İçeriğe geç

Harflerin Simyası Kitap Alıntıları – Nurullah Genç

Nurullah Genç kitaplarından Harflerin Simyası kitap alıntıları sizlerle…

Harflerin Simyası Kitap Alıntıları

Güz renkli şairin ruhu nerde bulunur..?
Hangi rüya çaresiz, hangi mazmun yaralı
Neden bir muammaya beni kurban eyledin
Kalbimdir gittiğin yer..
Dağıt mutluluğunu ağlayan yüreklere
benim yüzüm karanlık..
Benzetirler benim fotoğrafımı
Bir çocuğun akşam korkularına
..
Sen yokken yanımda, her şey yabancı
Sen yokken kırılır kum saatleri..
..
Neden böylesine kayıptır ruhum..
Göğün hangi katında taradın ki saçını
Gölgesi dokunuyor yeryüzüne uzaktan
Ağaçlar boynu bükük duruyorsa bahçede
Arala, zülüfleri görünsün perdelerin
Kelebekler neden kanatlanıyor
O bahara meftun ateşe doğru..
Dertlerim sendedir, sendedir devam
Beni al gecenin koynundan, götür
Güneşi batmayan güne ver beni
Özüne gurbet olan bilemez can vereni
Yorgun bir sevdayı taşıyan sesin
Ağlatır dağları ve ırmakları..
Bir kadın gülmeyi unuttuğunda
Saçlarından süzülürmüş acılar
Dokun ey kalbim
Bazen her durakta beklerim gözlerini
Bazen hıçkırıklar durdurur beni
Kim bilir nereden bulmuş bu derin
Bu gurbet yorgunu son türküleri
Bir kadın gülmeyi unuttuğunda
Saçlarından süzüIürmüş acılar
Kim bilir nereden bulmuş bu derin
Bu gurbet yorgunu son türküleri
Su üstünde o hayal
Bir yağmurla düşer avuçlarıma..
Kendi hayalimden geçtim de artık
Onun hayalinden geçemiyorum
Benimle kuşatsan hayallerini
Dertlerim sendedir, sendedir devam
Alsın beni kollarına yeryüzü
Sarsın beni saçlarıyla şimdi gök
Ne hudutta türkü söyleyen umut
Ne evimde gözlerine perdeyim
Sen, en güzel aynada görebildin mi seni
Hangi ruhun kokusu yayılıyor aleme
Vermeseydin münzevi bir şaire gölgeni
Gülsuyu damlar mıydı bu esrarlı kaleme
Bahar tükendi ömrün toprağında, gitti yaz
Güz renkli bir şairin ruhu nerde bulunur
Neden bir muammaya beni kurban eyledin
Durma öyleyse, yürü
Orda ışık
Ve yıldız
Gözlerinden ötürü
Kavrulacak asuman
Simyacının bu akşam
Yine gizli
Ve sessiz
Yanan avuçlarından
Dökülüyor saçların
Şimdi her şey bir kalbin derdine pervanedir
Özüne gurbet olan bilemez can vereni
Görebilseydi güneş, sarı bir yaprak gibi
Düşüp avuçlarına sorardı; ölüm nedir
Göğün hangi katında taradın ki saçını
Gölgesi dokunuyor yeryüzüne uzaktan
Her ruh kendi yüzünü ararken aynalarda
Sen bir su kenarında bulmuşsun Hallâc’ını
Bana hangi masalın rüzgârıdır dokunan
Hangi deniz yorgunu martılar kaldı bana
Bir gün geçen zamana sormalı takvimleri
Bana ölüm kokusu getiriyor yalnızlık..
Sus ey deniz, ruhumu incitiyor ağlaman
Camları neden karartıyor bu şehir..
yollarındayım fırtınalı günlerin gülümsüyorsun ey acı
kim olsa, yanardı benim yerimde
söyle, gece neden benzer insana
Neylesin uçmayı bilmeyen kuşlar
..
Şimdi her ayrılık kanlı bir bahar..
..
~

Aşk öyle bir tufandır ki içimde
Yanıyor aynada kaybolan tenim

~

Bir rüyayla geldiler o uzak nehirlerden

Saçlarında parlayan yıldızları sordular..

çöllerin tenhasına aklımı bırakmışım
fırtınalar durunca durur belki bu çığlık
dağlara vurayım kendimi artık
ateş olsam söndürüyor karayel
kuş olsam çare yok, uçamıyorum
alevden bir fanus içinde ruhum
orada bir pencere; açamıyorum
ben duman dumanım uçurumlarda
bir istila bir cehennem şarkısı
ne kadar baksam da kalbine aşkın
beyazı siyahtan seçemiyorum
neden kapanıyor üstüme gökler
sanki üzülüyor buna melekler
yoksa yeniden mi aldanıyorum
neden bir muammaya beni kurban eyledin
Sinendeki her mevsim feleğin ahı mıdır?
Vermeseydin münzevi bir şaire gölgeni
Gülsuyu damlar mıydı bu esrarlı kaleme..
Sır saklamaz bilirim ayna, canın içinde..
Yine de bir yol var, inanıyorum..
İçimde birikti şimdi bir tufan..
Bana bu sevdanın ruhsatı gerek..
Göğün kapısına dayanıyorum
Bazen ağlayarak, bazen gülerek
Bir dua, bir nida ve bir haykırış
Neden yıldızlara yaslanıyorum
Neden rüzgarlı yüzün aynasıdır umudun
Bilmez misin, korkunun dudakları tendedir
Güneşe varmak için gözlerimde uyudun
Sanma ki, her hayalin girizgahı sendedir
Bak nasıl da dokunmuş harflerin simyasına
Onun dudaklarında gevheran oldu şiir
Bir sükut zindanıdır onu bekleyen ölüm..
Neden bir muammaya beni kurban eyledin
Bir yanımda sükût renkli gölgeler
Bir yanımda yaslı rüzgârgülleri
Hayalin en uzun baharı benim
Yaprağında şebnem olur gözlerin
Öyle bir durdun ki son kapısında
Yıkılan evlerin, çöken hanların
Bir saray gölgesi düştü ömrüme
Beyazdan kırmızı güller devşirip
Tarihin derdiyle uyandı hilal
Bir sultân yürüdü seher vaktinde
Unuttum nerdeyim; nedendir bu hâl
Öyle bir vardın ki topraklarıma
Dalları tutuştu ısırganların
Hasreti büyüdü sırlı anların
Öyle bir güldün ki,sustu karanlık
Ufuklarda kalbin gözleri vardı
Coşku dalga dalga gökleri sardı
Sen, en güzel aynada görebildin mi seni
Hangi ruhun kokusu yayılıyor âleme
Vermeseydin münzevi bir şaire gölgeni
Gülsuyu damlar mıydı bu esrarlı kaleme
Neden rüzgarlı yüzün aynasıdır umudun
Bilmez misin, korkunun dudakları tendedir
Güneşe varmak için gözlerimde uyudun
Sanma ki, her hayalin girizgâhı sendedir
Kendisine sevdalı şah-ı giryan nerdedir
Bir sükut zindanıdır onu bekleyen ölüm
Sîne viran, titreyen canı bilr yerdedir
O bir nîran-ı keder, hân-ı rüsvadır gülüm
Dokun ey kalbim
Dokun yeryüzüne, çoğalt kuşları
Bilirsin ki, tutuştukça bu sine
Ağlatır geceyi ve yıldızları
Bazen her durakta beklerim gözlerini
Bazen hıçkırıklar durdurur beni
İnsanlar geldi duyulmamış ülkelerden
Sonbaharın sabahında durdular
Sevgiye tutunup,sonra ansızın
Bir rüyanın esrarını sordular

Bir kadın gülmeyi unuttuğunda
Saçlarından süzülürmüş acılar

Önce yapraklar döküldü minyatürlerinden yalnızlığımın
Kimi gördüysem o akşam,sessiz
O akşam gül vardı avuçlarında

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir