İçeriğe geç

Odessa Kitap Alıntıları – İzak Babel

İzak Babel kitaplarından Odessa kitap alıntıları sizlerle…

Odessa Kitap Alıntıları

evet, sizi istemiyorum! bir insanın ölümü istemediği kadar istemiyorum sizi, bir gelinin yüzünde sivilce istemediği kadar istemiyorum.
bazıları doğuştan ölüme mahkûmdur. bazıları da yaşamaya henüz başlamamıştır.
ama herkes yanılabilir, tanrı bile.
siz yaşamak isterken, o günde yirmi kez ölmeye zorlar sizi.
İlk kez o gün ağladım. Gözyaşı dünyası öylesine büyük, öylesine güzeldi ki, gözyaşından başka her şey silinmişti gözümden.

İki kişiyiz biz. Ben ve sırtıma bir kambur gibi yapışmış acım.

“Ne aptal bir şeysin sen. Kötüdür insanlar.”
“Hayır,“ dedi Gerşkoviç. “İnsanlar iyidir. Onlara kötü oldukları öğretilmiştir, onlar da inanmışlar buna.“

Tanrım, sevmeyenleri affetmezsin sen.

Hayattayken insanların yaşamasına izin vermiyorlardı diyerek bir anıta tekme attı Broydin ve öldükten sonra da ölmelerine izin vermiyorlar.

Votka içmesini bilen insanlar vardır, votka içmesini bilmeyenler de, ama hepsi votka içer.

Bazıları doğuştan ölüme mahkum olmuştur. Bazıları da yaşamaya henüz başlamamıştır.

Bana kuş seslerini, ağaçların isimlerini anlatacak birini nerede bulacaktım? Ağaçlarla, kuşlarla ilgili ne biliyorum? Yalnızca leylağı tanıyabilirdim, o da çiçek açtığı zaman./ İzak Babel- Odessa Öyküleri

Hayat iğrenç, dünya bir kerhane, insanlar madrabaz.
Her şey sizin olsun istiyorsunuz, açgözlü kadın, ekmek kırıntılarını kapmak için masa örtüsünü çeken çocuklar gibi dünyada ne var ne yok, kendinize çekiyorsunuz. İlk buğday da, ilk üzüm de sizin olsun istiyorsunuz. Beyaz somunları güneşin en sıcak olduğu saatte pişirmek istiyorsunuz ama sizin o melek gibi çocuğunuz süt bulamadığından eriyip gidiyor
Budala yaşlılık, ürkek gençlikten daha az acınacak şey değildir.
ama herkes yanılabilir, Tanrı bile.
Bazıları doğuştan ölüme mahkûmdur. Bazıları da yaşamaya henüz başlamamıştır.
Her şey sizin olsun istiyorsunuz, açgözlü kadın, dedi. Ekmek kırıntılarını kapmak için masa örtüsünü çeken çocuklar gibi dünyada ne var ne yok, kendinize çekiyorsunuz. İlk buğday da, ilk üzüm de sizin olsun istiyorsunuz. Beyaz somunları güneşin en sıcak olduğu saatte pişirmek istiyorsunuz ama sizin o melek gibi çocuğunuz süt bulamadığından eriyip gidiyor
Ben insanlar insanca bir şey yaptığı zaman şaşırırım diye karşılık verdi Naftula. Delice bir şey yaptıklarında şaşırmam.
Çocukların yeni eşyalarına karşı duyduğu sevinci dünyada hiç kimse hiç bir şeye karşı duyamaz.
Hayat sana ‘evet’ diye haykırıyorken, hiçbir zaman ‘hayır’ deme.
Hayattayken insanların yaşamasına izin vermiyorlardı. Öldükten sonra da ölmelerine izin vermiyorlar.
Hayat sana ‘evet’ diye haykırırken, hiçbir zaman ‘hayır’ demeyesin.
Cevaba susamış insan sabırlı olmak zorundadır. Bilgi dağarcığı dolu olan insana da mağrurluk yakışır.
Her şey sizin olsun istiyorsunuz aç gözlü kadın. Ekmek kırıntılarını kapmak için masa örtüsünü çeken çocuklar gibi dünyada ne var ne yok, kendinize çekiyorsunuz. İlk buğday da ilk üzüm de sizin olsun istiyorsunuz. Beyaz somunları güneşin en sıcak olduğu saatte pişirmek istiyorsunuz ama sizin o melek gibi çocuğunuz süt bulamadığından eriyip gidiyor.
Konuklar masalara yaş sırasına göre oturmamışlardı: budala yaşlılık ürkek gençlikten daha az acınacak bir şey değildir. Zenginlik sırasına göre de oturmamışlardı: ağır kesenin astarı gözyaşıyla dikilmiştir.
Hayattayken, bizim yaşamamıza izin vermezlerdi, öldükten sonra da bizim ölmemize izin vermiyorlar.
Bilge kişiler kurtçukların cesede ulaşmasını engellemenin yanlış olduğunu öğretiyorlardı, çünkü murdardı.
Topraktan geldin, toprağa döneceksin.
Delikanlılar genç kızları çitlerin ardına götürüyor, öpücük sesleri mezar taşlarında yankılanıyordu.
Hayatla ilgili bilinebilecek her şeyi bilirdi.
Zira onurum benim için mutluluğumdan da değerlidir
Benya az ama güzel konuşur.
Az konuşur ama daha çok konuşsun istersiniz.
Kral az ve kibar konuşurdu. Bu herkesi öyle korkuturdu ki kimse bir soru sorarak sözünü kesmeye cesaret edemezdi.
Bazıları doğuştan ölüme mahkumdur.
Bazıları da yaşamaya henüz başlamamıştır.
Adalete toz kondurmuyordum, ama adalet bana toz konduruyordu.
Bir Buçukluk Yahudi, Odessa’yı ayağa kaldırmış.
“Polis nerede başlıyor, Benya nerede bitiyor?” diye bağırıyormuş.
“Benya’nın başladığı yerde polis biter,” diye cevap vermiş ona aklı başında insanlar; ama bir türlü yatışmamış
Cevaba susamış insan sabırlı olmak zorundadır. Bilgi dağarcığı dolu olan insana da mağrurluk yakışır.
Nokta, olması gereken, ona yakışan yerde olur.
Cevaba susamış insan sabırlı olmak zorundadır.
Hayattayken, bizim yaşamamıza izin vermezlerdi, diyerek bir anıta çizmesiyle tekme attı Broydin, öldükten sonra da bizim ölmemize izin vermiyorlar
Budala yaşlılık, ürkek gençlikten daha az acınacak şey değildir.
Budala yaşlılık, ürkek gençlikten daha az acınacak şey değildir.
İlk kez o gün ağladım. Gözyaşı dünyası öylesine büyük, öylesine güzeldi ki, gözyaşından başka her şey silinmişti gözümden.
Bana kuş seslerini, ağaçların isimlerini anlatacak birini nerede bulacaktım? Ağaçlarla, kuşlarla ilgili ne biliyorum? Yalnızca leylağı tanıyabilirdim, o da çiçek açtığı zaman.
Hayattayken insanların yaşamasına izin vermiyorlardı diyerek bir anıta tekme attı ve öldükten sonra da ölmelerine izin vermiyorlar
Burada bitiriyoruz artık. Herkes şöyle diyecektir: Nokta, olması gereken, ona yakışan yerde olur.
Sabah erken saatlerde harika oluyor kent: çiy, sessizlik ve çok da az insan
İnsanlar iyidir. Onlara kötü oldukları öğretilmiştir, onlar da inanmıştır buna.
Iki kişiyiz biz. Ben ve sırtıma bir kambur gibi yapışmış acım
Hayat sana “evet” diye haykırırken hiçbir zaman “ hayır “ diyemezsin.
Yemeği pişirirken yemeğin altını gerektiği kadar yakacaksın derler … Ortama uyacaksın.
Odessa’lı ihtiyarlar içinde defne yaprağı , sarımsak ve biber olduktan sonra , neden yapılmış olursa olsun ,her türlü çorbayı içer.
Ders başına iki güğüm süt alan Almanca öğretmeni..
Yahudi olma şansı ile doğduğumdan komisyoncu oldum.
Seryojka Utoçkin ; Odessa’nın en ünlü şahsiyetlerinden. İmparatorluğun ilk pilotu, futbolcusu ve otomobil yarışçısı . ( 1977-1916 )
Budala yaşlılık , ürkek gençlikten daha az acınacak şey değildir.
Hepsi burada, yüzleri mezarlık kapısına dönük, yatıyordu işte: Aşkenaziler, Hessen’ler, Efrussi’ler, gözü doymayan cimriler, boş gezenin boş kalfası filozoflar, Odessa’nın zenginliklerinin ve fıkralarının yaratıcıları.
Hayat iğrenç, diye mırıldandı, dünya bir kerhane, insanlar madrabaz
Topraktan geldin, toprağa döneceksin.
Hayat sana ‘evet’ diye haykırırken, hiçbir zaman ‘hayır’ demeyesin.
Ekmek kırıntılarını kapmak için masa örtüsünü çeken çocuklar gibi dünya da ne var ne yok, kendinize çekiyorsunuz. İlk buğday da, ilk üzüm de sizin olsun istiyorsunuz. Beyaz somunları güneşin en sıcak olduğu saatte pişirmek istiyorsunuz ama sizin o melek gibi çocuğunuz süt bulamadığından eriyip gidiyor
Cevaba susamış insan sabırlı olmak zorundadır. Bilgi dağarcığı dolu olan insana da mağrurluk yakışır.
Bu çeşit platonik hayaller peşinde koşmak bana göre değil, ileride bir kariyer sahibi olacağım.
-Kötüdür insanlar.
*Hayır, insanlar iyidir. Onlara kötü oldukları öğretilmiştir, onlar da inanmışlar buna.
Caddede dolaşmak boş bir uğraş gelmezdi bana. Dolaşırken çok hoş hayaller kurardım.
Tanrım, sevmeyenleri affetmiyorsun sen..
Aşk. Aşkı bilmeyenleri cezalandırır Tanrı
Cafe de Paris’te bir kadeh konyak içince neşesi yerine geldi.
Çalışmaktan, savaşmaktan, aşktan haz duymak için yaratılmışız bizler; yalnızca bunlar için doğduk ve bunlar için yaşayacağız, başka hiçbir şey için değil.
“Ben, insanlar insanca bir şey yaptığı zaman şaşırırım,” diye karşılık verdi Naftula. “Delice bir şey yaptıklarında şaşırmam ”
Çünkü on yaşında bir çocuğun aşkı da kıskançlığı da her bakımdan yetişkin erkeklerinkiyle aynıdır.
“İşe yaramaz bir yonga parçası gibi oradan oraya sürüklüyor seni rüzgar. Bunca zaman nerelerdeydin?..”
Toprak ıslak derinlikler, mezar, çiçek kokuyordu.
Çocukların yeni eşyalarına karşı duyduğu sevinci dünyada hiç kimse hiçbir şeye karşı duyamaz.
Islak, balık pulu kaplı elleri soğuk, güzel ülkelerin kokusunu taşırdı.
“Froim’in işi yük arabacılığıdır, arabasına koşulu kara yağız iki atı vardır, ama Froim’in ruhu kara yağız atlarından da karadır ”
Votka içmesini bilen insanlar vardır, votka içmesini bilmeyenler de, ama hepsi votka içer.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir