissetmem benim için bile bir esrardı.
Senin her zaman seçeneklerin var.
Sadece yanlış olanları seçip duruyorsun.
İnsanın bazen ya­şadığını kanıtlamak için diğerlerini nasıl incitmek zorunda oldu­ğunu asla anlamazdı.
“Ama bazen bizi seven insanlar yine de bize zarar verebilirler.”
“Başka herhangi bir çocuk onun ağzından çıkan her kelimeye altın değerindeymiş, yaptığı her harekete ayı gökyüzüne koyan oymuş gibi bakar mıydı?”
“Hayattaki birçok şeyde olduğu gibi, hakikat beklemeye değmiyordu.”
“İyi ve tatlı Tommy, insanın bazen yaşadığını kanıtlamak için diğerlerini nasıl incitmek zorunda olduğunu asla anlayamazdı.”
Allegra’yı ya da büyükbabamı ya da büyükannemi tek seferde saatler boyunca kaybettiğim günler oluyordu. Sanki ev onları yutmuş da tekrar tükürüp çıkarana kadar bir daha onları göremeyecekmişim gibi hissederdim.
YA KAÇIYORUZ YA ÖLÜYORUZ
-Neden hep bir şeyleri oyup duruyorsun?
-Bilmiyorum. Hoşuma gidiyor. Bazen bir kelime ya da his öylesine yoğun oluyor ki onu içimden çıkarmak zorunda kalıyorum. Bana yardımı dokunuyor.
Tercih sunulsaydı eğer, onun bir hapishane yerine Roanoke’da kalmasını tercih ederdim. Bu daha uygun geliyordu. Boş kalesinde yolunu şaşırmış ve yıkılmış bir kral.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir