İçeriğe geç

Kitabu Afati’l-Lisan Dilin Afetleri Kitap Alıntıları – İmam Gazali

İmam Gazali kitaplarından Kitabu Afati’l-Lisan Dilin Afetleri kitap alıntıları sizlerle…

Kitabu Afati’l-Lisan Dilin Afetleri Kitap Alıntıları

Halkın, Allah Teâlâ’nin sıfatları ve kelâmıyla ilgili soruları, ve Kur’an’ın harflerinin ezeli midir, sonradan mi yaratılmıştır şeklindeki soruları dilin âfetlerindendir. Onların vazifesi Kur’an’ın hükümleriyle amel etmektir. Ancak bu nefse ağır gelir. Kalbi boş ve gereksiz şeylerle meşgul etmek ise nefse hafif gelir.
Dini konularda doğruyu söylemek, meseleyi doğru bir şekilde aktarmak, ancak sözün ehli âlimlerin işidir. İlmi az ya da anlatımı noksan olan kişi konuşarak yanlış yapmış olur; yanlıştan kurtulamaz, fakat, cahil olduğu için Allah (c.c) onu affeder.
Cenâb-ı Allah şöyle buyurur:
Af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.
Resûl-i Ekrem (s.a.v), Cebrail’e,
Ey Cebrail! Bu af nedir, nasıl olur? diye sorunca, Cebrail (a.s) şöyle demiştir:
Allah (c.c), sana zulmedeni affetmeni, sana gelmeyene gitmeni, sana vermeyene vermeni emrediyor.
Cennete bir adamın ağladığını görsen şaşırmaz mısın?
Âkıbetinin ne olacağını bilmediği halde, dünyada gülen kişinin durumuna daha çok şaşılır.
Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: Bedir muharebesine Resûlullah ile beraber gittim. Bana dedi ki: Gel seninle yarışalım! Bunun üzerine ben fistanımı karnımın üzerine sıkı bir şekilde bağladım. Sonra bir çizgi çizdik. Onun üzerinde durduk ve yarıştık. O beni geçti ve şöyle demiştir: İşte bu geçişim senin Zilmecaz’daki geçişine karşılık olsun.

Zilmecaz’daki hadiseyi ise Hz. Âişe (r.a.) şöyle anlatıyor: Biz oradayken Resulullah bir gün bize geldi. Ben o zaman daha gencecik bir kızdım. Babam beni bir şey için göndermişti. Resulullah onu bana ver dedi. Ben vermedim ve Resulullah’tan koşarak uzaklaştım. Rasulullah beni tutmak için arkamdan koştuysa da bana yetişemedi.

Said b. el-Âs oğluna şöyle dedi: Şerefli bir kimse ile dalga geçme. Çünkü böyle yaptığın takdirde o, sana buğzedecektir. Rezil bir kimse ile de şakalaşma. Zira onunla şakalaştığın takdirde, sana karşı cüretkâr olacaktır.
Mâlik b. Dinâr (k.s) şöyle demiştir: Isâ (a.s) havârileriyle beraber giderken bir köpek leşine rastladılar. Havâriler Bu köpek ne kötü kokuyor dediler. İsâ (a.s) Dişleri ne kadar beyaz, ne kadar parlakmış dedi.

Hz. İså bu sözüyle, köpek dahi olsa arkasından kötü konuşmanın uygun olmadığını ve Allah’ın (c.c) yarattıklarının güzel taraflarından bahsetmenin gereğini anlatmak istemiştir.

Allah (c.c) en doğrusunu bilir.
Halk tabakasının vazifesi, Kur’an’da olan ibadet ve taatlerle meşgul olmaktır, ancak bu ibadet ve taatlerle meşgul olmak nefislere ağır gelir, fuzuli hareketler ise, kalbe hafif geldiğinden avam tabakadan olan bir kimse ilme dalmaktan hoşlanır; zira şeytan kendisine ‘sen âlimlerden ve fazilet ehlindensin’ hayalini verir ve bu hayali kalbinde yerleştirmek için var kuvveti ile çalışır. Onu kaydırıp küfrünü gerektiren bir sözü ağzından çıkarıncaya kadar yakasını bırakmaz. Oysa kendisi küfrünü gerektiren bir söz söylediğinden habersizdir.
Eğer konuşmayı beceremeyen kimselerden isen bunu ganimet ve fırsat sayarak sükût edip selamete kavuşanlardan olmaya çalış.
Konuşan susarsa, selamet bulur, konuşursa, nefsini tehlikeye atmış olur
‘Susan kurtulmuştur’
Kim bizim dil âfetlerinden söylediklerimizin tamamını düşünürse anlar ki, kişi dilini serbest bıraktığı takdirde hatadan selim kalmaz
Kim ‘Ben İslâm’dan uzağım’ derse -eğer doğru söylüyorsa- söylediği gibidir. Eğer yalancı ise, İslâm’a sağlam olarak dönmemiş demektir.
Bir kişi Hz. Peygamber [s.a.v]’in yanında hutbe okuyarak dedi ki: ‘Kim Allah’a ve O’nun Peygamber [s.a.v]’ine itaat ederse o hidayete ermiştir. Kim onlara isyan ederse o dalalete düşmüştür.’

Bunun üzerine Hz. Peygamber [s.a.v] o adama şöyle demesini emretti:

Kim Allah’a ve Peygamber’e isyan ederse o dalalete düşmüştür.

İbn Abbas (r.a) şöyle anlatır: ‘Bir kişi Hz. Peygamber’e [s.a.v] geldi. Bir iş için kendileriyle konuşarak dedi ki: ‘Allah’ın ve senin dilediğin ‘ Bunun üzerine Hz. Peygamber [s.a.v], şöyle buyurmuştur:

Sen beni Allah ile eşit mi kılıyorsun? ‘Yalnız Allah’ın dilediği’ de!

Müslüman kişi Müslüman kardeşini hayırla andığı zaman, melekler ‘Sana da bunun benzeri olsun’ diye dua ederler.
Kim bir sultanı veya herhangi bir kimseyi, kendisinde bulunmayan sıfatlarla şahitler huzurunda methederse, Allah Teâla (c.c) kıyamet gününde bu kimseyi dehşetten sarkmış diline basıp düştüğü halde haşreder.
Bizler bazı insanların yüzüne gülüyoruz, oysa kalbimiz onlara lanet ediyor.
Mal ve rütbe sevgisi, suyun sebzeleri yeşertmesi gibi kalpte nifak yeşertir.
Kişi, yöneticinin huzuruna girip, onu övmeye ihtiyacı olmadığı zaman böyle yaparsa münafıklık etmiş sayılır. Eğer yöneticinin huzuruna girmek zorunda değilse, fakat girdiği takdirde de onu methetmediğinde başına geleceklerden korkuyorsa bu da münafıklıktır. Çünkü nefsini, yöneticiyi övmeye mecbur eden kendisidir. Eğer aza kanaat edip mal ve rütbeyi terkederse, emirin huzuruna girmeye gerek kalmayacaktır. Buna rağmen, mertebe ve zenginlik arzusundan dolayı yöneticinin huzuruna girip onu methederse, böyle bir kimse münafıktır
İbn Ömer (r.a)’e şöyle denildi: Biz yöneticilerimizin huzuruna giriyoruz. Orada konuşuyoruz. Çıktığımız zaman konuştuklarımızın aksini konuşuyoruz. İbn Ömer, ‘Biz Hz. Peygamber [s.a.v]’in zamanında bunu münafıklık sayardık’ dedi.
Ölüm hepimizi, kasıp kavuracaktır. Kabir hepimizi kucaklayacak, kıyamet hepimizi bir araya getirecektir. Allah (c.c) aramızda hükmedecektir ve O hâkimlerin en hayırlısıdır.
Hasan Basri (rh.) şöyle demiştir: Sana başkasının sözünü nakletmek suretiyle koğuculuk yapan, mutlaka seni de başkasına ihbar eder.
Elindeki sermaye ile hazine kazanabilen bir kimse, onu bir çamur yığınıyla değiştirse ne kadar zarar ederse, ömür sermayesini zikir ve fikir yerine boş konuşmalarla sarf eden bir kimse de öyle zarar eder.
Bir kimse başkalarının bilmediği bir sözü onun aleyhinde yayar, onu o söz ile lekelemek isterse, aynı söz ile kıyamet gününde o iftiracıyı ateşte eritmek Allah’a haktır.
Unutmayalım ki, Baki olan Allah’tır. O’nun dışındaki her şey fanidir.
Kim haksız yere bir sözü, bir Müslüman’ı onunla lekelemek için yayarsa, Allah onu kıyamet gününde ateşle lekelendirir.
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Sizin en şerlilerinizi size haber vereyim mi?

Evet! dediler.

Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

Onlar ki, koğuculuk yaparlar, dostların arasını bozarlar, tertemiz insanlardan ayıplar arar, yakıştırmalar yaparlar.

Allah nezdinde en sevimliniz, ahlaken en güzel olanlarınızdır. O kimseler ki, kanatlarını gererler, severler ve sevilirler. Sizin Allah nezdinde en sevimsiz olanlarınız, söz gezdirenleriniz, kardeşlerin arasını ayıranlarınız, masum kimselerin hatalarını araştıranlarınızdır.
Cennete koğucu bir kimse giremez.
Allah kâfirlere Nuh’un karısı ile Lut’un karısını da bir misal yaptı. O iki kadın, kullarımızdan iki salih kulun (nikâhları) altında idiler. Böyleyken (iman hususunda) kocalarına hainlik ettiler. Kocaları Allah’tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan savamadı.
Dedi ki: ‘Allah âdil bir hâkimdir.
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Kim hayâ perdesini yüzünden atmışsa, onun gıybeti yoktur.

Selef-i Salihin derler ki: Üç sınıf vardır, onların gıybeti yoktur, onların gıybetinden günah gelmez:

1.Zalim idareci
2.Bid’atçi kimse
3.Fıskını açıklayan fasık

Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdır .
Kadınlar da kadınları alaya almasınlar; belki alay ettikleri kimseler kendilerinden daha hayırlıdır.
Hucurat Suresi 11.ayet
Zira burası aldanma yeridir.
Hasan-ı Basri den rivayet edilmiştir yaşlı bir kadın Allah Resulü’nün yanına geldi ve peygamber Efendimiz ona yaşlı kadınlar cennete giremezler buyurdu bunun üzerine kadın ağlamaya başlayınca peygamber Efendimiz sözünün ne manaya geldiğini şöyle açıkladı Sen o gün yaşta olmayacaksın Allah ayetinde gerçekten biz cennetlik kadınları güzel bir şekilde neden yarattık onları hep bakire yaptık buyurmaktadır.
“sabah olduğu zaman bütün organlar dile yalvararak şöyle derler; bizim için Allah’a karşı sorumluluk bilinci duy; biz seninle ayaktayız, sen doğru olursan biz de doğru oluruz, sen eğilirsen biz de eğiliriz.”
“kim sükût ederse, selamet bulur.”
Ne zaman bir Müslümanın hakkında kalbine bir kötülük gelirse, o Müslüman’ı daha fazla gözetmen ve durumunu sorman, ona hayırla dua etmen daha münasip olur, çünkü böyle yapman şeytanı kızdırır ve senden uzaklaştırır. Bir daha da şeytan senin kalbine kötü zannı ilka edemez, çünkü senin dua etmekle ve hakkında kötü zan yapılmak istenen adamın hakkına daha fazla riayet etmekle meşgul olmandan korkar.
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Allah, Müslüman’ın, kanını, malını ve kendisi hakkında kötü zanda bulunmayı haram kılmıştır.

Onun için,elindeki sermaye ile hazine kazanabilen bir kimse,onu bir çamur yığınıyla değiştirse ne kadar zarar ederse,ömür sermayesini zikir ve fikir yerine boş konuşmalarla sarf eden bir kimse de öyle zarar eder.
Resulullah buyurdu ki;
”İnsanlar üç sınıftır: Karlı olanlar, selamette olanlar, günahkarlar. Karlı olan Allah’ı zikreden kimsedir. Selamette olan, sükut edendir. Günahkar da, batıl ve boş işlere dalandır. ”
Kalbinden bir anda gelip geçen şeyler affedilmiştir.
Kötü zannın haram olmasının sebebi şudur: Kalbin sırlarını ancak Allah bilir. Bu bakımdan başkası hakkında kötü zanda bulunamazsın, ancak yorum kabul etmeyecek şekilde sana ayan beyan olursa, o zaman bildiğine ve gördüğüne inanmaktan başka seçeneğin yoktur.
Ey iman edenler! Zandan çok sakının, zira zanın bir kısmı günahtır.
Kötü söz gibi kötü zan da haramdır.
Eğer hâlini bilseydin, kendi kendine gülmek başkasına gülmekten senin için daha evla olurdu.
Kim olursa olsun, Allah’ım emrine muhalefet eden bir kimseye uyulmaz.
“Şüphesiz müminin susması tefekkür, bakışı ibret, konuşması da zikir olmalıdır.”
Hadis-i Şerif
Enes (r.a.) der ki:Resulullah (s.a.v) eşleriyle beraberken en çok şakalaşan biriydi rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem(s.a.v) çok tebessüm ederdi.
Yusuf b. Esbat diyor ki: Hasan-ı Basri otuz yıl boyunca hiç sesli olarak gülmemiştir.
Hasan el-basrî(r.h) şöyle demiştir: Allah’a yemin ederim ,muhakkak gıybet,mü’min kişinin dinini ifsad hususunda,cüzzamın ceseddeki ifsâdatından daha süratlidir.
İnsan bilmelidir ki ölüm, önünde hazır beklemektedir. Kendisi de konuştuğu her kelimeden sorumlu olacaktır.
İnsan bilmelidir ki ölüm, önünde hazır beklemektedir. Kendisi de konuştuğu her kelimeden sorumlu olacaktır. Harcadığı nefesleri, onun sermayesidir. Gerçekten onun dili, yerinde kullanıldığında âhiret nimetlerini avlamaya muktedir bir ağdır. Onun ihmali ve kaybedilmesi ise apaçık bir zarardır.
Cennet, ancak hiç hesaba çekilmeyecek kimse için kolayca girilecek bir yerdir. Kendisine fayda vermeyen şeyleri konuşan ise, sözleri mubah da olsa, konuştuklarından hesaba çekilir. Bunun için inceden inceye hesaba çekilmek durumunda olan kimse için, Cennet nimetlerine kavuştun, âfiyet olsun denmez. Çünkü bu hesap da, bir çeşit azaptır.
Hz. Ömer şöyle der: ‘Şu üç şey için ilmi öğrenme:
1.İnsanlarla mücadele etmek için.
2.Övünmek için.
3.İnsanlara gösteriş için.
”Selamet içinde kalmak isteyen, sükuttan ayrılmasın. ”
Mezardakiler pişman oldukları şeyler için diriler birbirini yiyor.
Midesinin, ırzının ve dilinin şerrinden kurtulan, bütün şerlerden kurtulmuş olur.
Nasıl Mevlâ’nı razı etmeyi, başkalarının razı olması için terkediyorsun?
“Bir mümini, çoğunlukla sükût eder ve vakarlı olarak görürseniz, ona yaklaşın; çünkü ona hikmet verilmiştir.”
Hz. Ömer [radıyallahu anh] demiştir ki: Çok gülenin heybeti az olur. Şaka yapan hafife alınır. Bir şeyi çok yapan onunla anılır. Çok konuşanın yanlışı çok olur. Yanlışı çok olanın hayâsı azalır. Hayâsı az olanın takvâsı az olur. Takvası az olanın kalbi ölür.
Bazıları şöyle der : Biz geçmiş büyüklere yetiştik. Onlar gerçek ibadeti, namaz kılmak ve oruç tutmak olarak değil de insanlara dil uzatmaktan kaçınmak olarak değerlendirirlerdi.
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Her kim kinini icra etmeye gücü yettiği halde öfkesini yenerse, kıyamet günü bütün mahlukatın önünde Allah o kimseyi çağıracak ve onu, dilediği hurilerden almakta serbest bırakacaktır.

Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Kim rabbinden korkarsa, onun dili ağırlaşır ve o kinini icra etmez.

“Selâmet içinde kalmak isteyen, sükûttan ayrılmasın.”
Hadis-i Şerif
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Muhakkak ki cehennemin bir kapısı vardır. O kapıdan dünyada kinini Allah’a isyan etmek suretiyle yerine getiren girer.

Kendisinin ayıbı, kendisini halkın ayıbıyla meşgul olmaktan alıkoyan kimseye cennet vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir